İNGİLİZ BASINI İngiliz gazetelerinin ortak konusu Londra'da düzenlenecek G20 zirvesi... Gazeteler ABD Başkanı Barack Obama'nın zirveye katılmak üzere Londra'ya varışını birinci sayfalarından duyuruyor. Başkan ve eşinin fotoğralarına eşlik eden haberlere atılan başlıklar ise şöyle: Independent: İngiltere'ye hoşgeldiniz... Daily Telegraph: Obama Avrupa yakınlarında küçük bir adaya indi... Guardian: Merkel ve Sarkozy zirvede insiyatifi ele geçirmek üzere harekete geçti... Times: Obama Londra kalesine iniş yaptı... Times'ın bu başlığının nedeni zirve nedeniyle Londra'da alınan olağanüstü güvenlik önlemleri. Gazeteye göre önlemlerin bir nedeni protesto gösterileri, diğeri ise terör saldırısı olasılıkları. Geçtiğimiz haftasonu Londra on binlerce kişinin katıldığı protestolara sahne olmuştu; bu gösterilerde küresel ekonominin içinde bulunduğu durum eleştirilmiş ve bunun sorumlularının cezalandırılması istenmişti. Bu gösteriler oldukça barışçı havada geçti ancak Times yetkililerin zirve sırasında yaşanabilecek şiddet olaylarına karşı alarmda olduğunu belirtiyor. Gazeteye göre, güvenlik güçlerine hızlı değişen koşullara hazırlıklı olmaları emri verilmiş çünkü göstericilerin polis hatlarını saf dışı bırakacak taktikler uygulayacağı düşünülüyor. Zirve nedeniyle yoğun güvenlik önlemi alan bölgelerde yaşayanlar durumdan oldukça şikayetçi ancak şikayetler yetkilileri etkilemiş görünmüyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin zirvede insiyatifi ele geçirmek üzere harekete geçtiği başlığını atan Guardian, Anglo-Amerikan cephe ile Avrupa'nın bu iki büyük gücü arasındaki ayrılık hattına dikkati çekiyor. Washington ve Londra küresel ekonomik krizle mücadelede yeni teşvik paketlerinin hayata geçirilmesini istiyor ancak Almanya ve Fransa buna gönüllü değil. Zirve öncesinde yapılan yorumlarda bu gönülsüzlük yüzünden İngiltere Başbakanı Gordon Brown'un zirveden eli boş ayrılacağı görüşleri yaygın. Geçtiğimiz günlerde, Almanya Başbakanı Merkel'in "bana ne kadar para harcayacağımı başkaları söyleyemez" demesi de zirve öncesinde Almanya-İngiltere gerilimi iyice artırmış durumda. Guardian'a göre Obama da zirvede Fransa ve Almanya ile hesaplaşmak zorunda kalacak. Gazetenin makaleler sayfasında konuyu değerlendiren, Jonathan Freedland Obama'nın kendini kanıtlamak için zorlu bir sınavla karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Daily Telegraph Başkan Obama'ya eşlik eden gazetecilere, Beyaz Saray tarafından dağıtılan bilgi kitapçığında İngiltere'yi küçümseyen ifadelerin kullanıldığını bildiriyor. Gazeteye göre, kitapçıkta İngiltere "Avrupa kıtası yakınlarında, Oregon'dan biraz daha küçük bir grup adacık" şeklinde tanımlanıyor ve gerek tarihi gerekse siyasi liderleri biraz kenarda köşede kalmış bir ülke olarak tasvir ediliyor. Gazete, İngiltere yüzölçümünün karşılaştırıldığı, ABD'nin Oregon eyaletinin de ülkenin ücra köşelerinden biri olduğunu belirtiyor. İngiliz siyasetçiler geleneksel olarak ABD ile ülkeleri arasında "özel bir ilişki" olduğundan bahseder; bu ifade ile de İngiltere'nin ABD'ye diğer ülkelerinden tümünden daha yakın ve özel bir ilişki içinde olduğu anlatılmak istenir. Ancak Daily Telegraph, İngiltere Başbakanı Brown'un küresel ekonomik krizle mücadelede Obama yönetimiyle çok yakın işbirliği içinde olmasına ve İngiliz askerlerinin Afganistan'da Amerikan güçlerine verdiği desteğe rağmen, İngiltere ile "özel ilişkiden" bahsedilmediğini de vurguluyor. Gazete bu yetmezmiş gibi, aynı kitapçıkta Fransa'nın "Amerika'nın en eski müttefiki" olarak tanımlandığını ve "İngiltere'nin Amerika'daki sömürgelerinin bağımsızlığına kavuşmasında rol oynamış bir ülke" olarak anıldığını kaydediyor. İngiliz askerleri Basra'dan çekiliyor Gazetelerde öne çıkan başlıklardan biri de, Irak'ın güneyindeki Basra'da İngiliz askerlerinin yerlerini Amerikan askerlerine terketmesi... 