Köşe yazarları HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil 9 HDP'li vekilin tutuklandığı gece yarısı operasyonu hakkında yazdı.
Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, Mehmet Yakup Yılmaz, Murat Yetkin, Taha Akyol, Fikret Bila Cumhuriyet'ten Özgür Mumcu, Can Dündar, Şükran Soner, Nilgün Cerrahoğlu, Star'dan Ahmet Kekeç, Halime Kökçe Yeni Şafak'tan İsmail Kılıçarslan, Yasin Aktay Yeni Akit'ten Ali Karahasanoğlu, Mehtap Yılmaz Sabah'tan Mehmet Barlas, Fahrettin Altun, Melih Altınok, Burhanettin Duran Habertürk'ten Nihal Bengisu Karaca, Umur Talu Sözcü Yılmaz Özdil, Mehmet Türker Karar'dan Hakan Albayrak Milliyet'ten Serpil Çevikcan Evrensel'den İhsan Çaralan, Vatan'dan Okay Gönensin yazdı.
11 gazeteden 27 yazarın HDP operasyonunuyla ilgili yazdığı yazılar şöyle:
Okay Gönensin - 25 yıl geriye
Kürt siyaseti ilk kez 1991’de kendi kimliğiyle Meclis’e girdi. Erdal İnönü’nün SHP’si Kürtleri merkez siyasete katmak için DEP’lileri aday göstermişti.
Meclis’in açılışıyla birlikte kavga çıktı, Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, hapse atıldılar.
Aradan geçen çeyrek yüzyıl içinde o günlerde neyin yanlış olduğunu anlamıştık ve barış sürecini başlatmıştık.
Barış süreci çeşitli provokasyonlarla zaman zaman kesintiye uğramış olsa da belli bir yol aldı.
Önemli gelişmeler sağlandı, çünkü Türk halkı, içindeki Kürt vatandaşlarıyla birlikte bu süreci benimsemişti, destekliyordu.
Buna karşı en büyük hamle 2012 yılında FETÖ’den geldi. Cemaat mensubu savcı ve hakimler, süreci yürüten MİT başkanını ve sürecin karar vericisi başbakanı tutuklamak için bir operasyon düzenledi.
Bu yargı eliyle darbe girişimi başarısız oldu ve yaşanan bazı sıkıntılara rağmen süreç işlemeye devam etti.
Gülen Cemaati’nin yayın organlarında işlenen Kürt karşıtlığı ve barış süreci korkusu 2012 operasyonuyla başka bir noktaya tırmanmıştı.
FETÖ meselesi konuşulur, tartışılırken ilk hedeflerinin barış sürecini durdurmak olduğundan pek söz edilmiyor. Bunun nedeni de çok belli.
Bütün bunları yaşadıktan sonra, 15 Temmuz darbe girişimini atlattıktan sonra Kürtleri siyasetten dışarı atma operasyonunu açıklamak kolay değil.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.
Ertuğrul Özkök - Dün bu kapıdan elimde kelepçeyle girecektim
Selahattin Demirtaş’ın 7 Haziran seçimi öncesi siyaseti bana çok umut vermişti.7 Haziran sonrası aynı cesareti PKK terörüne karşı göstermesini beklerdim.Hayal kırıklığına uğradım. Dokunulmazlıklarının kaldırılması, gece yarısı gözaltına alınıp tutuklanmalarına gelince... Burada da iktidar partisi ve devletim beni hayal kırıklığına uğrattı. Bu da beni ülkemin geleceği konusunda çok karamsar yapıyor. Yazının devamını okumak için tıklayın
Ahmet Hakan - Megri Megri
İdris Baluken'in kafasına bastılar... Tıpkı 90'larda rahmetli Orhan Doğan'ın kafasına bastıkları gibi... Megri megri.
*
HDP’liler, “Bizi ancak halkımız yargılar” türü gülünç, anlamsız ve uçuk ifadelerle çıktılar savcı karşısına... Megri megri.
PKK’lı teröristler, “Gözaltına almakta ne kadar haklısınız” der gibi bomba patlatıp katliam yaptılar... Megri megri.
