Adana’nın Aladağ ilçesindeki kız öğrenci yurdunda 29 Kasım 2016 tarihinde çıkan ve 11’i kız çocuğu toplam 12 kişinin hayatını kaybettiği Süleymancılar Cemaati’ne ait yurt yangını davasının 9’uncu duruşması görüldü. Duruşmada esas hakkında mütalaasını veren savcı, yurtta görevli 7 kişinin bilinçli taksirden cezalandırılmasını istedi. Mahkeme mütalaaya karşı beyanlar için süre verdi, duruşma 4 Temmuz'a ertelendi.
Dava öncesinde yapılan basın açıklamasında konuşan yangında hayatını kaybeden Cennet Karataş'ın babası Mehmet Karataş, başkalarının başına da gelmesin diye suçluların cezalarını çekmesini istedi.
Evrensel'den Volkan Pekal'ın haberine göre, aralarında Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği yöneticileri ile kamu görevlilerinin olduğu 18 kişi, ‘Birden fazla kişiyi taksirle öldürme ve yaralanmalarına sebep olma’ suçlamasıyla 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor. Davada 7'inci duruşmadan itibaren tutuklu sanık bulunmuyor.
Duruşmada müşteki avukatları ölümlerin ilk 10 dakikada gerçekleşmiş olduğunu ve itfaiyenin 24 dakika sonra çağrıldığını belirterek itfaiye erlerinin beraatini diğer sanıkların "Olası kastla öldürme" suçundan cezalandırılmaları yönünde beyanlarını sundu.
İki çocuğu ile 3 defa Aladağ Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş'ın yanına gittiğini ifade eden Ahmet Yetim, Aktaş'ın devlet yurdunun yıkıldığını söyleyerek kendilerini Süleymancılar'ın yurduna yönlendirdiği için ceza almasını istediğini söyledi.
Aileler yangın olduğu esnada çocukların neden çıkarılmadığını sorarak yurt müdürü, yurt sorumluları ve servisle getirip götürenlerden de şikayetçi olduklarını ifade etti.
Duruşmada söz alan Av. Can Atalay, esasa ilişkin beyanında olayın 29 Kasım 2016 tarihine sıkıştırılamayacağını belirterek "Olay eğitimin tarihsel gelişimi ve kamunun sorumluluğu ile ilgilidir. Ruhsatı bulunmayan ve kaçak olduğu ilgili kamu idaresinin yazısı ile sabit olan ruhsatsız binada, elektrik projesi bile olmayan yurda 40 kusür yıl göz yumulması kamu idaresinin sorumluluğunu tarif ediyor. Yurdun açılması ve faaliyetin sürdürülmesini sağlayan olası kastı tarif ediyor" diye konuştu.
Türkiye'nin dört bir yanında yoksul ailelerin çocuklarının cemaat yurtları olmadan okuyamaz hale getirildiğini ifade eden Atalay, belletmenlerin yargıdan kaçırılması ve tanık dahi olmamasının olayın can yakıcı anını karanlıkta bırakıyor. Sanık beyanları karşımıza bilirkişi raporu olarak geliyor" dedi.
Delilerin nasıl karartıldığına bakmak gerektiğini dile getiren Atalay şunları söyledi; "AYM kararında açıkça yargılama sürecinde de bilirkişi incelemesinin yapılması gerekmesine rağmen yurdun yıkılarak delilerin karartılması açık örgütlü davranışı işaret ediyor. İddianamenin hazırlanmasından hemen önce yurdun yıkılmasına nasıl karar verebilir bir savcı? Soruşturma aşamasında keşif yetmez; yargılama aşamasında da keşif gerekir."
Olayın birinci tanıklarının belletmenler olduğunu vurgulayan Atalay, soruşturma aşamasından sonra tüm ısrarlı taleplerine rağmen belletmenlerin mahkeme tarafından dinlemediğini belirterek heyete "Siz bunu nasıl görmezsiniz?" diye sordu. Bunun da örgütlü bir davranışı gösterdiğini dile getiren Atalay, "Yurdun 1972 yılından 83'e kadar tek bir yazışma olmadan işletilmiş olması bir örgüte işarettir. Kamu görevlilerinin denetimde sadece kutucuk işaretleyerek denetim yapması bir örgütün olduğunu gösteriyor" dedi.
