Köşe yazarları Donald Trump'ın ABD'nin 45. başkanı olması hakkında yazdı.
Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, Kanat Atkaya, Murat Yetkin, Akif Beki, Ünal Çeviköz Cumhuriyet'ten Özgür Mumcu, Nilgün Cerrahoğlu, Aslı Aydıntaşbaş, Ergin Yıldızoğlu Sabah'tan Mehmet Barlas, Haşmet Babaoğlu, Fahrettin Altun Habertürk'ten Serdar Turgut, Nihal Bengisu Karaca, Muharrem Sarıkaya Yeni Şafak'tan İbrahim Karagül, Akif Emre, Süleyman Seyfi Öğün, Kemal Öztürk, Merve Şebnem Oruç Karar'dan İbrahim Kiraz Milliyet'ten Nagehan Alçı, Güneri Civaoğlu, Cemil Ertem, Sami Kohen Birgün'den Aslı Aydın Vatan'dan Okay Gönensin, Reha Muhar, Murat Çelik Star'dan Ahmet Kekeç Akşam'dan Markar Esayan Trump hakkında yazdı.
11 gazeteden 31 yazarın Trump'ın başkanlığıyla ilgili yazdığı yazılar şöyle:
Vatan
Okay Gönensin - Büyük bir dert
Amerikan kasaba ruhu ağır bastı. Her bakımdan geri bir politikacı başkan oldu.
Amerikan başkanları tabii ki dünyanın en güçlü kişileridir ve bu güçlerini kullanma tarzları bütün dünyayı etkiler.
Seçim öncesi tartışmalarda Clinton veya Trump’tan hangisinin Türkiye için daha olumlu olacağı da konuşuldu. Daha yaygın kanaat Clinton idi. Ama Batı dünyasında “kasaba ruhu”nun ilerlemesini bu tartışma ve tahminlerde fazla göz önüne almadık.
Amerikan başkanlık seçimini kasaba ruhu kazandı, ama Avrupa’nın birçok ülkesinde de benzer kasaba ruhları ilerleme halindedir.
Trump’ın bugüne kadar yaptığı bütün konuşmalardan çıkarılabilecek bir kanaat vardır. Trump Amerikan muhafazakarlığı adına ne varsa hepsini temsil etmektedir.
Amerika dışı dünyayı aşağılayan bakışı, ırk, cinsiyet ve din ayırımcılığı ile en muhafazakar pozisyonun adamıdır.
Hürriyet
Ertuğrul Özkök - Dünya millet iradesi ile nereye gidiyor
Demek ki toplumda derin bir dip dalgası kalktığı zaman bütün medya karşınızda olsa bile millet zerre kadar takmayabiliyormuş.
***
- Demek ki toplumda sessiz bir öfke ve devirme duygusu kabardığı zaman, ne sosyal medyası, ne Twitter’ı işe yarıyormuş.
***
- Demek ki popülist iştahı kabarmış bir millet, bir kavalcının peşinden gitmeye karar vermişse, o kavalcı kadınları aşağılasa, taciz etse de, bir başka inancı ve milleti nefretle yerden yere vursa da bir şey fark etmezmiş.
***
- Demek ki bir lider “Düşün peşime” demişse, o millet de ona inanmışsa, vergi kaçırmış, haksız kazanmış, çalmış, çırpmış demez peşinden gidermiş.
***
Beyler bunun adı, “Derin popülist iştahın açılması”, “Millet iradesinin patlaması”dır.
21’inci yüzyılın başında Avrupa böyle derin bir millet dalgasının seçtiği kontrolsüz liderler yüzünden tarihinin en trajik olaylarını yaşamıştı.
***
Sırtını “Milli irade patlaması”na dayayan, hâkimiyeti kayıtsız şartsız kendine ait gören seçilmiş krallar, dünyanın felaketi olmuştu.
***
İnşallah ders almışızdır ve 21’inci yüzyıldaki bu ikincisi de büyük bir felaketle sonuçlanmaz
İnternette bir ABD haritası geziyor.Kırmız yerler Trump, mavi yerler Hillary’nin kazandığı iller.Harita aynı Türkiye seçim haritası gibi. Sahiller mavi, ülkenin iç tarafı ve kuzeyi kırmızı.Bu durumda ABD’nin “en İzmir’i” neresi oluyor?
Mavi New York mu, mavi California mı? Bence California daha çok uyuyor. Yazının tamamını okumak için tıklayın
Ahmet Hakan - Trump nasıl kazandı?
Amerikan ahalisi bidon kafa mı oldu?
