Ipsos tarafından gerçekleştirilen Ipsos Antikriz Monitörü araştırmasından derlenen bilgilere göre, toplumun %58'i kadınların eşlerinden izin almadan iş hayatına katılamadığı görüşünde. İşte güncel tespitler:
1/13
Ipsos araştırması: Toplumun %58'i kadınların eşlerinden izin almadan iş hayatına katılamadığı görüşünde
2/13
IPSOS ANTİKRİZ MONİTÖRÜ verilerinden derlenen bu haftaki bülten içeriğinde; kadın-erkek eşitliğine yönelik toplumun düşündüğü veriler var. Ülkemizde kadın ve erkeklere eşit davranılıyor mu? Geçen yıla kıyasla bu oranda değişikliği var mı? Kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik yeterli yasal düzenlemelerin olduğunu ya da olmadığını söyleyenler var mı? Oranları nedir?
3/13
Çıkan tabloda; kadınlara aile içinde veya iş eşit davranıldığını düşünenler, kadının karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlar nedir? Şiddet, kadına yönelik şiddetin cezası yeterli ya da yetersiz kaldığını düşünenlerin oranı ve kadınların kendilerini güvende hissedip, etmemelerine yönelik başlıklarda bireylerin ifade, tutum ve davranışlarına yer verilmiştir.
4/13
TÜRKİYE’DE KADIN VE ERKEKLERE EŞİT DAVRANILDIĞINI DÜŞÜNEN BİREYLERİN ORANI? Küresel ortamda bugün çok fazla ülke, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal kalkınmada toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı önemli bir hedef olarak belirlemiştir. Türkiye’de de özellikle 20 yıldan fazla süreçte toplumsal cinsiyet eşitliği konusu birçok alanda ele alınmaktadır. Öncelikle Anayasa’da kadın-erkek eşitliğini güvence altına alan madde ile bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamak üzere devleti yükümlü kılmaktadır. Bu temel anayasal düzenlemeye ek olarak kadınla erkeğin toplumsal hayata her alanda eşit katılımları ve eşit imkânlara sahip olması adına birçok yasal düzlenmeye gidilmiştir. Ancak bugün; Türkiye’de kadın ve erkeklere eşit davranıldığını düşünen bireylerin oranı sadece %17. Ve geçen bir sene içerisinde bu görüşte bir değişiklik olmadığı görülüyor.
5/13
TOPLUMDA, AİLEDE YA DA İŞ YERİNDE KADIN VE ERKEKLERE EŞİT DAVRANILDIĞI GÖRÜŞÜNDE OLAN BİREYLERİN ORANI %30 CİVARINDA… Eşitsiz güç ilişkileri ile her iki cinsin toplumda sahip olduğu statünün ve saygınlığın dengesiz oranda dağılmasına sebebiyet vermektedir. Kadınların halen iş yaşamında erkeklere oranla çok geride kalmaları, yönetici pozisyonunda olan kadın sayısının sınırlı oluşu, siyasal alanda kadının temsilinin yetersiz kalışı gibi durumlar; toplumlardaki kadın-erkek arasında var olan eşitsiz güç ilişkilerinin en somut örnekleri denilebilir.
6/13
KADINLARIN HEM TOPLUM İÇİNDE HEM AİLE İÇİNDE EŞİT DAVRANILMADIĞINI DÜŞÜNENLER ÇOĞUNLUKTA… Ailenin, içerisinde bulunan toplumsal çevrenin ve alınan eğitimin etkisiyle, kız ve erkek çocuklara cinsiyetlerine uygun rol ve sorumluluklar verilmekte ve çocuklar, bunlar üzerinden toplumsal cinsiyet kimliği edinmektedir. Özellikle günümüzde kadınlar için hâlen ev ile ilgili işleri yürütme ve çocuk bakımı gibi etkinlikler öne çıkarken erkekler için iş rolleri, aile rollerinden daha önemli hâle gelmektedir.
7/13
TOPLUMUN %58’İ KADINLARIN EŞLERİNDEN İZİN ALMADAN İŞ HAYATINA KATILAMADIĞI GÖRÜŞÜNDE… İş hayatında da ayrımcılığa maruz kaldığını düşünenlerin de oranı oldukça yüksek. Kadınlar, erkeklerle kıyaslandığında, iş hayatında hala yeterince yer aldıklarını söylemek mümkün değildir. Bu yeterli olmayan ilerleyişte kendisini sadece anne ya da eş olarak görmeyen, aile bütçesine katkı sağlamak ve aynı zamanda hem sosyal hayat içerisinde yer almak hem de yönetimde söz sahibi olmak isteyen kadınların çok sayıda bireysel ve toplumsal engelleri aşması gerekmektedir.