Avukat Yalçın Deniz Özen, Türkiye'de cemaatlerin nasıl güçlendiğini ve devletle ilişkisini ortaya koyan bilgiler paylaştı. Darbelerin cemaatlerin önünü açtığını ifade eden Özen, 12 Mart’tan sonra ilk kez cemaatlerin dernekler kurmasının önünün açıldığını belirterek "Bu yurdun 1972’de kurulmuş olması tesadüf değildir. 1983’de ilk yazışmanın yapılması da tesadüf değildir. Askeri darbelerin nasıl cemaatler açısından açıcı olduğunu açıklar. Delil kararttılar, telaş ondandır. İlliyet bağı ve olayın bir bütün olarak oluşu tüm delil karartma çabalarına karşı dosyada açıktır" dedi.
Cemaatlerle Milli Eğitim Bakanlığı arasında yapılan protokolleri paylaşan Özen, "Türkiye tarihi boyunca toplam 85 protokol yapılmış 50 tanesinden fazlası işe 15 Temmuz’dan sonra yapılmış. Fethullahçıların açtığı kadrolar şu an farklı cemaatlere peşkeş çekiliyor. AKP iktidarının önemli değişikliklerinden biri 4+4+4 sisteminin getirilmesidir. Bu sistem çocuklara kalacak yer bulmadan getirildi. Yoksul ailelerin çocuklarını Fethullahçıların, Süleymancıların ya da başka cemaatlerin evlerine yönlendirilmesiyle sonuçlandı” diye konuştu.
Bilirkişi ve yangın raporlarını değerlendiren Avukat Akçay Taşkın, yangının binanın girişindeki sigorta panosunda çıktığını ve yanıcı maddelerle yayıldığını söyledi. Elektrik mühendisinin 10 Ocak 2017 raporunda; resepsiyon sigorta kutusunun kömürleştiğini söylediğini hatırlatan Taşkın şunları söyledi:
"Sigorta kutusundan ateşin kanepeye düştüğü değerlendirmiş. Kabloların gevşek olması ve ark oluşmasına sebep oluyor. Sigorta panosu görevini yerine getirecek durumda değil. İkinci katta başka bir yangın başlamış. Aşağıda başlamasa yukarıda başlayacakmış. Farz edelim sanık avukatlarının iddia ettiği gibi ana kofradan çıktı. Bu bile bizi ilgilendirmez. Sigortanın görevi ana kofradan düzensiz elektrik gelse bile aşırı akımı engellemek. Ana kofradan çıksa bile senin sigortan akımı kesmek zorunda. Elektrik tesisatını sağlıklı şekilde kurmak derneğin görevi. Belediyenin verdiği belgeye göre bina kaçak. 72 yılında yapılmış kaçak bina denetim geçirmemiş" dedi.
Örgütlü bir duruma dikkat çeken Avukat Ömer Çelik, Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş'ın çocukları ve aileleri cemaate yönlendirdiğini belirtti. Çelik savunmasında kamu görevlilerinin sorumluluğu olduğunu dile getirerek, "Cennet Karataş'ın günlüğünde Süleymancıların yurduna gideceğini söylüyor. 11 yaşındaki çocuk bunu biliyor. İlçe Milli Eğitim Müdürü bunu bilmiyor mu? Bunun baş mimarı Mehmet Aktaş'tır" dedi.
Denetmenlerin başka birinin barınıp barınmadığının ve yangın önlemlerinin alınıp alınmadığını bilmediğini söyleyen Çelik, "Bunlar kamu görevlisi. Kendisine verilen emiri anlayabilmesi lazım. Bilmiyorsa amirine bunu söylemeli. Neticeyi ön görmüşler. Kamu görevlileri olayın asli sorumlularıdır. İlçe Milli Eğitim Müdürü bir okulda görevlendirildi. Aynı şekilde ihmallere mi kapı açsın. Yeni canlara mı mal olsun" dedi.
AV. Evren İşler de derneğin yönetim kurulu üyelerinin ve başkanının olayla ilgili sorumlu olduğunu belirterek "Dernek yönetim kurulu karar alma noktasında eşit sorumlu durumdalar. Alınan bir kararın uygulanmasından değil karar alınmamasından bahsediyoruz. Dernek başkanının ayrı bir sorumluluğundan bahsetmek mümkün değil. Bu yüzden hepsi eşit sorumludur" dedi.
Tüzel kişiliğin müdür atayarak sorumluluktan kurtulmasının mümkün olmadığını ifade eden İşler, "Kız yurdunun içine dahi kısıtlı şekilde giriyor. Müdüre tahsis edilmiş bir bütçe de yok. Kırtasiye malzemesi dahi yönetim kurulu kararı ile alınıyor" dedi.
