1 Mayıs dayağı davasında 4 polise beraat

Arşiv

Beş yıl önce 1 Mayıs'ı kutlamak için geldiği Taksim'de gözaltına aldıkları Mustafa Çiftçi adlı genci, polis aracında döverek burnunu kırdıkları, bayılması üzerine biber gazı sıktıkları, ayılsın diye üzerine su döktükleri ve sonra da telaşlanıp yolda attıkları iddia edilen dört polis, yargılama sonunda beraat etti.

Trakya Üniversitesi’nde okuyan Mustafa Çiftçi ve Hüseyin Karabaldır, üyesi oldukları Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) çağrısına uyarak, 2009’da 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak için İstanbul ’a geldi. İki genç , o tarihte Taksim’deki kutlama yasağına itiraz eden binlerce yurttaşla birlikte Tarlabaşı’ndan meydana doğru yürüdü.

Burada durdurulan iki gencin üzeri arandı. Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Üzerlerinde suç unsuru çıkmadığı halde, “Sen gel bizimle” denilerek, bir alt geçide sürüklenerek götürüldü. Çiftçi merdivenlerden indirildiği sırada beş-altı polis tarafından dövüldü. Çiftçi’nin “Niye vuruyorsunuz?” demesi üzerine bu kez kafası, göğsü ve sırtına cop ve tekmeler indi. Dayak ve küfürler, kelepçeli halde bindirildikleri polis aracında sürdü.

 

Vanlı diye bir daha vurdular

 

İddiaya göre Çiftçi’nin Vanlı olduğunu öğrenen polis memurları küfredip tekrar vurmaya başladı. Çiftçi’nin kanlar içinde bayılması üzerine yüzüne biber gazı sıkıldı. Sonra da gazın etkisi geçsin diye üzerine su döküldü. Telaşa kapılan polisler, “Bu çok pis kokuyor, bunu çöpe atalım” diyerek, Çiftçi ve arkadaşı Karabaldır’ı yol kenarında araçtan indirip kaçtı.

Karabaldır’ın bir arkadaşına haberdar vermesi üzerine iki genç, hastaneye götürüldü. Çiftçi’nin sağlık raporunda, “karında ve boyun hareketlerinde hassasiyet, her iki omuzda, sol kolda, iki dizde ve göz altlarında ekimoz, çene hareketinde kısıtlılık, sol kulak arkasında ödem ve burun kırığı” saptandı.

25 ay süren soruşturma sonunda fotoğraf üzerinden teşhis edilen dört polis hakkında “basit yaralama, hakaret, işkence sonucu vücutta kemik kırılmasına neden olma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçlarından dava açıldı.

Şüpheli polislerden F.O., o gün aktif görevliler arasında olmadığını, şoförlük yaptığını, yanlışlıkla teşhis edildiğini savundu. G.A. Karaköy ve çevresinde görev yaptığını ve mıntıkasından hiç ayrılmadığını ileri sürdü. V.D., Dolapdere’de bulunduğunu ve kimseyi darp etmediğini iddia etti. F.K. ise Tarlabaşı’nda çalıştığını fakat ara sokaklara girmediğini söyledi.

İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın 23 Mart’ta görülen duruşmasında savcı, şüpheli polislerin fotoğraflar üzerinden benzetmeye dayalı olarak teşhis edildiğini, dolayısıyla bu suçu işlediklerine dair yeterli delil olmadığını savunarak beraata hükmedilmesini istedi. Son duruşma ise geçen 26 Haziran’da görüldü. Mahkeme heyeti de “sanıkların yüklenen suçu işledikleri sabit olmadığından” beraata karar verdi.