Durun! Durun!
Hemen Amerikan seçmeni için...
- Bunların alayı koyun olmuş.
- Bunların alayı bidon kafaymış.
- Bunların alayı göbeğini kaşıyan adammış.
Falan diye hakaretler yağdırmayalım.
Amerikan ahalisi Trump’a bayılmadı ama Hillary’ye kıl, ifrit, gıcık ve sinir oldu.
Neden mi?
Nedenleri dört maddede sıralıyorum: Yazının tamamını okumak için tıklayın
Kanat Atkaya - Milli irademizi politik bilincinden öpüyorum
Özetle Bir güvenilmez değil diğer güvenilmez seçildi" diyebilir ve ABD'deki başkanlık seçimiyle ilgili hem ortadan hem de bir bakıma isabetli bir yorum yapmış olabiliriz.
Ama, Donald Trump’ı başkanlık sürecinde destekleyen bazı isimlere ve görüşlerine, kimlerden olduklarına, neler söylediklerine şöyle bir bakmak ister misiniz?
Jon Ritzheimer, ABD’de tanınmış bir İslam karşıtı aktivisttir. Arizona’daki bir caminin önünde İslam dinine direkt sinkaflı küfür savuran bir tişörtle gezmişliği vardır.
Trump’ın kampanyasına Arizona’da açıkça destek verdiğini söyleyen Ritzheimer, açıkça şunları söyleyen kişidir:
“Bu ülkedeki bütün camileri yerle yeksan edeceğiz...”
Rocky J. Suhayda, Amerikan Nazi Partisi Genel Başkanı’dır; ırkçının, faşistin uzak ara önde gidenidir. Yazının tamamını okumak için tıklayın
Akif Beki - De Niro'ların Trump çaresizliği
1 Kasım seçimlerinde AK Parti yeniden tek başına iktidar olunca şair Yılmaz Odabaşı, Türkiye'yi terk etmişti.
Odabaşı Paris’e gitti ama temelli değil. Duyguları yatışınca vatan hasreti ağır bastı ve geri döndü.
Şimdi gözler Trump kazanırsa ABD’yi terk edeceğini söyleyen Hollywood şöhretlerinde, Clinton’a angaje olan pop starlarda.
Trump nefretiyle dolup taştılar, aleyhine çalıştılar, ileri laflar ettiler...
Ne yapacaklar?
***
Yenilen taraftakilerden Lady Gaga kalacak mı?
Madonna göçecek mi?
Beyonce susacak mı?
George Clooney hiçbir şey olmamış gibi mutlu mesut devam edebilecek mi?
DiCaprio’nun psikolojisi düzelecek mi? Yazının tamamını okumak için tıklayın
Murat Yetkin - Trump - Erdoğan nasıl anlaşacak?
Ve Donald Trump geldi sonunda.
Anketler ve medyanın bir kısmı Hillary Clinton’u işaret etse de, göstere göstere geldi aslında.
AK Parti'nin 2002'deki gelişine benzer bir şekilde, yerleşik düzenin, sermayenin, medyanın bir kısmı gelmesini istememesine rağmen geldi.
Müslümanlara, Katoliklere, Meksikalılara, siyahlara ve özellikle kadınlara, çoğu ağza alınmayacak sözler etmesine rağmen geldi.
Bu sözler seçmenini ondan caydırmadı, tersine beyaz, eğitimsiz, işsiz ve kırsal Amerikalıları kamçıladı.
Amerikan halkı kimi daha çok istediğini değil, kimi daha çok istemediğini gösterdi.
Amerikan seçkinlerini, yerleşik düzeni temsil eden Clinton'u daha çok istemiyormuş Amerikalılar Başkan olarak, Trump böylece sandıktan çıktı.Yazının tamamını okumak için tıklayın
Ünal Çeviköz - ABD ile yeni sayfa açmak
ABD Başkanlık seçimini Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump'ın kazanmasıyla birlikte dünya yeni bir sürece giriyor. Birçok gözlemci sonuçları sürpriz olarak gördüklerini dile getiriyorlar. Bununla birlikte, öyle düşünmeyenler de var.
ABD tarihinde başkanlık seçimlerini aynı partinin üç kez arka arkaya kazanması çok sık rastlanan bir durum değil. İstatistiklere bakıldığında Cumhuriyetçi Parti adaylarının Demokrat Parti adaylarına oranla bu konuda daha başarılı oldukları görülüyor.
