10 Ekim Ankara Gar Katliamı davasının 7. grup duruşmaları görüldü. Mahkemenin yazdığı birçok yazıya yanıt verilmediğini ortaya çıktı. Yanıt verilmeyen yazılar arasında polis operasyonunda kendini patlattığı belirtilen IŞİD’in Antep emiri Yunus Durmaz’a ait ölü muayene ve otopsi tutanakları da bulunuyor. Soruşturmadaki eksiklikleri eleştiren avukatlar, "Delil karartan ve görevi kötüye kullanan soruşturmanın savcıları hakkında suç duyurusunda bulunulmasını istiyoruz" çağrısında bulundu.
Evrensel'de yer alan habere göre, 10 Ekim Ankara Gar Katliamı davasının 7. grup duruşmaları Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. SEGBİS arızası nedeniyle geç başlayan duruşmada, gazetecilere sarı basın kartı engeli çıkartıldı. Gazetecilerin her zaman oturduğu ön sıraya sarı basın kartı şartı getirilerek, kartı olmayanların arka sıraya oturması istendi. Sanık Hatice Akaltın duruşmalardan vareste tutulmak için sağlık raporu sundu. Öte yandan duruşmada depo önünü gösteren kamera kayıtları, Rana Rezidans, Alyaz sitesindeki görüntüler hakkında hazırlanan bilirkişi raporunda sanıkların birçoğu ‘kesin’, bazıları da ‘kuvvetle muhtemel’ olarak teşhis edildi.
Mahkemenin birçok kurumdan istediği yazılara yine yanıt verilmedi. Yanıt verilmeyen yazılar şöyle: Polis operasyonunda kendini patlattığı belirtilen IŞİD’in Antep emiri Yunus Durmaz’a ait ölü muayene ve otopsi tutanakları. Bingöl Emniyet Müdürlüğü’ne derneklerle ilgili yazılan yazı. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına sanık Cabael’in evinden çıkan dijtal materyallere ilişkin yazı. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı ve Gaziantep Emniyeti’nden istenilen polis Beyazıt Bestami Duman hakkında varsa adli ve idari soruşturma raporu temini için yazılan yazı.
Müşteki Avukatı Murat Cevat Gündüz, mahkemenin istediği çoğu kaydın gelmemesini eleştirerek “Bir seneyi aşkın süredir Gaziantep savcılıklarına, emniyet müdürlüklerine müzekkere yazıyorsunuz ama cevap gelmiyor. Biz mahkemenize gerekli saygıyı gösteriyoruz Fakat Ticaret Odaları bile bunlara yanıt vermiyor. Artık suç duyurusunda bulunulması gerekiyor. Bu cevaplar gelmedikçe bu dava ilerleyemeyecek” dedi.
Avukat İlke Işık da Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi üyelerinin gözaltına alındığını ve davaya katılamadıklarını söyledi. TTB’nin 10 Ekim’deki barış mitinginin düzenleme komitesinde ve davanın da müdahili olduğunu vurgulayan Işık, “Bu doktorlar o zaman barış demek için bir araya gelmişlerdi. Aradan 2 yıl geçti. Sadece barış dedikleri, hiç kimse zarar görmesin dedikleri için gözaltında tutuluyorlar. Bu yüzden 10 Ekim Davası ve barış demek önemli. Bu davada da her aşamada barış demeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Dava soruşturmasının eksik yürütüldüğünü, bu nedenle birçok delilin yok edildiğini anlatan Işık, savcılığın katliamdan bir gün sonra yaptığı tek işin kısıtlama kararı almak olduğuna dikkat çekti. Bombacıların şehir dışından geldiğini ama katliamın ardından araç giriş çıkışları konusunda gerekli önlemlerin alınmadığını anlatan Işık, sanıkların çok rahat hareket ettiklerini ve normal yaşamlarını sürdürebildiklerini söyledi. Sanıkların Alyaz sitesinde kalmaya devam ettiklerini çünkü başsavcılığın takip etmediğini ifade eden Işık, Gaziantep Emniyeti’nin de talimatları yerine getirmediğini söyledi. Bütün IŞİD dosyalarında çok sayıda tape olduğuna dikkat çeken Işık ancak iletişim kayıtlarının olmadığı tek dosyanın bu dosya olduğunu söyledi. Soruşturmada örgütün Antep yapılanmasının bile araştırılmadığını belirten Işık, “Toplamda failleri ters düz etmeye çalışan bir savcılık pratiği var. Soruşturma olmayan bir soruşturma yapmak istediler. Önceden bilinen isimleri alt alta yazıp verdiler bize. 10 Ekim’den sonraki 4 gün içinde hücre evleri temizlenmiş” dedi.
Işık, “Gelinen noktada adaletin tecellisine engel olmaya çalışan, delil karartan ve görevi kötüye kullanan soruşturmanın savcıları hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz” dedi.
Duruşma arasından sonra sanıkların Alyaz sitesi, depo önü, akaryakıt istasyonu gibi çeşitli yerlerdeki güvenlik kameralarında teşhis edilen görüntüleri mahkeme salonundaki ekranda gösterildi.