*
İşte yine yükseliyor “Bölgede bize siyaset yapma imkânı tanınmıyor” tarzı yakınmalar falan... Megri megri. Yazının devamını okumak için tıklayın
Mehmet Yakup Yılmaz - Beyaz Toros Günleri
Böyle bir durum ile günün birinde karşılaşacağımız sürpriz değildi. Basit bir durum yani. Çarşamba gelirse, arkasından perşembe gelir! Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ardından, günün birinde HDP’li milletvekillerinin tutuklanmalarını beklemek gerekiyordu, o gerçekleşti.
Sadece zamanını kestiremiyorduk. Demek ki onun için de Cumhurbaşkanı ile MHP Genel Başkanı’nın bir minik zirve toplantısı yapması gerekiyormuş. Böylece “Beyaz Toros günleri”ne dönmüş bulunuyoruz. “Beyaz Toros günleri”nde milletvekilleri, TBMM’den toplanıp kafalarından bastırılarak polis araçlarına bindirilmişlerdi. Şimdi bir gece yarısı kapıları kırılarak toplandılar. Yazının devamını okumak için tıklayın
Taha Akyol - Aman Dikkat
Türkiye, terörle mücadelede yeni ve daha kritik bir aşamaya girdi; HDP'li 15 vekil gözaltına alındı, Selahattin Demirtaş dahil 9'u tutuklandı.
Olaya iki gözümüzü de açarak bakmalıyız:
Bir, Türkiye’nin ciddi bir terör tehdidine maruz bulunduğu ve mücadelesinin haklı olduğu.İki, bu mücadeleyi yürütürken demokrasi ve hukuk açısından ciddi hatalar yapmaktan, “otoriter” görünmekten sakınmanın bir zorunluluk olduğu... Yazının devamını okumak için izleyin
Fikret Bila - Sağduyu olan ihtiyaç
Türkiye, yaşamsal önemde bir süreçten geçiyor.
İçeriden ve dışarıdan Türkiye’yi, Suriye gibi bir içsavaşa sürükleme gayretleri çok açık görülüyor. Üç yönden gelen terör saldırıları, terör örgütlerine verilen dış silahlı ve siyasi destek, sınırlarımızda beliren tehditler, Türkiye’nin aynı anda birçok cephede ve çok dikkatli bir mücadele yürütmesini gerektiriyor. İçinden geçtiğimiz süreçte Türkiye’nin en fazla ihtiyacı olan sağduyudur.
Bir kaos, içsavaş ortamına sürüklenmemek için yönetimin ortak akılla, halkın sağduyuyla hareket etmesine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Terörle mücadelenin, demokrasi ve hukuk kurallarından sapmadan güvenlik güçleri tarafından yürütülmesi, tahriklere gelinmemesi yaşamsal önemde. Terör örgütlerinin amaçlarına hizmet etmemek için, sokak çatışması çağrılarına, teşviklere karşı durulması ve sağduyunun elden bırakılmaması gerekiyor. Yazının tamamı için tıklayın
Murat Yetkin
HDP eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekillerinin 4 Kasımın ilk saatlerinde evlerinden gözaltına alınıp, daha sonra tutuklanması zaten yeterince ciddi bir gelişme.Ama bu cümleyi başka türlü de kurmak mümkün; kuralım, bir de öyle okuyun, sesli okuyun hatta:Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde üçüncü büyük gruba sahip muhalefet partisinin başkan ve milletvekilleri tutuklandı.Nasıl geliyor kulağa?
