Taksim’de 1 Mayıs kutlamalarıyla ilgili tartışmalar sürerken, Başbakan Tayyip Erdoğan, “Taksim’den bir defa ümidinizi kesin. Gelin buyurun Yenikapı. Orası değil, Maltepe, buyurun orada yapın. Ama burada devletle bir gerilime lütfen girmeyin. Halkımızın huzurunu, esnafımızın huzurunu lütfen kaçırmayalım. Lütfen terörize etmeyelim” dedi.
Erdoğan, “Bu sene son olarak, Kadıköy miting alanı olarak müsaade edildi. Fakat bundan sonra Kadıköy’de de miting yapılmayacak. Niye, çünkü buralar, burada yaşayan insanlar çok bedel ödedi” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, daha önce “Miting mi yapacaksan git Yenikapı’ya Maltepe’ye.. Bundan sonra bazı ilçelerimizde de butik meydanlar düzenleme kararı aldık. Ama gelip esnafın camını çerçevesini indirecek şekilde Taksim’de, Kadıköy’de bunları yapmak mümkün değil. Kesinlikle bunlara fırsat vermeyeceğiz” demişti.
"Paralel yapı" dediği Gülen cemaatini de eleştiren Başbakan Erdoğan, "Bunların elinde hep söyledim şantaj kasetleri var. Bu devletin en tepesinden en aşağısına kadar. Cumhurbaşkanının da şantaj kasedi var benim de vardı Genelkurmay'ın da vardı. Ben dedim ki açıklamazsanız namertsiniz diyorum. Açıklayın diyorum" şeklinde konuştu.
Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP grup toplantısında konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
İlla burada yapacağım dersen, bu çatışmaya ben hazırım anlamına gelir. Asla müsaade etmeyiz, bunu bilmeleri gerekir. Herkes yapacağı her işi hukuk içerisinde sürdürmeye mecburdur. Kanun benim dersen, kusura bakma, kanun sen değilsin. Biz nasıl mitingimizi bize verilen yerde yaptıysak, ben de STK’yım aynı zamanda. Yenikapı’da 2,5 milyon insan toplandı, baktık yetmiyor, belki önümüzdeki yıl gideceğiz Maltepe’de yapacağız. Taksim ısrarına biz, hiç kimse kusura bakmasın artık iyi niyetle bakmayız. Bakamayız. Sokak eylemleriyle, şiddetle, vandalizmle bir yere varılamayacağını herkes görmüştür. Sendika başkanı çıkıp burası bizim kutsalımız diyor. Lafa bak ya, nasıl bir kutsalsa, lafa bak. Orada bir kabir ziyareti yapacaksan, orada bir anıt var, bu anıtı ziyaret edeceksen, yönetim kurulu olarak gider çelenginizi bırakırsınız. Metro da yaptık size, Taksim’den Yenikapı’ya gidersiniz.
Geçtiğimiz yıl Nisan ve Mayıs aylarında Türkiye ekonomisi, tarihimizin en başarılı dönemlerinden birine şahit olmuş, tarihi rekorlar elde edilmişti.
Gerek Gezi olaylarında, gerek 17 Aralık sürecinde ekonomi de hedef alınmıştır. Bu hadiseler cereyan ederken belli odaklar karalama kampanyası başlatarak, uluslararası yatırımcıları tedirgin etmek için epey gayret sarf ettiler.
Uluslararası medyada boy boy ilanlar yayınlandı. Ülke içinden birilerinin organizesiyle yapıldı. Türkiye bir kriz ülkesi gibi gösterilmek istendi. Kimi işveren örgütleri, Türkiye’ye uluslararası yatırım gelmez diyerek, bizi tehdit ettiler ve yatırımcılara gelmeyin çağrısı yaptılar.
Ekonomiyi durduralım çağrıları yapıldı. Bütün bu çabalara rağmen moral bozma, kaos ve kriz görüntüsü oluşturma gayretlerine rağmen, bütün ihanet girişimlere rağmen ekonomimiz dimdik ayakta kaldı ve istikrarla büyümeye devam etti.
Milli gelirimiz 2002’de 350 milyar lira olarak devralmıştık. 2013 sonunda milli gelirimiz 1,5 trilyon sınırına geldi ve 1 trilyon 562 milyar liraya ulaştı.
Dolar bazında milli gelirimiz 2002’de 230 milyarsa dolar iken şu anda 820 milyar dolara yükseldi. Kişi başına milli gelir de 3 bin 500 dolardan 10 bin 800 dolara çıktı.
