Seks sırasında yaptığınız ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan temel hatalar nedeniyle seksten yeterince haz alamayabilirsiniz.
1/7
Seks sırasında yaptığınız ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan temel hatalar nedeniyle seksten yeterince haz alamayabilirsiniz.
2/7
İşte Psikoterapist Cem Keçe’nin anlatımıyla sekste yapılan 5 temel hata ve gerçekte yapılması gerekenler…
3/7
1- Önsevişmeyi kısa tutmak “Genellikle önsevişmenin ve aşk oyunlarının kadınlar tarafından bir ‘ihtiyaç’, erkekler tarafından bir ‘görev’ veya ‘angarya’ olarak görüldüğü düşünülür. Hal bu ki erkeklerin de sekse hazırlanmak ve daha çok zevk alabilmek için en az kadınlar kadar önsevişmeye ve aşk oyunlarına ihtiyaçları vardır. Çünkü cinsel davranış yelpazesi ne kadar geniş, ne kadar zenginse, cinsellikten alabilecek hazlar da o kadar fazla ve değişik olur. Cinsel hazların daha yoğun yaşanabilmesi için ise kadının ve erkeğin önsevişme ile birbirlerini sekse hazırlamaları önemlidir. Güzel veya sıralı sevişme, dokunma, okşama, öpüşme, sürtünme, masaj ve diğer tensel aktivitelerin yer aldığı cinsel isteği artırıcı ve daha zevkli hale getirici tüm iletişimler önsevişmeyi oluşturur. Unutulmaması gereken şu ki, önsevişmenin süresi, ardından takip edecek olan seksin süresini de, doyum oranını da etkiler.”
4/7
2- Sadece boşalmayı veya orgazmı hedeflemek “Orgazm, boşalmayı öğrenmiş, ilişkisinde belli bir kalite, uyum ve ahenk yaşamış çiftlerin, ayda yılda bir kez yaşadıkları bedensel rahatlamaya, ruhsal rahatlamanın da eklenmesi ile geçici bir süredir. Kadınlarda genellikle 10-15 saniye süren kasılmalarla kendini gösteren ama farklı bir bilinç hali gibi oluşan, kontrol kaybı duygusu gibi çok daha farklı, yoğun bir rahatlama olarak açıklanabilir. Burada orgazmı, hem bedenin hem de ruhun rahatlaması olarak tarif etmek mümkün. Orgazmı, boşalmayı öğrenmiş ve ilişkide belli bir kaliteyi yakalamış, çok arzu ve istekli olan, her iki tarafında gününde olduğu ilişkilerde yaşanan bir armağan ya da hediye gibi görmek gerekir. Yani hep orgazm yaşanacak diye bir beklenti içine girmek mümkün değildir. Seks sadece sonuca odaklı bir aktivite olarak görülmemeli, iki insanın birbirlerine olan bağlılık, tutku, şehvet ve birliktelik duygularını karşılıklı bedenleriyle paylaşmaları olarak değerlendirilmelidir. Bu anlamda öpüşmek, birbirine dokunmak, el ele tutuşmak, sürtünmek veya okşamak da seksin bir parçasıdır.”
