Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, 30 Kasım'a kadar Türkiye'deki banka veya aracı kurumlara bildiren gerçek ve tüzel kişilerin, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilmesini öngören Varlık Barışı, ‘vergi ve diğer bazı alacakların yeniden yapılandırılması ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin 7143 sayılı kanun genel tebliği’nin dün Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yürürlüğe girdi.
Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi KPMG’nin ortaklarından ve T24 yazarı Emrah Akın’ın BusinessHT için kaleme aldığı ve 10 soruda Varlık Barışı uygulamasını inceleyen yazısı şöyle:
Daha önceki dönemlerde 5811, 6111, 6486 ve 6736 sayılı Kanunlar ile gündeme gelen “Varlık Barışı” şimdi de 7143 sayılı Kanun ile gündemde. Varlık barışı uygulaması ile gerçek veya tüzel kişilerin yurt dışında ve yurt içinde bulunan varlıklarının ülke ekonomisine kazandırılması ve bu varlıkların kayıt altına alınarak izlenebilir olması amaçlanıyor. Ülkemizin ciddi tasarruf açığı ve kaynak ihtiyacı dikkate alındığında atılan adım oldukça kıymetli.
7143 sayılı Kanun kapsamına hem yurt dışı hem de yurt içi varlıkları almış durumda. Buna göre göre, gerçek ve tüzel kişilerce yurtdışında bulunan;
· Para,
· Altın,
· Döviz,
· Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları,
bankalar ve aracı kurumlara bildirilecek.
Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerince sahip olunan ve Türkiye'de bulunan; ancak yasal defter kayıtlarında yer almayan;
· Para,
· Altın,
· Döviz,
· Menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları,
· Taşınmazlar,
beyanname ile vergi dairelerine doğrudan veya elektronik ortamda beyan edilecek.
Bir önceki olan 6736 sayılı Kanun hariç olmak üzere, önceki varlık barışlarında beyan edilen varlıklar üzerinden genelde yüzde 2 vergi alınması öngörülüyordu. 6736 sayılı Kanun’da beyan edilen varlıklar üzerinden hiçbir vergi alınmaması öngörülmüş; ancak bu husus “vergi cenneti” oluşturma ve karapara aklama kaygıları ile ciddi şekilde eleştirilmişti.
Yeni uygulama, karma bir yöntem benimsemiş durumda. Şöyle ki; 31Temmuz 2018’e kadar ilgili yurt dışı varlıkların bildirilerek Türkiye'ye getirilmesi, kredilerin kapatılmasında kullanılması veya sermaye avanslarının defter kayıtlarından düşülmesi durumunda veya yurt içi varlıkların kayda alınması halinde, beyan edilen varlıkların değerleri üzerinden herhangi bir vergi ödenmeyecek. Bildirimin bu tarihten 30 Kasım 2018’e kadar yapılması durumunda ise banka ve aracı kurumlar, kendilerine bildirilen varlıklara ilişkin olarak yüzde 2 oranında hesapladıkları vergiyi, 31 Aralık 2018’e kadar vergi sorumlusu sıfatıyla, bağlı bulundukları vergi dairesine beyan edecek ve ödeyecekler. Yurt içi varlıklar için ise, vergi dairelerine beyan edilen varlıkların değerleri üzerinden vergi dairelerince yüzde 2 vergi tarh edilecek ve bu şekilde hesaplanan vergi, 31 Aralık 2018’e kadar ödenecek.
Belirtelim, varlık barışından yararlanmak mecburi değil. Diğer bir anlatımla, yurtdışında veya yurt içinde kayıtlı olmayan varlığı olan herkese bir beyan zorunluluğu getirilmeyecek; varlık barışından yararlanmak kişilerin takdirine bırakılıyor.
