Mart 2002’de kamuoyuna duyurulan Galataport projesi, aradan geçen 12 yılın ardından ismi de dâhil birçok değişikliğe uğradı. İki kere ihaleye çıkan proje, en son 16 Eylül 2013’de Doğuş Holding’in oldu.
Alper Balcıoğlu'nun Bianet'teki haberine göre, Galataport projesi, çevreye ve İstanbul’un tarihi dokusuna zarar vereceği eleştirileriyle yine gündemde. 100 bin metrekarenin üzerinde bir alanı ilgilendiren proje ile Fındıklı’dan Karaköy’e uzanan sahilin tamamen ticarileşeceği ve İstanbullulara kapanacağı eleştirileri yapılıyor. Eleştiriler sürerken çalışmalar başladı bile. Karaköy’de son yıllarda yaşanan çevresel ve kültürel dönüşüme ek olarak çok sayıda bina restore ediliyor ya da yıkılarak yenileniyor. Bölgede ardı ardına oteller açılırken eski doku da yerini hızla yepyeni bir Karaköy resmine bırakıyor.
Kamuoyunda “Galataport” olarak bilinen Salı Pazarı Kurvaziyer Limanı Projesi, Karaköy Rıhtımı’ndan Mimar Sinan Üniversitesi Fındıklı Kampüsü’ne kadar uzanan 1.2 kilometrelik sahil şeridini, 112 bin 147 metrekarelik alanı kapsıyor. Bu alandaki tüm binaların turistik ve ticari amaçlarla onarılması ya da yıkılarak yeni binalara yer açılması amaçlanıyor.
Sahil şeridinde yapılacak olan otel, restoran ve diğer ticari işletmeler ile bölgenin geçmişteki dokusunun tamamen değiştirilmesinin planlandığı projeyle sahil şeridinin turistik bir cazibe merkezi haline getirilmesi hedefleniyor. Proje kapsamında restore edilecek ya da yıkılarak yeniden yapılacak olan binaların işletmeleri, ticari olarak bu binaları kiralayan şirketlere tahsis edilecek.
Danıştay idari Dava Daireleri Kurulu’nun yürütmeyi durdurma kararı verdiği Galataport Projesi’nin 2015’in Şubat ayında başlayacağı açıklandı. Bilgili Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Bilgili, “Galataport Projesi için inşaat çalışmalarına 2015 Şubat ayında başlanacağını tahmin ediyorum. Bu projenin içerisinde restoranlar, oteller, şehir parkı ve yeşil alanlar olacak. Karaköy tarafındaki tarihi binaları restore edeceğiz. Diğer tarafta büyük depolar var, onlar yıkılıp yeniden yapılacak. Projenin 2.5 yılda tamamlanması öngörülüyor. Projede Doğuş Grubu ile ortaklığımız bulunuyor” diye konuştu. Bilgili ayrıca projeye karşı çıkanların günün birinde “Biz hata yaptık” diyeceklerini iddia etti.
İlk ihale Eylül 2005’te Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) tarafından yapıldı. ihaleyi Sami Ofer’in ortağı olduğu Royal Caribbean Cruises önderliğindeki konsorsiyum 3 milyar 538 milyon avroluk teklifiyle kazandı.
Proje dahilindeki, Kurvaziyer yat yapımına ilişkin yapılan imar değişikliğini onayan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kararı İstanbul Şehir Plancıları Odası tarafından mahkemeye götürüldü.
Danıştay 6. Dairesi, bakanlığın işleminin yürürlüğünü oybirliği ile durdurdu. Danıştay 6. Dairesi, dava konusu olan imar değişikliğinin daha önce de yine kendilerince iptal edildiğini, dolayısıyla işlemin dayanaksız olduğunu belirtti. Daire ayrıca özelleştirme bölgesindeki imar planı değişikliğini yapma yetkisinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda değil, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nda (ÖİB) olduğuna kanaat getirdi. Bunun üzerine zamanın Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, Danıştay’ın aldığı yürütmeyi durdurma kararını gerekçe göstererek ihale dosyasını ÖİB’ye gönderdi.
