T24- 20 yıl boyunca Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği'ni yürüten Ertuğrul Özkök için çalışma arkadaşları bir veda partisi düzenledi. Hürriyet binasındaki partinin sürprizi ise arkadaşlarının Ertuğrul Özkök için hazırladığı özel gazete oldu. Özel gazetede Ertuğrul Özkök ile ilgili anı ve düşüncelerini anlatan Doğan Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, “Şimdi bana deseler ki 'Ertuğrul’a X gazete patronu 10 milyon dolar teklif etmiş, gidiyormuş' katiyen inanmam. Gitmez” diye konuştu.
Hürriyet'te 20 yıldır sürdürdüğü genel yayın yönetmenliği görevini 2 Ocak'tan itibaren Enis Berberoğlu'na devreden Ertuğrul Özkök için hazırlanan özel gazetede Vuslat Doğan Sabancı'nın özel veda yazısı, eşi Tansu Özkök ile yapılan röportajBugüne kadar manşet olan haberlerinden seçmeler, en favori arka sayfa kadınları,
Latif Demirci'nin özel hazırladığı karikatürler, Özkök'lü magazin ve spor sayfaları ve Aydın Doğan'ın kendisiyle ilgili anı ve düşüncelerini anlattığı bir söyleşi yer aldı.
Www.T24.com.tr 'nin edindiği bilgiye göre, Ertuğrul Özkök özel gazetesinde yer alan Aydın Doğan söyleşisinden satırbaşları şöyle: * Hürriyet’i almadan önce Ertuğrul’u ilk kez İsmet Sezgin’in oğlunun sünnet düğününde görmüştüm. İsmet Sezgin’in rahmetli eşi benim Kelkit orta mektepten hocamdı, o yüzden o sünnet düğününde kirveydim. Ertuğrul da oradaydı. Aynı masada oturmuş, kısaca sohbet etmiştik. Özellikle bizim gazetede, yani Milliyet’te Ertuğrul’u eleştiren yazılar çıkıyordu. Ona Özköşk ismini takmışlardı çünkü Ertuğrul’un Turgut Bey’le (Özal) arası çok iyiydi. Biz de Milliyet olarak hep kökten menfi, kökten anti-iktidar olduğumuz için lakap takmışız. Bakıyorum gazetelere köşk kaynaklı bütün haberler önce Hürriyet’te çıkıyor. Bir gün yine Özköşk diye dalga geçerlerken bizimkilere dedim ki “Yav iyi güzel dalga geçiyorsunuz adamla ama keşke siz de Özköşk olsanız da o haberler önce bizde çıksa... Daha iyi olmaz mı?” Yani ben Ertuğrul’a sataştıklarında bir tek şunu söylerdim: Ne derseniz deyin, adam iyi gazeteci!* Sabah grubuyla kavga halindeyiz. Dinç Bilgin aşırı hasettir. Ben Hürriyet’i de satın alınca, MilHür, HürMil diye hem dalga geçiyorlar hem de olmadık sözler söylüyorlar bizimle ilgili. Zafer Mutlu da var işin içinde. Neyse... Onlar damardan bindiriyor fakat Ertuğrul bir türlü cevap vermiyor, kıvırıyor. Ona yazdırıyor, buna yazdırıyor ama kendisi bir türlü yazmıyor. Sonunda onu Milliyet’teki odama davet ettim. “Bak kardeşim” dedim, “Genel Yayın Müdürü gazetenin kaptanıdır. Fakat Zafer’le kavgayı ben yapıyorum, sen köşeye çekilmiş duruyorsun. Onun için kusura bakma, sen yazar olarak kal, ben Seçkin Türesay’ı genel yayın müdürü yapacağım.” Gayet sakin ve soğukkanlıydı her zamanki gibi. “Elbette karar sizin ama bir ricam var. Bana bir 10 gün daha mühlet verin” dedi. Ben de tamam dedim. O 10 günün sonunda baktım ki Ertuğrul Hürriyet’i tamamen sahiplendi. * Bana göre Hürriyet'i yönetmek zor değil ama Ertuğrul zordur der hep. Halbuki oturmuş bir düzeni var, niye zor olsun? Tabii Ertuğrul’un gözetmek zorunda olduğu dengeler vardı biliyorum. Ve bunları 20 yıl boyunca çok iyi götürdü. Son yıllarda işin ekonomisiyle de ilgilenmeye başlamıştı. Bu çok önemli. Bütün gazeteci arkadaşlarıma derim ki “Ekonomik bağımsızlığı olmayan yayın organlarının özgür olmasına imkan yok.” Patron işi bir yere kadar götürür, sonra bir bakarsınız patronun da parası biter. Gazetelerin kâr etmesi gerek. Bu tüccarlık demek değildir. İstediğin yazıyı yazmak, özgür olmak istiyorsan, o yazının basıldığı kağıttan para kazanacaksın. En azından masrafını çıkaracaksın. Ertuğrul bunu çok iyi anlamıştı. * Onunla sinemayı, müziği aklına gelen her konuyu konuşuruz. Ertuğrul çok okur, dolu bir çocuktur. Ama ben onun kadar okumam. Çünkü ilgi alanlarım bellidir. En çok yakın tarih ve basınla ilgili Türkçe’ye çevrilmiş anı ve dedikodu kitaplarını severim. Hatta Türkçe’de yoksa özel olarak çevirttiririm böyle kitapları. O yüzden bazen Ertuğrul bana sinemayı tiyatroyu anlatır, ben yalnızca dinlerim. Aile meselelerini ben anlatmam. Onun da çok ciddi bir sorun varsa anlattığı olmuştur ama çok nadir. Ertuğrul benim mezara kadar dostumdur diyebilirim. Ona çok güvenirim. Şimdi bana deseler ki “Ertuğrul’a X gazete patronu 10 milyon dolar teklif etmiş, gidiyormuş” katiyen inanmam. Gitmez.* 3-4 yıl önce Ertuğrul "Ben artık emekli olayım" dediğinde, "Dur ben sana zamanı gelince söyleyeceğim" demiştim. 20 yılı dolsun diye bakıyordum. Çünkü bu yeterli bir zamandı. Enis’i (Berberoğlu) de zaten Ankara’ya bunun için gönderdik, samimi olarak söylüyorum. Sonra ben Ertuğrul’a biraz daha uzatalım dedim. Ama sonuçta kafamızdaki planı uygulamaya koyduk. Hep beraber bir yemek yedik, o gün konuştuk.* Ertuğrul iyi para kazandığı için de kıskanıldı. Halbuki o hiçbir gün gelip ben şöyle bir para istiyorum demedi. Kurumun gelirleri iyi olduğunda iyi para verdik, olmadığında da hiç vermedik. Kazandığı her kuruşu da anasının ak sütü gibi hak etmiştir. Helal olsun ona.Öte yandan Ertuğrul Özkök'ün eşi Tansu Hanım da özel gazetede yer alan söyleşide "Genel yayın yönetmenliğini bıraktığını size nasıl söyledi?" sorusunu yanıtladı. Tansu Özkök'ün yanıtı şöyle oldu: "Eve geldi, 'Tansu sarıl bakalım kocana' dedi. Sarıldım. Sonra da 'Artık 2 Ocak’tan itibaren Hürriyet Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni değilim' dedi. Bu kadar. Bunu büyük bir olaya çevirmedik açıkçası. Bana genel yayın yönetmeni olduğunu söylediği gün de fazla tepki vermemiştim, 'Ayrıldım' dediğinde de vermedim. Çünkü benim için Ertuğrul hep Ertuğrul."