2003 yılındaki işgal altında Basra'ya İngiliz askerleri yerleşmişti; Independent "altı yıl ve 179 ölü ardından geri çekilme başladı" diyor. Habere eşlik eden fotoğrafta, törenle görev devir teslimi yapan İngiliz ve Amerikalı komutanlar birbirlerine sarılırken görüntüleniyor. Gazete bir çok İngiliz askerinin canına mal olduğu gibi tartışmalara da neden olan misyonun artık sona ermekte olduğunu belirtiyor. Gazeteye göre, Irak savaşı İngiltere'ye 8,5 milyar sterline mal oldu. Taliban liderinden ABD'ye tehdit Times Pakistan Taliban'ının lideri Beytullah Mehsud'un "Washington'a öyle bir saldırı yapacağız ki dünyanın ağzı açık kalacak" dediğini bildiriyor. Gazeteye göre, Pakistan'ın Lahor kentinde yapılan son saldırıların sorumluluğu üstlenen Mehsud, "Washington beni en fazla şehid edebilirler ama biz Amerika'yı içerden vuracağız" diyor. Gazete, Amerikan yönetiminin Mehsud'un başına 5 milyon dolar ödül koymuş olduğunu belirtiyor. İran'dan ABD'ye zeytin dalı Guardian ise İran'ın ABD'ye Afganistan'ın yeniden imarında yardım eli uzattığını belirtiyor. Gazeteye göre bu adım ABD ile İran arasında yeni bir diplomasi çağının başlangıcına işaret ediyor. Gazete, Obama'nın başkanlığa gelmesinden bu yana ilk kez İranlı ve Amerikalı yetkililerin Lahey'deki bir uluslararası konferansta bir araya geldiklerini bildiriyor. Gazeteye göre bu görüşmede İranlılar, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele ve yeniden imarda yardım vaadinde bulunmuş. Ukrayna'da reform çağrısı Financial Times Ukrayna'da acil reform çağrıları yapıldığını bildiriyor. Gazeteye göre Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko, ülkenin başbakanına yönelik sert bir açıklama yaptı. Ukrayna ekonomisinin çok ciddi sorunlar yaşamakta olduğunu belirten gazete, cumhurbaşkanının söz konusu eleştirileri parlamentoda yaptığı ve ülkenin içinde bulunduğu durumu değerlendirdiği yıllık "ulusa sesleniş" konuşmasında dile getirdiğini belirtiyor. (BBC Türkçe)ALMAN BASINI 1 Nisan 2009 tarihli Alman basınından İngiltere'nin başkenti Londra'da yarın başlayacak 20'ler Grubu zirvesi, Almanya'da Opel'deki kriz ve İsrail'de kurulan yeni hükümetle ilgili yorumları seçtik. İngiltere'nin başkenti Londra'da yapılacak G20 zirvesi kapsamında ABD-Rusya ilişkilerini ele alan “Süddeutsche Zeitung” gazetesinden bir alıntıyla başlıyoruz: "Rusya için Obama'nın gerçekçi politikası, Bush'un 'mesihvârî' politikalarına göre daha kolay hazmedilebilir nitelikte. Otoriter, bazen saldırgan ve ne zaman ne yapacağı belli olmayan çizgisiyle Rusya, ABD'nin arzu ettiği bir ortak değil aslında. Ancak aynı ABD de Rusya için arzu ettiği ortak değil. Bu iki asimetrik gücün ortak çıkarları olsa da birbirlerine karşı derin bir güvensizlik ve dışlama eğilimi de görülüyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin iyi düzeyde seyretmesi, dünyayı daha güvenli hale getirebilir." İflasın eşiğindeki Amerikan otomotiv devi General Motors (GM) bünyesinde yer alan Opel'deki kötü gidişat, bugün de Alman gazetelerinin en çok değindikleri konuların başında geliyor. Dün Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel, hem yetkililerden bilgi almak hem de çalışanlara moral vermek üzere, Opel'in Rüsselsheim'daki ana üretim tesislerini ziyaret etti. Köln'de yayımlanan “Express” gazetesinin konuyla ilgili yorumunda şu satırları okuyoruz: "Sadece biraz ümit vermek... Başbakan Angela Merkel'in Opel çalışanları için yanında getirdiği tek hediye buydu. Rüsselsheim tesislerinde arz-ı endam etmesi, seçim kampanyası çerçevesinde yapılan ve çok iyi hazırlanmış bir gösteriden başka bir şey değildi. Tıpkı Federal Dışişleri Bakanı ve Sosyal Demokrat Parti'nin Başbakan adayı Frank-Walter Steinmeier'in birkaç hafta önce yaptığı ziyaret gibi. Ama Merkel, en azından 'devletin hiçbir zaman çok iyi bir müteşebbis olmadığını' söyleyebilecek