Kanun’a göre, bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir şekilde “vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı” yapılmayacak. Ancak bu koruma için bildirilen veya beyan edilen tutarlara ilişkin tarh edilen verginin vadesinde ödenmesi ve bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye'ye getirilmesi veya Türkiye'deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi şart.
Varlık barışı imkânından yararlanılması halinde;
· Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu
· Sermaye Piyasası Kanunu
· Gümrük Kanunu
· Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu
· Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen suçlar nedeniyle Türk Ceza Kanunu
kapsamında bir soruşturma yapılamayacağına ve idari para cezası da kesilemeyeceğine dair bir belirlemenin de yapılmadığının altını çizelim.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, 7143 sayılı Kanun ile gelen varlık barışı uygulaması, karma bir yöntem benimsemiş durumda. 31 Temmuz 2018’e kadar ilgili yurt dışı varlıkların bildirilerek Türkiye'ye getirilmesi halinde beyan edilen varlıkların değerleri üzerinden herhangi bir vergi ödenmeyecek; ancak bildirim için son tarih 30 Kasım 2018. Temmuz sonrasındaki bildirimler üzerinden yüzde 2 oranında vergi alınacak. Aynı sürelerin kayda alınacak yurt içi varlıklar için de dikkate alınması gerekiyor.
Bildirime konu edilecek yurt dışı varlıkların, bildirim tarihinden itibaren üç ay içinde Türkiye'ye getirilmesi gerekiyor. Belirtelim, bu varlıklara yurt dışında hangi tarih itibarıyla sahip olunduğunun herhangi bir önemi de bulunmuyor.
Bakanlar Kurulu’nun bu süreleri altı ay uzatma yetkisi olduğunun da altını çizelim.
Kanun “vatandaşlık” kavramından değil “mükelleflik” kavramından hareket ediyor ve “gerçek ve tüzel kişilerce” ibaresini kullanıyor. Bu bakımdan Türkiye’de mükellef olan yabancı kişi ve kurumların da Kanun kapsamına girebileceği düşünülmeli.
7143 sayılı Kanun ile getirilen Varlık Barışı uygulamasının artılarına bakacak olursak;
· Yurtdışında bulunan varlıkları kayda alması ve bu varlıkları milli ekonomiye kazandırılması,
· İlerleyen yıllarda bu kaynaklardan elde edilen kazançların izlenebilmesi sağlaması,
· Beyan sahibine -belli bir tarihe kadar beyanda bulunduğu takdirde- hiç vergi yükü getirmemesi,
· Getirilen kıymetlerin nakit olarak herhangi bir süre ve/veya sınır olmaksızın tekrar yurtdışına gönderilebilmesine veya serbestçe tasarruf edilmesine ilişkin bir engel içermemesi (bu durum bir dezavantaj olarak da görülebilir.),
· Bildirim sahiplerine vergi incelemesi koruması sağlaması
yeni düzenlemenin artıları olarak karşımıza çıkıyor.
Yukarıda da vurguladığımız üzere, beyan edilen varlıkların, hiçbir süre ve/veya sınır olmaksızın, yurtdışına tekrar çıkışlarını engelleyen bir mekanizmanın Kanun’da yer almaması da -ciddi kaynak ihtiyacı içindeki ekonomimiz için- önemli bir handikap gibi görünüyor. Gerçi mevcut serbest kambiyo yapımız içinde bunu gerçekleştirmenin zorluğu ve uluslararası yatırımcı üzerinde yaratabileceği olumsuz rüzgâr da gözden uzak tutulmamalı.