Borcun milli gelire oranında aynı şekilde tarihi gelişmeler yaşandı. Neydi, yüzde 73 idi göreve geldiğimizde. Şu anda yüzde 36.
Bütün bunlarla beraber turizme bakıyoruz. Turizmde hamdolsun 2002’de turizm gelirimiz 8 buçuk milyar dolardı. 2013 sonu itibarıyla 35 milyar dolara yükseldi. 13 milyon kişi ülkemize gelirken, 35 milyona turist sayısı itibariyle yükseldik. Oteller itibariyle yetiştiremiyoruz.
Bütün bunların yanında, özellikle bütün bu olumsuzluklara rağmen dünyanın ülkemize olan teveccühü gerçekten anlamlıdır. Dünya ülkemizi önemli bir destinasyon olarak görüyor ve buraya geliyor. Şu anda oranlar eski seviyelerine doğru hızla ilerliyor.
30 Mart seçimleri, demokrasi, dış politika e çözüm süreci için olduğu kadar ekonomi için de bir milat olma özelliğini taşıyor. Ekonomi önünde de hiçbir engel yoktur. Türkiye istikrarla büyümeye, milli gelirini artırmaya devam edecek.
Küresel yatırımlarımız zaten hızla devam ediyor. Bunların yanında, eğitim, sağlık, adalet ve emniyet başta olmak üzere 81 vilayetimizdeki yatırımlarımız da katlanarak devam edecek.
Gezi olaylarında, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinde başarısız olan bazı çevrelerin, inatla huzuru bozma çabalarına tanık oluyoruz. İnsanları nasıl sokağa dökerim diye o belli aktörlerin çaba sarf ettiklerini görüyoruz.
Mayıs ve Haziran ayları yaklaşırken, cam çerçeve kırmak, esnafa zarar vermek gayesiyle birileri gerilim siyaseti üretiyor. Bunlar 30 Mart’ta milletten gereken cevabı aldılar.
Sandığa, demokrasiye, milli iradeye saygıları olmadığı için hala başka yerlerden medet umuyorlar. Bu aziz millet artık sokaklarda çatışma görüntüsü görmek istemiyor. Millet taşın, sopanın, molotofların egemen olduğuı sokak görüntüsü istemiyor.
Bu şımarık ruh hali artık son bulmalıdır. Bu ülkenin bazı STK’ları, bazı emekçi örgütleri, sendikaları artık demokratik mücadele kültürünü, demokratik gösteri kültürünü öğrenmelidir.
Başkalarının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece herkes dilediğini yapar, dilediğini ifade eder. Ancak başkalarının özgürlük alanına müdahale ediyorsa, sokaktaki insana, okuldaki öğrenciye, aracındaki sürücüyü, dükkanındaki esnafa rahatsızlık veriyorsa orada emniyet güçleri devreye girer, gereken neyse onu yapar.
Türkiye’nin yakın tarihindeki tüm karanlık noktaları aydınlatmak, AK Parti olarak bizim en başından beri gayemiz oldu. Darbelerin üzerine giden, bunların araştırılmasını temin eden bir hükümet olduk.
Darbe yapanların cezalandırılması için anayasanın değiştirilmesini sağladık.
Devlet içindeki karanlık suç örgütlerinin üzerine biz cesaretle gittik. Kahramanmaraş, Sivas, Çorum, Gazi Mahallesi olaylarını aydınlatmak için samimi girişimlerde bulunduk. 1 Mayıs 1977 Taksim olaylarının aydınlatılması da her zaman bizim gayemiz olduk. Karşımızda hep statükoyu bulduk.
Ergenekon terör örgütüyle kıyasıya mücadele ederken CHP ve yandaşları Ergenekon’un avukatlığını yapıyordu. Biz Türkiye’nin yakın tarihindeki karanlık olaylar aydınlansın diye çırpınırken, birileri inatla ve ısrarla statükoyu savundular, vesayeti savundular.
1 Mayıs’ın 124 yıllık bir geçmişi var. Bu 124 yıl içinde bu topraklarda 1 Mayıs’a hak ettiği değeri biz verdik. CHP mi verdi? Aşırı sol mu verdi? Aşırı uçlar mı verdi? MHP mi verdi? 2008’de 1 Mayıs’ı emek ve dayanışma günü olarak tatil ilan ettik. Bunu yapan biziz.
