A Milli Futbol Takımı, 2022 FIFA Dünya Kupası Avrupa Elemeleri G Grubu 6. maçında Hollanda'ya deplasmanda 6-1'lik skorla mağlup oldu. Spor yazarları bu maç hakkında değerlendirmeler yaptı. Yazıların tamamını, görüşlerin sonunda yazılı olan gazeteyi satın alarak ya da kendi internet sitelerinden okuyabilirsiniz.
1/11
UĞUR MELEKE: "Şenol hocanın bu jenerasyonu ileri taşıyabileceğine inanmıyorum. Gerçekten çok üzgünüz. Üzüntümüzün sebebi Hollanda’ya yenilmek değil. Böyle yenilmek... Sadece Hollanda’ya böyle yenilmek de değil, son iki yılda (2020 ve 2021’de) oynadığımız 15 resmi müsabakada yalnızca 4 kez kazanmamız. Mart 2021’deki aldığımız Hollanda-Norveç galibiyetleri dışında sevinecek hiçbir şey bulamıyoruz doğrusu iki yıldır. Maalesef Şenol Güneş ve ekibi diye bir cümle kuramıyoruz. Çünkü ortada bir ekip göremiyoruz. Şenol Hoca milli kadroyu aylardır kapalı devre bir kulüp hüviyetine çevirdi. Sürekli aynı oyuncular oynuyor, rekabet yok, yeni isim yok. Büyük maçları daha santrada kaybediyoruz, nispeten kolay gözüken maçların da sonunu getiremiyoruz! Ben Şenol Güneş’in bu yetenekli jenerasyonumuzu ileriye taşıyabileceğine inanmıyorum. Kendisinin de inandığından şüpheliyim. Futbol tarihimize adını altın harflerle yazdırmış Sayın Güneş’e hizmetleri için teşekkür edip, bir yenilik yapma zamanı geldi bence." (HÜRRİYET)
2/11
AHMET ÇAKAR: "Tek suçlu Şenol Güneş mi! Futbolda lale devri, laleler ülkesi Hollanda'da sona erdi. Eğer göğsümüzdeki Ay-Yıldız'ı görmesek Hollanda'nın Cebelitarık ile maç yaptığını düşüneceğiz. Bütün suçu Şenol Güneş'e atanlara seslenmek istiyorum, sadece o mu suçlu? Güzel jenerasyon dedik, gruplara iki çok önemli galibiyetle başladık, ama maalesef lastiğimiz patladı. Oyuncular sözüm ona Avrupa'nın çok iyi takımlarında oynuyorlar. Peki yediğimiz ilk gole bakın, Hollanda daha ilk dakikada halı sahada hepimizin yaptığı gibi, ceza alanında 3 pas, ikiye bir yapıp golü buldu. Peki şimdi ne olacak? İlk iki karşılaşmadan sonra grubun en avantajlı takımı bizdik. 'Bu iş bitti, Dünya Kupası'na gidiyoruz herhalde' dedik ama görünen o ki gidemeyeceğiz ya da işte Norveç'i geçersek play-off oynayacağız. Futbolcularımıza baktığımızda sanki artık Türk Milli Takımı'nda oynamak zül geliyor. Örneğin; Merih Demiral önceden topu ısırırdı. Skordan çok oynanan, daha da doğrusu oynanmayan futboldan rahatsızım. Hollanda bu sonuçtan sonra artık grup birincisi olur. Bizim ne olacağımızı Allah bilir ama futbolcuların bu performansı, bu sorumsuzlukla, bu isteksizlikle oynadıklarında bizim çok daha fazla acı çekeceğimiz izlenimini veriyor." (SABAH)
3/11
GÜRCAN BİLGİÇ: "Avrupa Şampiyonası'na giderken, bize en gurur verenler, "Türk Duvarı"nı yapanlardı. Çağlar ve Merih üstünden konuşsak da Kaan Ayhan, Zeki ve Mert Günok göğüs cebimizdeki isimlerdi. Hollanda maçında duvar 55. saniyede çöktü. Eeee; ne yapacağız şimdi, kalan maçları oynamadan veda mı edeceğiz? Önce Avrupa Şampiyonası ile birlikte başlayan bu çöküşün nedenini bulacağız. Bu nedeni-nedenleri "ortadan" kaldıracağız. Şenol Güneş, oyuncu seçimleri ile tartışıldı. Lejyonerler tamam ama ne oynamışlar, ne kadar formdalar, güvenilirler. Son altı maçın bize gösterdiği, artık çözüm bulma konusunda yetersiz kalıyor. Yaşadığımız bu felaket bizi yaralayacak. Hala şansımız varken; "Yeniden" demeliyiz ama "tazelenmek" zorundayız. Anladınız siz onu..." (SABAH)
