Varlık Barışı’na ilişkin hükmün de içinde yer aldığı 6486 sayılı Kanun 21/05/2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlandı. Bu Kanun sadece “varlık barışı” ile sınırlı değil içinde sosyal güvenlik ve iskân kanunu ile ilgili hükümler de yer alıyor. 6486 sayılı Kanun’un Gelir Vergisi Kanunu’na eklediği geçici 85. madde ile varlık barışı tekrar mali gündeme dâhil olmuş oldu.
“Varlık Barışı” ile bir gerçek veya tüzel kişinin yurt dışında bulunan varlıklarının düşük bir vergi ile kayıt altına alınması ile bu varlıkların izlenebilir olması hedefleniyor. Kanun ile ayrıca Türkiye’ye sermaye girişinin artması hedeflenmekte. Özetle, Kanun kapsamına, yurt dışında kayıt dışı iktisadi varlığı bulunan hem gerçek hem de tüzel kişiler giriyor.
15/04/2013 tarihinden önce elde edilmiş olan;
Varlık barışının kapsamında olacaklar ve bu varlıkların 31/07/2013'e kadar TL cinsinden rayiç bedelle “bankalara, aracı kurumlara veya vergi dairelerine” beyan edilmesi gerekecek. Bunlar üzerinden %2 vergi hesaplanacak. Ayrıca, bildirimi yapılan bu varlıkların ülkeye transfer edilmesi de gerekli.
Kanun “vatandaşlık” kavramından değil “mükelleflik” kavramından hareket ettiği için; Türkiye’de mükellef olan yabancı kişi ve kurumlar da Kanun kapsamına girebilecekler. Burada dikkatten kaçırılmaması gerek nokta, varlık barışından yararlanmak mecburi değil. Diğer bir anlatımla, Kanun ile yurtdışında varlığı olan herkese bir beyan zorunluluğu getirilmemekte; varlık barışından yararlanmak yerli/yabancı kişilerin takdirine bırakılmakta.
Bu konuda çeşitli yorumlar yapmak mümkün; ancak ana hatlarıyla Kanunun eksileri ve artılarını aşağıdaki şekilde ortaya konabilir.
Artılar:
Eksiler:
2008’deki ilk varlık barışı 5811 sayılı “Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun” kapsamına hem yurt dışında hem de Türkiye’de sahip olunan varlıklar alan bir varlık barışı modeli öngörmekteydi. İlk “varlık barışı” sonucunda; 64 bin 26 milyar 949 milyon 937 bin TL’si yurt dışından, 20 milyar 352 milyon 608 bin TL’si de yurtiçinden olmak üzere toplam 47 milyar 302 milyon 545 bin TL’lik liralık kaynak beyanı sağlanmış (yaklaşık 64 bin beyanname ile) ve bu beyanlar üzerinden de 1 milyar 556 milyon 629 bin TL vergi tahakkuk ettirilmişti. İlk uygulama 31/12/2009 tarihinde sona ermişti.
Yeni varlık barışının ilk varlık barışından en temel farkı sadece “yurt dışı varlıklara” yönelmiş olması. 2008 yılındaki düzenlemenin ana etkisi genel olarak “yurt içindeki varlıkların” işletme özsermayesine eklenmesi yoluyla kendine göstermişti. 5811 sayılı Kanun hem yurtiçi (yurtiçi için vergi oranı %5) hem de yurtdışı (yurtiçi için vergi oranı %2) varlıkları kapsama aldığı için ilk varlık barışında farklı iki vergi oranı öngörmekteyken; yeni varlık barışında sadece yurtdışı varlıklar kavrandığından %2’lik tek bir oran bulunuyor.
Kanun öncesinde yurtdışında bulunan varlıklarını beyan etmek isteyenler, Vergi Usul Kanununun “pişmanlıkla beyan” hükümlerinden yararlanarak bu kaynaklarını kayıt altına alabilme imkânına sahiptiler. Ancak bu durumda ceza şartı ortadan kalksa bile; zamanında verilmeyen beyannamelerle bu vergi gelirinden mahrum kalınan süre için gecikme zammı ödenmesi gündeme gelmekteydi.
Varlık barışı uygulamalarını “vergi affı” olarak görmek doğru bir yaklaşım değil. Bu uygulamalar sonucunda bir vergi tahsilâtı olmakla birlikte; asıl amaçlananın kayıtdışı varlıkların ülke ekonomisine kazandırılması olduğu unutulmamalı. Bu açıdan 47 milyar TL tutarında bir kaynağın kayıt altına alınmasına sağlayan 2008 yılındaki ilk varlık barışının başarısız olduğunu söylemek zor görünüyor.
Kanun’un Türkiye’ye sermaye girişlerine olumlu etki etmesi beklenebilir. Bu durumun hem işletmelerin sermaye yapısının güçlenmesinin sağlanması hem de yatırımların finansmanı için yeni kaynak yaratılması bakımından önemli sonuçları olacağı söylenebilir. Ülkeye girecek bu sermayenin, bütçe açığı ve kamu finansmanı için ek kaynak olacağı da iddia edilebilir.
Varlık barışıyla Türkiye’ye girecek kaynağın -cari işlemler hesabının temel bileşenlerini gösteren aşağıdaki tablo da dikkate alındığı takdirde- “cari açığı” azaltıcı bir etkisi olacağını söylemek oldukça zor görünüyor; ancak bu varlıklar sayesinde cari açığın finansmanının iyileşeceğini söylemek mümkün.
CARİ İŞLEMLER HESABI |
İhracat f.o.b. |
İthalat f.o.b. |
Mal Dengesi |
Hizmetler Dengesi: Gelir |
Hizmetler Dengesi: Gider |
Mal ve Hizmet Dengesi |
Gelir Dengesi: Gelir |
Gelir Dengesi: Gider |
Mal, Hizmet ve Gelir Dengesi |
Cari Transferler |
Bir süredir Türkiye’de yerleşik kişi ve kurumlarını yurtdışında 130 – 150 milyar dolar civarında bir varlığı olduğu dile getirilmekte ve bu varlığın bir kısmının da kredi olarak tekrar Türkiye’ye geri döndüğü vurgulanmakta. Bu açıdan bakılınca, varlık barışının Türkiye’deki özel sektörün dış borcunu azaltıcı etkisi olabileceği de iddia edilebilir.
OECD uzun bir süredir vergi cenneti olarak görülen ülkelere savaş açtı. Türkiye de aşağıdaki vergi cennetleri ile bilgi değişimi anlaşmaları imzalamış durumda.
Türkiye’nin yukarıda belirtilen vergi cennetleri ile yapmış olduğu bilgi değişim anlaşmaların kapsamında değişime tabi tutulabilecek bilgiler ise şunlar olarak karşımıza çıkıyor;
Bu düzenlemelerle sayesinde ülkelerin vergi cennetleri ile mücadelede ciddi silahlar elde ettiğini söylemek mümkün. Diğer taraftan Avrupa’da yaşanmakta olan son kriz gösterdi ki “vergi cennetleri” sermaye için artık güvenilir ve gizli bir liman değil. Buralarda tutuğunuz kaynağın emniyette olduğunu söyleyebilmek artık son derece güç. Vergi cennetlerine ve özel (bireysel) bankacılığa duyulan güvenin ciddi bir biçimde sarsıldığı bu ortamda, varlık barışının başarısının 2008 yılındakine kıyasla yüksek olacağı da öngörülebilir.