12 yılda işçilerimiz, emekçilerimiz, sendikalarımız için tarihi nitelikte düzenlemeleri yapan biz olduk. Net asgari ücret 12 yıl içinde yüzde 359 oranında arttı. Bizden önce bu asgari ücretler artmıyordu, geri gidiyordu. Reel olarak asgari ücreti yüzde 69 oranında artıran biz olduk.
Biz işçinin, emekçinin kazanımlarını nasıl artırırız diye çaba gösterirken, birilerinin emekçi görüntüsü altında istikrara, huzura, kardeşliğe kast etmesini asla kabullenemeyiz. Emek ve dayanışma gününü kutluyorum diyerek, esnafa, müşteriye, sokaktaki insana zarar verilmesini sineye çekmeyiz.
Tüm sendikalara sesleniyorum. Tüm STK’lara sesleniyorum. Ülkemizde miting yapılacak alanlar bellidir. 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen, gider yasaların izin verdiği yerde kutlamasını yapar. Kutlamaya mani bir hal yok. Şu an itibariyle, bir Yenikapı özel hazırlanmış miting alanıdır. Yaklaşık 750 bin metrekarelik alandır, ister daraltırsın, ister büyütürsün. Burası bana ufak geliyor diyorsan, o zaman Maltepe’de 1 milyon 250 bin metrekarelik alan var, orada da mitingini yapabilirsin. Bu sene son olarak, Kadıköy miting alanı olarak müsaade edildi. Fakat bundan sonra Kadıköy’de de miting yapılmayacak. Niye, çünkü buralar, burada yaşayan insanlar çok bedel ödedi.
Bugüne barış diyorsak, o zaman bunu en güzel şekliyle adeta bir festival havasında, eğleneceksek buyurun Yenikapı, buyurun Maltepe diyoruz İstanbul için.
Rica ediyorum. Taksim’den bir defa ümidinizi kesin. Gelin buyurun Yenikapı. Orası değil, Maltepe, buyurun orada yapın. Ama burada devletle bir gerilime lütfen girmeyin. Halkımızın huzurunu, esnafımızın huzurunu lütfen kaçırmayalım. Lütfen terörize etmeyelim.
İlla burada yapacağım dersen, bu çatışmaya ben hazırım anlamına gelir. Asla müsaade etmeyiz, bunu bilmeleri gerekir. Herkes yapacağı her işi hukuk içerisinde sürdürmeye mecburdur. Kanun benim dersen, kusura bakma, kanun sen değilsin. Biz nasıl mitingimizi bize verilen yerde yaptıysak, ben de STK’yım aynı zamanda. Yenikapı’da 2,5 milyon insan toplandı, baktık yetmiyor, belki önümüzdeki yıl gideceğiz Maltepe’de yapacağız. Taksim ısrarına biz, hiç kimse kusura bakmasın artık iyi niyetle bakmayız. Bakamayız. Sokak eylemleriyle, şiddetle, vandalizmle bir yere varılamayacağını herkes görmüştür. Sendika başkanı çıkıp burası bizim kutsalımız diyor. Lafa bak y, nasıl bir kutsalsa, lafa bak. Orada bir kabir ziyareti yapacaksan, orada bir anıt var, bu anıtı ziyaret edeceksen, yönetim kurulu olarak gider çelenginizi bırakırsınız. Metro da yaptık size, Taksim’den Yenikapı’ya gidersiniz.
O gün resmi taşıma araçlarımızı ücretsiz de yaparız. Daha ne yapacağız ya? Her şeyi yapıyoruz, bütün imkanları hazırlıyoruz. O ne diyor, illa ben burada yapacağım. Kusura bakmasınlar. Birilerinin gönlünden Türkiye’yi Mısır’daki, Ukrayna’daki neticelere ulaştırmanın geçtiğini biliyoruz. Hiç kusura bakmasın, yapamadılar, yapamayacaklar. Millet 1 yıldır sabırla, tahammülle sokaktaki şımarıklığı izliyor. Millet sokağa çıkmamış ama sandığa giderek mesajını net olarak vermiştir. Millet, huzur ve istikrar istediğini gayet net biçimde ortaya koymuştur.
İlk meclis rastgele açılan bir meclis değildi. Binlerce Salatı-tefriciyeler okunarak, kurbanlar kesilerek meclis açılıyor. Bugün bunu göremeyen bir zihniyet var. Bu parlamentonun çatısında olup da bunu inkar edenler var. Görmek istemiyorlar çünkü. Bizim Suriye’ye uzanan elimizi görmek istemeyenler var.