Hakimin sorusu üzerine sanık Yakup Şahin inceledikten sonra cevap vermek istediğini söyledi. Hakan Şahin kabul etti. Esin Altıntuğ hiç Alyaz sitesine gitmediğini söyledi. Esin Altıntuğ’un kamera görüntülerindekinin kendisi olmadığını savundu. Bilirkişi raporundaki görsellerin, sanıklara kağıt üzerinde yakından gösterilmesinin ardından Yakup Şahin fotoğrafların kendisine ait olduğunu kabul etti. Abdülmuttalip Demir fotoğraflardaki kişinin kendisi olduğunu, ancak Yunus Durmaz’ın kayını olduğunu, Metin Akaltın’ı ise davda tanıdığını söyledi. Metin Akaltın ise fotoğraftaki kişinin kendisi olduğunu kabul etti. Hüseyin Tunç, oraya gittiğini hatırlamadığını rapordaki fotoğrafın kendisi olmadığını savundu. Hacı Ali Durmaz da fotoğraftakinin kendisi olduğunu kabul etti. Nihat Ürkmez fotoğraftakinin kendisi olmadığını o saatte nerede olduğunu kanıtlayabileceğini öne sürdü. Resul Demir, Erikçe diye bir piknik yerde olduğunu söyledi. İbrahim Halil Alçay da fotoğraftakini kabul etti.
Talha Güneş ise bilirkişi raporunun ne kadar doğru olduğunun tartışılır olduğunu ama fotğraftakinin kendisi olduğunu söyledi. Yakup Karaoğlu düğün fotoğraflarında kendisinin seçilip gösterildiğini ve o dönem IŞİD olmadığını söyledi. Erman Ekici, fotoğraftakinin kendisi olduğunu ve sözkonusu bayrağın “15 Temmuz’da da taşınan” üzerinde “La ilahe illallah, Muhammeden Resulullah” yazılı bayrak olduğunu dile getirdi.
Müşteki avukatların beyanlarına geçildiğinde avukat Mustafa Kemal Gündüz’ün depo önünde fotoğrafta kamyonetin rengini sorması üzerine Hüseyin Tunç yanıt vermedi. Avukat Gündüz’ün mavi renkli o kamyonetle amonyum nitrat taşındığını söylemesi ve hakimin sorması üzerine Tunç kendi aracının transit ve daha büyük olduğunu söyledi. Yakup Şahin Ankara’ya bombacıların getirildiği araçta sadece kendisinin olduğunu iddia eti.
Avukat Eylem Sarıoğlu, fotoğrafları göstererek Nihat Ürkmez’e sorular sordu. Fotoğraflardakileri tanımadığını belirten Ürkmez, daha sonraki sorulara ise “cevap yok” şeklinde yanıt verdi. Ürkmez’in hakime “Mahkemeyi siz mi yönetiyorsunuz, onlar mı demesi” tepki çekti.
Sanık Yakup Karaoğlu, fotoğrafların 2010 tarihinde olduğunu savunarak “IŞİD’in olmadığı tarihler, malzeme çıkarmaya çalışmayın” dedi. Avukat Sarıoğlu fotoğrafların 2014 tarihine ait olduğunu söyledi. Erikçi ormanında çekilen samimi fotoğraflarda sadece Erman Ekici olduğunu, diğerlerini tanımadığını iddia etti. Bu esnada sanık Mehmedin Baraç birden bire kendisine küfür edildiğini iddia ederek mahkemeyi provoke etmeye çalıştı. Karaoğlu’nun avukatlara ve ailelere terör örgütü üyeleri gibi ithamlarda bulunması tepkilere arttırdı. Salonda bir dinleyici ve Karaoğlu mahkeme salonundan çıkarıldı.
10 Ekim Aileleri ve yaralıların kurduğu 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği duruşma öncesi Adliye binası önünde basın açıklaması yaptı. Katliamda eşi avukat Uygar Coşgun’u kaybeden Dernek Başkanı Mehtap Sakinci Coşgun, kamuoyunun davayı talep etmesini isteyerek, bu davada ortaya konulacak adalet ya da adaletsizliğin Türkiye’nin hangi yöne gideceğinin göstergesi olacağını belirtti. Davanın gerçek sorumlular yargılandığı gün kapanacağını kaydeden Coşgun, başta kamusal sorumluluğunu yerine getirmeyen kamu görevlileri olmak üzere tüm sorumluların adil bir şekilde yargılanarak davanın tamamlanmasını talep ettiklerini vurguladı.
Coşgun, “O gün o alanda katliamcıların binlerce kilometre gelmesine göz yuman, katliam anında gerekli sağlık desteğini sundurmayan, ambulans göndermeyen, gelen ambulansı bekleten, bir nefesin can kurtardığı yerde biber gazı sıkıp ilk yardım ve müdahaleyi engelleyen ve diğer tüm kamusal sorumlular, bu katliamdaki ihmal ve kasıtları nedeniyle hesap vermelidir” dedi. Coşgun, katliamın meydana geldiği Ankara Garı önündeki meydanın adının “10 Ekim Emek, Barış ve Demokrasi Meydanı” olarak değiştirilmesini ve bu meydana 10 Ekim taleplerine uyumlu bir anıtın yapılmasını istedi. Açıklamanın ardından aileler duruşmanın yapılacağı Adliye Sarayına giriş yaptı.