Demokrat adaylar 1836'da ve 1940'ta olmak üzere bu başarıya iki kez ulaşabilmişler. Sonuncusu gerçekten olağanüstü, zira Franklin Roosevelt 1940'ta üçüncü kez başkan seçilerek büyük bir başarıya imza atmış. İkinci dünya savaşı koşullarının bu sonucu doğurduğu anlaşılıyor. Yazının tamamını okumak için tıklayın
Cumhuriyet gazetesi
Özgür Mumcu - Trump'ın zaferi
Bu köşede ilk yayımlanan yazı Macaristan başbakanı Viktor Orban hakkındaydı. Yeni otoriter rejimlerden bahsediyor ve ülkemizdeki rejimle benzerliklerin altını çiziyordum. Orban, bildiğimiz anlamda demokrasinin çöktüğünü söylüyor ve aralarında Türkiye’nin de olduğu bazı ülkeleri “özgürlükçü olmayan demokrasi”olarak örnek aldığını söylüyordu.
Bir süredir dünyayı saran sağ popülist dalga başına tacını giydi. Donald Trump,ABD’nin yeni başkanı. Dünyanın bütün aşırı sağcılarında bir bayram havası. Irkçı Klu Klux Klan memnun, Almanya’daki Neonaziler ellerini çırpıyor. Fransa’da gözünü başkanlığa dikmiş Marine Le Pen’in Milli Cephe Partisi “Onların dünyası yıkılıyor, bizim dünyamız kuruluyor” diye gözdağı veriyor. Avusturya’nın, Hollanda’nın oyları yükselen aşırı sağcı partileri ardı ardına kutlama mesajları yayımlarken yazının başında sözü geçen Orban, Trump’ın başkanlığını “şahane bir haber” ve demokrasinin zaferi diye kutsamakta. Yazının devamını okumak için tıklayın
Nilgün Cerrahoğlu - Trump’ın başkanlığı: Öfke, kin ve nefretin zaferi
Bir zamanlar “gelecek” denen bir şey vardı… Trump’ın başkan seçilmesiyle ilk aklıma düşen cümle bu oldu. ABD seçimlerinden bir gün önce ünlü İtalyan yazar Claudio Magris’le bir toplantıdaydım. “Trump’ın başkan olması ihtimali” hakkında ne düşündüğü sorulunca Magris, “Bir zamanlar gelecek daha iyiydi!” yanıtını verdi ve ekledi: “Çünkü geleceği hep daha iyi yönde değiştirmek ve dönüştürmek yönünde bir umut vardı. Bugün böyle bir perspektiften yoksunuz.”
Bu değerlendirmesinin ardından yazar, Marx’tan alıntıladığı bir cümleyi de sözlerine ilave etmeyi unutmadı: “Ezilenler, isabetli muhakeme yeteneğinden yoksundurlar!” ABD başkanlığının, Trump profilinde bir şahsiyetin eline düşmesi pek çok yönüyle konuşulabilir. Ama öncelikle iki husus öne çıkıyor. Yazının devamını okumak için tıklayın
Aslı Aydıntaşbaş - Trump bize neden kötü
ABD seçimlerini Donald Trump’ın kazanmasının Türkiye için iyi olacağını söyleyenler var. Bu tam bir çılgınlık. Koskoca ABD seçimlerine sadece “FETÖ’cülerHillary Clinton’a bağış yapmış” perspektifinden bakmak, onlarca stratejik dengenin tehlikede olduğu bir uçurumu görememek demektir. Nasıl bu kadar sığ olabilir bakış açımız? Bugün Trump’ın kazanmasını sadece Moskova, Tahran, Pekin, Tel Aviv ve Ankara kutluyor. Avrupa’dan Güney Kore’ye kadar onlarca Batılı ve G20 ülkesi ise tedirgin. Ne yapacağı, nasıl yöneteceği bir muamma olan Trump’ın başkanlığı her açıdan Türkiye için bir felaket. Bakın anlatayım... Yazının devamını okumak için tıklayın
Ergin Yıldızoğlu - Başkan Trump
ABD başkanlık seçimlerini Trump kazandı. Şimdi olası gelişmeleri düşünürken iki etkeni birlikte göz önüne almak gerekiyor. Birincisi sağ popülizm olarak yükselen büyük “reaksiyon” dalgası! İkincisi de, ABD’nin siyasi iktidar- devlet yapısı.
