İNGİLİZ BASINIEconomist dergisi bugünkü sayısında ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine verdiği desteğin geri tepebileceğini yazıyor: “Barack Obama, büyük turunu Ankara ve İstanbul'da noktalamayı tercih ederek Beyaz Saray'daki ilk 100 gününde bir Müslüman ülkeyi ziyaret etme sözünü tuttu. Obama Türk parlamentosunda İslam dünyasıyla savaşta olmadıklarını vurguladı ama ziyaret Türkiye'nin Batı için stratejik önemini de gösteriyordu. "Bu kısmen coğrafi, kısmen de jeopolitik konumundan kaynaklanıyor. Obama'nın da vurguladığı gibi Türkiye Avrupa ile Orta Doğu arasında doğal bir köprü.“ “Ocak ayında Rusya ile Ukrayna arasındaki doğal gaz anlaşmazlığı Türkiye'nin Avrupa'ya açılan enerji geçiş koridoru konusundaki potansiyelini bir kez daha ortaya koydu. Ermenistan'la ilişkileri düzeltmek için son dönemde gösterilen çabalar sonuç verirse, Türkiye'nin sorunlu Kafkaslar bölgesinde önemli bir rol oynama şansı var." "Türkiye Amerika'dan sonra NATO içinde en büyük orduya sahip ülke. İncirlik'te büyük bir Amerikan üssü var. Son dönemde Başbakan Erdoğan Suriye ve İsrail arasında arabuluculuk yaparak, İran'la konuşarak ve gözünü Kuzey Irak'taki Kürtlerden ayırmayarak Orta Doğu'da aktif bir diplomatik çaba yürüttü." Economist, Türkiye'nin Müslüman bir ülkede laik bir demokrasinin mümkün olduğunu gösteren bir örnek olması açısından da önemli olduğunu belirterek şöyle devam ediyor: "Türkiye'yi Müslümanlara özellikle Araplara bir model olarak sunmak doğru olmaz. Tarihi ve coğrafyası Türkiye'yi farklı kılıyor. Ama Türkiye, İslam dini ve açık İslamcı siyasi partilerin işleyen bir demokrasiyle uyuşmayacağı tezini çürüten bir örnek. Neredeyse 2002'de iktidara geldiğinden bu yana Erdoğan'ın ılımlı İslamcı partisi Türkiye'de Kemalist müesses nizam özellikle de generallerin saldırısı altında." 'AB üyeliğindeki engeller Türkiye kadar büyük' "Son seçimlerde gerilemesine karşın, Başbakan ve partisi yine de seçmenlerden geniş destek aldı. Ve her zaman istikrarlı bir şekilde olmasa da büyük ölçüde reform yoluna sadık kaldılar. Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri iyi gitmiyor. Türkiye'nin üyeliği önündeki engeller Türkiye'nin kendisi kadar büyük." "Avrupa kamuoyları da Türkiye'ye karşı kucaklayıcı değil. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve onun kadar yüksek sesle olmasa da Alman Başbakan Merkel, Türkiye'nin üyeliğine karşı olduğunu ifade etti. Sürüncemede kalan Kıbrıs sorununun çözümü Türkiye'nin üyeliği için önkoşul." "Ve rahatsız edici bir şekilde biraz da Avrupa'nın isteksiz olduğu algısı sonucu Türkiye'nin üyelik için istenen reformlara ilgisi azaldı. Son dönemde Türkiye kamuoyunda Amerikan ve AB karşıtlığı belirginleşmeye başladı.“ 'Destek taktik hataydı' Economist, tüm bunlar ışığında Amerikan Başkanı Barack Obama'nın Avrupa Birliği üyeliğine destek vermesinin anlaşılabilir olduğunu belirtiyor ve "Ama bu taktik bir hataydı" diyor: “Sadece Sarkozy değil, AB liderleri dışarıdakilerin, halk önünde kimi üye alacaklarını söylemesinden hoşlanmıyor. Tıpkı Obama'nın Avrupalıların kendisine 'Meksikalılara sınırı aç' demesinden hoşlanmayacağı gibi." "Bu, Türkiye'nin üyeliğinin bir Amerikan fikriymiş gibi algılanmasına neden olacak bir lobicilikle değil, ikna yoluyla yapılmalı. Dahası, Avrupalıların Türkiye'nin üyelik için gerekli değişiklikleri yapmaya hazır olduğuna ikna olmaları gerekiyor." “En iyimser tahminle Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine daha yıllar var. Bunu masada tutmak Brüksel ve Ankara'daki siyasi liderlerin işi, Washington'dakilerin değil." 