kadar dürüst davrandı. Bu doğru! Nihayetinde Opel'in geleceği, Berlin'deki Başbakanlık binasında değil, ABD'de GM merkezinde ve Başkan Barack Obama tarafından belirlenecek. Orada bir rota belirlenmediği sürece, Opel'in Almanya'daki geleceği de belirsizliğini koruyacaktır." Basın turumuzda sırada İsrail'de yeni kurulan koalisyon hükümetine dair yorum var. Başkent Berlin'de çıkan “Tagesspiegel” gazetesinin yorum sütununda şu ifadeler yer alıyor: "Yeni İsrail hükümeti dış ve güvenlik politikalarındaki önceliklerini, önceki hükümetlere göre daha farklı belirliyor. Her şeyi reddeden tutumuyla ünlü milliyetçi-muhafazakâr Netenyahu'nun Başbakan, 'vahşi milliyetçi' Lieberman'ın Dışişleri Bakanı olduğu bu hükümetin zararlarını göğüslemek Filistinlilere düşecek. Ortadoğu sorununu özünü oluşturan İsrail-Filistin anlaşmazlığı, on yıllardan sonra ilk kez siyasi öncelikler listesindeki ilk sırasını yitirmiş olacak. Onun yerine Netanyahu ve Lieberman -belki de haklı olarak- İran'ın nükleer silahlanmasını İsrail devletinin varlığına yönelik en büyük tehdit olarak görüyor. Bu nedenle de önceliği bu büyük tehlikenin savuşturulmasına verecekler. (Deutsche Welle Türkçe) AMERİKAN BASINI (31 Mart 2009) Washington Post, Başkan Obama’nın otomotiv firmalarına yönelik ültimatomunu inandırıcı, net ve gerekli buluyor, Obama’nın firmalara verdiği ek süreyi, son şans olarak görüyor ve şöyle diyor: "Obama’nın işçilerden daha fazla fedakarlık istememesi, önemli. Ayrıca mahkeme gözetiminde iflasa gidilmesi seçeneğini de göz ardı etmemekle doğru bir iş yaptı. Şimdi ilgili bütün taraflar firmaların yaşaması ve mümkün olduğunca az insanın işsiz kalması için zor tercihlerde bulunarak birlikte çalışmalı. Yönetimin işi çok zor. Bir yandan General Motors’un yeni patronlarının piyasa kurallarına uygun adımlar atmasının önünde engel oluşturmaması, diğer yandan da varolması, vergi mükelleflerinin ödediği paraya bağlı olan bir firmayı başıboş bırakmaması gerekiyor." Boston Globe da Obama’nın otomotiv firmalarıyla ilgili kararını dengeli ve doğru buluyor ve şunları yazıyor: "Kötü yöneticileri ödüllendirmek pahasına da olsa, durgunluk döneminin tam ortasında, iki otomotiv şirketinin iflasını önlemeye çalışmak, büyük önem taşıyor. Obama, GM ve Chrysler’in sunduğu planları reddederek, sabrın da bir sınırı olduğunu gösterdi. Her iki firma da çok uzun süredir rekabete ve enerji sektöründeki değişime uyum sağlamaya direniyor. Şimdi GM ve Chrysler’in bir an önce bu anlayışı değiştirebileceklerini göstermeleri gerekiyor." Los Angeles Times gazetesi, Obama’nın Afganistan’da hedefi daraltıp ittifakları genişletme politikasına destek veriyor: "Obama, bölgesel ve pragmatik bir plan ortaya koydu. Bu plan, Amerika’nın El Kaide’yi tek başına ve sadece askeri yöntemlerle yenemeyeceğini kabullenen bir plan. Ancak Obama’nın başarı kıstaslarını ve çekilme planını açıklamasını bekliyoruz. Artık Afganistan, Obama’nın savaşı haline geldi. Umarız, Afganistan Obama’nın Vietnam’ı olmaz."Washington Post Washington Post, İsrail’de Benyamin Netanyahu’nun kurduğu yeni hükümetin, Filistin devletinin kurulması ve İran’la diyalog konularında Washington’dan farklı düşündüğünü yazıyor ve şöyle diyor: "Obama yönetimi, İsrail’in, İran’ın nükleer tesislerine kendi başına bir saldırı düzenlemesini önleyebilir. Ayrıca yeni hükümete Gazze’yle barış konusunda baskı yaparak Hamas’ın yeni provokasyonlara kalkışmasının önüne geçebilir. Asıl mesele ise, son yıllarda Amerika’nın bölgedeki en önemli politikası haline gelen Filistin devletinin kurulması konusunda. Filistinlilerin zayıf ve bölünmüş olması nedeniyle, Obama yönetimi, Netanyahu’nun politikalarına ister istemez göz yummak durumunda kalabilir ve İsrail-Suriye görüşmelerine odaklanabilir." (Amerika'nın Sesi) (Saat farkından ötürü Amerikan basını özetleri gecikmeli olarak verilebilmektedir)