4/11
ÖMER ÜRÜNDÜL: "Günümüz futbolunun istediği çok önemli ilkeler vardır: oturmuş bir sistem, birbirlerinin özelliklerini iyi tanıyan oyuncular, yüksek tempo, fizik, güç ve de iyi bir taktik strateji. Dün gece Hollanda bu ilkelerin hepsinde bize göre çok üstün olunca hezimet de kaçınılmazdı. Hele dördüncü golden sonra biz 10 kişiyken oyunu biraz rölantiye almasalardı futbol tarihimize kara bir leke olarak geçecek inanılması güç bir skor ortaya çıkardı. Artık dünkü maçtan sonra Şenol Güneş ile de yolların ayrılması şart oldu. Şimdi bundan sonra artık kendimizi Norveç maçına hazırlayıp hem son maçlardaki kötü izlenimi silmek hem de gruptaki iddiamızı devam ettirmek için çok iyi hazırlanmalıyız. Çağlar ve Ozan Kabak'ın cezalı duruma düşmeleri de ayrıca bir handikap. Dün gece attığı ilk golün hem de hazırlayıcısı olan, sonra da ikinci ve üçüncü gollerin bir numaralı hazırlayıcısı Klaassen dün gecenin yıldızıydı. Adeta modern 10 numaranın üstün futbol zekası ve tekniğiyle hakkını tam anlamıyla veren isimdi." (SABAH)
5/11
ATİLLA GÖKÇE: Türkiye unutmuş… Top oynamıyor. Yarım düzine santra vuruşu yapıyor. Bizim çocuklar Klaessen’in Depay’la birbirlerine top alıp vererek neşeyle ceza alanımıza girip ilk golü atmasını seyrettiler. Sonra Depay’ın serisi başladı. Maç boyu devam etti. Üçleme yaptı, 4-0’da bıraktı, Guus Til beşinciyi kayıtlara geçti. Donyell Malen altıncıyı attı. Biz de attık sonunda. Halil Dervişoğlu ile Cengiz’in ayaklarına sağlık. Çağlar’ın kırmızı sonrası hakeme jest ve mimikleri: Hem ayıp, hem yazık! Teknik, taktik, analize hiç girmeyeceğim. Hiçbir oyuncumuzdan hiçbir talebim yok. Şenol Güneş ve ekibine de tek sözüm yok. Arzu ettiği takdirde basın toplantısında atarlanabilir. Ne de olsa hoca… Bize istediği gibi ders verebilir. Ders almasını beklerdik ama, o ders vermeyi tercih ediyor. Her neyse… Katar’a gidemeyiz biz. Yol bitti. Bu kadar oyunsuz, etkisiz, özellikle ilk yarıda böylesine niyetsiz futbol bizi üzmüyor. Öfkelendiriyor, utandırıyor. Daha ne diyeyim, yetmez mi!(MİLLİYET)
6/11
REHA KAPSAL: "Avrupa Şampiyonası sonrasındaki Karadağ ve son oynadığımız ve galip geldiğimiz Cebelitarık maçı da dahil olmak üzere, Milli takım oyun olarak istenilen seviyeye bir türlü gelemedi. Hollanda maçı öncesinde en büyük sıkıntımız sadece bazı mevkilerde oynayan oyuncularımızın eksikliği değildi elbette. Saha içindeki oyun organizasyonumuzdaki yetersizlikle beraber, ilk maça göre Hollanda milli takımının 6 oyunculuk bir rotasyona gitmiş olması, dolayısıyla oyun felsefesi değiştiği gibi saha içi disiplini de en üst seviyeye gelmiş bir takıma karşı bu durumda oynamak tabiiki kolay değildi. Bir de daha maç başlamadan sanki soyunma odasında 1-0 yenik başladık mücadeleye. Bu golle beraber zaten daha