Sinema dergisi Altyazı, 2020 yılının en iyi filmlerinin yer aldığı bir liste yayımladı. Dergi yazarlarının oylarıyla belirlenen listede 10 film yer aldı
1/11
Şenay Aydemir, Burcu Aykar, Ekrem Buğra Büte, Hasan Cömert, Ali Ercivan, Engin Ertan, Berke Göl, Ahmet Gürata, Selin Gürel, Aslı Ildır, Coşkun Liktor, Eren Odabaşı, Müge Turan ve Eray Yıldız’ın oylarıyla şekillenen liste:
2/11
10. Sound of Metal: Bir bateristin işitme duyusunu kaybedişini anlatan "Metalin Sesi" (Sound of Metal) "Meselesini kusursuz denebilecek bir ses tasarımıyla anlatıyor" diyor yazar Abbas Bozkurt ve ekliyor: "Şaşırtıcı şekilde, müzikle, seslerin felsefesiyle çok da fazla ilgilenmeyen bir film bu. Odağını bilinçli olarak bir karakterin bağımlılığı, hattâ genel olarak bağımlılığın kendisi üzerinde tutmayı tercih ediyor. Tüm hayatı boyunca sakince, sessizce durup bir ânın huzurunu hissedememiş Ruben’la bizi baş başa bırakıyor."
3/11
9. Mank: David Fincher’ın son uzun metrajı Kayıp Kız’dan (Gone Girl, 2014) altı yıl sonra izleyiciyle buluşan "Mank" için "Uzun süredir yolu gözlenen bir tutku projesi" diyen yazar Ekrem Buğra Büte şunları söylüyor: "Mank, parçalı hikâye yapısı, pek çok anda bilgiyi anlatının önüne koyan tavrı ve politik angajmanının sarihliğiyle Fincher filmografisinin en ayrıksı parçalarından birisi. Ayrıca detaycılığı, tavizsizliği ve görkemiyle belki de yalnızca Fincher’ın çekebileceği bir film olarak şimdiden hafızalarda –ve Yurttaş Kane mitolojisinde– yerini almış durumda"
4/11
8. Nomadland: Yazar Eren Odabaşı, Altın Aslan ödüllü "Nomadland" için şu ifadeleri kullanıyor: "'Nomadland' baştan sona ince bir hüzünle örülü fakat ele aldığı temaların ağırlığına rağmen karamsar ya da boğucu bir film değil. Uçsuz bucaksız yolların, gün batımındaki binlerce muhteşem rengin, dingin doğal güzelliğin her sahneye işlediği ferah ve hayat dolu bir film bu."
5/11
7. Lovers Rock: Steve McQueen’in Londra’daki Karayipler göçmenlerinin politizasyon tarihine odaklanan beş bölümlük mini dizisi "Small Axe"in sadece bir parçası. "Ama dub, reggae ve blues şarkılarının göçmen cemaati üzerindeki etkisine kulak kesilen oldukça özel bir parça bu" diyor yazar Fırat Yücel: "Kamera seyirciyi, ana karakter Martha’yla birlikte 1980’lerde Batı Londra’da verilen bir blues partisinin içine sokuyor ve sabahın ilk ışıklarıyla birlikte bir başka ritüelin, kilise ayininin evvelinde bırakıyor. McQueen partinin de bir nevi ayin olduğunu ima ediyor belki ama bunu yüceltici bir tonla değil, nostaljiyi siyasileştirerek yapıyor: Erotizm, kadın dayanışması, aile baskısı, erkek şiddeti, beyazların sabotajlarına karşı özsavunma, müziğin birleştirici etkisi, haç ve dub, hepsinin bir arada var olduğu bir gece ayini bu."
