Çocuklara matematiği sevdirmeyi, günlük hayatla olan bağını görmelerin sağlamak için oluşturulan Çocuklar İçin Oyunlarla Matematik Atölyesi, matematiğe karşı yanlış algılar oluşmadan çocukların matematikle ilişkisini güçlendirme amacını taşıyor.
Atölyenin kurucusu Can Gürses atölye ile ilgili sorulara şu yanıtları verdi
Çocuklar için Oyunlarla Matematik Atölyesi Nedir?
Çocuklar için Oyunlarla Matematik Atölyesi, çocuklara matematiği sevdirmeyi, günlük hayatla olan bağını görmelerini sağlamayı hedefleyen bir oluşumdur. Genel olarak misyonu:
⦁ Çocukların, matematiğin önemini, anlamını ve faydalarını en erken aşamada anlamalarını sağlamak⦁ Bu amaç doğrultusunda, matematiğin en temel kavramlarını en kolay algılayabilecekleri şekilde etkinlik ve oyunlarla sunmak⦁ Oyun ve etkinliklerle deneyimleyerek tanıştıkları matematiksel kavramlar üzerinde kendi fikirlerinin oluşmasını sağlamak⦁ Matematik dersinin zor olduğu, günlük hayatta işe yaramadığı vb. yanlış algılar henüz daha oluşmaya başlamadan, çocukları matematiğin gerçek, eğlenceli ve günlük hayatla bağlantılı yüzünü tanıtmak⦁ En nihayetinde; çocuk yaştaki bireyde bilimsel ve matematiksel düşünceye dair ilk adımların atılmasını sağlamaktır
Hedef yaş grubu 2. Sınıf ile 8. Sınıf arasındaki çocuklardır.
Program, okul dönemi başladığı zaman başlamakta ve dönem sonlarına dek 16 hafta boyunca hafta sonları gerçekleşmektedir.
Atölyedeki eğitim faaliyeti okuldaki klasik eğitimden farklı olarak bir eğitmenin bir ders saati boyunca konuyu anlattığı bir süreç şeklinde geçmiyor. Örneğin 1 saatlik bir atölyenin başlangıcında eğitmen 15-20 dk. Kadar çocuklara o günün konusu üzerine görsel materyal ağırlıklı bir sunum yapıyor. Bu bölümde aslında çocuklar eğitmenle beraber o haftanın konusu üzerine beyin fırtınası yapıyor, karşılıklı bir soru-cevap seansı olarak düşünülebilir. Sonrasında ise geri kalan zamanın tamamında o haftanın konusuyla ilgili bir veya birkaç aktivite yapılıyor, burası bizim “oyunlarla” dediğimiz kısım. Bu bölüm, öğrencinin bilfiil içinde olduğu aktivitelerden oluşuyor. Bu aktiviteler kimi zaman çocukların bilgisayarda oynayacağı bir simülasyon, kimi zaman makas ve kartonlarla eğitmenin de yardımıyla bazı şekilleri yaptığı bir etkinlik, kimi zaman da birbirlerine karşı yarıştıkları bir oyun olabiliyor.
Görüyoruz ki çocuklar çoğunlukla 1 saatin nasıl geçtiğinin dahi farkında olmuyor ve hatta ailelerden atölye etkinliklerinin daha sonra evde de devam ettiğini duyuyoruz. Matematiğin bu şekilde çocuk ve ailelerin günlük hayatlarının bir parçası haline gelip, çocukların her hafta atölyeden akıllarında olumlu bir algıyla çıkmaları amacımıza ulaşıyor olduğumuzu bize gösteren güzel bir geri bildirim.
Şu an Şubat 13-14’te başlayacak olan yeni dönemimiz için kayıt sürecindeyiz.
Detaylar ve kayıt için www.cocuklaricinmatematik.com adresi ziyaret edilebilir.
Matematik Akademisinin okul başarısına da bir katkısı oluyor mu?
