Gezi Parkı direnişinin 14. gününde köşe yazarları, direnişin ekonomik ve toplumsal boyutlarına değindi. Taraf'tan Semih İdiz, Mehmet Baransu; Radikal'den Orhan Kemal Cengiz, Özgür Mumcu, Hürriyet'ten Şükrü Küçükşahin, Mehmet Yılmaz, Milliyet'ten Can Dündar, Mehmet Tezkan, Vatan'dan Ruşen Çakır, Zaman'dan İbrahim Öztürk, Sabah'tan Hasan Bülent Kahraman'nın yazıları şöyle: Semih İdiz - Taraf Erdoğan cumhurbaşkanı olabilir mi Gezi Parkı hadiselerinden sonra Başbakan Erdoğan’ın uluslararası itibarı, yakın çevresinin kendisine söylemeye cesaret edemeyeceği şekilde darbe aldı. Sadece Batı âleminden de söz etmiyoruz. Erdoğan’ın demokrasi ve insan hakları için sokaklara dökülen Tunuslulara ve Mısırlılara da demokrasiden yana verebileceği herhangi bir ders kalmadı. Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Mehmet Baransu - Taraf AK Parti’de oyunu bozacak akıl yok Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AK Parti’li yetkililer sokakta büyüyen öfkeyi anlayamıyorlar. 1990 doğumlu gençlerin taleplerini, beklentilerini, yaşantılarını, dünya görüşlerini analiz edemiyorlar. Tek yaptıkları, olayların ardında “gizli bir el” bulma telaşı. 2007’de kendilerine psikolojik harp yapan bir ismin “Faiz Lobisi” çıkışını kurtarıcı formül olarak buldular. Ancak bu da olayların dinmesine yetmedi. Beşir Atalay’ın söylemiyle “elimizde listeler var” açıklamasına rağmen, bu kişilerin kim olduğu bir türlü kamuoyuyla paylaşılamadı. Bu gidişle de paylaşılamayacak gibi görünüyor. Söylemle, halen kendi kontrollerinde olan medya ve iş dünyasını tehditle, olaylara son verileceği düşünülüyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız Orhan Kemal Cengiz – Radikal Erdoğan’ın dünü ve bugünü Dün gerilimleri yöneterek demokrasi mücadelesi veriyordunuz. Bugün ateşle oynuyorsunuz. İşin içinde sokak olduğunda, kontrollü gerginlik diye bir şeyin olamayacağını, o gerginliğin kimsenin kontrol edemeyeceği kendine özgü yasaları olduğunu görmüyorsunuz. Dün sizi güçlü kılan her şey bugün zayıflatıyor, toplumu bölüyor ve çatıştırıyor. Evet dün sandıktan bahsetmek sizin gücünüzdü. Ama bugün, her tür itirazın karşısına sandıkla çıkmak, demokrasiyi, bir grubun başka bir gurubu seçimler yoluyla yenip tahakküm altına aldığı bir zihniyeti yansıtıyor. “Biz eziliyoruz” diyen insanların karşısında tekrar tekrar ne kadar güçlü olduğunuzu göstermeye çalışıyorsunuz. Dün sizi kucaklayan kitleler demokrasi vaat ediyordu bu ülkeye, bugün her türlü itiraza karşı ürkütücü bir sus işaretine dönüşüyorlar. Dün sizi güçlü kılan her şey bugün zayıflatıyor. Demokrasimizi de...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Özgür Mumcu – Radikal Korkma, anla
Gezi Parkı’nda toplumun her kesitinden insan beraber nasıl sorunsuz var olabildiklerini gösteriyor kaç gündür. Çoğulcu bir demokrasi için büyük umutlar vaat eden bu hareketi anlamak yerine ondan korkup baskı tedbirlerine, gövde gösterilerine başvurmak yapılabilecek en büyük hata. Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Şükrü Küçükşahin - Hürriyet
Barışık Türkiye’nin yolu açıldı
Türkiye doğru adımlarla, Gezi Parkı öncesine bir daha hiç dönemeyebilir. Duygusal kararlardan ne kadar uzaklaşılırsa o kadar mümkün bu. Örneğin, sırf Gezi Parkı eylemine katıldı diye Sırrı Süreyya Önder’i İmralı heyeti dışında tutmanın sürece ne katkısı olabilir? Bir de Başbakan sabahın köründe çadır yakan, gaz kullanan time talimatı vereni açığa çıkarırsa gerçekler daha iyi anlaşılır. Bunun önündeki engel ne? Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Mehmet Yılmaz - Hürriyet
Diklenmeden dik durmak! Geçmiş tecrübelerden biliyoruz ki hiçbir eylem, aynı gücüyle sonsuza kadar sürdürülemez.