'Operasyında patlayıcı bulunamadı' Independent, "gizli" ibaresi taşıyan belgeyi istemeden basına sızdıran, terörle mücadeleden sorumlu Londra Emniyet Müdür Yardımcısı Bob Quick'in eleştiriler üzerine istifa etmek zorunda kaldığını aktarıyor. Quick, Paskalya tatilinde saldırı düzenlemeye hazırlandıkları ve El Kaide üyesi oldukları öne sürülen kişileri hedef alacak bir operasyonla ilgili olarak Başbakan'a bilgi vermeye giderken elindeki bu dosya, foto muhabirleri tarafından görüntülenmişti. Independent'a göre, Quick'in hatası fark edilince İngiltere basınına, operasyonla ilgili tüm ayrıntıların yer aldığı belgeyle ilgili yayın yasağı getirildi. Ancak belge Amerika'daki bir internet sitesinde yayınlanınca operasyon erkene alındı. Gazete, İngiltere'nin güneybatı kentlerindeki 14 ayrı adrese düzenlenen, 12 kişinin gözaltına alındığı operasyonda ne patlayıcı ne de silah ne de bomba yapımında kullanılan bir malzeme bulunabildiğini aktarıyor. Times gazetesi, operasyonlarda gözaltına alınan 12 kişiden 10'unun İngiltere'ye öğrenci vizesiyle gelen Pakistan vatandaşları olduğunu belirtiyor. Gazete, yaklaşık bir aydır izlenen ve Manchester'da bazı alışveriş merkezlerini görüntüledikleri öne sürülen zanlıların, El Kaide'nin kalesi dediği Kuzey Batı Sınır Eyaleti'nden geldiklerini yazıyor: “Manchester komplosu, terör gruplarının taktiklerinde önemli bir değişikliğine işaret ediyor. Zira bu gruplar 2002-2006 yıllarında genç İngilizleri eğitime odaklanmıştı. Eğer saldırı planı doğrulanırsa, bu, terör gruplarının İngiltere'ye adamlarını ihraç etmeye başladıklarını ortaya koyacak.” Guardian da İngiliz polisi ve istihbarat servislerinin büyük bir saldırıyı planını bozduğunu söyleyen Başbakan Gordon Brown'ın Pakistan Cumhurbaşkanı Zerdari'ye rahatsızlıklarını ileteceğini yazıyor. 'Gelecek karma ekonomilerde' Ünlü İngiliz tarihçi Eric Hobsbawm, Guardian'daki makalesinde "Sosyalizm başarısız oldu, kapitalizm iflas etti. Gelecek karma ekonomilerde" diyor: “İlerici politikalar, son 30 yılın ekonomik ve ahlaki varsayımlarından uzaklaşmaktan daha fazlasını gerektiriyor. Bu, ekonomik büyüme ve getirdiği zenginliğin bir amaç değil, araç olduğu inancına geri dönüşü gerektiriyor. Asıl mesele, ekonomik büyümenin insanların hayatını nasıl etkilediği, yaşam kalitelerini artırmak için ne tür fırsatlar ve umutlar getirdiğidir." (BBC Türkçe) ABD BASINI (9 Nisan) Christian Science Monitor Amerika’da hissedarların şirket yöneticilerine ödenecek maaşlar konusunda gerçek anlamda söz sahibi olmadığını hatırlatıyor. Gazete, bunun değişmesi gerektiğini savunuyor: “Hissedarlara yönetim kurullarında daha fazla söz hakkı tanınsaydı, batma noktasına gelen büyük finans kuruluşları bu noktada olur muydu? Bugünden geçmişe bakıp bu soruya cevap vermek çok