Birinci etkeni, Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel muhafazakâr kesimin tepkisinden hareketle düşünmeye başlayabiliriz. Burada bize, Prof. Mark Lilla’nın ShipwreckedMind (Eylül 2016 - Karaya oturmuş akıl) başlıklı çalışması yardımcı olabilir. Lilla, var olan düzeni, geçmişteki mükemmel bir dönemin bozulmasıyla ortaya çıkan bir yanlışlık (parantez- EY) olarak gören, yıkarak geriye dönmeyi hayal eden “reaksiyoner” akımla, düzeni korumayı amaçlayan “muhafazakâr” akım, arasında bir ayrım yapıyor.
Muhafazakârlara örnek olarak, ABD’de Cumhuriyetçileri, hatta Clinton’ı, Avrupa’da muhafazakâr, sosyalist partileri, genel olarak liberalleri, Türkiye’de DP, AP, ANAP, DYP gibi partileri düşünebiliriz. Yazının devamını okumak için tıklayın
Sabah gazetesi
Mehmet Barlas - ABD
Son dönemlerin en büyük algı operasyonuna sahne olan Amerika Trump'ın seçimi kazanması ile şoka girdi. Yerleşik düzenin bütün kurumları başta merkez medya olmak üzere, seçimin çok öncesinden başlayarak Hillary Clinton'ın kazandığını ilan etmekteydiler. Bütün anketler, gazetelerdeki makaleler ve televizyonlardaki yorumlar Hillary Clinton'u cilalamaktaydı.
Biz Türkler algı operasyonlarının her çeşidine hedef olmuş bir halk olduğumuz için, Amerikalıların beyinlerini karıştırmayı hedefleyen bu operasyonu uzaktan gülümseyerek izledik. Sonuç da bizi hiç şaşırtmadı. Yazının devamını okumak için tıklayın
Haşmet Babaoğlu - Trump'a değil, dip dalgaya bakın
Baktım ki, ne göreyim... Y Kuşağı'ndan pek beyaz ve pek küstah çocuklarımız dün erken kalkıp yüzlerini bile yıkamadan sosyal medyaya not düşmüşler... "Amerikanın da çomarları var, sonunda kendilerine bir başkan seçtiler." Bu çocuklar kolpakimliklerinin ve kolpa demokratlıklarının günahını kimin sırtına yükleyeceklerini bilemiyorlar. Halkların tercihlerini aşağıladıkça kendilerinin yüceleceğini sanıyorlar. Kızsan, değmez! Hallerine, sersemliklerine ve onları yaratan beş para etmez aile ve okul müfredatına yanmak daha doğru olur!
*** Dönelim, Trump'ın seçim zaferine... Önce şunu vurgulayayım... "ABD, başa kim gelirse gelsin aynı ABD'dir" diyenler derin devlet perspektifi ve jeopolitik çıkarlar açısından haklıdır. Ancak başka bir gerçek daha var: Ciddi bir sosyal/siyasal dönüşümün ilk adımlarını yaşıyoruz. Geçen ilkbahardaki bir yazımda bu noktaya değinmiş ve başlığı şöyle atmıştım: "Trump'ın başarısı... Yazının devamını okumak için tıklayın
Fahrettin Altun - ABD'de darbe olur mu?
Bakmayın siz "büyük sürpriz" dediklerine. "Şok şok şok" diye manşetler attıklarına. Bağıra çağıra geliyordu; geldi. Donald Trump ABD'nin 45. başkanı oldu. Net mesajlar verdi. Toplumun geniş kesimine, beyaz, alt ve orta sınıf Amerika'ya seslendi. Obama yönetiminin ABD vatandaşlarının üzerine ağır yükler bindirdiğinden bahsetti. Bu yükleri hafifletmekten, "Amerikan rüyasını yeniden yaşatmak"tan söz etti. "Serbest ticaret"in zararlarını sayıp döktü. Yazının devamını okumak için tıklayın
Habertürk
Serdar Turgut - Türkiye için ne ifade ediyor?
Konuştuğum herkes, yeni ABD Başkanı’nın Türkiye açısından ne anlam ifade edeceğini soruyor. Baştan şunu söyleyeyim: “Türkiye için Trump’ın başkanlığı, Hillary’nin başkanlığı kadar mümkün değil kötü olamaz.”
Trump dış politika oluşturmaya geçmişten gelen hiçbir yükü olmadan girişecek. Oysa Hillary’nin bölgemizde özellikle ABD müttefiki olarak Kürtlere büyük yakınlığı vardı.
Obama döneminde devlet birimlerinde oluşmaya başlayan Türkiye karşıtlığı ve Erdoğan düşmanlığı, onu da etkilemişti ve politika oluşturmaya bu önyargılarla başlayacaktı.
