10 soruda İngiltere seçimleri

10 soruda İngiltere seçimleri

İngiltere'de partiler, Londra'daki saldırı sonrası askıya aldıkları seçim kampanyalarına bugün kaldıkları yerden devam edecek.

Başbakan Theresa May, erken genel seçimin planlandığı gibi Perşembe günü yapılacağını söyledi. May, "Şiddetin demokratik süreci aksatmasına asla izin verilemez" dedi.

İngiltere'de siyasi partiler, iki hafta önce Manchester'da düzenlenen saldırı sonrası da kampanya faaliyetlerini askıya almış, Londra'daki son saldırı sonrası sosyal medyada seçimlerin ertelenmesine yönelik bazı çağrılar yapılmıştı.

İngiltere'de 'genel seçim ertelensin' çağrıları

İngiltere'de Perşembe günü sandık başına gidecek seçmenler, Avrupa Birliği'nden (AB) çıkış (Brexit) müzakerelerinin hangi hükümet tarafından yürütüleceğini belirleyecek.

Seçimler ile ilgili olarak merak edilenleri 10 soruda derledik.

İngiltere'de bir önceki genel seçim 2015'te yapıldı. Normal şartlarda bir sonraki seçimin 2020'de yapılması gerekiyordu.

Başbakan Theresa May ise Nisan ayında sürpriz bir açıklama yaparak 8 Haziran'da erken seçime gitmek istediğini açıkladı. Parlamentoda erken genel seçim yapılmasına onay verdi.

May'in kararının temel nedeni, lideri olduğu Muhafazakar Parti'nin, Parlamento'nun alt kanadı olan Avam Kamarası'ndaki çoğunluğunu artırarak AB ile yürütülecek Brexit müzakerelerinde elini güçlendirmek istemesi. Muhafazakarların halen 650 üyeli Avam Kamarası'nda 330 sandalyesi bulunuyor.

Başbakan May; İşçi Partisi, İskoçya Ulusal Partisi (SNP) ve Liberal Demokrat Parti'nin (LDP) Brexit sürecini parlamentoda engelleyeceğini, geciktireceğini ve zorlaştıracağını öne sürüyor.

May ayrıca erken genel seçimi, selefi David Cameron'ın 2015 seçimlerindeki vaatlerinden sıyrılmak ve doğrudan kendi vizyonunu ortaya koyabilmek için de bir fırsat olarak gördü.

İngiltere'de parlamento, Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası'ndan oluşuyor.

Avam Kamarası üyeleri normalde 5 yılda bir yapılan seçimlerle belirleniyor.

Seçim sistemi, dar bölge ve çoğunluk esasına dayanıyor.

650 seçim bölgesinde en fazla oy alan aday, bölgesinin milletvekili olarak parlamentoya giriyor.

Sandalyelerin yarısından bir fazlasına, yani 326'sına sahip olan parti tek başına iktidar oluyor.

Eğer hiçbir parti bu sayıya ulaşamazsa en çok oy alan partinin azınlık hükümeti veya koalisyon gündeme geliyor. İngiltere, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sadece 2010-2015 döneminde koalisyon hükümetiyle yönetildi.

Dar bölge ve çoğunluk esasına dayalı sistem nedeniyle partilerin ulusal çaptaki oy oranıyla, parlamentodaki sandalye dağılımı arasında doğrusal oran bulunmuyor.

İngiltere'nin en büyük iki siyasi hareketi, iktidardaki Muhafazakâr Parti ile ana muhalefetteki İşçi Partisi.

Avam Kamarası'nda bu iki partiden sonra en fazla milletvekiline sahip partiler; SNP ve LDP.

Brexit sürecinde önemli rol oynayan ancak genel seçimlerde tabanında önemli oranda erime olduğu görülen AB ve göçmen karşıtı İngiltere Bağımsızlık Partisi (UKIP) de seçime katılan partiler arasında.

Kuzey İrlanda merkezli Demokratik Birlik Partisi (DUP), Sosyal Demokrat İşçi Partisi (SDLP), Sinn Fein; Galler merkezli Plaid Cymru ve Yeşiller Partisi de halen Avam Kamarası'nda temsil edilen diğer partiler.

İktidardaki Muhafazakâr Parti'nin seçim bildirgesinde Brexit sürecinde ekonomik büyüme ve istikrara vurgu yapılıyor.

Bildirgedeki temel vaatler şunlar:

-Çeşitli kesinti programlarına devam edilecek.

