Sosyal medya, Mersin’in Tarsus ilçesinde yaklaşık 1 yıldır devam eden gizemli kazıyı konuşuyor. Kimsenin görmemesi için mavi branda ve tel örgü ile çevrilen kazı alanı dört evin avlusunda yaklaşık 150 metrekarelik bir alanda devam ediyor. Özel harekat polislerinin nöbet tuttuğu kazı alanına milletvekilleri dahi alınmıyor. Sosyal medyada kazıyla ilgili birçok söylenti dolaşıyor. Gündemden düşmeyen gizemli kazının hikâyesi 2012’de işlenen bir polis cinayetine kadar uzanıyor. Tarihi M.Ö. 2000’lere kadar dayanan Tarsus’ta, kazıyla ilgili olarak Aziz Paul’un İncil’inden, İmparator Dakyanus’un yeraltı şehrine kadar birçok söylenti dolaşıyor.
Türkiye’nin konuştuğu Mersin’deki gizemli kazının 5 yıl öncesine dayanan hikâyesi şöyle:
Mersin'in Tarsus ilçesinde trafik şubede görev yapan, aynı zamanda bölgedeki define kaçakçılığı şebekeleri konusunda emniyete bilgi veren bir polis memuru Mithat Erdal, 2012’de esrarengiz bir cinayete kurban gitti. İddiaya göre 2011 Kasım ayında defineciler bir kral mezarı buldu, içinde de 32 altın şamdan, altın sikke ve taslardan oluşan paha biçilmez hazine vardı. Erdal’ın verdiği bilgilerle 7 kişi tutuklandı.
Definecilerin avlusunu kazdığı evi kiralayan Mithat Erdal’ın polis eşi Sibel Erdal, bir gün kocasının kendisine “Beni yakacaklar” dediğini, elindeki CD’yi göstererek ‘’Bu benim teminatım, gerekirse Ankara’ya gidip olup biteni anlatacağım’’ dediğini aktardı. Eşinin ifadesine göre Mithat Erdal, öldürülmesinden günler önce “Dün akşam lahit kapağı açılmadan Kaçakçılık Şube benim ihbarımla baskın yaptı. 7 kişi tutuklandı. Ancak bugün baktım ki tutanakta hazineden söz edilmiyor, lahtin içi boş yazıyor. İtiraz ettim. Emniyet Müdürü’ne anlatmaya gittim, beni susturdu. Meğer hepsi şebekenin içindeymiş” dedi.
Mithat Erdal 28 Ocak 2012’de izbe bir yerde kendi silahıyla ensesinden vuruldu. Arkadaşıyla şakalaşırken vurulduğu yönünde kayıt düşüldü ancak dosyada definecilerden ve cinayetten söz edilmedi. Silahı ateşleyen Hüseyin Yasak 25 yıl hapis cezasına çarptırıldıysa da bunun bir defineci cinayeti olduğu gizlendi.
Polis Mithat Erdal – Öldürüldü
Sibel Erdal – Mithat Erdal’ın eşi, dosyanın yeniden açılmasını sağlayan mektubu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a göndererek gündeme geldi.
Eski Tarsus Emniyet Müdürü Yaşar Aksoy – Mithat Erdal, Yaşar Aksoy’un da define şebekesinden olduğunu öne sürüyordu. ‘FETÖ’den tutuklu.
Ahmet İpekoğlu – Gizemli kazının yapıldığı evin sahibi. Boş halde bulunan eve bir gün baskınla gelen polisin haber vermeden kazıya başladığını, kendisine resmi bölge gösterilmediğini söylüyor.
D. – Ev sahibi Ahmet İpekoğlu’na kazının sorumlusu olduğunu söyleyen kişi.
O.K. – Ahmet İpekoğlu’nun, D.’den önce kazının başında bulunduğunu söylediği kişi. ‘FETÖ’den tutuklu.
Hüseyin Yasak – Mithat Erdal’ı öldürmek suçundan 25 yıl hapse mahkûm edildi. Hâlâ cezaevinde.
Sibel Erdal, 5 yıldır sürdürdüğü hukuk mücadelesinin ardından 2016’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak dosyanın yeniden açılmasını talep etti ve eşinin görev başında öldürüldüğünü söyleyerek şehitlik statüsü verilmesini istedi. Bunun üzerine soruşturma yeniden başlatıldı. 82 Evler Mahallesi’nde bulunan evdeki bitmeyen kazı da böyle başladı.
Yetkililerin aylarca hakkında açıklama yapmadığı kazı ilk olarak Tarsus’ta yerel medyada gündeme geldi. Esrar perdesi, kazının sosyal medyaya yansımasıyla daha da büyüdü. Kazıyı TBMM gündemine de getiren CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, tam 5 kez bölgeye gitti, ancak içeri girmesine izin verilmedi. 355 gündür devam eden kazının ne zaman sona ereceği açıklanmadı.
Sosyal medyada kazıda ne bulunduğuyla ilgili birçok iddia gündeme geldi. O iddialardan bazıları şöyle:
- Aziz Paul’un kayıp İncil’i / Dakyanus Hazinesi
CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı, olaydaki esrarın Hıristiyanlığın önemli isimlerinden Tarsuslu Aziz Paul’ün kayıp İncil’i ile ilgili olduğunu iddia etti.