6/11
6. Undine: Yazar Berke Göl, Christian Petzold imzalı "Undine" için şöyle diyor: "Petzold neredeyse doğaüstü denebilecek bir kazayla başlayan bu tutkulu ilişkiden mitolojik metinlere referanslarla örülü, yer yer fantastik, gizem dozu yüksek bir anlatı çıkarıyor. Undine’nin mesleği üzerinden Berlin’in geçirdiği mimari ve kültürel dönüşüme de değinen film iki ana karakterinin perspektifleri arasında gidip gelirken takıntı, aşk ve ölüm gibi temalar etrafında geziniyor, gerçek ile rüyanın birbirine karıştığı bir muammaya dönüşmeyi başarıyor."
7/11
5. Günler (Rizi): Tsai Ming-liang'ın "Sokak Köpekleri"nden (Jiao You, 2013) beri çektiği ilk uzun metrajlı kurmaca filmi olan "Günler"i (Rizi) şu ifadelerle değerlendiriyor yazar Berke Göl: "Yönetmenin gündelik işlerin aleladeliği içinde insan sıcaklığını arayan, bunu da çok uzun sabit planlardan ödün vermeden yapan sinemasını özleyenler için büyüleyici bir geri dönüş niteliğinde. Biri kentin göbeğinde bir dairede, diğeri yeşillikler içindeki bahçeli evinde yaşayan iki başkarakterin birbirinden bağımsız, ağır ağır akan ve çok kısa süreliğine temas eden öykülerini anlatıyor 'Günler' (Rizi). Bu anlık temas, bir şefkat ve arzu ihtimalini içinde barındırmakla birlikte, yönetmenin elle tutulur kıldığı yalnızlığın altını daha da çiziyor sanki."
8/11
4. Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum: Filmi değerlendiren yazar Yeşim Tabak, "'Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum', 'yeni sevgilinin ailesiyle tanışma' komedilerinin tam olarak zıttı; hayal kırıklıkları üst üste konarak inşa edilmiş, içgörünün derinleştikçe ‘iç körlüğü’ne dönüştüğü, benzersiz bir korku filmi" diyor.
9/11
3. Uncut Gems: Safdie Kardeşler’in yönettiği "Uncut Gems"i değerlendiren yazar Övgü Gökçe "Safdie Kardeşler’in kendine has, etkileyici sinemasının bir anlamda zirvesi" diyor ve ekl,yor: "Bir yerlerden tanıdık olsa da başka hiçbir şeye benzemeyen, belli türlere en yaklaştığı anlarda uzaklaşan, kategorize edilmeye direnen nefes nefese bir film bu. Sinemada yüzlerce suç ve gerilim öyküsünün mekânı olan New York’u kuyumcular çarşısı ve Yahudi cemaatinden mükellef bambaşka bir ‘yeraltı’ olarak tarif eden Uncut Gems’de, oynadığı popüler filmlerle bir süredir pek ilgi görmeyen Adam Sandler âdeta devleşiyor."
10/11
2. Never Rarely Sometimes Always: Yazar Eray Yıldız, Eliza Hittman’ın üçüncü uzun metrajı "Never Rarely Sometimes Always"i şu ifadelerle anlatıyor: "Sebep-sonuç ilişkilerine, etik problemlere odaklanan benzerlerinden ayrılan bir kürtaj hikâyesi. Çünkü başkarakteri Autumn’un ne zaman ne yaptığıyla değil, erkek egemen toplumun zorbalığına karşı verilen mücadele ve gösterilen dayanışmayla ilgileniyor Hittman; geri kalanı zaten biliyorsunuz, diyor."
11/11
1. First Cow: Listenin ilk sırasında "First Cow" yer alıyor. Yazar Senem Aytaç, filmi değerlendirirken şu ifadeleri kullanıyor: "Reichardt, Amerika’nın olduğu kadar erkekliğin de kurucu mitlerinden sayılabilecek western türünü bir kez daha alaşağı ediyor. Çinli göçmenlerin, hayvanların, kadınların başrollerde kendilerine yer bulamayacakları bir türün içinden, savaş nidaları ve dört nala koşan atlar yerine korka korka hareket eden, yemek pişiren erkeklerin gündelik hayat ritminde bir hikâye çıkarıyor."