-Brexit sürecinde "Hiçbir anlaşma yapmamak kötü bir anlaşma yapmaktan iyidir" anlayışıyla hareket edilecek. Ortak Pazar ve Gümrük Birliği'nden ayrılınırken AB ile 'derin ve özel bir ortaklık' kurulmaya çalışılacak.

-NHS (Ulusal Sağlık Sistemi) bütçesi 2022-2023'e kadar yılda 8 milyar Sterlin artırılacak.

-2022'ye kadar okullara fazladan 4 milyar dolar kaynak ayrılacak.

-Net göç yılda on binli rakamlara indirilecek.

-2025 yılına kadar denk bütçeye ulaşılacak.

Ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin bildirgesinde ise büyük şirketler ve yüksek gelirli kesime yönelik vergi artışından elde edilecek gelirle, kamusal hizmetlerin alanının genişletilmesi ve yeni sosyal politikaların hayata geçirilmesine vurgu yapılıyor.

İşçi Partisi'nin öne çıkan vaatleri şöyle:

-Kesinti programları sonlandırılacak ve kamu hizmetlerine yatırıma ağırlık verilecek.

-Demiryolları, posta, su, elektrik gibi alanlarda kamulaştırmaya gidilecek.

-Büyük şirketlerin ve (yılda brüt maaşları 80 binde sterlinden fazla olan) yüksek gelirli kişilerin vergileri artırılacak, yeni vergiler getirilecek.

-250 milyar sterlinlik ekonomiyi teşvik paketi hayata geçirilecek.

-Üniversite harçları kaldırılacak.

-Brexit sürecinde İngiltere'deki AB vatandaşlarının ve AB'deki İngiltere'deki vatandaşlarının haklarını gözeten bir müzakere planı izlenecek. Gümrük Birliği ve Ortak Pazar'a erişimin sürmesi için çalışılacak.

SNP de İşçi Partisi gibi kesinti programlarına tamamen karşı çıkıyor.

İskoç Ulusal Partisi ayrıca Brexit sürecinin sonunda İskoçya bağımsızlık referandumunun yeniden yapılması gerektiğini savunuyor. (İskoçya'da 2014'te yapılan referandumda bağımsızlık yüzde 55 oyla reddedilmişti)

SNP'ye göre, İskoçya'nın Ortak Pazar'daki yeri korunmalı.

Parti ayrıca yüksek gelirli kesimlere yönelik vergilerde rtışı ve asgari ücretin de yükseltilmesini de savunuyor.

Liberal Demokrat Parti'nin seçim beyannamesindeki en önemli vaatlerinden biri, Brexit referandumunun yeniden yapılması.

Parti, NHS ve sosyal hizmetlere ek kaynak için herkesin gelir vergisine 1 centlik ek vergiyi ve bazı kesintilerin durdurulmasını savunuyor.

UKIP'in beyannamesinde öne çıkan vaatler ise şunlar: AB'den ayrılık sürecinin AB'ye hiç para vermeden 2019'a kadar tamamlanması, 5 yıl içinde senelik net göçün sıfırlanması, niteliksiz ve az nitelikli emeğin 5 yıllığına yasaklanması, yabancı yardım bütçesinin ülke içindeki ihtiyaçlar için kullanılması, kamusal alanda yüzü kapatan giysilerin yasaklanması.

Kuzey İrlanda partilerinden DUP, Brexit sürecinin Kuzey İrlanda için olabilecek en yararlı şekilde yürütülmesi gerektiği kanısında. DUP, Kuzey İrlanda'nın tarihinin yeniden yazılması girişimlerine de karşı çıkıyor.

Yine Kuzey İrlanda'dan Sinn Fein ise Kuzey İrlanda'ya AB içinde özel bir statü verilmesini savunuyor.

Sinn Fein'in beyannamesinde 5 yıl içinde AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti ile birleşme referandumunun yapılmasının sağlanması da var. Sinn Fein kesinti programlarına da karşı çıkıyor.

Galler merkezli Plaid Cymru'nun öne çıkan talepleri de şunlar: Brexit sürecinin Galler'in çıkarlarını öne koyan bir şekilde yönetilmesi, ilerideki tüm serbest ticaret anlaşmalarının Galler Meclisi tarafından da onaylanma şartının getirilmesi, Galler'de yaşayan ve çalışan tüm AB vatandaşlarının haklarının garanti altına alınması.