önce kötü oynadığımız maçlarda olduğu gibi saha içi bütünlüğünden kopup, herkesin taktik disiplini bıraktığı, saha içinde çok şuursuzca bir oyun oynamaya başladık. Rakibi özellikle orta sahada bloklamamız gerekiyordu. Buradaki hattı oluşturamadık. Klaassen, De Jong, Wijnaldum üçlüsü; Hakan, Orkun ve Okay'a karşı üstünlük sağladığı gibi; takım halinde zaten saha içi enerjisi düşük olan, yediği golden sonra da takımımızın bu kadar çabuk skora teslim olması anlaşılır gibi değildi. Bu maçtan sonra konuşulacakların en başında da hangi kulüp takımından hangi oyuncunun oynaması olacaktır. Esasen işin en acı noktası da bu sanırım. Çünkü biz hep oyunlarımızda bir felsefe ve derinlik olmadığından, hep şahısları konuşmaya, hakemi konuşmaya, VAR odası konuşmaya, çizgileri konuşmaya, federasyonda görev alan kuralları konuşmaya çok alışık bir ülkeyiz, nedense böyle bir tarzımız var. Esas oyunumuzu nasıl geliştireceğiz, emek vereceğiz, kafa yoracağız, kendimizi nasıl geliştireceğiz, bu yaşadığımız sıkıntılı süreci doğru tespit edip çözümlerini nasıl bulacağız; bunlara kafa yormalıyız. Futbolda tabiiki şahıslar bireysel olarak oynayacak ama ne zaman biz bu değerlendirmeleri saha içindeki oyuna odaklanıp bunun üzerinden zayıf yönlerimizi güçlü yönde geliştirmeyi, yapısal bozuklukları düzeltmeyi gündemimize taşırsak; ancak o zaman ülke olarak daha iyi seviyeye geleceğiz. Kalan 4 maçta da bir an önce toparlanıp, yanlışlarımızı görüp, sonuna kadar bu yarışın içinde olmak için de çabalamalıyız. Dün akşam sadece mağlup olduk, pes etmedik." (FOTOMAÇ)
7/11
ŞANSAL BÜYÜKA: Şenol Hoca ve Fatih Terim’i başa koyarak, cümle Türk antrenörleri için söylüyorum... Dünya futbolu tamamen, hızlı, atletik futbola döndü… Maalesef bizim hocalar bu gelişimin gerisinde kaldılar... Takımlarımızı yavaş oynatıyorlar... Ayrıca, günümüz futbolunda hocaların etkisi çok önem kazandı... Takımda kaliteli futbolcun varsa, bu avantaj… Tıpkı bizim takımda olduğu gibi... Ancak önemli olan, kaliteli futbolculardan oluşan takıma, kaliteli, hızlı, oyun gücü yüksek futbol oynatabilmek… Kimse kusura bakmayacak; Bizim hocalar bunu beceremiyorlar… Hadi, ağırız, yavaşız, korkağız… Bir de fantazilerimiz var... Cebelitarık maçı, dakika bir... Penaltı atmak için Enes Ünal topun başında... Tabi atamıyor... Arkadaş , Enes’in oynadığı takımlarda son 5 yılda toplam 10 gol attığını hatırlayan var mı? Milli Takım’da penaltı atacak adam mı kalmadı? Sonra Cebelitarık karşısında bir gol bulmak için göbeğin çatlıyor... Hollanda maçına bakıyoruz orta sahada Orkun... Allah aşkına Orkun bu maçın adamı mı? Rakibin geleceği belli... Milli Takım’ın omurgası Ozan Tufan’ı hatırlamak için 3 gol yemen mi gerekiyor... Hepsi dostum, arkadaşım, 40 yıldır selamım, sabahım var... Yazarken gerçekten üzülüyorum ama Türk antrenörlerine inancım iflas etti... Bu anlayışla bir yere varamayız... Sadece imtiyazlı bir zümre yarattık... Biz bu futbola sevgimizi, heyecanımızı, tutkumuzu, paramızı, hatta hayatımızı verdik, hayatı bize zehir ettiler... Kadın Voleybol Milli Takımımız’ın kıymetini bilelim... Hayal ekmiyorlar, hüsran biçmiyorlar... Yenseler de yenilseler de dünyayı titreten maçlar oynuyorlar... Futboldaki gibi koca bir ülkeye utanç geceleri yaşatmıyorlar... (MİLLİYET)