Trump’ın sırtında bu geçmişten, yerleşik düzenden gelen yükler yok ve onun Türkiye ilişkilerinde daha açık kafalı olabilmesi imkânı var. ABD’nin Trump başkanlığında özellikle bölgemizde müdahaleciliği azalacak, bu da bizlere koz verebilir. Yazının devamını okumak için tıklayın
Nihal Bengisu Karaca - "Sistem bozuk" dedi, kazandı
Trump’ın yükselişi ABD standartları için bile yeterince şaşırtıcıydı, şimdi ise onu 45. ABD Başkanı olarak selamlamak durumundayız.
Bugünlerde yapılan her analiz “Taç giyen baş akıllanır” cümlesiyle başlayan iyimser temenniler içerecek. Ama asıl soru hep orada olacak: Ya akıllanmazsa?
Türkiye için kötünün iyisi oldu denilebilir. Obama döneminde hayli gerilen Türkiye-ABD ilişkileri bağlamında, Obama’nın devamı pozisyonunda olacak Clinton ile “yeni bir sayfa” açma ihtimali azdı. Trump’la kısa vadede olumlu temaslar görebiliriz. Türkiye, FETÖ bağlamında iade taleplerine pozitif cevap alabilir. Ama gece yarısı uyanıp öfkeyle eski kâinat güzeli hakkında tweet’ler atan bir profil hakkında uzun vadede bir öngörü yapmak zor. Hem de Türkiye ve ABD’nin coğrafyamıza ilişkin devlet politikaları birbiriyle çelişir durumda iken.
ABD başkanlık seçimi sonucunun Türkiye’yi olumlu ve olumsuz yönde ilgilendiren boyutları sonraki yazının konusu olsun. Önce ABD açısından önemine bakalım. Çünkü Donald Trump’ın başkan seçilmesi, ABD halkının ABD sistemine yaptığı en tuhaf rest olarak tarihe geçebilir. Yazının devamını okumak için tıklayın
Soli Özel - Seçilen her kimse
Doğu yarıküre güne başladığında Amerikan seçimlerinin sonuçları belli olmuştu. Bu yazı okunurken Hillary Clinton veya Donald Trump ABD başkanı seçilmiş olacak. Eğer seçilen Demokrat aday Clinton ise Trump’ın seçim sonuçlarını kabul etmemesi, destekçilerinin bir kısmının bu durumda olay çıkarmaları ihtimal dahilinde. ABD’nin bugünkü durumundan şikâyetçi olan aklı başında insanlar bile Trump’ın seçilmesinin dünyanın en eski demokratik cumhuriyet deneyimi açısından faşizan bir gidişin yolunu açacağı kaygısını taşıyorlar. Yazının devamını okumak için tıklayın
Muharrem Sarıkaya - Batı dondu...
ABD’de Trump’ın sürpriz başkanlığının ne getireceği konusunda bir şey söylemek için erken.Ancak Batı’da AB’nin kapısı Türkiye’ye dün biraz daha kapandı, kilitlenme aşamasına ise bir kapı dili aralığı kaldı.Zaten donmuş ilişkilerin AB dipfrizine kaldırılması için ilk adım atıldı...Bundan sonraki sürecin çok daha zor geçeceği kesin.
Nitekim, dün Türkiye İlerleme Raporu’nun açıklanması sırasında Türkiye Raportörü Kati Piri’nin “İlişkileri dondurmak, vereceğimiz tek yanıt” ifadesinde de yer bulan müzakere sürecinin donup donmayacağı, pazartesi günü Dışişleri Komitesi toplantısında netleşecek. Yazının devamını okumak için tıklayın
Yeni Şafak
İbrahim Karagül - Herkes şokta
Barack Obama ABD Başkanı seçildiğinde Türkiye dahil, dünya genelinde büyük bir umut pompalandı. Melez bir adam ABD Başkanı olabiliyordu ve Obama'nın seçilmesi üzerinden ilahi takdir okumaları yapılıyordu! Dünyayı değiştirecekti, ABD'ye yönelik öfkeye son verecekti, adaletsizliklerin üzerine gidecekti. Bir tür küresel devrimin öncüsü olacaktı. Obama, kendisi de bu tür mesajlar veriyordu. İlk ziyaretini Kahire'ye yapmış, İslam dünyası ile Batı arasındaki duvarları yıkmaya girişmiş, ABD öncülüğünde Müslüman ülkelere yönelik yeni Haçlı Savaşları'nı sona erdirecek mesajlar taşımıştı. Bizler ise; yıllar süren yıkımları, aşağılamaları, acıları, kıyımları çok kolay unutabilen, affedebilen toplumlar olduğumuz için de, birkaç süslü cümleye inanıp hayaller kuracaktık. Kutsallarımızınyerle bir edildiği ama hiçbir zaman inanmak istemediğimiz gerçeklerin üstünü örtmek için bir bahane bulmuş olacaktık. Yazının devamını okumak için tıklayın
Akif Emre - Amerika ortalamasını kaybetti
ABD, seçimlerinin sonucu Amerikan seçkinlerinin siyaseti dizayn etme yeteneğinin sınırlarını gösterdi.