İyi gelmiyor, pek demokratik bir ülkedeymiş gibi gelmiyor, değil mi? Adalet Bakanı Bekir Bozdağ istediği kadar “Onlar da ifade vermeye gelselerdi” desin…Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu istediği kadar “İspanya’da bir belediye başkanı iki defa ifadeye girmediği için tutuklandı” diye örnek göstersin…Başbakan Binali Yıldırım istediği kadar CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Seçimle gelen seçimle gitmeli” uyarısına “Ama terörle iç içeyse hesap verir” desin. Öte yandan HDP istediği kadar PKK’nın terör eylemleriyle arasına net mesafe koymamış olsun…
Cumhuriyet
Özgür Mumcu
Erdoğan, 1996’da “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider orada ineriz” demişti. Anlaşılan başından beri sabırla beklediği durağa ulaştığını gördü. Uzunca bir zaman evvel tramvaydan indi ve bugün artık bunu herkese “Demokrasiyi yeniden tanımladık” diyerek duyuruyor. Sadece bir haftadır olan biten yeniden tanımlanmış demokrasiden ne anlaşıldığını göstermekte. Rektör seçimleri iptal. Yani üniversiteler tamamen Saray’a bağlanıyor. Savunma hakkı kökten sınırlandı. Cumhuriyet gazetesine “FETÖ” sanığı savcı eliyle saldırıldı. HDP eş genel başkanları ve milletvekillerinin bir kısmı ya gözaltında ya tutuklandı. Yazının devamını okumak için tıklayın
Can Dündar
Sözün bittiği yerdeyiz” dediler. “Sakın ha” dedik: “Söz, insanın barış dilidir. O biterse, ne konuşacak?” Söz hükmünü yitirdiğinde, kürsü silaha devredildiğinde, ne olduğunu görmedik mi? Yiten 40 bin candan hiçbir şey öğrenmedik mi? Yazının devamını okumak için tıklayın
Şükran Soner
DP eş genel başkanları, milletvekilleri için önceden yazılı senaryo kapsamında bildik, ülke barışımız demokrasimiz için karabasan fotoğraf kareleri üretilmiş olarak sorgulama sürecindeler... Hangi gelişmelerin, hangi önceliklerin altını çizerek size ulaşmaya çalışmalıyım?
Postama gelmiş mektupları hızla okuma telaşında... Son gelenin başlığı ilgimi çekiyor... Hemen sizlerle paylaşmak üzere yazı başlığıma taşıyorum. “Yeter!!!”başlığı ile kendi sitesindeki liste okurlarına ulaşan Mehmet Aktulga’nın bana da çok anlamlı gelen kimi duygularını, saptamalarını, iktidar erkine seslenişlerini de, alıntılarla sizlerle paylaşmak gerek. Yazının devamı için tıklayın
Star gazetesi
Ahmet Kekeç
HDP’ye yönelik operasyona itiraz edenlerin sarf ettiği ilk cümle şu: “Seçimle gelen, seçimle gitmelidir...” Doğrudur.Seçimle gelen, her zaman seçimle gitmelidir. Fakat, bunun mahut operasyonla bir alakası yok.Kimse bir yere gitmiyor.
HDP’lilerin milletvekilliği ellerinden alınmış değil. Yeniden seçilmelerine engel teşkil edecek bir tedbir de uygulanmış değil. Parlamento üyelikleri (ve buradan doğan özlük hakları) devam ediyor. Kimse de onları bir yere “götürmeye” çalışmıyor.
İfade verecekler...
İsnat edilen cürümlerle bir alakaları bulunmadığını kanıtlayacaklar.
Bunu kendileri istemişti çünkü.
Meydan okuyorlardı, “Dokunulmazlığımızı kaldırın... Hatta ilk imzayı biz verelim. Sizden korkumuz yok. Alnımız ak!” diyorlardı.
Dokunulmazlılar meselesi gündeme gelince yan çizdiler. Bir diğer ifadeyle, hesap vermekten kaçındılar. Ama “Bizi dokunulmazlıkla korkutamazsınız” diye yüksek perdeden ünledikleri ve kapıyı araladıkları için, parlamentoda grubu bulunan partilere cesaret verdiler ve dokunulmazlıklarını kendi elleriyle kaldırmış oldular.
Madem TBMM’nin “ortak kararıyla” dokunulmazlıkları kaldırılmıştı ve suçlandıkları dosyalardan aklanma fırsatı doğmuştu, savcılığın çağrısına uyup, gidip adabı dairesinde ifade vermeleri gerekiyordu. Bunu yapmadılar... Yazının devamını okumak için tıklayın
Halime Kökçe
Dün gece başlayan gözaltı işlemleri, Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, İdris Baluken gibi davet edildikleri halde ifade vermeye gitmeyen vekillerin hukuk tanımazlıklarının bir neticesidir. Haklarındaki suçlamalar ise “bölücü terör örgütü PKK’nın amaçları doğrultusunda hareket etmek, emirlerine uymak, PKK’ya yardım etmek, halkı isyana davet etmek” gibi her devlette soruşturma konusu edilecek şeylerdir. Kendi ayaklarıyla da ifadeye gitseler tutuklanmalarını gerektirecek ciddiyette suçlamalarla karşı karşıyalar.
