İlk seçtiğimiz yorum Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazeteden. Yorumda İngiltere Başbakanı ve Muhafazakar Parti lideri David Cameron’un, göçe kota koyarak serbest dolaşımı kısıtlama yönünde kamuoyuna yansıyan planları değerlendiriliyor:
„Serbest dolaşım AB’nin en önemli değerlerinden ve üye ülkelerin çoğunluğu arasında pürüzsüz işliyor. Bulgaristan ve Romanya’daki yoksulluktan kaçarak gelen göçmenler bir sorun ama bunlara karşı bir yasa çıkarılması zor. Görünüşe göre Cameron’ın istediği şekilde düşük kalifiye iş gücünün serbest dolaşımı sınırlandırıldığı takdirde, bu pek kalifiye olmayan ama başka bir AB ülkesinde iş umudu taşıyan Polonyalıları, İspanyolları veya Almanları da kapsayacak. O noktaya gelindiği takdirde, başka meslek gruplarına kota konulmasına da ramak kalacaktır ve sonuçta serbest dolaşımın sadece adı kalacaktır geriye.“
Saarbrücker Zeitung da aynı konuyu taşımış yorum sütununa:
„David Cameron Avrupa politikasıyla tehlikeli ve zigzag bir çizgi izliyor. Cameron, İngiltere’nin AB’den çıkmasını savunan popülist İngiltere Bağımsızlık Partisi’ne daha fazla seçmen kaybetmemek ve AB’ye eleştirel gözle bakan seçmenlerini sakinleştirmek için siyasi yelpazenin sağ kanadında giderek artan oranda oy avına çıktı, ancak şimdi Almanya Başbakanı kendisine bir sınır çekiyor. Cameron, AB'nin temellerinden biri olan serbest dolaşımı kısıtlayabileceğini düşünüyorsa, kendini olduğundan daha güçlü sanıyor. Kendisine yöneltilen eleştirilere verdiği tepki, sempati değerlerini kesinlikle artırmayacak. Hem Brüksel'de, hem de İngiltere'de inandırıcılığını tehlikeye atıyor.“
Ukrayna hükümetinden koparak, ülkenin doğusunda bağımsızlık hedefleyen Donetsk ve Lugansk bölgelerinde seçimleri beklendiği üzere ayrılıkçı güçler kazandı. Seçim sonuçlarına Rusya sıcak bakarken, Ukrayna "sözde" olarak tanımladığı seçimlerin barış sürecine zarar vereceğini ileri sürdü. Avrupa ise Ukrayna'ya rağmen yapılan seçimleri tanımayacağını baştan açıklamıştı. Weimar kentinde çıkan Thüringische Landeszeitung gelişmeleri şöyle yorumluyor:
„BM Güvenlik Konseyi'nde onyıllar boyu devletlerin toprak bütünlüğünü savunan bir ülke, bu ilkeye kendine uymadığı zaman da sadık kalmak zorundadır. Ancak Moskova bir süredir bunu görmezden geliyor. Bu Kırım'da böyleydi, şimdi Doğu Ukrayna'da da farklı değil. Ve Ukrayna'daki Rusya yanlısı ayrılıkçıların başka bölgelere de göz koyduğu düşünülürse, Moskova'nın tutumu değişecek gibi görünmüyor. Ama hükümetini faşist diye niteleyip karaladığınız zayıf bir ülkeyle bu şekilde oynamanız kolay. Neticede NATO'nun askeri müdahale kartını oynamayacağı garanti. Saldırgan taraf da haliyle çirkin oyununa devam edebilir.“
Son yorumumuz ise Düsseldorf’ta çıkan Handelsblatt adlı ekonomi gazetesinden. Gazete, Avrupa Merkez Bankası'nın bugün itibariyle, Euro Bölgesi‘ndeki büyük ticari bankaların denetimini devralmasını şu satırlarla yorumluyor:
„Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi son yıllarda izlediği aktivist para politikaları sayesinde, ekonomi politikaları dendiğinde kıtadaki en kudretli mercinin kim olduğunu gösterdi. Draghi gelecekte hangi dev bankanın işletme modelinin işe yaramadığı ve kapatılması gerektiği konusunda da söz sahibi olacak. Draghi banka lisansı veren ve geri alan kişi. Hatta Euro'nun bir numaralı bekçisi gerektiğinde, Euro Bölgesi'ndeki diğer bankalara da müdahale etme yetkisine sahip.“