Aslında belirttiğim gibi sınav başarısı bizim ana hedeflerimiz arasında yer almıyor. Ancak atölyeyi kurarken Stanford Üniversitesinin 2018 başında yayınlamış olduğu bir araştırma beni çok etkilemişti. (https://medicalxpress.com/news/2018-01-positive-attitude-math-kids.html)
Bu araştırmada özetle:Matematiğe karşı olumlu bir tutum sahibi olmanın, başarıya ulaşmak için zeka kadar önemli olduğu sonucuna varılmış!..Dolayısıyla çocukların atölye çerçevesinde yaşadıkları deneyimler sonucunda matematiğe karşı oluşan olumlu tutumlarının okuldaki başarılarını da olumlu etkilediğini ailelerinden gelen geri bildirimlerden öğreniyoruz.
Her insan gibi çocuklar da öğrendikleri şeylerin ne işe yaradığını, belki olmak istedikleri meslekteki önemini anladıklarında o konuya karşı besledikleri yargılar, konsantrasyon ve sorumluluk duyguları önemli ölçüde değişiyor ki bunlar da başarının temel anahtarları zaten.
Proje fikri nasıl doğdu ve şu andaki durumu nedir?
Proje fikri 2018’te İstanbul’da bir STK’ya yardım amacıyla doğdu. Tüm geliri STK’ya bırakılması hedefiyle kurulan Çocuklar için Oyunlarla Matematik Atölyesini duyurduğumuzda gelen talebin yoğunluğu bizi oldukça şaşırtmıştı. STK faaliyeti sonrasında gelen taleplerin yoğunluğu nedeniyle, oluşumu ayrı bir yapı olarak kurumlaştırdık. An itibariyle 10 ilde 17 şubesi bulunan bir yapı haline geldi. Tabii şu an salgın şartları sebebiyle tüm atölyelerimizi online olarak gerçekleştiriyoruz.
Geniş bir eğitmen kadromuz oluştu, hepsi alanında uzman akademisyenlerden oluşuyor. Herhangi bir sınav başarısı ajandası olmayan ve tek amacı çocuklara matematiği sevdirmek olan bir oluşumun böyle hızlı büyüdüğünü görmek beni sevindiriyor.
Bu süreçte kurumsal olarak da bizimle çalışan firmalar oluyor. Eczacıbaşı, Boyner, Netaş, Yapı Kredi Bankası gibi kurumların çalışanlarının çocukları atölyelerimize geliyor.
Ek bir not olarak belirtmeliyim ki, Akademi olarak sadece öz sermaye ve katılımcıların ödediği ücretlerle bu noktaya geldik. Hiçbir bağış, yatırım ve reklam almıyoruz. Şubelerimizin hiçbiri franchise değil.
Şunu da belirtmeliyim ki her dönem belli sayıda çocuğa burs veriyoruz. Bu da yine katılımcıların ödediği ücretlerle mümkün oluyor.
İleriye yönelik planlar neler?
Matematik Akademisini Türkiye’nin her iline yaymak hedefindeyiz. Bunu kontrollü şekilde kaliteden ve içeriğinden ödün vermeden yaparak Türkiye’nin her köşesindeki aile ve çocuğa ulaştırmak en önemli hedefimiz. Salgın nedeniyle online eğitime geçtiğimizde gördük ki Türkiye’nin dört bir tarafından ve hatta yurt dışından başvuru alıyoruz. Bu bağlamda online eğitim altyapımızı, yüz yüze eğitime başladığımız durumda da koruyacağız ve hatta genişleteceğiz.
Neden Matematikle ilgili bir girişim?
Biliyorsunuz dünyada ve Türkiye’de son yıllarda STEM eğitimi çok önemli bir hale geldi. STEM; Science, Technology, Engineering, Mathematics kelimelerinin baş harfleri… Ancak ülkemizde STEM eğitimine olan bakış neredeyse tamamen mühendislik üzerine denilebilir. Örneğin her yerde sayısız robotik ve kodlama atölyesi mevcut. Ancak Türkiye’de her yaş grubunda en sıkıntı çekilen, öğrencilerin en başarısız olduğu alan hangisi diye sorulduğunda cevap açık ara Matematik çıkacaktır. Matematik hem bilim ve mühendisliğin temelini oluşturur hem de ülkenin başarı açığı en fazla olan dersi… Ancak büyük bir ironidir ki bu alanda yapılan en ufak bir girişim dahi mevcut değil. Sınav hazırlık ajandası olan kurumları bir kenara koyarsak... Matematiği günlük hayat bağlamıyla beraber çocuklara hem eğlenceli yüzünü hem de önemini gösteren bir girişime ne kadar ihtiyaç olduğunu bize başvuran ailelerden bizzat duyuyoruz.
