1/27
2/27
Dün (6 Ocak) sabaha karşı saat 04.17'de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 ve saat 13.24'te Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay illerinde büyük yıkıma neden oldu. Depremde arama kurtarma çalışmaları sürerken, ölü ve yaralı haberleri gelmeye devam ediyor.
3/27
Türkiye'yi yasa boğan depremi farklı boyutlardan köşe yazarları yorumladı.
4/27
Fehmi Koru: Uyanmak için, 8, 9, 10 ölçeğinde veya arka arkaya üç deprem mi gerekiyor? Kendimizi sorgulayıp bu durumdan kurtulmanın yolunu aramaya başlamalıyız. Kaybettiğimiz canlara Allah’tan rahmet dilemekten başka elimden bir şey gelmiyor. Ne kadar yazıklansak, yerinde.
5/27
HaberTürk yazarı Fatih Altaylı: 24 yıl sonra 24 yıl önceki kadar bile olamamıştık. Depreme hazır olmadığımız gibi, deprem sonrasına da hazır değildik. 24 senede bir arpa boyu yol alamamıştık. Eski binalar neyse ama yeni binalar bile yıkılmıştı. Yepyeni kamu binaları, yepyeni hastaneler, daha içine taşınılmamış siteler bile enkaz olmuştu. Enkazın altında kalan ise yıllar süren umursamazlık, bu umursamazlığı umursamayan partizanlık ve elbette ki, liyakatsizlik olmuştu. Boğazımızda söyleyemediğimiz çok söz, edep duvarına takılan çok kelime vardı. Ben söylemesem de, siz anlıyordunuz nasıl olsa.
6/27
HaberTürk yazarı Kübra Par: Maraş ve çevre illerde yaşanan felaketin bir benzerini İstanbul’da da yaşamamız an meselesi. Üstelik binaların en az yüzde 70’i depreme dayanıksız. Buna rağmen yaraya neşter atmıyoruz. Devlet demir yumruğunu vurup, dayanıksız bütün binaların derhal yenilenmesini şart koşmuyor. Kentsel dönüşümün rantsal dönüşüme evrildiği, her seçim döneminde imar affının çıkarıldığı, ev sahiplerinin keyfiyetine bırakılan bir sistemle bunun başarılması mümkün değil.
7/27
HaberTürk yazarı Muharrem Sarıkaya: Yıllardır verilen öğreti unutulmuş, denetim kurumları görevini yapmamış; fay hattının tam üstüne hem de kırılmanın olacağı noktaya vatandaş bina diktiği gibi, devlet de havaalanı gibi stratejik yapı kondurmaktan geri durmamış... Marmara depreminden çok daha büyük sarsıntı da doğal olarak yıkıp geçti.
8/27
HaberTürk yazarı Bülent Aydemir: “Deprem değil, yapı öldürür” gerçeğini bir kez daha çok büyük bedeller ödeyerek; canlarımızı yitirerek, yıkıcı şekilde görmüş olduk. Altyapımızın o kadar güçlü olmadığını gördük. Hastaneler de yeni yapılmış binalar da çöktü. Afet öncesi ve sonrası hazırlıkların, merkezi ve il bazlı yapıldığını, ayrıca yeterli olmadığını gördük. Bölgesel afet planı yapılmadığını gördük. Ülkemiz yaralı ve mahzun… Yüreğimiz yanıyor… İnsan hayatının her şeyden önemli ve her şeyden öncelikli olduğunu görmek için daha fazla afet yaşamaya gerek yok…
9/27
Karar yazarı Taha Akyol: Bu depremde yeni yapılmış binalardan da birçoğu yıkıldı… Halbuki Gölcük felaketinden sonra Bina Deprem Yönetmeliği yenilenmişti, yeni binaların buna uygun olması lazımdı. Denetimler mi yetersizdi, hatır gönülle veya rüşvetle göz mü yumulmuştu, imar aflarının etkisi neydi? Yoksa depremin “ivme”si büyüklüğünden daha mı tahripkardı da dayanıklı binalar bile yakılmıştı?..
