Gezi eylemleri devam ederken, polisin gaz fişeği ile başından vurularak yaralanan, 269 gün yaşam mücadelesini sürdürdükten sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın öldürülmesine ilişkin davada 2424 gündür adalet aranıyor.
Davanın bir sonraki duruşması yarın görülecek. 10 soruda Berkin Elvan dosyasında yaşanan gelişmeler özetle şöyle:
2013’teki Gezi eylemleri devam ederken İstanbul Okmeydanı’nda yaşanan olaylar sırasında polis gaz fişeği ile müdahaleye başladı. Ekmek almak için evinden çıkan 14 yaşındaki Elvan, bulunduğu sokağın başından ateşlenen gaz fişeği ile kafasından vurularak yaralandı. 16 Haziran 2013’te hastaneye yaralı ve kalbi durmuş olarak getirilen Elvan, 269 gün komada kaldı. 45 kg’dan 16 kg’a kadar düşen Elvan, yaşam mücadelesini 11 Mart 2014’te kaybetti.
Bir çocuğun gaz fişeği ile başından vurularak öldürülmesine yönelik tepkiler sürerken, Elvan’ın Gezi eylemleri sırasında çekilmiş farklı fotoğrafları basına servis edildi. O dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Polis, orada yüzü poşulu, elinde sapanla, demir bilyeleri savuran o kişinin kaç yaşında olduğunu nereden ayıracak. Ama bu Kılıçdaroğlu her zamanki gibi yalanını söylüyor, 'ekmek almaya giden çocuk' diyor. Dürüst ol, dürüst. Ne ekmek alması ne alakası var" açıklamasını yaptı. Bunun üzerine Elvan’ın demir bilye ile polisi hedef alıp almadığı tartışması başladı. Avukatları ve hak savunucuları bunun doğru olmadığını, öyle olsa bile polisin gaz fişeğini çocuğun başını hedef alarak ateşleyemeyeceğini savundu.
Hayır. Elvan ailesinin avukatları, "kasten öldürme" iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Olay yerinde görevli polislerin belirlenmesini isteyen avukatların dilekçesindeki suçlama, "Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması" olarak kabul edilerek soruşturma başlatıldı. Soruşturma, Gezi eylemleri sırasında kolluk kuvvetleri hakkında yapılan diğer suç duyuruları ile birleştirildi ve bir torba soruşturmanın parçası sayıldı. Ancak tepkiler ve itirazlar üzerine Elvan’ın dosyası ayrıldı. Savcılık, emniyetten iki kez olay yerindeki polislerin ismini istedi. 16 Aralık 2013 tarihli yanıtta o gün görevli 791 polisten 152’sinin olay yerinde olduğu belirtildi. İkinci talep üzerine verilen 24 Mart 2014 tarihli yanıtta ise 1065 polisin ismi bildirildi. Ancak o noktada kimlerin gaz tüfeğinin bulunduğu bildirilmedi.
Emniyet, istenen kayıtlar için, "Arşivimizde bulunmamaktadır" yanıtı verdi. Aylar sonra bunun doğru olmadığı ortaya çıktı. 20 Mart 2014’te bir tanığın, "TOMA’nın yanından gaz attılar" diye ifade vermesi üzerine Elvan ailesinin avukatları bölgedeki TOMA’ların kamera görüntülerinin alınmasını istedi. Emniyet’ten 7 Nisan 2014’te gönderilen yanıtta, bölgede görev yapan sadece 63537 numaralı TOMA’da kamera sistemi ve görüntüsünün bulunduğu belirtildi. Görüntüler, inceleme için savcılık tarafından bilirkişilere gönderildi.
Bilirkişi raporu 21 Nisan 2014’te tamamlandı. Ancak raporun eksik bilgiyle hazırlandığı anlaşıldı. Raporda net bir tespitte bulunulmadı. 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun raporunda ise Berkin Elvan’ın sert bir cismin başına isabet etmesi ile aldığı yara sonucu öldüğü belirtilerek, bunun başına sert bir cismin isabet etmesi, başını sert biçimde vurması ya da başına sert cisimle vurulmasıyla olabileceği belirtildi. Başına isabet edilen gaz fişeğinin hangi mesafeden atıldığının tespit edilemediği, hedef gözetilerek ateş edilip edilmediğinin belirlenemediği anlatıldı.