Eylemciler yorulur, çözülmeler başlar, sonunda eylem en marjinal, en uç grupların elinde kalır ve onlar da şiddetle bastırılır.
Bu eylemlerin en büyük özelliği ise eylemlere damgasını vuran geniş kitlenin bir örgütünün olmaması! Onlar kendiliklerinden meydanlara çıktılar, hepsi kendisini hareketin lideri olarak gördü ve onları bir siyasi hareketin içinde ve etrafında toplayabilmek orta vadede bile mümkün değil. Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Can Dündar - Milliyet
Gezi müdahale bekliyor
Daha fazla geç olmadan: -Vicdanını yitirmemiş herkes, özgürlük mücadelesi veren bu çocukları savunmalı... -Direnişin sözcüsü durumundaki Taksim Platformu talepler listesini kabartmadan, Gezi’yi AVM’den kurtarmış, içerdeki arkadaşlarını serbest bıraktırmış, polis şiddetini afişe etmiş, hükümete özür diletmiş olmanın kazanımıyla, zafer havasında bu eylemi noktalamalı... -Ve Hükümet, bütün dünyanın, Türkiye’nin gözünü çevirdiği bu meydanı şiddetle dağıtmayı aklına bile getirmeden, daha fazla inat etmeden bu sorunu akılcı bir şekilde çözmeli. Yoksa burada olacakların vebalini, hiçbir siyasetçi ödeyemez. Yazının tamamını okumak için tıklayınız Mehmet Tezkan – Milliyet
Gezi Eylemi akilleri böldü
Kim ne derse desin Gezi Parkı simge oldu.. Neyin.. Sivil örgütlenmenin simgesi oldu.. Dayanışmanın simgesi oldu.. Direniş ruhunun simgesi oldu.. Yardımlaşmanın simgesi oldu.. Yazının tamamını okumak için tıklayınız Ruşen Çakır - Vatan
15-16 Haziran mitinglerinin anlamı “Tencere tava, hep aynı (eski) hava” diyerek Gezi direnişindeki yepyeni boyutları ıskalayan Erdoğan, doğal olarak bununla baş edebilmek için eski yöntemlere yöneliyor. Bu nedenle iki miting alanına yüz binlerce kişi toplasa (ki çok mümkün) bile Gezi direnişinin ortaya çıkardığı yeni şeyin (ki ne olduğunu sahiden anlamamız epey zaman alabilir) önünü alması pek mümkün gözükmüyor. Yazının tamamını okumak için tıklayınız
İbrahim Öztürk – Zaman
Evet, rant lobisi! Ekonomi artık büyüyemeyince, içinde kenti gitmiş, inşaatı kalmış olan sözde bir ‘kentsel dönüşüm’ başladı. Sürekli zemin kaybeden yerli sanayici ve küçük esnafı ayakta tutmak adına inşaat ve şehir rantına can simidi gibi sarıldılar. Türkiye’nin elindeki model sanayiciyi inşaatçı yapmış durumda. İnşaat yapıp, inşaat ihraç eder duruma geldik. Büyük sermaye ithal ettiği malın yaklaşık yüzde 30’unu yeniden ihracata yönlendirirken, yüzde 70’ini ise iç piyasaya veriyor. Bunu da zaten geçici olarak inşaat rantı ile ayakta kalmaya çalışan esnafa satıyorlar. Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Hasan Bülent Kahraman – Sabah
Taksim Meydanı çözüm planı Bu şartlar altında yeni bir manevra alanı yaratması gerekiyor. Bu nasıl olacak?
Siyaset manevra savaşları alanıdır. Doğrudan ve dikine bir siyaset olmaz. Bu stratejik düşünmeye aykırıdır. Değişen zamanlarda hızlı ve farklılaşan koalisyonlar yapmayı bilmeden, koşulları kullanmadan siyaset olmaz. Devrim mantığı da bunu gerektirir. İnanmayan açsın Lenin'i okusun. Örgütsüz, inisiyatifsiz, başsız, lidersiz bir hareket çok güzel. Fakat çok zor. Yazının tamamını okumak için tıklayınız