Frankfurter Rundschau gazetesi NSA dinleme skandalının farklı bir boyutuna değiniyor. Yorumda şu satırlara yer veriliyor:
"Şimdi Wikileaks tarafından açıklanan protokollere baktığımızda Angela Merkel gibi başbakanların neredeyse tüm telefon görüşmelerinin zaten Amerikalılarca bilindiğini görüyoruz. Ya da bilinmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Bu yüzden şu anda Almanya'da bir çok kişinin konuyla ilgili takındığı umursamaz tutumu anlamak mümkün. Bu gayet rahat, teslimiyetçi ve profesyonel bir görüntü arz ediyor. Ve elbette ajanlık faaliyetlerine tepki gösteren herkesin saflıkla itham edilmesi ise anlaşılmaz bir durum. 'Buna nasıl şaşırabiliriz?' diye bir sloganla hareket ediliyor. Olabilir. Ama bunun siyasi bir zararı olacaktır ve bu zarar küçümsenmemeli. Zarar demokrasiye olacaktır. Kurumlara ve Amerika Birleşik Devletleri'ne olan güven kaybolacaktır."
NSA skandalı Süddeutsche Zeitung'da da işleniyor. Konuya ilişkin yorumda şu görüşler dikkat çekiyor:
"Amerikan makamları Almanya'da canlarının istediği gibi hareket edemeyeceklerini kavramalılar. Alman - Amerikan ilişkilerinin ne denli kutsal olduğu ve güvenlik birimleri arasındaki ilişkinin ne denli vazgeçilmez olduğunu tekrarlar durursak bunu hiç kavramayacaklardır. Evet Almanya ve Amerika birbirlerine muhtaçlar. Evet, IŞİD terörüne ve diğer tehditlere karşı birlik olmalılar. Ama Alman İstihbaratının Beyaz Sarayı dinlemesi Amerikalıların hiç de hoşlarına gitmeyecektir."
Yunanistan'da yaşanan ekonomik krizle ilgili gelişmeler de Alman gazetelerinin yorum sayfalarında ağırlıklı olarak yer almaya devam ediyor. Die Welt gazetesi, Yunanistan krizinin Alman Sosyal Demokrat Partisi'ndeki etkisine değinerek, genel başkan Sigmar Gabriel'in tutumunu şu sözlerle değerlendiriyor:
"Referandumun ardından Yunanistan'ın tehditlerine boyun eğmeyeceklerini söyleyen Almanya'nın başbakan yardımcısıydı. Siyasi sorumluluğunun bu denli sert açıklamalarda kullanılması bir çok gözlemci tarafından yadırgansa da Gabriel, partisine toplumun orta kesimini de kapsayan modern bir görünüm kazardırmada kararlı. Yönetimde bulunan sosyal demokratlar bu tür Avrupa krizlerinde fazla riske girdiler. Sorumluluğu dünya görüşlerinin üzerinde tuttular. Cumhuriyetin ve liberal Avrupa'nın taşıyıcı sütunlarından çok daha ötede olduklarını gösterdiler.
Almanya'da Euro ve göçmen karşıtı söylemlerle dikkat çeken Almanya için Alternatif Partisi zor günler geçiriyor. Dağılmak üzere olan paritinin kurucusu Bernd Lucke geçtiğimiz gün olağanüstü genel kurulda başkanlık koltuğundan olurken, yeni bir parti kuracağının da sinyallerini verdi. Münchner Merkur gazetesi Almanya için Alternatif Partisi'nde yaşananları yorum sütunlarına taşımış.
"AfD dağılmanın eşiğinde bir parti. Birçok belde teşkilatları toplu olarak partiden ayrılıyor ve daha da kötüsü, terk edenler partinin en zeki üyeleri. Yeni genel başkan Frauke Petry seçilir seçilmez, absürt bir şekilde zorlandığını göstedi. Taraftarlarının parti kurucusu Bernd Lucke'ye karşı öfke kusmalarına engel olmazken, mağlubiyet nedeniyle eziklik yaşayan rakibine son söz etmesi için fırsat da vermedi. Lucke'nin konuşmak üzere uzandığı mikrofondan ses çıkmadı. Bu durum Petry'nin parti içi demokrasiyi geliştirme vaatleriyle ve de Lucke taraftarlarına partiye sadakat çağrılarıyla örtüşmüyor."