En son 2013 yılındaki varlık barışı ile ilgili elimizde sağlıklı bir veri yok; ancak 2008’deki ilk varlık barışı 5811 sayılı “Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Kanun”a ilişkin oldukça ayrıntılı istatistikleri Gelir İdaresi Başkanlığı’nın sitesinden bulabilmek mümkün. 5811 sayılı Kanun kapsamına hem yurt dışında hem de Türkiye’de sahip olunan varlıklar girmekteydi. Bu kapsamda 65 civarında beyanname verildiğini ve 27,9 miyar TL’si yurt dışından, 20,4 milyar TL’si de yurtiçinden olmak üzere toplam 48,3 milyar TL’lik liralık kaynak beyanı sağlanmış. Bunlar üzerinden de 1,6 milyar TL civarında vergi tahakkuk ettiğini not edelim. Bir önceki 6736 sayılı Kanun uygulaması herhangi bir vergi tarhı öngörmüyordu; ancak kapsamda ne kadar varlık beyan edildi ona ilişkin bir istatistik de kamuoyu ile paylaşılmadı.
Yurtdışında ve yurt içinde bulunan varlıklarını beyan etmek isteyenler için Vergi Usul Kanunu’nda yer alan “pişmanlıkla beyan” hükümlerinden yararlanmak mümkün. Ancak bu durumda ceza şartı ortadan kalksa bile; zamanında verilmeyen beyannamelerle bu vergi gelirinden mahrum kalınan süre için gecikme zammı ödenmesi gündeme geleceği de unutulmamalı.
Geçtiğimiz bir iki yıllık dönemde ülkemize giren doğrudan yabancı yatırım akımının oldukça yavaşladığı dikkat çekiyor. Özetle ekonomik dinamizm için ciddi bir kaynak ihtiyacı içerisindeyiz.
Varlık barışı, Türkiye’ye sermaye girişlerine olumlu etki etmesi beklenebilir; ancak burada genel ekonomik konjonktür de belirleyici rol oynayacaktır. Dolayısıyla siyasi ve ekonomik istikrar varlık barışının sonuçları bağlamında kilit önemde.
Temmuz sonrasına bildirilen varlıklar üzerinden yüzde 2 oranında bir vergi öngörüldüğü için varlık barışının kamu maliyesi için doğrudan bir katkısı olacağını da söyleyebiliriz. Ayrıca ekonomiye kazandırılan varlıklar üzerinden dolaylı bir vergi etkisi de orta ve uzun vadede karşımıza çıkacaktır.
Aşağıdaki tabloda “cari işlemler hesabının” temel bileşenlerini görmek mümkün. Buna göre Varlık barışıyla Türkiye’ye girecek olan kaynağın “cari açığı” azaltıcı bir etkisi olacağını söylememiz oldukça zor; ancak bu varlıklar sayesinde cari açığın finansmanının iyileşeceğini söyleyebiliriz.
CARİ İŞLEMLER HESABI İhracat f.o.b. İthalat f.o.b. Mal Dengesi Hizmetler Dengesi: Gelir Hizmetler Dengesi: Gider Mal ve Hizmet Dengesi Gelir Dengesi: Gelir Gelir Dengesi: Gider Mal, Hizmet ve Gelir Dengesi Cari Transferler
*Emrah Akın, YMM, Şirket Ortağı, KPMG Türkiye Vergi Bölümü. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Kamu Yönetimi; yüksek lisansını ise Boston Üniversitesi’nde Finansal Ekonomi alanında tamamlamış; aynı dönemde, Harvard Üniversitesi’nde İşletme Ekonomisi alanında da öğrenim görmüştür. İş hayatına Maliye Müfettiş Yardımcısı olarak başlamış, 2006-2008 yılları arasında Gelir İdaresi Başkanlığı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığında Grup Müdürlüğü görevini yürütmüştür. 2010 yılında Maliye Başmüfettişliğine atanmış, aynı dönemde “Maliye Bakanlığı Merkez Rapor Değerlendirme Komisyonu” ile “Maliye Teftiş Kurulu Rapor Değerlendirme Komisyonu” Üyeliklerinde de bulunmuştur. 2011’de Ekonomi Bakanlığı, Bakan Özel Danışmanlığı görevine atanan Akın, 2013 yılında kamudaki görevinden ayrılarak uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi KPMG’ye katılmıştır