Dosyada herhangi bir ilerleme sağlanamaması ve sürekli dosyaya bakan savcıların değişmesi tepkileri arttırdı. 31 Mart 2015’te dosyaya bakmakla görevli Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın odasına giren iki DHKP-C’li, halk mahkemelerinin kurulması, Elvan’ı vuran polislerin teslim edilmesi gibi şartlar öne sürdü. Temasların ardından sonuç alınamadı ve operasyon başlatıldı. Operasyon başlar başlamaz DHKP-C’liler Kiraz’ı öldürdü. İki DHKP-C’li isim de operasyon sonunda öldürüldü.
Toplamda altı savcı değişikliğinin gerçekleştiği soruşturma ancak 20 Aralık 2016’da tamamlanabildi. İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen 11 sayfalık iddianamede polis memuru Fatih Dalgalı "şüpheli" olarak yer aldı. Dalgalı’nın "olası kastla adam öldürmek" suçundan müebbet hapisle cezalandırılmasını talep edilirken hakkında soruşturma yürütülen 42 şüpheli polis hakkında ise takipsizlik kararı verildi. Buna karşılık Dalgalı tutuklanmadı ya da gözaltına alınmadı.
Duruşmalara SEGBİS sistemi ile katılan polis Dalgalı, gaz tüfeğini sadece kendisinin kullanmadığını belirterek suçlamaları reddetti. 16 Kasım 2017’de TÜBİTAK da İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebiyle rapor hazırladı ancak avukatlar delillerin karartıldığını, raporda iyileştirmeden ziyade eldeki görüntülerin karartılarak yorum yapıldığını belirtti ve itirazda bulundu. Jandarma Kriminal’in 10 Mayıs 2018 tarihli raporunda ise görüntülerdeki kişinin Dalgalı olma ihtimalinin yüzde 70’in üzerinde olduğu kaydedildi. Dalgalı, buna rağmen yine tutuklanmadı. Mahkeme bu kez de Adli Tıp’tan rapor istedi ancak Adli, istenen bilgilerin görev kapsamı dışında olduğunu bildirdi. Dosya bu kez bilirkişiye gönderildi.
Bilirkişi, görüntülerdeki kişinin sanık polis olduğunu tespit etti. Buna karşılık, olay günü görev yapan polislere görüntüler izletilerek bilgileri soruldu. Ancak polisler ya olayı hatırlamadıklarını ya görüntüdeki kişiyi tanımadıklarını söyledi. SEGBİS üzerinden polislerin ifadesinin alınmasına avukatlar tepki gösterdi. Olay yerinde 27 Şubat 2019’da yeniden keşif yapıldı. 10 Nisan 2019’da da bilirkişilerin katılımıyla bir keşif daha gerçekleştirildi. 8 Mayıs 2019’daki duruşmada, bilirkişiler keşfe ilişkin raporu hazırlamak için ek süre istedi. 19 Haziran 2019’daki duruşmada ise sanığın tüfeği yasaya aykırı kullanıp kullanmadığı konusunda bilirkişi raporu alınması kararı verildi. 25 Eylül 2019’daki duruşmada da bilirkişi raporları mahkemeye iletilmedi. 13 Kasım 2019’da, jandarmanın gaz tüfeğinin doğru kullanıp kullanmadığı konusundaki raporu mahkemeye geldi. Raporda, polisin biber gazı silahı kullanmada eğitimli olduğu ve "kanuni sınırların bilincinde hareket ettiği", uygulamadan doğacak hukuki boyutları yorumlayacak seviyede personel olduğunun anlaşıldığı, nişan alıp almadığının tespit edilemediği ve bu konudaki gerçeği "ancak polisin kendisinin bileceği" sonucuna varıldı. Mahkeme, bu kez de dosyayı Adli Tıp Kurumu’na gönderdi.
Adli Tıp Kurumu, olayda polisin asli, Berkin Elvan’ın da önlem almadığı için tali kusurlu olduğuna yönelik karar verdi. Duruşmada karar çıkması beklenmiyor ancak savcının esas hakkındaki görüşünü açıklayabileceği ya da bunun için süre isteyebileceği belirtiliyor.