T24 - Hükümetin kamu alacaklarına getirdiği af paketi gündemin ilk sırasına yerleşirken, aylardır üzerinde çalışılan istihdam paketinin acil hükümleri de hazırlanıp af paketine eklendi. Bayram sonrası Meclis’e sevkedilecek olan yasa tasarısının ilk bölümünü vergi ve prim affı oluştururken, ikinci bölümünü ise 70 milyonu ilgilendiren hükümleriyle ‘İstihdam Paketi’ oluşturuyor. Hükümet aynı tasarıya emeklilere verilen 2011 yılı zamlarına ilişkin hükümleri de koydu. SGK Başkanı Emin Zararsız toplamda 80 maddeye yakın düzenleme içeren tasarının ‘İstihdam Paketi’ne ilişkin detaylarını anlattı. Vatan gazetesinde yayımlanan haber şöyle: Kamuoyuna daha çok af tasarısı olarak yansımış olsa da Torba Tasarı’da ‘İstihdam Paketi’ne ait bölümler de bulunacak. Bu pakette hangi kritik düzenlemeler yer alacak? 2008 yılında yürürlüğe giren Sosyal Güvenlik Kanunu’nu uzun süredir gözden geçiriyoruz. O zamandan bu zamana, bazı hükümleri itibarıyla ya yanlış yorumlama ya eksiklikler, idarenin konuya bakışı ile uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi anlamında bazı değişiklikler yapacağız. Aksamalar, uygulama zorlukları incelendi, çalışmalarımızı tamamladık. Hem bu çalışmayla ilgili hükümleri, emeklilere verilen 2011 zamları da dahil olmak üzere hepsini bir torba kanunda topladık. Meclis’e sunulmak üzere hazırlandı. Özellik öyle bir düzenleme var ki 70 milyonu ilgilendiriyor. 2 yıldır süren bir sıkıntıyı tamamen ortadan kaldıracağız. Nedir bu düzenleme? Geçmiş yıllarda yapılan düzenlemelerle trafik kazası sonucu ortaya çıkan sağlık yardımlarına dair Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir döner sermaye oluşturulmuş, bu giderlerin o döner sermayeden karşılanması ve trafik sigorta şirketlerine de rücu etmesi uygulaması düzenlenmiş. Ama trafik sigortasının temelinde kusur yatıyor. Bir kişi eğer kendi kusuruyla trafik kazasına uğramış ya da yapmışsa, sağlık giderleri onun kusuru oranında karşılanmıyor. Siz yayasınız, caddeden karşıya geçeceksiniz. Kırmızıda geçiyorsunuz ve araba çarpıyor. 8’e 8 kusurlusunuz. Eski adıyla SSK’lı olarak sağlık sigortanız var. Ama hastaneye gitmenizi doğuran olay bir trafik kazası olduğu için, SGK olarak orada yetkim yok. Hastaneye gidiyorsunuz, çarpan aracın sigorta şirketine müracaat ediyorsu- nuz, sigorta şirketi de diyor ki “8’de 8 kusurlusun, ben ödemem”. Ben de “Sen trafik kazası nedeniyle gitmişsin hastaneye, o yüzden ben de ödeyemem, yetkim yok” diyorum. Sağlık Bakanlığı’ndaki döner sermayeye, Hazine’deki sigorta hesabına gidiyorsunuz, çok zor ve çoğu zamanda herhangi bir şey elde edemediğiniz bir durumla karşı karşıyasınız. 