Alman gazetelerinde ülkede toplu ulaşımı felç etmesi beklenen makinistlerin grevi, Sol Parti’den ilk kez bir eyalet başbakanı seçilme olasılığı ile ilgili tartışmalar ve Euro Bölgesi'ndeki büyük ticari bankaların Avrupa Merkez Bankası’nın denetimine girmesi, öne çıkan yorum konuları.
Almanya’da makinistler, şimdiye kadarki en uzun grevlerine hazırlanıyor. Bugün öğleden sonra mal taşıyan trenler, gece saat 2’de de yolcu trenleri duracak. Pazartesi sabahına kadar sürecek grev nedeniyle Almanya'da toplu ulaşım ve günlük hayatın felce uğraması bekleniyor. Greve tepkiler bu sabahki tüm Alman gazetelerinin ağırlıklı yorum konusu. İlk seçtiğimiz yorum Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazeteden.
"Makinistler, devlet şirketi çalışanı oldukları için daha güçlü bir konumda ve ne yazık ki görünüşe göre bu güç onları daha da düşüncesizce davranmaya teşvik ediyor. Bu grevin, üretim sürecini kesintiye uğratarak ülkenin diğer işletmelerine nasıl zarar vereceği umurlarında değil. Her bir grev günü, toplumda makinistlere yönelik sempatinin azalmasına neden oluyor, nitekim gerçekten bir uzlaşma için çaba sarfediyormuş izlenimini uyandırmıyorlar. (…) Sonunda makinistlerin hesapları tutmayabilir ve elleri boş kalabilir. Bu riske girmeyi gerçekten istiyorlar mı?“
Berliner Morgenpost da aynı konuyu taşımış yorum sütununa:
„Tüm dünyanın bir kez daha gözlerini Berlin'e çevirdiği ve 25 yıl önce duvarın barışçıl bir biçimde yıkılışını anan bir dünya metropolü gördüğü bir hafta sonu olacaktı bu. Dünyanın dört bir köşesinden iki milyon ziyaretçi bekleniyor başkentte. Aslında mutlu bir gün bu. Fakat anlaşılan, bu vesileden yararlanarak mümkün olan en büyük zararı vermeyi planlayanlar var: Alman Makinistler Sendikası. Bu haliyle grevin bir terbiyesizlik olduğunu söylemek lazım.“
Almanya, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının 25. yıldönümünü kutlamaya hazırlanırken, iç siyaset tarihe karışan Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin mirasını tartışıyor. Ülkenin doğusundaki Thüringen Eyaleti'nde bundan yaklaşık yedi hafta önce yapılan eyalet parlamentosu seçimlerinden sonra, Sosyal Demokrat Parti‘nin Sol Parti’nin liderliğinde Yeşiller ile koalisyona gitme opsiyonu belirdi. Bu ise Almanya’da ilk kez bir eyaletin başbakanlığına Sol Parti’den bir ismin gelmesi olasılığını doğurdu. Özellikle Hristiyan Birlik partilerinden yoğun eleştiri gelmesine rağmen, Sosyal Demokratların eyaletteki parti tabanı dün koalisyon müzakerelerine başlanması için yeşil ışık yaktı. Baden-Baden’da çıkan Badisches Tagblatt adlı gazete gelişmeleri şöyle yorumluyor:
"Sol Parti Sosyalist Birlik Partisi'nin halefidir ve Alman Demokratik Cumhuriyeti hiç kuşkusuz adaletsiz bir devletti. Bu noktalar, Sol Parti yöneticilerine uymasa da doğru. Ancak yine de Thüringen'de ve ülkenin diğer bölgelerinde yeni bir Alman Demokratik Cumhuriyeti tartışması çıkarmaya gerek yok. Aradan 25 yıl geçti. Partinin yöneticileri bugün 1989'dan başka kafada. Sol Parti günümüzde özellikle doğu eyaletlerinde pragmatizmiyle tanınıyor, parti sıralarındaki radikal isimler ise daha çok Batı eyaletlerinden gelme. Şunu da unutmamak gerek, şimdi Hristiyan Demokrat Birlik'ten doğu eyaletlerinde başbakan olan bazı isimler, zamanında o dönemin Doğu Alman Hristiyan Demokrat Birliğine üye olarak sistemi desteklemişti. Ve Thüringen'de başbakan olma olasılığı giderek artan Sol Partili Bodo Ramelow konusunda böyle bir şüphe mümkün değil, zira o batıdan gelen bir isim. Önce koalisyonun bir çalışmaya başlamasına izin verip, ondan sonra icraatlerine göre not vermek gerek.“
Son yorumumuz ise Münchner Merkur adlı gazeteden. Gazete, Avrupa Merkez Bankası’nın dün itibariyle, Euro Bölgesi‘ndeki büyük ticari bankaların denetimini devralmasını şu satırlarla yorumluyor:
„Avrupa Merkez Bankası an itibariyle Avrupa‘nın en büyük 120 bankasının denetimini üstlendi. Eğer Avrupa Merkez Bankası, devletler tarafından kontrolü gevşek tutulan para devlerine gem vurursa, bu bir fırsat olabilir. Ancak tam tersinden endişe duyuluyor. Merkez Bankası’nın karşısında gelecekte çözülmesi imkansız çıkar çatışmaları var. Bir yanda bankaları denetleyip, gerektiğinde kapatmak zorunda, ama Merkez Bankası olarak da finans piyasalarını sarsıntılardan korumakla yükümlü. Bir yandan bankaları ucuz parayla desteklemek istiyor, diğer yandan ise para politikaları çerçevesinde uygun bir faiz oranını korumak ve piyasalarda balon oluşmasını engellemek zorunda.
Sıfır faiz tasarruf sahipleri için uygun mu? Avrupa Merkez Bankası yönetimindeki denetim rejiminin kaderi daha baştan kapalı görünüyor.“