Bu konuda kimsenin şüphesi yok. Şüphesi olanlar, 17-25 Aralık’tan bu yana Türkiye’yi teröre boğdurmaya çalışan ve 15 Temmuz darbe girişimine giden yolun taşlarını döşeyenlerdir. Yazının devamını okumak için tıklayın
Yeni Şafak
İsmail Kılıçarslan - Şu kardeşlik meselesi Biyorum. Bugün, HDP göz altılarından ve Diyarbakır patlamasından gayrı ne yazsam 'şu günde bu yazılır mı kardeşim?' diyeceksiniz bana. Bu sebeple önce derdimi bu konu üzerinden anlatmaya çalışayım. Sonra kalem başka yere gitsin. Hatırlayacak mısınız bilmem. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bundan bir süre önce şöyle demişti: “Hiçbir arkadaşımız ifade vermek üzere mahkeme ve savcılıkların davetine gönüllü gitmeyecekler. İfademizi almak isteyenler bizi zorla götürecekler. Şimdiden hâkim ve savcılara söylüyorum şimdiden hazırlık yapsınlar. Biz hazırız. Bunlar artık siyasi krizdir. Tıpış tıpış kendi ayağımızla gitmeyeceğiz. Ya tutuklama ya yakalama ya da zorla getirilme.” Yazının devamını okumak için tıklayın
Yasin Aktay - 15 Temmuz'da göremediğimiz AB, HDP'ye dokunulunca sıçradı
Milletvekillerine yönelik operasyonlar devam ederken Batılı medya ve siyaset dünyasının art arda sergilediği insani duyarlılık göz yaşartacak cinsten. Arka arkaya düşen mesajlarında, beyanlarında “siyasetçilerin” gözaltına alınmasından dolayı “derin” kaygılar ifade edildi. AB büyükelçilerinin Ankara'da olağanüstü toplanma kararı aldıkları haberi düştü. Mogherini yayınladığı mesajında, “HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve diğer HDP milletvekillerinin gözaltına alınması nedeniyle son derece endişeliyim. Yetkililerle irtibat halindeyiz ve Ankara'daki AB büyükelçileriyle konuştuk”ifadelerini kullandı.
Yeni Akit
Ali Karahasanoğlu - 9 şehide susla 9 HDP'liye ayaklandılar
Tahriklerde bulunanlar.. Selahattin Demirtaş’lar. Figen Yüksekdağ’lar.. İdris Baluken’ler. Şimdi “Gözaltına alındılar.. Tutuklandılar” diye..Ortalığı birbirine katıyorlar.Durun, heyecanlanmayın beyler, bu kadar.. Kimse bu ismi geçen HDP’lilere kurşun sıkmadı. Kimse bombalı saldırıda bulunmadı.Altı üstü, bir gözaltı işlemi yapıldı. Bir de tutuklandılar..Bir süreliğine, cezaevinde kalacaklar..Hepsi hepsi bu.. Yazının devamını okumak için tıklayın
Mehtap Yılmaz - Şimdi sırtını hücre duvarlarına yasla proje Figen
Sırf, mağdur edebiyatı yapabilmek için değil mi Proje Selahattin?Sırf, “efendilerine” ağlak bir Küçük Emrah bakışı atıp, “acıyoooor, acıyor, acıyooor! Her yolu denedim, geçmiyooor” diye CIA-klayabilmek için... Efendi gibi gidip ifadeni verebilecekken, vermedin!İnadına ayak direttin...Ve nihayet bardağı taşırmayı başardın!Ayağınla gideceğin yerde, inadın yüzünden operasyonla alındın!Şimdi hiiiç efendilerine ağlama! Yazının devamını okumak için tıklayın
Sinan Burhan - HDP Kürtlere ve Erdoğan'a ihanet etti
Dün sabah yine önemli bir haber düştü tv ekranlarına. Alt yazılarda 12 HDP’li vekilin göz altına alındığı yazıyordu. Hiç şaşırmadım. Beklenen oldu. Devlete meydan okuyan, kamuyu hiçe sayan, kardeşlik sürecinin altına mayın döşeyen hendek siyasetçilerinin tutuklanması olağandı. Keşke bu demokratik meşru siyaseti yapanlar göz altına alınmasaydı. Keşke demokratik siyasetin kanalları açık kalsaydı. Ama HDP bu sürece ihanet etti.