'Vatandaş ortada kalıyordu' Trafik kazası geçiren sigortalının, giderlerini SGK ödemiyor mu? Hayır. Trafik kazası dolayısıyla, kaza yerine trafik ekipleri geliyor. Kusurluyu belirleyip tutanaklar düzenleniyor. Yaralanma olmuş da hastaneye gitmişseniz, olayın trafik kazasıyla olduğunu beyan etmek zorundasınız. Dolayısıyla siz SGK kapsamında sigortalı da olsanız, memur da, işçi de, esnaf da olsanız, biz sizin bu giderlerinizi karşılamıyoruz. Peki tedavi bir yana, diyelim ki felç kaldı, ömür boyu sağlık gideri olacak SGK orada da devrede olmayacak mı? Size çarpan araç kusurluysa, siz kendi tedavi bedelinizi size çarpan arabanın trafik sigortasından almak için başvuruyorsunuz. Ama işin o kadar çok detayı var ki içine girdikçe ihtimaller ve riskler artıyor. Tabi bir olasılık, felç kaldığınızda da hiçbir giderinizi ben karşılamadığım gibi, felç kalmanıza bağlı olarak yapılması gereken düzenli ömür boyu tedaviyi de karşılamıyorum. Kusurlu olduğunuz için karşı aracın trafik sigortası da karşılamıyor. SGK yetkiyi eline alıyor Bunu nasıl değiştireceksiniz? 2008 yılından bu yana 2 yılı aşkın bir süredir devam ediyor. 2008’de Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan bir değişiklikle, Sağlık Bakanlığı bünyesinde Trafik Kazaları Döner Sermaye İşletmesi kuruluyor. Sorun o kanunla başlıyor. Bunun öncesinde ise SSK, Bağ Kur, Emekli Sandığı dönemlerinde kurumlarımız karşılıyordu, trafik sigorta şirketlerine rücu ediyordu. Gerçi yaptığımız giderlerin çoğu şirketlerden alınamıyordu. Bu nedenle bir çok alacağımız zaman aşımından ölmüş gitmiş durumda. 2 yıldır yaşanan bu sorun üzerinde uzun zamandır Hazine, Sağlık Bakanlığı, İçişleri ve diğer kurumlar çalışıyorduk. Bu kanayan bir yaraydı. Şimdi getirdiğimiz sistem şu: Kişi trafik kazasına uğradığı zaman kusurlu olsun ya da olmasın, herhangi bir şeye gerek kalmaksızın, eski SSK, Bağ Kur, Emekli Sandığı ya da Yeşil Kart her ne olursa olsun sigortalıysa, biz onun her türlü sağlık giderlerini karşılayacağız. Trafik sigortası yapan şirketlerden de Hazine Müsteşarlığı’nın belirlediği bir oranda toplamış olduğu primlerin bir miktarını da buna karşılık biz alacağız. Böylece olay kökten çözümlenmiş olacak. Tedavi, ilaç, hatta iş göremezlik vb. gibi uzantıları da var. Ölüm halinde geride kalanlara yapılacak yardımlar var. Hepsini biz üstleneceğiz. Bu yetkiyi elinize alınca, özel trafik sigorta şirketlerinin bunun için topladığı gelirden de pay alacaksınız. Buna şirketlerin itirazı olmayacak mı? Biz bunu sonuçta kanuni düzenlemeyle yapacağız. Özel trafik sigorta şirketlerinin topladıkları prim iki bölümden oluşuyor. Bir maddi hasarlar, bir de bedeni hasarlar için. Bu şirketlerin bedeni hasarlar için topladıkları primlerin yıllar itibarıyla istatistikleri var. Ne kadar prim toplanmış, ne kadarıyla sağlık gideri yapmış. Bunların bilgileri Hazine’nin elinde var. Buna göre Hazine’nin belirlediği oran üzerinden her yıl belli bir bedeli biz alacağız. Bu şekilde trafik kazası dolayısıyla sağlık tedavi yardımı almak zorunda olan kişilerin sağlık hizmetini de biz karşılayacağız. 