10/27
Karar yazarı Ahmet Taşgetiren: Depremler Türkiye’nin gerçeği. Ülkesinin böyle bir gerçeği olduğunu görenler (mesela Japonlar) daha az yıkım ve daha az can kaybı ile karşılaşmak için gerekli tedbirleri almışlar. Bizim kültürümüz “Deveni önce kazığa sağlam bağla, sonra Allah’a tevekkül et” ölçülerini getirmiştir. Depremlerde büyük kayıplar yaşamamız, en azından böyle bir hassasiyet sergilememiş olduğumuzun göstergesi. Bunlar bizi ne ölçüde uyarır, her şeyden önce ülkeyi yönetme sorumluluğu üstlenenleri ne ölçüde uyarır, soru bu.
11/27
Karar yazarı Elif Çakır: 20 yıllık iktidar 20 yılda ne yaptı? öncelikleri ne oldu? çöken 10 yıllık, 5 yıllık binaların sorumlusu kimler? Sormayalım mı bu soruları? Felaketlerde can kaybı kader değil, sorumlusu kötü yöneticilerdir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bir şeyler söylemesi, izah etmesi gerekiyor. Bilim insanlarının uyarıları niye dikkate alınmadı? Geliyorum diyen Maraş depremi için devlet ne yaptı? İktidar partisi hangi önlemleri aldı?... Büyük geçmiş olsun Türkiye ama geçmiyor maalesef. Lafa gelince büyük devletiz. Güçlü devletiz. İriyiz, diriyiz… Ama her felakette böyle bir devletiz işte…
12/27
Karar yazarı Akif Beki: Ve depremler, bizim hâlâ aynı yerimiz, hazırlıksızlığımız... Enkaza dönen şehirler, ulaşılamayan deprem bölgeleri, çıkarılamayan enkaz altındakiler, işlemeyen ulaşım ve iletişim sistemleri, akıbetinden haber alınamayan depremzedeler, kayıp yakınları bulunup kurtarılsın diye bekleyenlerin çaresizliği ve tükenen zaman...
13/27
Hürriyet yazarı Hande Fırat: 1999 yılındaki Marmara depremini yerinde izlemiş bir muhabir olarak ve sonraki tüm depremlerdeki acıları yaşamış bir vatandaş olarak Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu gerçekten kabul etmesi ve bir an önce biliminsanlarıyla tüm Türkiye genelinde önlem alması gerekiyor. Gerekirse yeni bina yapılmasın, hatta yol, köprü yapımına bile ara verilsin. Önceliğimiz insanımızın can güvenliği. Madem teknolojide iyiyiz, hükümet ve yerel yönetimler el ele versin. Artık insanımız deprem yüzünden göz göre göre ölmesin.
14/27
Hürriyet yazarı Deniz Sipahi: Deprem bölgesinde bazı hastanelerin yıkıldığını ya da ciddi hasar aldığını gördük. Ve bunların çoğu 1999 Körfez depreminden sonra, yani yeni deprem yönetmeliğine göre yapılmış binalar... Türkiye gibi deprem riski fazla olan ülkelerde yeni yapılmış hiçbir binanın hasar bile görmemesi gerekirken yakılması denetimlerin eksik yapıldığını gösteriyor. Bu krizden hemen sonra Türkiye’deki yapı stoğunun tekrar gözden geçirilmesi gerekir.
15/27
Sözcü yazarı Rahmi Turan: Depremin yaralarını elbette ki saracağız ama bu yıkım son olmayacak! Ey siyaset erbabı! Ey devleti yönetenler! “Leyleğin ömrü lâk lâkla geçer” misali siz de boş lâflarla vakit kaybetmeyin! Bilim ve teknik neyi emrediyorsa onu yapın! Hiç değilse bundan sonraki depremlerde fazla acı çekmeyiz!
16/27
Sözcü yazarı Yılmaz Özdil: Hiç düşündünüz mü 'ağıt' niye Türk geleneğidir? Burası deprem ülkesi. Bu gerçeğimize uygun yönetilmemiz gerekiyor. Yüzlerce ölüyoruz. Binlerce ölüyoruz. Onbinlerce ölüyoruz. Tınlayan yetkili yok. E çaresizce, bize ne kalıyor? Ağıt.