HDP siyaseti bir büyük fırsatı heba etti. Kandili şehre indireceklerdi ama olmadı. Kendileri Kandile çıkmayı tercih ettiler. Oysa Diyarbakır’ın, Tunceli’nin dağlarına ve ovalarına bahar gelecekti. Fırat kenarında demli kaçak çay içecek, Surda ciğer yiyecektik. Dün Ahmet Kaya’nın bile dinlenemediği bölgede Kürtçe şarkılar özgürce söylenmeye başlamıştı. Diyarbakır Etrafında tanklar var diye başlayan Ahmet Kaya parçaları yerini kardeşliğe bırakmıştı. Yazının devamını okumak için tıklayın
Sabah
Mehmet Barlas - Gündem içeride de dışarıda da çok yoğun
Açıkçası beklenen oldu... HDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması sonrasında, bunların gözaltına alınması beklenmiyor muydu? Bunlar hakkındaki iddiaları içeren fezlekeler, bugün tanık olduğumuz gelişmeleri işaret etmiyor muydu? Gündemdeki beklenen gelişmeler yanında bir de beklenmeyen gelişmeler var. Bunların başında da, 8 Kasım Salı günü yapılacak Amerikan Başkanlık seçiminde Donald Trump'ın seçilme şansının Hillary Clinton'a eşitlenmesi geliyor.
Fahrettin Altun - Aldılar mı ifadeni?
Dün itibariyle S. Demirtaş ve F. Yüksekdağ dahil olmak üzere bazı HDP milletvekilleri gözaltına alındı. Yasal ve meşru bir çerçevede ilerleyen bir terörle mücadele süreci dolayısıyla. Hatırlanacağı üzere TBMM HDP'li vekillerin, teröre destek verdikleri gerekçesiyle dokunulmazlıklarını kaldırmış, yargılanmalarının önünü açmıştı. Demirtaş ve arkadaşları ifade vermeye gitmeyeceklerini söyleyip meydan okumuşlardı. Böyle olunca da devlet, ifadesini almaya gitti. Yazının devamını okumak için tıklayın
Melih Altınok - Kayıtlara geçsin, HDP'liler ifadeye çağrıldı diye 9 vatandaş öldürüldü
Burası bir hukuk devleti. Herkes yargı tarafından çağrıldığında gidip ifadesini veriyor. Savunma hakkını kullanıyor. Zaten dünyada, adaletin sağlanmasının başka bir yolu yöntemi de henüz keşfedilmedi.
Parlamento geçtiğimiz aylarda bu konudaki bir istisnayı daha aştı. Bir defaya mahsus olmak üzere, ifade verebilmeleri için tüm milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırdı.
Ak Parti'den 29, CHP'den 55, HDP'den 53 ve MHP'den 10 vekilin mahkeme dosyalarıraflardan indirildi. Ve haklarındaki yargısal süreçlerin dondurulduğu milletvekilleri gidip ifadelerini verdiler. Bu isimlerin arasında MHP Lideri Devlet Bahçeli ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da vardı. Ne var ki yargı önünde hepimizin eşit olduğu bu ülkede kendini daha eşit sananlar var.
Evet, HDP'den bahsediyorum. Bazı HDP yöneticileri, aylardır Cumhuriyet'in savcıları tarafından davet edildikleri halde çağrılara yanıt vermediler. Bu da yetmiyormuş gibi, Türk halkını iç savaş çıkarmakla tehdit ettiler.
Burhanettin Duran - HDP bu noktaya nasıl geldi?
Diyarbakır belediye başkanı Kışanak ve eş başkanı Anlı'nın tutuklanmasından sonra 12 HDP'li milletvekili de ifade vermeye zorla getirilmek üzere perşembe akşamı gözaltına alındı. HDP eş başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ başta olmak üzere HDP'liler PKK "terör örgütüne üye olmak ve desteklemek" ana suçlaması ile karşı karşıyalar.