'KÜÇÜK ESNAFA BORÇ ÇIKARTMAYACAĞIZ' Bağ-Kur’luların prim sorunu vardı. Onunla ilgili bir düzenleme olacak mı? Tasarıda çok sayıda düzenleme bulunuyor. Özellikle kısmi süreli, yani 1 ay içinde daha az sürede çalışanların ya da farklı farklı işverenlere çalışanların eksik kalan sürelerini borçlanabilmelerine imkan getiriyoruz. Bağımsız çalışan, yani eski ismiyle Bağ-Kur emeklilerinden 10 yıldan daha az sağlık primi ödeyen kişiler sağlık primini 10 yıla tamamlamak için onların aylıklarından yüzde 10 kesinti yapılıyordu. Ancak bu kişinin daha önceden memur ya da işçi olarak çalışması bulunabiliyordu. Biz onları kanundaki düzenleme nedeniyle buraya katamıyorduk. Yeni düzenlemeyle her türlü çalışma esnasında, ister Bağ- Kur, memur, işçi olsun, orada kendi adına kesilmiş olan sağlık primini 10 yıla tamamlamak konusunda kendisine imkan getireceğiz. Dolayısıyla çok sayıda Bağ-Kur emeklisi, 10 yıl prim ödeyemediği için halen sağlık hakkını alamazken, bu düzenlemeden sonra artık alabilecek. Bağ-Kur’luyken ya da vergi kaydı devam ederken, bir başka kişinin yanında işçi olarak çalışmaya başlamışsa orada kendisi adına yatırılmaya başlamış sigorta primlerinin kendisi hesabına mal edilmesine, 1 dönem için 1 prim alınmasına olanak sağlayacağız. Bağ-Kur’lu olarak da kendisine borç çıkarmayacağız, faiz de ödemeyecek, böylece kurtulacak. Önemli olan şu: Aynı anda iki yerde sigortalı gibi görünüyor, bir vergi mükellefliği devam ettiği için Bağ Kur kaydını silemiyoruz. Ama diğer taraftan bir fabrikada da işçi olarak çalışıyor. Bu pozisyondaki kişilerin, adına yatırılan primleri nedeniyle, primlerini yatmış olarak kabul edeceğiz ve böylece vatandaşa borç çıkartmayacağız. 'Silikozis hastalarının sağlık harcamalarını üstleniyoruz' Tasarıda kot taşlama işçilerine özel bir düzenleme de yer alacak değil mi? Silikozis hastalarına özel düzenleme var. Bu hastaların tamamı kayıtdışı çalıştırıldığı için sigortalılığı bulunmuyor. Sağlık güvencesi de yok. Üstelik bu kişilerin işverenleri de kayıtdışı ve kaçak. Dolayısıyla bu hastaların kimin aleyhine hizmet talep davası açıp da sigortalılığını sağlayacağına dair bir fiili imkansızlık var. Silikozis hastaları büyük bir sıkıntı, 65 yaş üstü muhtaç kesimlere ve özürlülere imkan sağlayan bir kanun var. Silikozis hastaları için orada özel bir madde düzenliyoruz. Silikozis hastası olduğu sağlık raporlarıyla belirlenen kişiler, meslekte kazanma gücü oranları yüzde 40, 60, 80 ve sonrası olarak ayrıldığında otomatik olarak o kanunda belirlenmiş ücreti alacak. Ama daha da önemlisi yeşil kartlılar gibi tüm sağlık güvencesine kavuşacaklar. Meslekte kazanma gücü oranına göre 100 - 400 aylık alacaklar. Ama sağlık noktasında tamamen bir yeşil kartlı nasıl haklara sahipse o haklara sahip olacaklar. 'Taksici ve sanatçılar 17 gün prim ödeyerek SGK kapsamına alınacak' İstihdam Paketi’nde taksicilere ve sanatçılara da sigortalılık tanımlıyorsunuz. Nasıl olacak? 