01.10.2014 - Alman basınından özetler

01.10.2014 - Alman basınından özetler

Lüneburg kentinde yayımlanan Die Landeszeitung’un NATO’nun ve ittifak üyesi Türkiye’nin IŞİD ile mücadelede tehlikeli bir noktaya geldiğini belirttiği yorumunda şu satırları okuyoruz:

“NATO, IŞİD adlı kasap örgütün ilân ettiği halife devleti ile ortak bir coğrafî sınır oluşturmuş durumda. Fırat yöresinde bir yarımadadan söz ediyoruz ve bu yarımada Suriye’de bulunmasına rağmen, Türkiye topraklarına aittir. Kökten dinciler orada nöbet tutan Türk askerlerine saldırdıkları anda NATO bu durumu kendine saldırı gibi görür ve İttifak’ın topluca devreye girmesi söz konusu olur. IŞİD karşıtı ittifakın hava operasyonları ile yetinmesinden farklı olarak Ankara’nın kara kuvvetlerini devreye sokarak IŞİD ile mücadeleye girmesi yönünde bazı işaretler var. Ankara bu cesaretli tavrının bedelini, kendi ülkesinin kanlı terör eylemlerine sahne olmasıyla ödemek zorunda kalabilir. Ve NATO’nun güneydoğu kanadı savaş bölgesine dönüşür. Barack Obama, ABD’yi savaşlardan kurtaran Başkan olarak tarihe geçmek istiyordu. Ama onun uzun süren çekimser tavrı, savaşı batıya daha da yakınlaştırdı.”

Hamburg'da yayımlanan Die Zeit gazetesi ise Başkan Obama’nın ve ABD’nin dünya politikalarını yorum sütunlarına taşımış:

“Başkan Obama yönetimi altında süpergücün ‘kendi kendini gemlemesi’ süreci beş yıl kadar sürdü. Silahsızlanma, Avrupa’dan askerî birliklerin çekilmesi, Moskova ve Tahran’a avans vermeler, Irak’tan tamamen çekiliş… Bu, George W. Bush dönemindeki iktidar sarhoşluklarına karşı gösterilen anlaşılabilir bir tepkiydi. Ne var ki dünya politikası boşlukları kaldırmıyor. Avrupa’da savaşmaya hazır olunduğu yönünde verilecek bir işaret, Putin’in Ukrayna’da risk üstlenmeye hazır duruma gelmesini önleyebilirdi. Obama’nın Suriye’deki ayak sürümesi ise inisiyatifin terör tugaylarına, Esad’a, İran’a ve Rusya’ya geçmesine neden oldu.”

ABD ile Afganistan arasında bir güvenlik anlaşması imzalandı. Aynı gün NATO ile de paralel bir anlaşmaya da imza atıldı. Stuttgarter Zeitung yeni gelişmeler ışığında şu yorumu yapıyor:

“Anlaşmalar uyarınca en azından Uluslararası Barışı Koruma Birlikleri’nin yıl sonunda Afganistan’dan çekilmeyeceği belirginlik kazandı. Böyle bir şey olsaydı, gözünü dışarıdan gelecek yardımlara çevirmiş olan Afgan halkı hüsrana düşmekle kalmayacak, bu, yeni uluslararası bir terörizm dalgası için alan yaratmış olacaktı. Irak'taki terör örgütü IŞİD daha kısa bir süre önce, devlet yapılanmalarının eksik olduğu ülkelerde bu boşluğu nasıl hemen doldurabildiğini gözler önüne serdi. Bu durum, farklı ülkelerden aşırı eğilimli grupların zaten iyi donanımlı bir iletişim ağı ile savaş yürüttüğü Afganistan gibi bir ülkede de tekrar edebilir.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung, Hong Kong’taki kitlesel protestolara ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Eski İngiliz sömürgesi Hong Kong’daki protesto hareketi, büyük güç olma yolunda ilerleyen ve ABD’ye kafa tutacak hale gelmek isteyen ve gelebilecek olan Çin’in direnişle karşılaşmasının ve kendi içinden kendine karşı güçleri doğurmasının yeni bir kanıtıdır. Geçmişte halkın rejime sadakatini kazanmasına yol açan ve ülkedeki yoksulluğu azaltmış olan sansasyonel ekonomik büyüme trendi gücünü kaybediyor. Ve halkta siyasî hayata katılım isteği de artıyor. Bu istek, özellikle vatandaşların pratik tecrübeler kazandığı dönemlerde doğallıkla daha da artıyor. Ama Çin’in başka bölgelerinde de kaynaşmalar göze çarpıyor. Çin yönetiminin gerçekte ne kadar akıllı ve tecrübelerden ne ölçüde ders çıkartabildiğini şimdi gösterme fırsatı çıkmış bulunuyor.”