Olağanüstü medya desteği, büyük sermayenin sağladığı bütçeye rağmen Clinton'ın kaybetmesinin sonuçlarını sadece siyasal açıdan okumak yanıltıcı olabilir. Obama gibi beyaz olmayan, Afrika kökenli bir Amerikalının başkan seçilmesinin anlamı ile birlikte düşünmek gerekir. Siyahi bir Amerikalıyı başkan seçen yapı Amerika'nın tıkanan toplumsal ve siyasal kanallarını açmayı planlıyordu. Yazının devamını okumak için tıklayın
Süleyman Seyfi Öğün - Trump: Belirsiz kazandı
Amerika Birleşik Devletleri'nin siyâsal târihinin belki de gelmiş geçmiş en sıkıcı, bıktırıcı seçimi nihâyet bitti. Evvelâ seçimin neticesi ile alâkalı tespiti yapalım: Doğrusu pek çok kişi yanıldı. Ben de onlardan birisiyim. Bu konuyla bağlantılı olarak daha önce yazmış olduğum bâzı yazılarda önümüzdeki dönemin, Hillary Clinton ve ekibiyle berâber düşünmeyi gerektirdiğini ifâde etmiştim. Trump bir sürpriz olarak gözüküyordu. Hoş, son günlerde anketlerdeki dalgalanmalar böyle bir ihtimâli zihnimde bir sürpriz olmaktan çıkarmıştı ama; doğrusu yine de Trump'ın kazanacağına fazlaca bir ihtimâl vermiyordum. Yazının devamını okumak için tıklayın
Kemal Öztürk - Trump bereketi
Bence iyi oldu. Bir hareket geldi suyun öbür tarafına. Can sıkıntısında dünyada bulaşmadıkları ülke kalmamıştı. Olan, dünya garibanlarına oluyordu. Şimdi biraz iç işleriyle uğraşsınlar. ABD bölünmeyi konuşmaya başladı Kaliforniyalılar, ki kendileri acayip liberaldir, ayrılmak için bayrak açmışlar bile. Bayraklarının ortasında da 'ayı' var. Eşcinsel haklarının kutsal topraklarıdır ayrıca. Güney eyaletleri, ki kendileri acayip ırkçıdır, 'ne işimiz var bu yumuşak liberallerle' diye onlar da ayrılmak istiyor. Gariban siyahiler ve Kızılderililer henüz bir şey demedi. Yazının devamını okumak için tıklayın
Karar gazetesi
İbrahim Kiras - Trump neden kazandı, şimdi ne olacak?
ABD’de yabancı düşmanı, İslamofobik ve cinsiyetçi bir siyasi dille ortaya çıkmış olan Donald Trump’ın başkanlık seçimini kazanması çoğumuzu şaşırttı. Oysa bütün Batı dünyasında son dönemlerde revaç bulan siyaset tarzının ne olduğunu bildiğimize göre bu gelişmeye gerçekten şaşırmalı mıydık?
Trump modelindeki popülist bir siyasetçinin ABD’de seçim kazanması öncelikle bu seçimin kendi şartları içinde değerlendirilmeli. Bu da önce rakibinin yetersizliği veya toplumda oluşturduğu tepkiyle ilgili. Biliyorsunuz, eski ABD başkanlarından Bill Clinton’ın eşi ve eski dışişleri bakanı Hillary Clinton’ın Amerikan toplumunun genelinde “itici” bulunduğu, mensup olduğu “elit kesim”e duyulan tepkiyi üzerine çektiği veya statükonun temsilcisi olarak görüldüğü söyleniyor öteden beri. Yazının devamı için tıklayın
Milliyet gazetesi
Nagehan Alçı - Trump'ın zaferine ABD'den ilk yorum
ABD başkanlık seçimlerinin ertesi günü ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nun Arnavutköy’deki rezidansında Başkonsolos Jennifer Davis’in evsahipliğinde Büyükelçi John Bass’in katılımıyla bir davet gerçekleşti. Akademiden, medyadan ve işdünyasında geniş katılımın olduğu davette, Büyükelçi Bass seçim sonuçlarını değerlendiren kısa bir konuşma yaptı. Konuşmanın ardından Büyükelçi’ye seçim sonuçlarıyla ilgili fikrini ve bu sonuçların ABD-Türkiye ilişkilerinde ne gibi değişikliklere yol açabileceğini sordum. Yazının devamını okumak için tıklayın
Güneri Civaoğlu - Trump ne yazacak?