zor. Ancak, böyle bir durumda, risk almayı teşvik eden ikramiye sistemi herhalde farklı olurdu. Saf kapitalizm, sermaye sahiplerinin şirketleri daha iyi yöneteceğini varsayar. Belki böyle bir kapitalist anlayışa dönmek, refah üreten sistemi kurtarmada etkili olur. Yatırımcıların yönetim kurullarında ve şirket yönetimlerine daha etkin olmasına yönelik çeşitli öneriler tartışılıyor. Ancak bu konuda da aşırıya gidilmemeli. Hissedarlar, her zaman her konuda gerekli iş tecrübesine sahip değildir. Ve Amerikan firmalarının rekabet gücü korunmalıdır.” USA Today, tütün ürünlerine uygulanan federal vergilerin artırılmasını destekliyor. Ancak gazete bazı eyaletlerin tütün ürünlerin düşük vergi uygulamasını eleştiriyor: “Federal yasaların yürürlüğe girmesinin hemen ardından etkisini göstermesine çok ender rastlanır. Ancak, federal sigara vergisinin iki katına çıkartılmasından hemen sonra, tiryakiler bu alışkanlıklarını bırakabilmek için kuyruğa girdiler. Kamu sağlığını savunan kurumlar tiryakilerin, özellikle de gençlerin fiyat artışlarına duyarlı olduğunu söylüyor. Endişe verici tek nokta ise, eyaletlerin bu mesaja kulaklarını kapaması. Tütün ürünlerine uygulanan vergi halkın sağlığına katkıda bulunuyor, bütçe gelirlerini artırıyor ve en önemlisi de gençleri bu alışkanlıklarından vazgeçiriyor. Buna rağmen eyaletlerin uyguladığı vergiler büyük farklılık gösteriyor.” Washington Post, Kongre’nin Küba’ya yönelik yaptırımları yumuşatmak için acele etmesini eleştiriyor. Gazete, Küba yönetiminin insan hakları konusunda hala olumlu bir adım atmadığını öne sürüyor: “Obama, Küba’ya yönelik ticari ambargoların tamamen kalkmasının bu ülkenin atacağı demokratik adımlara bağlı olduğunu söylemişti. Özellikle Castro biraderlerin yaşları ve sağlık durumları göz önüne alındığında bu, son derece doğru bir yaklaşım. Ancak Castro biraderler şimdilik böyle bir değişime gidecekleri umudunu vermiyorlar. Kongre, Amerika’nın elindeki baskı gücünü tek yanlı olarak ortadan kaldırırsa ve Küba’daki demokratik muhalefeti görmezden gelmeye devam ederse, Havana yönetimini de taviz vermeye zorlayacak bir unsur kalmayacaktır.” New York Times gazetesi, Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün raporuna göre, CIA’nin terörist zanlılarına uyguladığı işkencelerde sağlık görevlilerinin de yer aldığını aktarıyor. Gazete, bunun meslek ahlakına aykırı olduğunun altını çiziyor: “Birçok tutuklu, sağlık görevlilerinin işkencenin devam etmesi, durması veya başka yöntemlere geçilmesi konusunda işkencecileri yönlendirdiğini söylüyor. Söz konusu görevlilerin hiç birinin kimlik kartı bulunmuyordu. Bununla birlikte tutuklular, bu kişilerin sağlık teknisyeni, yardımcı personel veya daha az eğitimli kişiler olduklarını belirtiyor. Açıklanan rapor, bu konuda daha kapsamlı bir araştırma yapılması ve bu tür faaliyetlere kimlerin katıldığının belirlenmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Ancak bu araştırma sonrasında zanlılara yöneltilen suçlamaların ne kadar haklılık taşıdığı ve kimlerin tıbbi lisanslarını kaybedeceği de ortaya çıkacak.” (Amerika'nın Sesi) (Saat farkından ötürü Amerikan basını özetleri gecikmeli olarak yayımlanabilmektedir)