Sanıkların sorumluluğu itfaiyeye atmaya çalıştığını dile getiren İşler, 19.00'da çıkan yangının 19.24'te haber verildiğini, 25 geçe gelen itfaiyenin, zehirlenmeye bağlı olarak çocukların ilk 10 dakikada gerçekleştiği için araçta sepet de olsa yapacağı bir şey olmadığı için iki itfaiye erinin beraat etmesi gereğini söyledi.
Savcı esas hakkındaki mütalaasında bilirkişi raporlarına dikkat çekerek dernek başkanı İsmail Uğur, dernek yöneticileri Mahir Kılıç, Mustafa Öztaş, Ramazan Keleş, Ramazan Dede, Yurt müdürü Cuma Ali Genç ile fiili olarak yurt yöneticisi gibi hareket eden yurt çalışanı Mahmut Deniz'in bilinçli taksirle cezalandırılmalarını istedi. Çocukların kaydını yapan ve çocukları yurda getiren Mahmut Denizin fiilen yurt yönetiminde her aldığını ifade eden Savcı, dernek başkanı ve yönetim kurulu üyeleri ile yurt binasına yangına yönelik gerekli tedbirleri alması gerektiği ancak söz konusu tedbirler almayarak bilinçli taksirle ölüme denen olmak sorumlu olduğunu söyledi.
Taksirle birden fazla kişinin ölümüne sebep olmanın alt ve üst sınırı 2 ila 15 yıl. Savcılığın mütalaasına dikkat çektiği bilinçli taksirde ceza üçte bir ya da yarı oranında artırılıyor. Savcı yurt yöneticileri ve dernek yöneticileri için 4 ila 22, 5 yıl arası ceza istedi.
Savcı denetimde eksikleri görmezden gelen kamu görevlileri ile itfaiye erlerinin görevi kötüye kullanmaktan ceza almasını istedi. Erkek öğrenci yurdu müdürü Mehmet İpek ve yangın tüplerini teslim alan Zeki Yılmaz, yangın söndürme tüplerinin olmamasının yangınla doğrudan ilgisi olmaması dolayısıyla taksirle ölüme neden olma unsurlarının oluşmadığı yönünde karar verilmesini istedi.
Mahkeme, mütaalaya karşı beyanların alınması için süre verdi. Duruşma 4 Temmuz 2019'a ertelendi.
Davada Yurt Müdürü Cuma Ali Genç, yurdun bağlı olduğu Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği'nin Başkanı İsmail Uğur, Mahir Kılıç, Mahmut Deniz, Mustafa Öztaş, Ramazan Keleş, Ramazan Dede, Mehmet İpek, Zeki Yılmaz, eski Aladağ İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş, Davut Gökçeli, Durmuş Gökçe, Yücel Turaç, Ramazan Arı, Cihan Ünal ve Bayram Aydın tutuksuz yargılanıyor.
Duruşma öncesi Sosyal Haklar Derneği ve aileler basın açıklaması yaparak adalet istediklerini söyledi. Dernek avukatlarından Can Atalay, her açıdan korunan Süleymancılar cemaatine ve siyasilere rağmen ailelerin çocuklarının hesabını sormaya devam ettiğini belirterek "Böyle bir davada sanıkların 1 yıl bile tutuklu kalmamasına isyan ediyoruz. Başta İlçe Milli Eğitim Müdürü olmak üzere çocukları oraya gönderen kamu görevlilerinin 1 gün bile tutuklu kalmamasına feryat ediyoruz. Yurtların, eğitim kurumlarının cemaatlere teslim edilmesine feryat ediyoruz. Çocukların cemaat yurduna mecbur bırakılması ile ölümler oldu. Adalet istiyoruz" dedi.
Aileler adına konuşan Mehmet Karataş, Konya’da gerçekleşen yurt yangınından bahsederek "Konya’da oldu kimse aldırmadı bizim başımıza geldi. Yarın başka birinin başına gelebilir. Kimsenin başına gelmesin, herkes cezasını çeksin" dedi.
Çocuklarının hakkını sonuna kadar aradıklarını ifade eden Karataş, "Biz iki buçuk yıldır yanıyoruz. İki buçuk yıl bizim için çok uzun sürdü. Biz adalet istiyoruz" dedi. Aladağ’da 6 tane Süleymancı yurdu varken 1 tane devlet yurdu olmadığını ifade eden Karataş, çocuklarının göz göre göre ölüme gönderildiğini söyledi.
Dönemin İlçe Milli Eğitim Müdürünün görevine devam ettiğini ifade eden Karataş, İl Milli Eğitim Müdürünün de müsteşar yapıldığını belirterek "sorumluları ödüllendiriyorlar" dedi.