ÖİB mevzuat gereği dosyayı tekrardan TDİ ihale komisyonuna gönderdi. Komisyon ihalenin iptal edildiğini duyurdu. Böylece ÖİB tekrardan imar planları hazırlamak için çalışmalara başladı.
ÖİB’nin hazırladığı imar planı, Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’ndan geri döndü. Aynı zamanda yaklaşan 22 Temmuz 2007 genel seçimleri yüzünden hükümet de özelleştirme ihalelerine kısa bir ara verdi.
Mart 2008’e gelindiğinde Galataport bir hukuk darbesi daha yedi. 1/100.000 ölçekli İstanbul il Çevre Düzeni Planı hakkında İstanbul 2. idare Mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildi. Bu karar, Galataport’un yapılamayacağı anlamına geliyordu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Mart 2009’da yeni bir çevre düzeni planı hazırladı. Plan, Büyükşehir Belediye Meclisi’nden oy çokluğu ile geçti.
Aralık 2010’da Kıyı Kanunu’nda çok büyük bir değişiklik oldu. Bu değişikliğin Galataport, Haliçport ve Haydarpaşaport için çıkartıldığı çok açıktı. Yapılan değişiklikle kanun maddesi şöyle oluşturuldu:
“Kıyılarda, doldurma ve kurutma suretiyle elde edilen arazilerde kanun kapsamında öngörülen kullanımlara ilişkin imar planı Bayındırlık ve iskân Bakanlığı’nca 60 gün içinde re’sen onaylanır. Bu alanlarda 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun koruma amaçlı imar planına ilişkin hükümleri uygulanmaz.”
Bu, kıyılarda yapılan dolgu alanlarında inşa edilecek yapıların otoparktan, alışveriş merkezine kadar her şeyi kapsayabileceği anlamına geliyordu. Artık yeni bir ihalenin önündeki bütün imar ve hukuk sorunları aşılmıştı. Geriye ihalenin duyurulması, yapılması ve yeni alıcısının beklenmesi kalmıştı.
Projenin merak edilen kısmı bölgede bulunan 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından Kentsel Sit Alanı ilan edilen, daha sonra Bakanlar Kurulu kararı ile “turizm bölgesi”ne çevrilen alanda bulunan tarihi binaların ne olacağıydı. Bu binalar arasında TDİ Genel Müdürlük binası, yolcu terminali, Çinili Han ve Paket Postanesi var.
Proje kapsamında;
TDİ Genel Müdürlük binası, yolcu terminali, Çinili Han ve Paket Postanesi’nde restorasyon, tadilat ve güçlendirme çalışmaları yapılacak ve bu binalar mağaza ve restorana dönüştürülecek. İstanbul Modern’in sergi sarayı olarak kullandığı 3 numaralı Antrepo, Kıyı Emniyet Müdürlüğü’ne ait 6 ve 7 numaralı Antrepo, yolcu salonu olarak kullanılan 1 ve 2 numaralı Antrepo, 20 numaralı Antrepo ve nargilecilerin yer aldığı bölge yıkılacak. Bunların yerine Karaköy bölgesinde toplam 40 bin, Salıpazarı civarında ise toplam 108 bin metrekarelik otel, mağaza, restoran, ofis gibi zeminüstü inşaat yapılacak. Proje tamamlandığında otellerdeki toplam oda sayısının 440 olması hedefleniyor. Ayrıca, Nusretiye Saat Kulesi çevresine 13 bin 934 metrekarelik meydan ve rekreasyon alanı yapılacak. Toplam rekreasyon ve meydan alanı ise 65 bin 732 metrekare. 4 numaralı Antrepo’da bulunan İstanbul Modern ve 5 numaralı Antrepo’da bulunun Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, TDİ ile olan 28 yıllık kira sözleşmesi nedeniyle proje kapsamı dışında tutuldu.