8/13
Ipsos’un Türkiye CEO’su Sidar GEDİK verilerle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “Dünyanın en yoğun gündemine sahip ülkelerinden biri olduğumuzu düşünüyorum. Daha 1 ay önce ülkenin en önemli sorunu tek başına ekonomi idi. Ardından yürekleri yakan, ocakları söndüren deprem faciası ile alt üst olduk. Depremin yasını tutmaya, milyonlarca yurttaşımızın yaralarını sarmaya çalışırken gerçekleşen siyasi çalkantı gündemin ilk sırasına -maalesef- geldi oturdu. Tüm bu baş döndürücü gidişat içinde kadim sorunlar arka planda kaldılar. Kadın hakları sorunu bunlardan belki de en önde geleni.
9/13
Dünya Kadınlar Günü, 167 yıl önce 8 Mart 1857’de New York’ta kadın dokuma işçilerinin daha iyi çalışma koşulları ve eşit işe eşit ücret talepleriyle başlattıkları grev sırasında çıkan yangında 129 işçinin hayatını kaybetmesi ile başlamış bir mücadele günü. Bu nedenle Emekçi Kadınlar Günü olarak da kutlanmasını atlanmaması gereken çok önemli bir detay görüyorum...
10/13
Ülkemize dönüp baktığımızda ister istemez daha temel bir noktadan başlıyoruz, kadın-erkek eşitliğinden… Her on kişiden altısı ülkemizde kadın ve erkeklere eşit davranılmadığı düşüncesinde. Bu kadar kötü bir resimde tek iyi nokta böyle düşünenlerin oranında geçen yıla kıyasla %5 oranında gerileme olması. Kadın-erkek eşitliğini sağlamaya yönelik yeterli yasal düzenlemelerin olduğunu söyleyenler ile olmadığını söyleyenler yakın oranlarda. Ancak uygulamada tablo olumsuz, kadınlara aile içinde veya iş yerinde eşit davranıldığını düşünenler azınlıkta, ancak on kişiden üçü bu şekilde düşünüyor.
11/13
Kadının karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan biri de uğradıkları şiddet. Her on kişiden altısı kadınların hayatın her alanında erkek şiddetine maruz kaldığını düşünüyor, kadınlar arasında bu oran daha yüksek, her üç kadından ikisi bu düşünceye katılıyor. Kadına yönelik şiddetin cezasız kaldığını düşünenlerin oranı %68, her dört kadından üçü bu şekilde düşünüyor, alınması gereken önemli bir mesaj daha. Şiddet varken ve cezasız kalıyorken kadınların güvende hissetmemeleri de çok normal, on kadından yedisi dışarıda yalnızken veya yanlarında başka kadınlar varken güvende hissetmiyor.
12/13
Toplumda ekseriyetle kadınların eğitimde, karar almada dezavantajlı oldukları düşüncesi hâkim. Peki kadınların iş yaşamına katılımında biz toplum olarak hangi noktadayız? 10 Şubat 2023’te yayınlanan son işgücü istatistiklerine baktığımızda kadınların işgücüne katılım oranının %36,6 olduğunu görüyoruz. Yani her üç kadından ikisi işgücüne dahil değil, işsiz olabilmek için bile öncelikle işgücüne dahil olmak gerekiyor, o üç kadından ikisi işsiz bile değil. İşgücüne dahil olabilen azınlık için de durum çok kötü, erkeklerde işsizlik oranı %8,2 iken kadınlarda %14,4. Kadınlarda işsizlik oranı erkeklerin 1.8 katı daha yüksek. Genç kadınların hali daha vahim, 18-25 yaş grubundaki her dört kadın çalışandan biri işsiz. Daha işin başlangıcında problemli bir noktada olduğumuzu düşünüyorum, her on kişiden altısına göre kadın ailesinden veya eşinden izin almadan çalışma hayatına katılamıyor. Araştırmamıza katılanların çoğunluğu, engelleri aşıp da işgücüne dahil olabilen kadınların işyerlerinde ayrımcılığa maruz kaldıklarını, aynı iş için erkeklerden düşük ücretler ile çalıştıklarını belirtiyor.
13/13
Kadın hakları sorunu Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken her türlü gelişimin önünde duvar gibi duran bir engel. Toplumun yarısını oluşturan bir kitlenin eşitlikten uzak olduğu, üretimin içinde olamadığı bu tabloda hep konuştuğumuz “çağdaş uygarlıklar” seviyesine ulaşmamız sadece bir hayal. İvan Gonçarov’un Oblomov romanındaki ünlü cümle geldi aklıma “Batıda, hayaller gerçekleştirmek için kurulur, doğuda ise gerçeklerden kaçmak için.” Kadın-erkek eşitliğine ulaşmak elbette bir hayal olmamalı, ancak gerçekleştirmek için de gerçeği görüp üzerine gitmeye ihtiyacımız var.”