8/11
ALİ ECE: Cengiz Marsilya’da, Çalhanoğlu Milan ve Inter’de, Orkun Feyenoord’da, Burak Lille’de çizili oyun kurma, gol pozisyonu oluşturma, hücumdan savunmaya geçiş ve bunlar gibi modern futbolun olmazsa olmaz taktiksel planlarına göre oynatılıyorlar. Milli Takımımız’da ise Norveç deplasmanından beri sanki önceden çalışılmış hiçbir oyun planı, stratejisi uygulanmıyormuş, gibi. Stada adını veren Cruyff'un dediği gibi: "Takım ve teknik direktör açısından en başarılı gol, boş kaleye atılandır" Tıpkı Hollanda'nın bize attığı 4. gol gibi. Peki, 4. golünü boş kaleye yiyen bir takım ne kadar kötü oynamıştır, oynatılmıştır? Hani ligdeki yabancı oyuncu sayısı değişince Milli Takımımız daha iyi olacaktı? En ufak bilimsel dayanağı olmadan atıp tutan futbola yabancı zihniyetin iflasından başka bir şey değil! (FANATİK)
9/11
MEHMET DEMİRKOL: Şenol hoca maalesef bu krizi çözemedi. Hocanın kafasında bir diziliş var. Bir de oyuncu grubu. Bu dizilişe göre bir kadro çağıramıyor. Kadroya göre bir diziliş de yapmıyor. Hep aynı sonuç çıkıyor bir süredir. Evet merkezde oynatacak fazla oyuncumuz yok. Taklit edecek bir kulübümüz de. Ama bir yöntem bulunabilirdi. Geçen yıl Emre Belözoğlu’nun yaptığı gibi bir 4-6-0’la orta sahayı genişletmek gibi mesela. Hakan ve Salih’i merkeze koyup, onlarla top çıkarmak, Burak’tan feragat ederek hızlı ve kavgacı bir ekiple desteklemek gibi mesela. Çünkü bu şekliyle 3-0’a geldiğinde rakip ceza sahasında topla oynamamız 3, Hollanda’nın ise 30’du. İsraf... Israr anlamsız. Ve oyuncular da bunu anlayamıyor muhtemelen. Ortaya çıkan tepkisizlik bundan. İstemedikleri için olmuyor değil, olmadığı için istemiyorlar. Güneş maalesef çözemedi. (FANATİK)
10/11
BÜLENT TİMURLENK: Dört gol yediği Milli Takımımızdan elbette rövanşı almak isteyecekti Hollanda. Bu göreve 3. kez gelen Louis van Gaal için de hedef maçıydı. Onun futbol aklı, orta göbeği zayıf Türkiye'yi çözmeye fazla gelirdi, geldi de... Depay'ın neler yapabileceğini biliyorduk, yaptı. Klaassen'in nerelere koşu atacağını, Wijnaldum'un nerede baskı yapacağını biliyorduk... Hepsi bizi yanıltmadı... İtalya'nın yanıltmadığı gibi... Biz hâlâ teknik kadromuzun maç öncesi "Böyle ısınma görmedik" dedikleri İtalya maçında, Roma Olimpiyat Stadı'ndayız. Şenol Güneş dün Roma'da değil, Amsterdam'da kaybettiğinin farkında mı? (SABAH)
11/11
SERDAR ALİ ÇELİKLER: Dünya Kupası'na gidemeyeceğimizi bu satırların yazarı söylemişti. Çünkü, oyuncu-hoca, takım-halk ilişkisi bozulmuştu. Vazo kırılmıştı... Ama bunu göremeyen TFF bu rezilliğin asıl sorumlularıdır. Şimdi ne olacak? Dünya Kupası'nda olmayacağız. Şenol Hoca'nın yerine de yine müesses nizamın dikte edeceği bir isim gelecek. Dönemsel yükselişler ve ağır çöküşler yaşamaya devam ederiz. Ne zamanki hemşehricilikten vazgeçeriz, liyakati geri getiririz, taktik konuşabiliriz o zaman başarılı oluruz. (HABERTÜRK)