Son bir yıldır hayatımıza giren online eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz?
Online eğitim konusunda biraz talihsiz bir deneyim yaşadığımızı düşünüyorum. Geçtiğimiz Mart ayında salgın nedeniyle okullar kapandığında hem eğitimciler hem de öğrenciler bu duruma hazırlıksız yakalandı. Öncelikle şunu belirtmeliyim, son dönemde bazı gazetecilerin “öğretmenler de rahata alıştı” düşüncesinin aksine özellikle soyut bağlamı olan sayısal konuları online eğitimde çocuklara aktarmak, yüz yüze eğitimden misliyle daha zordur. Eğitim programının ve sınav ajandasının değişmediği ancak eğitime dair her türlü ortam şartının değiştiği bir süreçte herkesin ne kadar zorluk çektiğini tahmin etmek zor olmaz.
Ancak her şeye rağmen, başarılı bir şekilde gerçekleştirildiği taktirde online eğitim araçlarının prensipte bir fırsat eşitliği yarattığı gerçeğini de görmezden gelemeyiz. Online eğitim derken sadece şu an yürütülen okul eğitiminden bahsetmiyorum. Genel olarak e-learning denilen alanın kapsamına giren mobil uygulamalar dahil her araç eğitim imkanlarını daha ulaşılabilir kılıyor. Bu alana yatırım yapan bir girişimci olarak Türkiye gibi nüfusun neredeyse dörtte birinin öğrenci olduğu, sınavlara girdiği bir ülkede bu alana yeterince özel yatırımın yapılmadığını görmek üzücü ve düşündürücü… Bu durum dünyadaki mevcut trendlerin de aksine işliyor ülkemizde.
Türkiye’de Matematik eğitiminin durumu neden böyle?
Çok özet şekilde ifade etmek gerekirse Türkiye’de eğitimi oluşturan iki ana yapı var: eğitim programı/sistemi ve sınav sistemi.
Normal şartlarda bir ülke, evrensel ölçütleri barındıran bilimsel bir eğitim programını öğrencilerine sunar ve sınavı bunu ölçmek için bir ölçme-değerlendirme aracı olarak kullanır. Ancak ülkemizde bu durumun tersini yaşıyoruz, belirleyici olan sınav sistemi oluyor. Tersi olması gerekirken “eğitim sistemi, sınav sisteminin etrafında dönüyor”.
Bunun en basit yansımalarını, sınavlarda çıkmıyor , çoktan seçmeli bir soru olarak sorulamıyor veya başka politik kaygılarla matematik dahil birçok dersin içeriğinde ilgili alanın en önemli konularının gösterilmemesi şeklinde görüyoruz.
Sınav bu kadar belirleyici bir pozisyonda olunca, sadece öğrencilerin başarısı da sınavla ölçülmüyor. Okullar reklamlarını kaç öğrenciyi kaç puanla hangi okullara soktukları üzerinden yapıyor, bu da zincirleme şekilde öğretmenlere yansıyor. Özetle eğitim çarkındaki her oyuncunun başarısı sınavla ölçülüyor. Şartlar böyle olunca herhangi bir dersin içeriğinin tek önemi sınavdaki çıkması yüksek ihtimalli konulara indirgeniyor ki bu vahim bir durumdur.
Matematik Akademisinde özellikle küçük yaştaki çocuklarla çalışmayı tercih ediyoruz ki bu yaştaki çocuklar hem herhangi bir sınava hazırlık ajandasının içinde henüz olmuyorlar hem de algılarının en açık olduğu dönemdeler. Akıllarına gelen her soruyu herhangi bir çekince barındırmadan serbestçe sordukları mükemmel bir dönemdeler. Bu yüzden bizim için çocukların bu yaşlarda matematik konusunda doğru bağlamı almaları çok kritik.