HDP, gözaltıları "tasfiye girişimi, siyasi linç, kuşatma ve baskı, faşizan rejimin ayak sesleri olarak" nitelerken, PKK'nın tepkisi Diyarbakır'da 8 kişiyi şehit eden bombalı saldırı şeklinde oldu. Yazının tamamı için tıklayın
Habertürk
Nihal Bengüsu Karaca - Gerilla mı terörist mi?
Meclis’te yer aldılar. AK Parti iktidara geldikten sonra gerek 2009’daki demokratik açılım, gerekse 2013’teki barış süreci bağlamında bir dizi önemli adım atıldı. Kürtlerin dili özgür kaldı. Televizyon kanalları oldu. Kürtçe özel eğitim, Kürtçe propaganda serbest oldu. Ahmed-i Hani’nin, Mele-i Cizri’nin eserleri bizzat devlet tarafından basıldı. Selahattin Demirtaş gibi biri Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı yarışında aday oldu. Şiddete başvurmayı meşru gösterebilecek hiçbir hak talebi yerde kalmadı. Yazının devamı için tıklayın
Umur Talu - Günaydın, İyi Geceler
Bir sabah “Cumhuriyet gazetecileri
alındı” diye “Günaydın” diyoruz…Bir gece yarısı “HDP eş başkan ve milletvekilleri alındı” diye “Allah rahatlık versin” diyoruz.Basın özgürlüğü? Seçilmişlerin değeri? 6 milyon oy?Tabii berikiler “gazeteci oldukları için alınmış değil…”Tabii ötekiler “milletvekili oldukları için alınmış değil.”Doğrusu belki de şu:Hiç biri, demokratik bir hukuk devleti olduğu için alınmış değil!
***
Elbet hepsine isnat edilen “terör” suçu. Bilhassa “terör örgütüne üye olmadığı halde terör örgütüne destek ve propaganda.”Bu ciddi, muğlak ve yaygın bir suç ve Türkiye’nin çoğunluğunu kapsaması işten bile değil. Çünkü iktidar çevresi dahil; her vatandaş, her siyasi, her gazeteci günün birinde ettiği bir laf, yazdığı bir yazı, söylediği bir söz, attığı bir tweet yüzünden bu kapsama girebilir.Şaka değil; 60 il Emniyet müdürünün, Emniyet İstihbarat’ın resmi deyişle “nerdeyse yüzde yüzü”nün, 2007 sonrası “terörist” denenler dışında, 2016’daki generallerin yarısının “terörist” sayıldığı veya fiilen darbeci olduğu bir devlet bu.Ama sadece bundan değil, esas şundan ötürü kapsama alanı geniş. Yazının devamını okumak için tıklayın
Sözcü
Yılmaz Özdil - HDP
Neymiş efendim, hdp milletvekilleri terörle arasına mesafe koymamış filan… Geçiniz efendim! Hdp milletvekilleri, Akp nezaretinde İmralı'yla Kandil arasında kuryelik yaparken, terörle arasına mesafe mi koymuştu?
Zor yazıdır bu.
Zoruma giden yazıdır. Ama, doğru anlaşılması için, zor zamanda yazılmalıdır.
hdp'ye oy verip, “mitingte başka şeyler söyledin, seçildikten sonra gittin başka şeyler yaptın, bana yalan söyledin” diyen seçmen var mı kardeşim?
Sizin seçtikleriniz “Türk yoktur” diyor, “Türk demeyelim” diyor, “Anayasadan Türk'ü çıkaralım” diyor, Andımızı yasaklıyor, TC'yi kaldırıyor… “Kürt demesek de olur” diyen hdp milletvekili var mı? Yazının devamını okumak için tıklayın
Mehmet Türker - Yazık ettiler güzelim ülkeye
Türkiye dünyada artık terörle… Darbe teşebbüsüyle… Basına baskıyla… Muhalefeti susturma çabalarıyla… Demokrasinin rafa kaldırılmasıyla… Yargının, yasamanın, yürütmenin tek elde toplanmasıyla anılmaya başladı!..