2005 yılına gelinceye kadar taksiciler kendi odalarına kaydolmak zorundaydı. Sonradan kanunlarında yapılan değişiklikle oda kaydı kaldırıldı. Dolayısıyla taksilerde şoför olarak çalışan taksiciler kendi nam ve hesabına çalışan, esnaf olmaktan çıktı. Ama taksi sahipleri değil. Burada üç ayrı durum ve statü var. Örneğin benim ticari taksim var ve kendim çalışıyorum bu birinci durum. İkinci durum ise benim bir taksim var, plakamı Ahmet’e kiralıyorum, Ahmet çalışıyor akşam geliyor ve ‘al sana şu kadar’ diye hasılatı paylaşıyor. Üçüncü durum ise benim bir taksim var, hem kendim çalışıyorum hem de Ahmet’i çalıştırıyorum. Taksi şoförünün primini kim ödeyecek? Burada kim hangi primi ödeyecek... Şimdi burada taksi sahibi bakımından bir sorun yok. Odasına kayıtlı ve o esnaf. Ama şoför olarak çalıştırdığı veya taksisini kiraya verdiği noktalarda sıkıntı yaşanıyor. Şoför olarak çalıştırdığı kişi bildiğimiz işçi. O taksinin sahibi de işveren pozisyonunda ve şoförün sigorta primlerini ödemek zorunda. Yani o takside çalışan şoförün kendi cebinden prim ödeme yükümlülüğü yok. Ama kiralama yöntemiyle çalışanlar bakımından sıkıntı var. Burada alt işveren - asıl işveren ilişkisi söz konusu. Nasıl ki bir müteahhit bir binayı yapmak için aldı, işi bölüp kalıp işini birine, temel işini birisine veriyor, onların hepsi de alt işveren. Taksilerdeki durum biraz bunlara benziyor. Ama bu ilişki de resmi bir ilişki değil. Arada hangi ilişkiyle çalışıldığına dair belgelendirilecek bir yapı yok. Kendi çalışıyorsa, normal sigortalı olması gerekir, ama birini çalıştırıyorsa kendisi kendi nam ve hesabına çalışan 4b’ye göre sigortalı olmalı, çalıştırdığı kişiyi de işçi olarak sigortalı yapması gerek. Çünkü o artık çalıştırdığı şoförün işvereni pozisyonunda. Düzenleme 1 milyon kişiyi ilgilendiriyor Şimdi siz yeni ne getireceksiniz? Sigortalılığını kolaylaştırıyoruz. Şu anki düzenlemeye göre herhangi bir ticari takside şoför olarak çalışan kişi işçi olarak yani 4a’ya göre sigortalı olmak zorunda. Onun primlerini de ticari taksinin sahibi ödemek zorunda. Ödemezse herhangi bir işveren gibi işlem görür. Aynı takside 4 kişi çalışıyor. 24 saatte, 1 taksi üzerinde 1 sahip, 3 çalışan var. Ne olacak? Benim dışında hepsi işçi. Bu söylediklerim sadece taksicileri değil, dolmuş, halk otobüslerini de ilgilendiriyor. Kişi kamu kurumunda şoför olarak çalışıyor, mesaisi bittikten sonra bir takside şoför olarak çalışıyor. Biz burada ne yaptık: Federasyonlarıyla görüştük, odalarıyla görüştük sigortalı olmaları konusunda hiçbir itiraz yok. Herkes hem fikir. Ticari takside şoför olarak çalışan kişi kaza durumunda ticari taksi sahibinin altından kalkabilmesi mümkün değil. Bu durum 1 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Böyle bir kitlenin sağlık güvencesinden, sigorta güvencesinden mahrum kalması kabul edilemez, kaldı ki bunlar bizim açımızdan da hukuken kayıt dışı istihdam. Nasıl bir çözüm getiriyorsunuz bu 1 milyon kişiye? Normal şartlar altında bir kişi ayda 30 gün çalışıp primi de 30 gün üzerinden yatırılır. Biz şöyle diyoruz: Gerek taksiciler gerek sanatçılara, “Ayda 17 gün prim ödeyin, 30 gün prim ödemiş gibi değerlendirelim. Her yıl bu 17 gün 1 gün artsın. Bu yıl 17 gün, gelecek yıl 18 gün ödeyin” diyeceğiz. Sadece 17 gün prim ödeyecek onu 30 gün sayacağız. Ama biri 5 gün biri 7 gün biri 3 gün çalıştırdıysa bunlar toplanacak, her biri oranı çerçevesinde toplamda 17 gün olacak şekilde prim yatırılacak.