Gezi Parkı protestolarına sürecinde “darbe teşebbüsü”nde bulundukları iddiasıyla haklarında müebbet hapis istemiyle dava açılan Çarşı üyesi 35 kişinin yargılaması 16 Aralık’ta başlayacak.
Cumhuriyet gazetesinden Erk Acarer ve Arif Kızılyalın sanıkların “silahlı örgüt kurarak Türkiye’de Arap Baharı imajı oluşturarak hükümeti devirmeye çalışmak”la suçlandığı davanın ilk duruşmasından önce Gezi sürecini ve Çarşı davasını derledi. İşte 10 maddede Çarşı davası:
Çarşı’nın darbe planı yaptığını düşünmeleri grubu hiç anlamadıklarını ortaya koyuyor. Plan yapmak Çarşı ruhuna aykırı, bünyesine ters. Çarşı, kendiliğinden akar. Gezi Direnişi’nde de aynısı oldu. Sosyal paylaşım sitelerinde yardım çağrısı yapılmaya başladığınında, Kazan Birahanesi’nin önünde toplandık.
Sayımız Teşvikiye’ye doğru yürürken 2000’e ulaşmıştı. Bayrağı gören geldi. Nişantaşı’nda daha kalabalık olduk. “Sosyete uyuma direnişe sahip çık” sloganıyla Valikonağı’na ulaştık. Böyle darbe mi yapılır?
Türkiye’nin de kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Stankov Kararı’na göre, şiddet çağrısı yapılmadığı sürece her türlü gösteri yürüyüşü ve toplantı ifade özgürlüğü olarak değerlendirilir. Şiddet çağrısı olmadığı sürece insanlar ülkenin bütünlüğüne aykırı beyanlarda bile bulunabilir. Çarşı’nın şiddet çağrısı yapmadığı açıktır.
Gezi süreci başından beri hukuksuzdur. Ancak devlet açısından! Çarşı ve meydanlara çıkanlar şiddet kullanmamış, bilakis devlet bunu direnişin başladığı ilk andan itibaren yapmıştır. Sadece ifade özgürlüğünü kullanmak isteyen insanlara karşı orantısız güç uygulamıştır. Hukuka aykırılık aranacaksa Çarşı’da ya da halkta değil devlet tarafında aranmalıdır. Çünkü şiddet çağrısı olmadığı sürece ‘o toplantıya’ müdahale, insan haklarına müdahaledir.
“Yıllar önce Spor Asayiş Şube Müdürü olan, Lokman Yanık isimli ‘kirli bir polis’ vardı. Futbol camiasından menfaat sızdırıyordu. Beşiktaş tribünleri ona biat etmedi, istediklerini yapmadı. Bu, o poliste kişisel bir hırs yarattı. İşadamlarını da tehdit etmeye başlamıştı. Sonunda görevi kötüye kullanmaktan hakkında bir sürü dava açıldı ve Diyarbakır’a sürüldü. Ancak Beşiktaş tribünlerine hırsı geçmedi. Bizim içimizden çıkan ama kişisel husumeti yüzünden aramızdan ayrılan eski bir arkadaşımızla yakınlaştı. Onu ‘Çarşı, Gezi’de para aldı’ diye aradı. Tapelere yansıyan bu! Başlı başına bir skandal. Başka delil yok. Bir polis memurunun telefondaki asılsız iddia ve iftirası, gözaltına hatta müebbete dayanak olabiliyor. Dosya o kadar özensiz ki, sözü edilen para 25 bin TL. Bu para bazı yerlerde 24 bin olarak geçiyor sonra yeniden 25 bine yükseliyor.
Dosya gülünecek halde. Bakkaldan çikolata çalınsa daha ciddi soruşturma yapılır. TOMA kaçırmakla suçluyor, buna dair bir bilgi koymuyorsun. Başbakanlık ofisini ele geçirmeye çalışmak suçunu atfediyor, bunu sadece bir yıkım aracına dayandırıyorsun. Bir kepçeyle 8 TOMA nasıl aşılır? Araştırılmadan, özensizce karalanmış, içi bomboş bir iddianameden söz ediyoruz.
Dosyadaki teknik eksiklikler ile sadece bir polisin “para aldılar iftirasına” dayandırılan iddianame davayı tamamen değersizleştiriyor. Bunula birlikte Çarşı davası için düğmeye basanların halihazırda başka bir nedenle yargılanmaları “bağımsız yargıyı” tartışmalı hale getiriyor.
Bu yargının varlık sınavı! Çarşı davasında biz suç ve suçsuzluğu değil, adaletin olup olmadığını test edeceğiz. Bir taraftar grubunu darbe yapmakla suçluyorsun. Bunu yapan savcıları içeri atıyorsun, insanları dedikodu üzerine hiç araştırmadan alıyorsun ondan sonra da dosyayı hakimin önüne koyuyorsun bu mahkeme nasıl karar verecek göreceğiz.
İfadeler alınacak, ilk duruşmada karar çıkması beklenmez. Dava ertelenecektir. 35 kişiyi birbirleriyle ilişkilendiremiyorlar. Ancak tapelere girip oradan, sorular sorarlarsa sıkıntı yaşanabilir. Herkesin tapesinde başka şeyler var. Kafa karışıklığı için böyle bir şey yapabilirler. Genellikle ilk duruşmada karar çıkmaz, tutuklama kararı beklenmez. Bu teammüllere aykırıdır. Ama burası Türkiye! Şimdiye kadar olmaması olmayacağı anlamına gelmez. Hukuken mümkündür.
Yinelemekte yara var, bu davada yarıgı ya varım ya yokum diyecek. Başka bir seçenek yok. Durum çok net. Ortada rahat olunacak bir durum yok. Türkiye’deki hiçbir siyasi davada beraat kararı beklenmez. Siyasi davaların üçte birinde bileti keserler.
Bu halkın en önemli sınavlarından biri. Mahkemeye gelip gelip gelmelerinden çok, sürecin farkında olmaları önemli. bir taraftar grubu darbeyle suçlanıp yargılanabiliyor. Sonuç kısmında mahkûmiyet çıkarsa, Türkiye'de hiç kimse bundan sonra kendini hukuken güvende hissedip, ‘yargı var’ demesin. Herkes kendini her şeye hazırlasın! Bu açıdan süreç halk tarafından dikkatle izlenmeli.