05.03.2015 - Alman basınından özetler

05.03.2015 - Alman basınından özetler

Rus muhalif lider Boris Nemtsov’un sokak ortasında suikasta uğramasına ilişkin yorumunda Die Zeit gazetesi şunları yazmış:

“Putin yalanda hep bir adım önde gidiyor. Her zaman o an olup bitenleri karanlıkta bırakmayı istiyor. Bu yöntemle Rus toplumunu gittikçe daha fazla muğlak durumda bırakıyor. Ancak bunun da bir faturası var. Putin’in Rusyası çarpıtılmış bir geçmişe gömülü bir halde kaçışı büyük güç olma hayallerinde buluyor. Bunun yansımalarını şimdilik Ukrayna’da görüyoruz. Ancak bu yeni emperyalizmin nedenleri, Rusya’nın gerçeklere gözünü kapatmasında ve gerçekler karşısında hayallere dalmasında yatıyor.”

Frankfurter Rundschau gazetesi ise İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun son dönemde İran konusunda yaptığı çıkışı konu alıyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“İran nükleer güç olmanın eşiğinde. Sözlü bombardımanlarla ya da askerî bir operasyonla bunu engellemek mümkün değil. İsrail başbakanının tercih ettiği izlenimi veren bu iki opsiyonun bir geçerliliği yok. İran ile bir uzlaşıya varabilmek için ise tavize açık olmak gerekiyor. Bu ise Netanyahu açısından en berbat alternatif. Netanyahu İran’ın tavizlere yanaşacağı bir anlaşma arzu ediyor. Ama Ortadoğu’ya egemen olmak ve nüfuz alanları yaratmak için mücadele devam ettiği sürece bunu İran’dan koparması mümkün görünmüyor. Zira İsrail’in de bu hedef doğrultusunda çabaları var. Resmen doğrulamasa da İsrail'in nükleer silahlara sahip olduğunu ve satın aldığı Alman denizaltıları sayesinde nükleer bir savaşta karşık verme yeteneği bulunduğunu herkes biliyor. Yahudi devletinin kendini savunabilmesi iyi bir şey. Ancak Netanyahu İran’ın santrifüjlerinden bahsettiğinde, kendisi için asıl söz konusu olan şey, yeniden başbakanlığa seçilebilmek.”

Badische Zeitung gazetesi ise Netanyahu’nun Amerikan Kongresi’ndeki konuşmasını yorumluyor:

“İsrail Başbakanı İran ile görüşmeleri 2013 yılından, yani henüz içerik üzerine konuşulmayan o yıllardan bu yana engellemişti. Böyle bir tavırla müttefik kazanılmaz. Daha kötüsü ise Netanyahu’nun imdat çağrılarını yanlış adrese göndermesi. Bu konudaki Amerikan politikalarını Başkan Obama belirler, Kongre değil. Ateşli bir konuşma için ise BM daha uygun bir yer olurdu. Dolayısıyla Netanyahu'nun Washington'daki çıkışı, kendi seçim kampanyası için İsrail'in güvenlik çıkarlarını Amerikan iç politikasının oyuncağına dönüştüren egoist bir tripten öte anlam taşımıyor.”

Die Welt gazetesinden seçtiğimiz yorumda da Alman Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) göçmenler için ortaya attğı, puan sistemi öngören yeni göç uygulaması konu alınıyor:

“Nüfusumuz yeterli değil. Almanların üreme oranları berbat ve iş piyasasının kalifiye göçe ihtiyacı var. Göçle ilgili modern düzenlemeler yapmayı bir türlü becerememesi Almanya’nın eski bir geleneği! Şimdilerde yine böyle anlamsız bir yanlış anlamalar yumağı ile karşı karşıyayız. Sosyal Demokratlarla Hıristiyan Birlik partilerinin ekonomi konseyinden oluşan alışılmamış bir ittifak, dünyanın dört bir köşesinden kalifiye elemanı Almanya'ya getirebilmek için bir an önce bir yasa çıkartmayı planlıyor. Örnek olarak da akılcı bir puan sisteminin bulunduğu Kanada alınıyor. İç savaştan kaçan mültecilerle, iyi bir meslek edinememiş üçüncü nesil göçmenlerin karşısına şimdi Singapurlu nörobiyologları çıkartmak absürd bir durum!”