Bu soru her şeyin önünde. Trump “bir delinin hatıra defterini” mi yazacak, yoksa “süper büyük devletin sağduyu rotalı seyir defterini” mi? Ve maratonun sonu... Donald Trump yeni ABD Başkanı. Şimdi sormanın zamanı: “N’olacak şu kamuoyu yoklama şirketlerinin hali?” *** Yakın zamanda İngiltere’de “AB’yle devam ya da ABD’den çıkış” için yapılan referandumu hatırlayın. Kamuoyu araştırma sonuçları -genellikle- İngiliz seçmenin AB’ye “EVET” diyeceği yolundaydı. Ama... Tersi oldu. Yazının devamını okumak için tıklayın
Cemil Ertem - Clinton değil Obama kabetti, işte nedeni...
ABD’de Trump’un kazanması sıradan bir Cumhuriyetçi Parti zaferi değildir, Demokrat Parti’nin, daha doğrusu Hillary Clinton’un üç cephede (Temsilciler Meclisi, Senato ve başkanlık) kesin yenilgisi esasında ikinci Obama döneminin de yenilgisidir. Obama, 2008 yılında seçildikten hemen sonra Nobel Barış ödülünü aldı. Aslında bu ödül siyahi ve Demokrat bir başkan olarak Obama’ya değil, dünya kamuoyunun Obama’dan beklentisine verilmişti. Bush’un yakıp yıktığı, krize sürüklediği bir dünya vardı ve bu dünyanın, kendi deyimleriyle, “sürdürülebilir” olmadığını sistemin eski sahipleri biliyorlardı. Ancak Obama ne eskiye ne de yeniye yaranabildi. İkisi arasında bocaladı ve bu anlamda Hillary Clinton’un yenilgisini de hazırladı. Aslında kaybedenin Clinton değil, Obama olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yazının devamını okumak için tıklayın
Sami Kohen - Şaka değil: Donald Trump artık başkan
Başta herkes onu hafife aldı. Pek çok Amerikalı “Donald Trump başkan adayı mı? Bu bir şaka mı?” diye alay etti... Şaka veya hayal denen şey dün gerçek oldu ve Cumhuriyetçi Parti adayı, milyarder işadamı Trump, ABD’nin 45. Başkanı seçildi.
Aylarca süren çekişmeli seçim yarışında 70 yaşındaki Trump ne engeller aştı, nereden nereye geldi... Önce kendi partisinin diğer başkan adaylarıyla boy ölçüştü, ardından Demokrat rakibi Hillary Clinton ile kıran kırana mücadelesini sürdürdü. Rakibinin, Bill Clinton’dan Başkan Obama’ya, Hollywood yıldızlarından medyaya kadar etkin çevrelerden destek görmesine karşılık, Trump bu işi kendi başına (ve de kendi parasıyla) götürdü... Alışılamayan davranışı, sözleri, üslubu çok kimseyi şoke ettiyse de geniş halk kitlelerine mesajlarını iletmesini ve onları etkilemesini bildi...
Ve yarışın nefes kesen finalini -bütün anket tahminlerini ve çifte bahisleri yanıltarak ve ABD içinde ve dışında pek çok kimseyi şaşırtarak- zaferle taçlandırmayı becerdi... Yazının devamını okumak için tıklayın
Birgün
Aslı Aydın - Cumhuriyetçilerin zaferi değil, Demokratların başarısızlığı
Bundan tam sekiz yıl önce ABD, tarihinin ilk Afrikalı-Amerikan başkanını seçti. Krizle birlikte büyük bir yıkıma uğramış, elinde avucunda ne varsa finans baronlarına kaptırmış yığınların kırılmış umutlarına sesleniyordu Obama. Tüm dikkatleri ve ilgiyi, kişisel özelliklerinin de etkisiyle üzerinde topladı. Obama’nın Chicago'da 1 milyonu aşkın kişi önünde yaptığı ‘Yes we can/ Evet, yapabiliriz’ konuşmasını kim unutabilir? Kimisi ona 21’inci Yüzyıl’ın Martin Luther’i dedi, kimisi sadece Amerikan halkı için değil dünyada kapitalizmin adaletsiz ve giderek saldırganlaşan düzeninden payını almış tüm geniş kitleler için büyük bir değişimi ifade edeceğini iddia etti. Seçimlerden henüz 1 yıl geçmemişti ki, geçmiş başkanlara göre daha barışçıl, demokratik ve gelirde adaletli olacağı iddia edilen bu yeni başkanın yüzündeki tüm makyaj aktı, Amerika, tarihinin en eşitsiz, toplumsal açıdan en bölünmüş, savaşçı politikalardan sıdkı sıyrılmış, ekonomik açıdan enkaz denilebilecek yıllarını bu sekiz senede yaşadı. Yazının devamı için tıklayın
Vatan gazetesi
Reha Muhtar - Kadın tacizlerinden medet uman Amerikan medyasının rezil olduğu seçim...