17/27
Sözcü yazarı Soner Yalçın: Deprem önlenemez ama depremle baş edilebilir. Ve fakat: Devletin yaptırdığı hastane yıkılıyorsa… Devletin yaptırdığı okul yıkılıyorsa… Devletin yaptırdığı karakol yıkılıyorsa… Devletin yaptırdığı havalimanı yıkılıyorsa… Biz kime ne anlatacağız?
18/27
Sözcü yazarı Murat Muratoğlu: Deprem öldürmez, hırsızlar öldürür. Bina yapımlarında teknik, bilim, fizik yasaları, denetlemeler ve resmi kurallar geçerlidir. İki bina yan yana… Biri yerle bir, diğeri ayakta… Demek ki yıkılanda rüşvet, hırsızlık, yağma ve talan kuralları kabul edilip uygulanmış, para cukkalanmış. Depremin ne zaman olacağı bilinmediğinden hırsızlığın da ne zaman ayyuka çıkacağı belli olmuyor. Bu sefer öyle ağır cezalar verilmeli ki hayatları boyunca rahat uyuyamasınlar.
19/27
Sözcü yazarı Aytunç Erkin: Depremde zaten yoksullar ölür, zenginler ölmez. Hiçbir ünlünün, hiçbir zengin kişinin enkaz altından çıkarıldığını duymadınız, duymayacaksınız. Ana sorun yoksulluktur. Sonuç: Devlet tam da bu noktada var olmalı! Kamucu devlet, planlamacı devlet, başka çıkış yok! Deprem yaşandıktan sonra battaniye veren devlet değil deprem olmadan önce çözüm bulan devlet özlemiyle herkese sabırlar diliyorum.
20/27
Cumhuriyet yazarı Emre Kongar: Evet deprem öldürmez... Aslında bina da öldürmez... O katil gibi görünen, gösterilen binanın arkasındaki 'az gelişmiş insan', 'az gelişmiş politikacı' ve 'azgelişmiş müteahhit' öldürür!
21/27
Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay: Deprem kuşakları üzerinde, altı fay dallarıyla örülü bir ülke düşünün! Ve bu ülkede kaçak ve kontrolsüz yapıların devlete gelir kapısı haline getirildiğini düşünün! İktidarlar kaçak yapılara, arada bir ceza keserek “kaynak” gözüyle bakıyor. Şimdi de toplu para alıp affediyorlar.
22/27
Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı: Ülkesini deprem gerçeğine göre planlayamamış, evlerini buna göre yapamamış, yapmasını sağlayamamış bir millet, bir ülke, bir devlet ve bir siyasal yönetim manzarasıyla karşı karşıyayız, yine ve yeniden.
23/27
Sabah başyazarı Mehmet Barlas: Kahramanmaraş depremiyle "Deprem öldürmez, bina öldürür" gerçeğiyle bir kez daha yüzleştik. Son 20 yılda kentsel dönüşümde çok büyük adımlar atıldı. Bazı şehirler ve ilçeler yeniden kuruldu. Ama yine de kayıpların önüne geçemedik. Şehirler yeniden kurulurken kurallardan hiç taviz verilmemeli. Cezalar çok caydırıcı olmalı. Kaçak yapılaşmaya ve uyanık müteahhitlere asla göz açtırılmamalı.
24/27
Sabah yazarı Burhanettin Duran: Milletimizin acısı bu kadar yeniyken sosyal medyada suçlayıcı siyasi yorumlarla depremi ele alanları daha ilk günden görmek çok yaralayıcı. Elbette deprem kuşağındaki ülkemizde ne gibi yeni tedbirler almak gerektiğini konuşacağız. Bir daha bu tür felaketlerin olmaması için ülkemizin şehirlerinde başlatılan köklü ve kapsamlı dönüşümlerin tamamlanması gerektiği ortada. Ancak ilk günlerden depremi ideolojik rekabetin konusu yapanların ağır ahlaki kriz içerisinde olduğunu düşünüyorum.
25/27
Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu: Maalesef kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardayız. Deprem değil, çürük binalar öldürüyor. Bu gerçeği biliyor ama ya maddi kısıtlardan ya da adam sendecilikten olsa gerek malımızı tuhaf biçimde canımızın üstünde tutabiliyoruz. Ve bu durumda sadece enkaz altındakilere Allah'tan dayanma gücü ve nefes vermesini dilemekten, dua etmekten başka bir çare bulamıyoruz.
26/27
27/27