03.02.2014 - Alman basınından özetler

03.02.2014 - Alman basınından özetler

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu akşam iki günlük resmi bir ziyaret amacıyla Berlin’e geliyor. Erdoğan yarın Almanya Başbakanı Angela Merkel ve diğer Alman hükümet yetkilileri ile de temaslarda bulunacak. Erdoğan’ın Almanya ziyaretine ilişkin Stuttgarter Zeitung'un yorumunda şu satırlar göze çarpıyor:

“Recep Tayyip Erdoğan salı günü Berlin’de bir konferans verecek. Konferansın konusu: ‘Türkiye, Avrupa ve 21. Yüzyılda Dünya’. İyi ama Türkiye Başbakanı bu konuda ne anlatabilir ki? Önümüzdeki haftalarda onu ne gibi sürprizlerin beklediğini bile bilemez durumdayken… Neredeyse on bir yıl süren ve çoğunluk oylarıyla iktidarda oturan AKP merkezi hiç bu kadar kara bulutlarla kaplı, genel siyasî durum hiç bu kadar belirsiz olmamış, hükümetin iktidardaki rolü bu kadar kamuoyu önünde sorgulanmamıştı.”

Geleneksel olarak Münih'te düzenlenen Uluslararası Güvenlik Konferansı’nda dünyanın kriz bölgeleri mercek altına alınırken, Almanya’nın dış politikadaki rolünde değişiklikler olacağı sinyalleri de geldi. Frankfurter Allgemeine Zeitung’un konuya ilişkin yorumu şöyle:

“Münih'te (Almanya Cumhurbaşkanı) Gauck ve (Federal Dışişleri Bakanı) Steinmeier’in yaptıkları konuşmalara bakıldığında, hem kullanılan dil, hem de içerik açısından dış politikada değişim sinyalleri hissediliyor. Almanya’nın sürekli geri planda durarak vicdan azabı çektiği dönemlerden sonra şimdi acaba dünya politikalarına aktif katılımda bulunacağı ve vicdan azabı çekmeyeceği bir dönem mi geliyor? Askerî anlamda bakılacak olursa, böyle yeni bir dönemin Alman Ordusu’nun gerçekten sahip olduğu yeteneklerin sınırlarını zorlayacağı anlaşılır. Alman Ordusu ‘Harekâta Hazır Ordu’ olarak tanımlansa da askerî müdahaleler konusunda sadece şartlı ve küçük çapta yeteneği olduğu ortada. Ve bu durumun öyle çok çabuk değişmesi de beklenmiyor. Münih’te Almanya’nın dünyadaki rolüne ilişkin ortaya konulan politikalar kulağa daha dürüst geldi. Ama bu politikalar pratiğe yansır mı, ya da yansıtılabilir mi, işte o konu hâlâ belirsiz.”

Aynı konuyu Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi de yorum sütununa taşımış:

“Daha aktif bir dış politikanın hedefi krizlerin tırmanmasına ön tedbir almak olmalıdır. Kulağa basit gibi geliyor ama aslında bunun ardında bizden bazı beklentiler var, bu konuda kendimizi kandırmayalım. Çünkü Almanya’nın inisiyatif geliştirmesi ve sürekli kendini göstermesi gerekiyor; fikirlerle, parayla ve personel gücüyle… Ancak bunları yaparken de tek başına değil, kimi örgütlerle, farklı ihtiyaçlara yanıt vermek üzere birlikte davranması lâzım. Öte yandan dış politika ile ilgili sorunlara daha etkin bir biçimde karşılık verebilmek için BM, NATO, AB ya da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilâtı (AGİT) gibi kuruluşların nasıl bir değişime uğraması gerektiğine yönelik öneriler üretme konusunda da Almanya’ya görev düşüyor. Tüm bunlar kulağa karmaşık geliyor ve gerçekten de öyle. Ne var ki dünyadaki değişimlere göz kapatmak da çözüm değil!”

Münchner Merkur’dan seçtiğimiz yorum ise Münih’teki Uluslararası Güvenlik Konferansı’na katılan ve Ukrayna’daki rejime karşı mücadele eden Ukraynalı muhalefet liderlerinden eski Dünya Ağır Sıklet Boks Şampiyonu Vitali Kliçko’yu analiz ediyor:

“Vitali Kliçko, Münih’teki Güvenlik Konferansı’ndaki konuşmalarıyla, sadece boks ringlerine değil, büyük siyasî arenalara da hâkim olabileceğini sergilemiş oldu. Ancak bu durum ülkesine bir yarar sağlar mı, o başka bir konu. Eğer Ukrayna için bir çözüm gerçekten var ise o çözüm doğu ile batı arasındaki siyasî dengelerin oluşmasından geçiyor ve bunun da çok sabır, ileri görüş ve son derece stratejik beceri gerektiren uzun bir süreç olacağı da belli. Vitali Kliçko sadece boks ringlerinde aldığı zaferlerle değil, hedefi doğrultusunda, sabırla önüne çıkan şanları analiz edebilen, soğukkanlı bir strateji uzmanı olması özelliği ile de tanınıyor. Pratik siyasette onun bu tarzı en azından küçük çapta da olsa ümitlerin yeşermesine neden oluyor.