Yarın ABD'de 11 Eylül 2001'de düzenlenen saldırıların 18'inci yıldönümü.
Başkent Washington ve New York'ta kaçırılan uçaklarla düzenlenen saldırılarda, 2 bin 977 hayatını kaybetti. Ayrıca uçakları kaçıran 19 hava korsanı da öldü. Saldırılarda 6 binden fazla kişi yaralandı.
ABD ekonomisinin uğradığı maddi zarar 120 milyar doların üzerinde hesaplanırken, saldırıların New York şehrinde ve altyapısında yarattığı maddi hasar ise 60 milyar dolardan fazla.
11 Eylül saldırıları, dünyada güvenlik politikaları ve diplomasi alanında birçok değişikliği de beraberinde getirdi. Bu nedenle birçok kişi tarafından "dünyanın değiştiği gün" olarak tanımlanıyor.
El Kaide tarafından üstlenilen saldırılarda, toplam 19 hava korsanı aşağı yukarı aynı saatlerde kalkış yapan dört yolcu uçağını kaçırdı.
Korsanlar, yanlarında getirdikleri maket bıçağı ile kokpite girerek, uçağın kontrolünü ele geçirdi.
Bu uçaklardan ilki Boston-Los Angeles uçuşunu gerçekleştiren American Airlines'ın 11 numaralı seferini yapıyordu. Bu uçak, kalkıştan kısa bir süre sonra rotasını New York'a çevirerek, şehrin güneyindeki Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey kulesine çarptı.
İkinci uçak da yine Boston'dan kalkıp Los Angeles'e giden United Airlines'ın 175 numaralı sefer sayılı uçuşuydu. Bu uçak da ilkinden 17 dakika sonra Dünya Ticaret Merkezi'nin güney kulesine çarptı.
Uçakların çarpmasının ardından kulelerde yangın çıktı ve yaklaşık iki saat sonra her iki kule de geride 1,8 milyon ton enkaz bırakarak yıkıldı.
İkinci uçağın da kuleye çarpmasından kısa bir süre sonra açıklama yapan dönemin ABD Başkanı George W. Bush, olayı "terör saldırısı" olarak nitelendirdi.
Bu açıklamadan birkaç dakika sonra American Airlines'ın Washington-Los Angeles seferini yapan 77 sefer sayılı uçuşunu gerçekleştiren yolcu uçağı ABD Savunma Bakanlığı'nın (Pentagon) batı tarafına girdi.
Kaçırılan dördüncü uçak da San Francisco'ya gitmek üzere New Jersey'den kalkan United Airlines'ın 93 sefer sayılı uçuşu oldu. Bu uçak kalkıştan kısa bir süre sonra Pennsylvania eyaletinden boş bir araziye düştü.
Uçağın içindeki yolcuların diğer saldırılardan haberdar oldukları için saldırganları durdurmaya çalıştığı sırada çıkan arbede nedeniyle düştüğü öne sürüldü. Ancak uçağın diğer saldırıların ardından ABD Hava Kuvvetleri'ne ait jetler tarafından vurularak düşürüldüğü de daha sonra ortaya atılan iddialar arasında yer aldı.
11 Eylül saldırılarını planladıkları iddiasıyla uzun zamandır Guantanomo'daki cezaevinde tutulan ve ABD'de yargılanan Halid Şeyh Muhammed ve Remzi bin el-Şibh verdikleri ifadede, son uçağın hedefinin ABD Kongre binasını olduğunu söyledi.
Irak hariç, ABD'nin diplomatik ilişkisi bulunmayan ülkeler dahil hemen her ülke saldırıların ardından ABD'ye destek açıklaması yaptı.
Irak'tan yapılan açıklamada, "Amerikan kovboyları, insanlığa karşı işledikleri suçların meyvesini topluyor" denildi. Filistin Yönetimi, Afganistan ve İran da saldırıların ardından dayanışma mesaı verdi.
NATO Şartı'nın bir üyeye yapılan bir saldırının tüm üyelere yapılmış olacağını belirten 5'inci maddesi ilk kez yürürlüğe konuldu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), saldırıları kınadı ve "terörle mücadele konusunda" her türlü askeri adımı atmaya hazır olduğunu ilan etti.
Saldırıların ardından ABD'de dış ve iç politikada bir dizi önemli değişikliği yürürlüğe sokuldu.
İlk etapta ABD tarihinde ilk kez ülkenin hava sahası kapatıldı ve saldırılar sırasında hava olan yaklaşık 500 uçuş kalkış noktasına geri döndürüldü ya da başka ülkelere yönlendirildi.
Saldırıların hemen ardından ilan edilen olağanüstü hal, halen yürürlükte.
İç Güvenlik Bakanlığı kuruldu, kısa adı PATRIOT olan bir yasa çıkarılarak, "terörle mücadele" konusunda atılacak adımlar detaylandırıldı ve Ulusal Güvenlik Kurumu'nun (NSA) yetkileri genişletildi.
Guantanamo adasında "yasadışı düşman savaşçılar" adı verilen kişilerin tutulduğu bir hapishane kuruldu. Hem burada hem de daha sonra CIA'e dünyanın farklı yerlerinde El Kaide bağlantılı olduğu iddia edilen kişilere işkenceli sorgular yapıldığı ortaya çıktı.
Saldırıların ardından Kongre'de kurulan 11 Eylül Araştırma Komisyonu, çok ciddi bir istihbarat zafiyeti olduğu sonucuna vardı. Bunun ardından ABD istihbarat sistemi yeniden yapılandırıldı.
11 Eylül saldırılarının ardından ABD dış politikası El Kaide'ye karşı verdiği mücadeleye destek vermeyen ülkelerin düşman olarak kabul edilmesi eksenine oturdu.
Başkan Bush, saldırıdan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada, İran, Irak ve Kuzey Kore'yi "şer ekseni" olarak tanımladı.
ABD, önce Afganistan'ı, daha sonra da Irak'ı "terörle mücadele" stratejisi kapsamında işgal etti.
ABD'de milliyetçilik yükselişe geçerken, FBI'ın 2014 yılında açıkladığı bir rapora göre, 2001'e kıyasla nefret suçlarında bir düşüş görülse de Müslümanlara karşı işlenen suçlarda ise bir artış oldu.
Düşünce kuruluşu PEW'un 2017 yılında yayımladığı raporda da 11 Eylül saldırılarının ardından geçen 15 yıl içerisinde Müslümanlara yönelik saldırılar yüzde 50 oranında arttı.
En önemli değişimler arasında havaalanlarında ve sivil havacılıkta güvenlik önlemlerinin sıkılaştırılması yer alıyor. Kokpit kapıları, açılmalarını zorlaştıracak şekilde yeniden tasarlandı.
Sivil havacılık sektörü ağır bir ekonomik krizin içine girdi. Bazı büyük havayolu şirketleri kapanırken, ABD Kongresi sektörün ayakta kalabilmesi için 15 milyar dolarlık mali yardım yapmak zorunda kaldı.
Sadece ABD'de değil, dünyanın birçok yerinde kamu binaları ve kalabalıkların olduğu yerlerin güvenlik önlemleri artırıldı.