Alman basınında NATO'nun Ukrayna krizindeki rolü, Yunanistan ve asgari ücretle ilgili tartışmalara dair yorumlar göze çarpıyor.
Bild-Zeitung, Ukrayna krizinde Yeşiller partisinden Jürgen Trittin'in NATO'yu eleştiren tutumunun ele alındığı bir yoruma yer veriyor:
“NATO Doğu Avrupa'daki müttefiklerini Rusya'ya karşı güçlendirmek istediği için, Yeşiller Eski Meclis Grubu Başkanı Jürgen Trittin, ‘savaş çığırtkanlığına son verilmesini' talep edebiliyor. Nasıl yani? Rusya lideri Putin, Kırım'ı ilhak edebiliyor, birliklerini Ukrayna'nın doğu sınırına gönderebiliyor ve Trittin savaş çığırtkanlarını Batı'nın ortasında arıyor, öyle mi? Yeni analizler yerine eski refleksler! Yeşil-siyah hükümet bir ihtimalken, Trittin dışişleri bakanı olmanın rüyasını görüyordu. Şimdi de Moskova'nın tehdidi altındaki ülkelere İttifak'ın destek vermesini engellemeye çalışıyor. Ona kesin minnet duyacaklardır! Batı, haftalarca yaptırımlar üzerine tartıştı, nihayetinde büyük çabalar sonucu banka hesaplarının dondurulması ve seyahat yasağı getirilmesi gibi yaptırımlar üzerinde uzlaşıldı. Bu krizin askerî bir çözümü yok.”
Die Welt gazetesinde ise Yunanistan'ın yeniden finans piyasalarından borçlanabilecek duruma gelmesi konu ediliyor:
“Kulağa paradoksmuş gibi gelse de, Yunanistan'ın Avrupalı ortakları yerine serbest piyasadan borç alabilmesi bir başarı. Atina'daki bankalar, sigorta şirketleri ve fonlar konkordato ilanının iki yıl ardından yeniden tahvillerine alıcı bulabiliyorsa, bu büyük bir güven göstergesidir. Yunanistan, iflastan kurtarılmasının karşılığında egemenlik haklarının ve karar özgürlüğünün elinden alınmasını sineye çekmek zorunda kaldı, bu ülkenin bugününü olduğu gibi yarınını da etkileyecek. Yunanistan'a ve Avrupa Birliği'ne bu politikanın başarı getirmesini dilemek gerekir. Ve tabii ki Yunanistan'ın eski sistemin ülkeyi iflasa sürükleyen yiyicilerine değil, kendisine fayda sağlayacak ve büyümeye yol açacak bir maliye ve ekonomi politikası uygulamasını da ümit etmeli.”
Almanya'da bakanlar kurulu uzun süren tartışmalardan sonra asgari ücret yasa tasarısını kabul etti. Yasada, çalışanlara saat başı 8,5 euroluk asgari ücret uygulaması getirilmesi öngörülüyor. Heilbronner Stimme gazetesindeki yorum şöyle:
“Günlük politik akışın dışında, bu tür ayrıntılarla ilgili tartışmalar yürütülmesi tipik Alman yasama sürecinin güzel bir örneği. Bir şey yürürlüğe giriyor, fakat kimseyi kızdırmamak için tam bir istisnalar ve özel kurallar silsilesiyle birlikte… Asgari ücretle ilgili duruma bakıldığında, bu durum oldukça üzücü. Üstelik sadece bu istisnalarla bir bürokrasi canavarı yaratıldığı için değil, aynı zamanda asgari cüretin etik açıdan olağan bir ücretlendirme biçimi olması gerektiği için de… Müreffeh Almanya'nın Avrupa içerisinde bu konuda neden bir istisna teşkil etmesi gerektiğinin anlaşılır hiçbir yanı yok.”
Maerkische Oderzeitung'da da aynı konuya yer veriliyor:
“İsviçre peyniri gibi delik deşik edilmeyecek bir asgari ücret yasası hazırlamak, sosyal demokrat koalisyon ortaklarının hedefiydi. Yasayı eleştirenler biraz ileri gitse de, şu anda durum gerçekten de delik deşik bir peyniri andırıyor. Zira uzun dönemli işsizler, gençler ve düşük ücretli işlerdeki geçiş döneminde olanlar için dikkat çekici sınırlamalar göze çarpıyor, şayet Federal Meclis yasayı bu şekilde onaylarsa. Ancak durum çok kötü de değil. Çalışma Bakanı Andrea Nahles'in de teslim etmek zorunda kaldığı gibi, saatte 8,5 euroluk asgari ücretin yürürlüğe girmesi halinde sorun yaşayabilecek branşlar var. Bu, işletmelerdeki ve branşlardaki ekonomik koşulların çok farklı şekillenebileceğine dair geç gelen bir itiraf.”