5/7
3- Şehveti unutmak “Şehvet ve tutku, çifti birbirine kaynaştıran, birbirlerini istemelerine ve bu istek ve arzunun aşka dönüşmesine ön ayak olan temel duygulardır. Çiftler birlikteliklerinin başında şehveti ve tutkuyu oldukça yoğun duyarlar. Kısacık bir süre dahi bir araya geldiklerinde içlerinde yanan o dokunma ve birleşme ateşi şehvetin ta kendisidir. Ancak zaman geçtikçe ve partnerler daha fazla birlikte vakit geçirmeye başladıklarında nedense bu ateşi söndürmeye yeltenirler. O ilk zamanların tutkusunun yerini monotonluk ve sıradanlık alır. Şehvet duyguları yerini ağır ağır şefkat alır. Sanki bir zamanlar birbirlerini görmek için çılgınca arzular duyan, buluşup birbirlerine dokunabilmek için çeşitli bahaneler kollayanlar onlar değildir. Bir süre sonra çok iyi ‘ev arkadaşı’ olurlar. Belki de etraflarındaki insanların örnek gösterdiği kadar tabiri caizse ‘Kanka’ oluverirler ama artık çift değillerdir. Çift, eğer mutluluklarını iki bedende tek bir vücut gibi sürdürmek istiyorlarsa, birbirlerini tercih ettiren nedenleri, yaşadıkları ilişkiyi ateşleyen duyguları sürekli canlı tutmak zorundadır. Bu tercih şehvetle doğmuştur. Şehveti unutan çiftler, hayatlarını birleştirme amacını da unuturlar. Bir kadın ve bir erkek olarak birbirlerine olan bağlılıklarının aslını unuturlar ve bu da mutsuzluğu kaçınılmaz kılar. Hayalleri süsleyen romantizmin temellerinden biri de çiftler arasındaki şehvettir. İşte yakın ilişkilerdeki bu şehveti kaybetmemek için; ‘yasak, gizem ve ulaşılmazlık’ temalarını içeren aşk oyunlarına ve cinsel fantezilere çiftlerin ihtiyacı vardır.”
6/7
4- Sadece penis-vajina birlikteliğine odaklanmak “Sevişmek söz konusu olduğunda kadın, erkeğe büyük bir aşk duyar. Şehvete bulanmış bir sevgi ve dayanılmaz bir arzu doruktadır. Çünkü erkek seviştiğine göre, o kadına değer veriyordur, onu seviyordur, onu arzuluyordur. Bu nedenle de kadın çok özel ve değerlidir, sevilmeye layıktır, bir arzu nesnesidir... Ayrıca kadınlar için sevişmek sadece bedensel doyuma ulaşmak ve boşalmak değildir. Aynı zamanda iki insanın birbirlerinin duygusal ve ruhsal doyuma ulaşmaları için çaba harcamalarıdır. Sevgilerinin bir ifadesidir. Sevişmede çift bir şeyler verdiği ve bir şeyler aldığı duygusunu hisseder. Hatta çoğu zaman nasıl, ne zaman ve kimin önce boşaldığı veya orgazma ulaştığı önemsizdir. Çünkü sevişmek bütünüyle bedensel bir aktivite değil aynı zamanda ruhsal ve duygusal bir eylemdir. Bu nedenle seks yapmak illa ki birleşmek değildir. Çift, penis-vajina birlikteliğine geçmeden de büyük oranda haz alıp haz verebilir.”
7/7
5- Yeni şeyleri denememek “Sürekli tatlı yemek ya da sürekli acı yemek nasıl bir süre sonra artık istenilen damak hazzını vermezse, sürekli aynı pozisyonda, aynı yerde, aynı zaman dilimlerinde cinselliği yaşamak da aynı monotonluğu getirir. Oysa haz bedende sürekli hareket eder. Bir seks deneyiminizde kulak arkanızın öpülmesi size yoğun bir haz verirken diğer bir gün bu hazzı vücudunuzun başka bir noktasında hissettiğinizi fark edersiniz. İşte seks de sürekli hareket halinde olan zevk ve hazzın aranmasıdır. Cinsel terapi için bize başvuran danışanlara verdiğimiz en önemli tavsiye, seksin sürekli bir ritüel gibi tekrarlanmasını sona erdirmek ve yaşanan aktivitenin değişkenlikler göstermesini sağlamaktır. Çiftler için bu pratikte, mekan değişiminden, sekste farklı pozisyonlar denemeye kadar oldukça geniş bir yelpazede ele alınabilir. Ancak temelde fikir aynıdır. Yani kadın olsun erkek olsun sadece aklımız ve hayallerimizle sınırlı olan her olgu, yaşanacak olan cinselliğin hazzını arttırabilir. Yeter ki çift, cinsellikte mutluluğu yakalamak için, bunu bir görev gibi addedip monotonluk içinde yaşamak yerine, yeni şeyleri denemeye ve ortak noktada anlaşabilecekleri fanteziler kurup yaşamaya kendilerini teşvik edebilsin.”