2005 yılında yapılan ilk ihalede yap-işlet-devret modeli planlanmıştı. 2013’te ise işletme hakkı devri yöntemi kullanıldı. ilk ihalenin süresi 49 yıl iken bu süre 2013’teki ihalede 30 yıla indi.
2005’teki ihalede emsal değeri 2 iken, 2013’de bu rakam 1,5 oldu. Bu, yüzde 25 daha az kapalı alan inşaatı demek. 2005’teki ihalede ödeme, kiralama süresinin bitiminde başlayacak, 10’ar yıllık aralıkla belli oranlarda ödenecekti. 2013’teki ihalede ise toplam miktarın yüzde 20’si peşin, geri kalanı ise taksitler halinde ödenecek.
Özelleştirme idaresi Başkanlığı’nca 16 Mayıs 2013’te yapılan ihaleyi 702 milyon dolarlık teklifi ile Doğuş Holding kazandı. İhalenin dikkat çeken kısmı çok kısa bir sürede neticelenmesi oldu. İlk turda kapalı zarfta teklifler verildi. En yüksek teklif 375 milyon dolar oldu. Ardından ikinci tura geçildi ve tekliflerin en yükseği 525 milyon dolar oldu. Teklifte bulunan 2 firmanın çekilmesi üzerine, kalan 3 firma açık arttırmaya kaldı. Açık arttırma 701 milyon dolardan başladı. Rakamın açıklanmasıyla birlikte ilk olarak Alsim Alarko, ardından da Gobal Yatırım-Özak GYO-Delta Proje OGG açık arttırmadan çekildi. Böylece Galataport’un 30 yıllık işletmesi için düzenlenen 30 dakikalık ihaleyi 702 milyon dolarla Doğuş Holding kazanmış oldu. Doğuş Holding 702 milyon liralık teklifiyle ihaleyi kazandı.
Mehmet Ferec Balta ve Hayati Şanlı adlı iki girişimci “Galataport”un isim hakkını aldılar. İhale sürecinde isim hakkını satabileceklerini duyurdular. Bu nedenle ihale Salıpazarı Kruvaziyer Limanı Projesi adıyla yapıldı.
TMMOB İstanbul Mimarlar Odası ve TMMOB İstanbul Şehir Plancıları Odası, projeye başından beri karşı çıkan sivil toplum örgütlerden en önemlileri. Proje aleyhine büyük bir kamuoyu baskısı oluşmasında iki örgüt de çok büyük rol oynadı. Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası İstanbul şubelerinin düzenledikleri etkinlikler, basına verdikleri demeçler ve en ön önemlisi Galataport projesinin iptaline dair yaptıkları mahkeme başvuruları, toplumun büyük bir kesiminden destek gördü.
Her iki oda da iki ana eksen üzerinden itirazlarını sürdürüyor. Bunlardan ilkine göre, 2013’te Beyoğlu’nun koruma amaçlı imar planı bütüncül olmadığı ve Galataport gibi mega projeleri içermediği için iptal edildi. iki oda da bu karara dayanarak bölgenin plansız olduğu savunuyor.
Ayrıca, itiraz eden kurumlara göre kıyılar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan hükümle herkesin eşit ve özgür olarak ortaklaşa yararlanmasına açık alanlar olarak tanımlanmış durumda. Anayasa’nın 43. Maddesi “Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelik kamu yararının” gözetilmesini öngörüyor. Proje kapsamında ise kamuya açık olması gerek alan, özel kullanıma açılarak yapılaşmaya maruz kalıyor.
İkinci itiraz noktasını, bölgenin insan ve yaşam odaklı değil, sermaye odaklı dönüştüğüne dair iddialar oluşturuyor. Galataport projesinin, insan-deniz ilişkisini koparacağından korkuluyor ve sahil şeridinin soylulaştırılmasına ve sosyal dokunun rant uğruna bozulacağına işaret ediliyor. Ayrıca bölgedeki küçük esnafın da, artan kiralar karşısında bölgeyi terk etmekten başka seçeneği kalmayacağı vurgulanıyor.