* * *
Dün sabah HDP'nin Eş Genel Başkanları ile 9 milletvekilinin gözaltına alınması; Diyarbakır'da bombalı araç saldırısı sonucu 2'si polis 9 şehit ve 100 yaralı olduğu haberiyle gözümüzü açtık!.. Bu satırların yazıldığı saate kadar, gözaltındaki Eş Başkanlar Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ ve HDP'lilerden Meclis Grup Başkanvekili İdris Baluken ile iki milletvekili tutuklandı… Bunlar olurken dolar tarihi rekorlar kırıyor, ülkenin Cumhurbaşkanı da yine günlük konuşmasını yapıyor, paranın yastık altında tutulmasının gaflet olduğunu söylüyordu… Bence de… Parayı yastık altında tutmak yerine ayakkabı kutularında tutmak daha uygun olur… Yazının devamını okumak için tıklayın
Karar
Hakan Albayrak - Emperyalist terör
Kendi liderleri, silahlı mücadelenin miadının dolduğunu ilan etti.Hem de yıllar evvel. Ama onlar, önlerine gelene silah sıkmaya, önlerine geleni bombalamaya devam ediyorlar. Türk, Kürt, güvenlik görevlisi veya sivil; “Gebersin gitsin!” Demek ki kendi liderleri değilmiş o.
İsmini açıklamayı uygun görmediğim HDP’li bir siyasetçinin kulakları çınlasın; “İş Apo’ya kalsaydı iyiydi, ama Fransa’nın PKK’sı var, Almanya’nın PKK’sı var, İngiltere’nin PKK’sı var, Amerika’nın PKK’sı var” demişti bir sohbetimizde. Son zamanlarda bunların hepsi Türkiye’yi kayıtsız şartsız vurmakta birleşti galiba. Yazının devamını okumak için tıklayın
Milliyet
Serpil Çevikçan - HDP'liler başka yol mu bıraktı?
Sonuçta hukukun, yargının yaptığı bir işlem, keşke davet edildiklerinde gidip ifade verselerdi, böyle bir gözaltına alınma olmasaydı. Sonuçta bir yargı faaliyeti. Kimse Türkiye’de yargıdan muaf değil. İfade verseler böyle bir tablo ortaya çıkmayacaktı. bu konuda yargının epey sabırlı davrandığını da gördük. (Çözüm sürecini kastederek) Bazı şeyleri yanlış yorumladığınızda, gittiğiniz yer de çıkmaz sokak oluyor. İki yol var, birisi sizin için belki daha lüks ama çıkmaz sokak. İkincisi belki biraz daha meşakkatli ama sonunda aydınlık var. HDP, o çıkmaz sokağı tercih etti.
HDP, Türkiye’de devlete, hükümete ağzına gelen her şeyi söyleyebiliyor ama PKK’ya ağzını açıp bir tek kelime söyleyemiyor. Canlı bomba eylemi oluyor, askerimiz şehit ediliyor, onlar hükümeti suçluyor. Hiçbir demokrasi terör örgütü sözcülüğüne rıza göstermez. Sabrın da bir sonu var. Demokratik kanalları değerlendirmek yerine, bu kanalları terör örgütünün güç kazanması için değerlendirmeye başlarsanız buna hiçbir demokratik ülke sessiz kalmaz. Siz teröristin cenazesine gidiyor, şiddeti öven sözleri söylüyorsunuz, canlı bombanın cenazesine gidiyorsunuz. Demokrasinin kırmızı çizgisi, terör ve şiddetin övülmesidir. Yazının devamını okumak için tıklayın
Evrensel
İhsan Çaralan - Gerilim tırmanıyor
“Bu kadar da olmaz”, “Bu da oldu”, “Bunu da yaptılar”... demek de artık olup biteni, yaşananları tarif etmiyor.
Bu “tarifsiz” girişimlerden birisi de dün sabaha karşı, HDP Eş Genel Başkanları Demirtaş ve Yüksekdağ başta olmak üzere, dokunulmazlıkları kaldırılan 12 HDP’li milletvekilinin evlerinde gözaltına alınarak mahkemeye çıkarılması olarak gerçekleştirildi.(*)
İçeride ve dışarıda gerilimi artırma, siyasi ortamı her tür provokasyona açık hale getirerek halkın, olup biteni sağlıklı bir biçiminde değerlendirilmesini önleyerek, oldu bittilerle, operasyonlarla siyasete yön verme Hükümetin başlıca iç ve dış politika taktiği olarak işliyor. Bu yüzden de hiçbir şey “olağan olabileceği” gibi yapılmıyor. Yazının devamını okumak için tıklayın