Gazeteci; 2016 yılında, gazetecilikte 36. yılını dolduruyor...
1980’de başlayan 36 yıllık gazeteciliğinin; kesintisiz olarak, 25 yılını; yani çeyrek yüzyılı gazeteciliğin yanısıra televizyonculuk yaparak geçiriyor...
***
Yurt dışı televizyon muhabirliği, televizyon programları yapımcılığı, sunuculuğu, tartışma programları moderatörlüğü, televizyon haberleri genel yayın yönetmenliği, anchormanliği, spor programları yapımcılığı, sunuculuğu dahil, gerçek bir televizyon -gazeteci şeklinde 25 yılı geçiriyor... Yazının devamını okumak için tıklayın
Murat Çelik
ABD’deki seçimin sonucu yani Donald Trump’ın başkanlığa gelişi, Türkiye’yi dünyanın birçok başka ülkesinden de daha fazla ilgilendiriyor.
Yeni döneme ilişkin iki önemli ismin görüşülerini aldım dün.
Zeynel Abidin Erdem’in bakışı
Türk - Amerikan İşadamları Derneği Onursal Başkanı Zeynel Abidin Erdem, Ankara - Washington hattında 32 yıldır var olan, iki ülke ilişkilerinin yakın tarihinin tanığı, çok tecrübeli bir işadamı...
Merhum Turgut Özal’ın baba Bush’a ‘evladım’ diye takdim edip, “Benim üç çocuğum var, bu dördüncüsüdür, size emanet ediyorum” dediği kişi Zeynel Abidin Erdem. Yazının devamını okumak için tıklayın
Star gazetesi
Ahmet Kekeç - Fethullah düşünsün
Dün sabaha karşı bir televizyon kanalından aradılar (Hillary Clinton biraz önde görünüyordu), “Amerika’daki Başkanlık seçimi konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye sordular.
Bir şey düşünmüyordum.
Motamot böyle söylemek karşı tarafı refüze etmek anlamına geleceği için, “Amerika’nın temel politikaları değişmez. Ufak tefek üslup değişiklikleri olabilir sadece...” cevabını verdim.
Peki, Türkiye için ne değişirdi?
Bilmiyordum. Ama bilmediğimi söylemedim.
Uyku gözümden akıyordu. Her tarafa çekilebilir bir cevapla durumu idare etmeye çalıştım.
Sonra vurdum kafayı yattım.
Bana ne! Yazının devamını okumak için tıklayın
Akşam
Markar Esayan - No you can't
Evet, yazıya oturduğumuz dakikalarda 274 delege kazanan Trump zaferini ilan etmişti. Obama iktidara geldiğinde mottosu “change” yani “değişim” olmuştu. Sloganı “Yes we can”, yani “Evet, yapabiliriz” idi. Obama’dan sonra Trump’ın kazanmasını sağlayan unsur da tatmin olmamış “değişim” ihtiyacıydı hâlâ.
Kısaca ABD’deki “göbeğini kaşıyan adamlar” müesses nizama karşı duydukları tepkiyi “mükemmel aday”Hillary’e karşı Trump’ı destekleyerek gösterdiler.
Trump ne yapar bilemem. Ama mühendislik çöktü. Elitizm çöktü. Uzmanlık çöktü. Anketler, tıpkı Brexit ve 1 Kasım’da Türkiye’de olduğu gibi çöktü. Yani “No you can’t.”
ABD’nin dünyaya “demokrasi, ABD yaşam biçimi ve liberal değerler” ihracının karşısında Turmp. Bu bile başlı başına bir iyimserlik nedenidir. Yazının devamını okumak için tıklayın