Ama bunu bu çatının altında olup anlamayan zavallılar var. Onların böyle bir derdi yok. Suriye’ye kapıları mı kapatalım ölün mü diyelim? Kardeşlerimize sırtımızı mı dönelim? İnsanlık anlayışımız bu bizim. İmanımız bize bunu gerektiriyor, ciğerimiz yanıyor bizim ciğerimiz.
İman sıradan bir olay değildir. İmansız olan paslı yürek sinede yüktür. Biz inancımızın gereğini yapmaya mecburuz. Konuşmak durumundayız, STK’lar sesini çıkarmak zorundadır. Solla dana edenlerin sesleri çıkmıyor.
Hani idama karşıydınız neredesiniz sesiniz çıkmıyor Ne diyoruz: Zalimler için yaşasın cehennem. Hiçbir zümrenin hiçbir zümre üzerinde yetkisi yoktur.
12 yıldır hayalleri gerçekleştirmek için uğraşıyoruz. Benim öyle bir hayalim var ki bu hayalin gerçekleşmesini çok ama çok hayal ediyorum. Özgüvenli, başı dimdik duran ve bu ülkeyi ülkenin asil sahibi solarak hisseden fertler hayal ediyorum, yürekten istiyorum. Manşet atanın rota çizeceği bir ülke değildir. Parası olanın düdüğü çaldığı bir ülke değildir. Kibir abideleri kaybetmiş ve gerekli cevabı almıştır.
20 vekil ya da siyasi partilerin göstereceği her aday milletin huzuruna çıkacak ve yetki alırsa cumhurbaşkanı olabilecek. 10 Ağustos için istişarelerimizi yoğun olarak devam ediyoruz. Bugüne kadar bunu böyle yaptık. Toplantı yaptık, kanaatleri aldık. Kadın, gençlik kollarıyla bir araya geleceğiz kanaatlerini alacağız. Cumhurbaşkanımızla da görüşüp değerlendireceğiz.
MHP Genel Başkanı çıkmış. Bu işe diyor iki kişi karar veremez. Sen mi karar vereceksin ya. Siyasetin bu kadar acemisi, çırak bu. Bu işlerden anlamıyor. Çantada keklik olayı değil bu. Nihai kararı millet vertecek. CHP’nin genel müdürü zaten o tutuşmuş. Kendilerine düştüler. Tek ceketle yola çıktı şu anda binlerce dava açıyor. Dava üzerine dava. Ceketsiz kaldın her halde. Bu paralarla inşaatın geri kalanını tamamlayacaksın herhalde.
Utanmadan sıkılmadan bir de belge diyeceksin. Ne belgesi? Yani kalkıp da diyemiyorlar başbakan nasıl dinlenir. Dinlenemez diyorlar. Bunları savunacak kadar alçaklar. İnsanların mahremine girdiniz. Din anlayışınız bu mu sizin?
Tek ceketle yola çıktı şu anda milyarlarca liralık dava açıyor. Bunların parasını nerden buluyorsun. Tek ceketi vardı onu da kaybedecek. Tazminat davalarıyla herhalde ciddi bir rakam toplayacak inşaatın kalan kısmını tamamlayacak. Şu dönemde yargının tüm kurumları içinde olanlar ortadadır.
Adana olayı ortadadır. Hala utanmadan sıkılmadan yazdıkları ortadadır. Neyi yazıyorsun neyi çiziyorsun sen bu ülkenin başbakanını bakanları dinleyeceksin bunu da kalkacaksınız dinleteceksiniz utanmadan sıkılmadan belge diyeceksin. İşte belge... Ne belgesi...
Kalkıp da bunu söyleyemiyor. Bu ülkenin Başbakan'ı nasıl dinlenir diyemiyorlar. Bakanların konuşmaları nasıl dinlenir diyemiyorlar. Devleti kendi dinleme seanslarını yapacak yer haline getirdiler. Bunu savunacak kadar alçaklar. Bunun savunulur bir yanı var mı? Sizin adalet anlayışınız bu mu? Nasıl girersiniz insanların mahremine? Bu denli bu işin maalesef şu anda istikameti kaybolmuş ve istikametini kaybetmiş bu takım son çırpınışlarını yapıyor. Biz gereğini yapacağız. Bunun için de tüm vekil arkadaşlarıma görev düşüyor. Siz milletin vekilisiniz. Bu millet yüzde 45 buçukla meydanlarda ne dedi, biz bunların yolsuzluk yaftalarına inanmıyoruz dedi. Bu iftirayı atanlara sizler gereken cezayı vermelisiniz.