Almanya’nın doğu eyaletlerinden Saksonya Anhalt'taki Tröglitz beldesinde geçen cumayı cumartesiye bağlayan gece, inşaat halindeki yanan mülteci yurduyla ilgili soruşturma devam ediyor. Savcılık yangının kundaklama olduğunu açıkladı. Irkçı saldırı olasılığı da soruşturma kapsamında. Ülkedeki aşırı sağcılık tartışmaları alevlenmiş durumda. Süddeutsche Zeitung olaya ilişkin şu yorumu sunmuş okurlarına:
„Saldırı, yaklaşık 25 yıl önceki olayları hatırlatıyor. O zamanlar yabancı ve mülteci düşmanlıklarıyla ortalığı karıştıranlar, göçmenler ve mülteciler olmadan yaşamak isteyen ancak sessiz kalan bir çoğunluğu temsil ettiklerine inanıyorlardı. Günümüzde kör ya da ahmak olmayan herkes, bunun mümkün olmadığını biliyor. Alman toplumu değişti. Nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan göçmen kökenliler, artık arka planda değiller. Bu da Almanya’ya yarıyor, zira entegrasyon ancak böyle mümkün olabilir. Entegrasyon utanç duyulması gereken bir mesele değil. Tüm toplumun, bu yabancı düşmanlarının küstahlığını reddetmesi de, entegrasyonun ve Almanya'da olumlu bir geleceğin bir parçası.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung adlı gazetede de Tröglitz'deki kundaklama hakkında şu yorumu okuyoruz:
„İyi niyetle dile getirilmiş ama artık bayatlamış çözüm önerileriyle, mülteci yurtlarına yönelik saldırıların lanetini savuşturmak mümkün değil. Sorumluluk taşıyan herkesin, bu şiddet olaylarının 20 yıl önce olduğu gibi yayılma tehlikesinin bulunduğunun bilincinde olması gerek. Bu tehlikeyle de yasal ve idari yollardan mücadele edilir. Ayrıca, İslam ve mülteci karşıtı Pegida hareketi ile aynı masaya oturmaya yanaşmayan siyasetçilerin, en azından vatandaşlarla diyalog kurmaları gerek.”
Tröglitz eksenindeki tartışmalara ilişkin aktaracağımz son yorum Berliner Zeitung adlı gazeteden:
„Tröglitz’de şimdi ne olacak? Beldede mültecilerin yaşayabilmesi pek mümkün gözükmüyor. Beldelerini Neonazilere bırakmamak için protesto eden ve mültecilere sahip çıkacakları mesajını veren yöre sakinlerinin tavrı gayet övgüye değer ve anlaşılır. Ancak daha beldenin belediye başkanı bile kendini güvende hissedemiyorsa ve aşırı sağcılardan gelen tehditler üzerine istifa etmek zorunda kalıyorsa, belde sakinleri mültecileri nasıl koruyacak? Bu mültecilerin bizim korumamıza ihtiyaçları var. Onları aşırı sağcı eylemcilere karşı sembolik kalkan olarak istismar edemeyiz. Ancak ülkeye göçün düzenli bir hale getirilmesini sağlayacak yasal düzenlemelerin nihayet yapılması ile korkmak zorunda kalmadan mültecilere yardım edilmesini doğru bulanlara destek olunacaktır.”
Geçen hafta İran'ın nükleer programı konusunda Tahran ile ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin ve Almanya arasında uzlaşma sağlanmasının yankıları sürüyor. Bielefeld kentinde çıkan Neue Westfälische gazetesinde konuyla ilgili şu değerlendirme yapılmış:
„Şimdi fırsatın harcanmaması gerek. Asıl iş, bu engel aşıldıktan sonra başlıyor. Yani İran’ın atom bombası yapmayı mümkün kılan “kötü” nükleer tesislerinin, sadece enerji veya tıbbi ihtiyaçlar konusunda kullanılacak “iyi” nükleer tesislere dönüştürülmesi. Buna paralel olarak da Tahran yönetimine konulmuş ekonomik yaptırımların kaldırılarak, İran’ın tekrar adım adım dünya ekonomisine entegre edilmesi gerek. Haziran sonunda nihai bir uzlaşmaya varılıp varılmayacağı, henüz kesinlik kazanmış değil. Opsiyonlardan biri de başarısızlık. Burada, en önde gelen aktörlerin duruşu ve kondisyonu belirleyici olacak. 21. Yüzyıl’da büyük krizlerin kan dökülmeden ve silah endüstrisinin cebini doldurmadan da çözülebileceğini kanıtlayabilecekler mi? Obama buna hazır. Umarız Tahran da hazırdır.”