Yeşiller Partisi ise Brexit anlaşmasının referanduma götürülmesini ve oylamada AB'de kalma seçeneğinin de olmasını savunuyor.

Çevrenin muhafazası için özel bir koruma yasasının çıkartılmasını ve kamu hizmetlerine daha fazla kaynak ayrılmasını isteyen parti, 4 iş günü ve evrensel temel geliri de savunuyor.

Uzmanlar, kampanya ziyatlerinde Jeremy Corbyn'in Theresa May'e göre halkla daha rahat ilişki kuran bir lider izlenimi verdiğini belirtiyor.

Bazı yorumculara göreyse bu, konu asıl olarak Brexit müzakerelerini yürütme kapasitesi olduğu için May için olumsuz bir durum değil.

May, Corbyn ve diğer muhalefet liderleriyle televizyonlarda tartışma programlarına katılmayı kabul etmedi.

May ve Corbyn ilk kez Sky News ve Channel 4'un ortak yayınında gazeteci Jeremy Paxman'ın karşısına çıktı. Ancak röportajlar ayrı ayrı yapıldı.

Uzmanlar, eski BBC çalışanı Paxman'ın zor soruları karşısında Corbyn'in May'e göre daha iyi bir performans sergilediği düşünüyor.

Erken seçim ilanı sonrası kamuoyu araştırmaları haftalarca, Muhafazakâr Parti'nin seçim yarışında açık ara önde olduğunu göstermişti. Bu fark ilk günlerde, yüzde 20'den fazla gözüküyordu.

Ancak İşçi Partisi'nin seçim bildirgesini açıklamasıyla bu tablo değişmeye başladı.

Corbyn ve May'in seçim gezileri ve medyadaki performanslarının da İşçi Partisi'ne yaradığı düşünülüyor.

Son olarak Muhafazakâr Parti'nin seçim bildirgesinde, sosyal bakım hizmeti alan yaşlılara, mal varlıklarının belli bir seviyenin üstünde olması durumunda bazı maddi yükümlülükler getirilmesini öngören bir maddenin yer alması ok tartışıldı. Başbakan May bu konuda yeni bir açıklama yapmak durumunda kaldı. Bunun da Muhafazakârları olumsuz etkilediği üşünülüyor.

Kamuoyu araştırmalarına göre iki parti arasındaki fark azalıyor.

Kamuoyu araştırma şirketi YouGov'un yayımladığı ve partilerin oy oranlarından çok arlamentodaki sandalye sayısılarını hesapladığı son anket, Muhafazakâr Parti'nin tek başına iktidar olamama ihtimalini ilk kez gündeme getirdi.

Böyle bir tabloda farklı koalisyon ihtimalleri gündeme gelebilir. İşçi Partisi, SNP ve Liberal Demokrat Parti'nin içinde yer aldığı senaryolar tartışmaya açılabilir.

Ancak Liberal Demokratlar daha önce Muhafazakar Parti'yle ya da İşçi Partisi'yle koalisyona karşı olduklarını, muhalefette kalacaklarını söylemişti.

SNP lideri Nicola Sturgeon ise çoğunluğun sağlanamadığı bir parlamentoda 'ilerici ittifaklara' açık olduğunu belirtmişti.

Ayrıca bu partilerin Brexit sürecine yaklaşımlarında büyük farklılıklar bulunuyor.

Diğer yandan Muhafazakâr Parti de küçük bir sağ partinin (Kuzey İrlanda kökenli partiler gibi) desteğini alma arayışına girebilir.

İskoçya'da SNP ve Kuzey İrlanda'da Sinn Fein, AB referandumunda birlikte kalınması yönünde kampanya yürütmüştü.

İskoçya'da seçmenlerin yüzde 62'si, Kuzey İrlanda'da ise yüzde 56'sı, referandumda AB'de kalma yönünde oy oy kullandı.

SNP lideri ve İskoçya Özerk Yönetimi Başbakanı Nicola Sturgeon, İskoçya'nın ikinci kez bağımsızlık referandumuna gitmesi talebinde bulunan bir mektubu, geçtiğimiz günlerde Theresa May'e gönderdi.

Seçimlerden sonra SNP'nin bu süreci ilerletmek için çalışmalarını yoğunlaştırması bekleniyor.

Diğer yandan Sinn Fein'in de Kuzey İrlanda'nın AB ve İrlanda ile ilişkisini tartışmaya açan yeni bir süreci başlatması olası görünüyor.