Atıcı, şunları söyledi:
“Ben oraya arkeolog götüremiyorum. Arkeoloji Derneği’ni aradım, birçok arkeolog var. ‘Ben hekimim, oraya girsem de anlamam. Siz de gelin’ dedim. Ama arkeologlar korkudan giremiyorlar. İşin uzmanları bunun arkeolojik kazı olmadığını söylüyorlar. Orası bir define yeri, yani devlet define arıyor. İlk gittiğimde avluya aldılar. Ne göreyim ben, mağara ağzı gibi 4 delik var. ‘Vallahi de billahi de bir şey çıkmadı’ dediler. O zaman niye 24 saat Özel Harekât koruyor? O gün oranın en yetkilisi benimle çadırda görüştü. Polisler onu korumak için etrafımızı uzun namlulu silahlarla sardılar, adeta etten bir duvar ördüler. ‘Nereden geliyorsunuz?’ dedim, ‘Sormayın’ dedi. Sanıyorum MİT’ten bir yetkiliydi. O kişi, olayın pek çok uluslararası bağlantısı olduğunu söyledi. ‘Bu Vatikan’la ilişkilidir. Hocam bu milli bir meseledir. İnanın burada milli bir iş yapıyoruz. Sizden ricam 10 gün sabredin’ dedi. Ama 10 aydan fazla geçti üzerinden.
3-5 kilo altın için bu yapılacak iş değil. Ben şunu iddia ediyorum; burada hesap, Aziz Paul’ün İncil’iyle ilgili. Aranan bu. İddia şu ki bu gizli kazıdan önce gayrimeşru olarak birileri kazı yapıyor ve bu da Vatikan tarafından destekleniyor. Hatta bizatihi arama koordinatları, nokta olarak Vatikan’dan veriliyor. İki evi önceden kiralamışlar. Normalde aylık kira 300-500 lira iken 5 bin liraya kiralamışlar. Bir evi de çok uçuk bir fiyata satın almışlar. İçlerindeki polis güya intihar ediyor. Nasıl bir intihar; tabancasını temizlerken ensesinden vurulmuş. O dönemin savcısı sözde buna inanmış ve dosyayı kapatmış. Yani çok boyutlu bir olay. Aziz Paul’ün Hıristiyanlık’ta İsa’dan sonraki en önemli kişi olduğu düşünülüyor. Dakyanus Hazinesi bu İncil’in yanında devede kulak tüyü kalır, kulak bile değil. Eğer o İncil gittiyse bir daha gelmez. Vatikan dünyayı verir o İncil’i vermez. Buna hiçbir şekilde paha biçilemez. Biz de bu kadar süreden sonra şeffaflık olsun istiyoruz. Şeffaflık suiistimalleri önler. Sonuçta buradan çıkan her şey milletin malıdır.”
- Kral mezarı
Öldürülen polis Mithat Erdal, karısı Sibel Erdal’a kazı bölgesinde definecilerin kral mezarı bulduğunu söylemişti. Mithat Erdal,
“Önemli bir kral mezarını kazıyorlar. İlçe Emniyet Müdürü görevlendirdi. Kaçakçılık Şube adına sızdım. Olup biteni rapor ediyorum. Lahdin içinde altından 32 şamdan, kadeh, sikke gibi çok değerli hazine var. Dün akşam lahit kapağı açılmadan Kaçakçılık Şube benim ihbarımla baskın yaptı” demişti.
- Tonlarca altın
Sosyal medyada en çok gündeme gelen iddialardan biri de, kazı alanında tonlarca altın bulunduğuydu. Mahalle sakinlerinden birinin “Yaptılar, ettiler, gittiler böyle. Bütün olduğu gibi böyle hep çatlak. Evlerin altı boş. İki yaşlı nereye gideceğiz, kiralar pahalı. Gizli yaptılar, gizli ettiler, götürdüler gittiler, ne oldu biz anlamadık. Bize, ‘Bir tehlike olursa size ev vereceğiz, ev olmazsa ev parası vereceğiz’ dediler. Kafile kafile geldiler, 20 kişi bir geldi, 20 kişi bir geldi” sözleri, bu söylentileri daha da güçlendirdi.
- Roma dönemine ait yeraltı şehri
A Haber İstihbaraT Şefi Kubilay Gürbek, bölgede Roma dönemine ait bir yeraltı şehri olduğunu iddia etti. Gürbek, “Tarihi yeraltı şehrinin dışına açılan kapı bu evin içinde. Bu evin bir avlusu var. Avlu 4 yerden kazılmış. Bu evde bir arkeolojik kazı var. Devlet define arıyor. Bu konu mahsus böyle açıklanıyor. Burada bir algı var. Bu kazıyı Mersin Müzeler Müdürlüğü yapıyor. Bu işin en başına gelirsek, defineciler bir harita buluyor. Bu evi tespit ediyorlar ve yeraltı şehrine açılan kapının bu evin altında olduğunu tespit ediyorlar” dedi.
- Tarihi tabletler
Twitter’da arkeolog olduğunu iddia eden bir kişi, kazıda yazılı tarihi binlerce yıl geriye götürecek tabletler bulunduğunu öne sürdü. Bu iddia Twitter ve Ekşi Sözlük’te heyecan uyandırdı, ancak söylentilerin artması üzerine söz konusu iddiayı öne süren kişinin ‘troll’ olduğu ve iddiaların gerçeklikle alakası olmadığı ortaya çıktı.
- Dünya dışı yaşam bulgusu
Kazının böylesine bir gizlilikle sürdürülmesi, olası dünya dışı yaşam formlarına ilişkin bir bulgunun olabileceği iddiasını da sosyal medyanın gündemine getirdi. Kazı alanı, ABD’de 1947’de UFO düştüğü iddia edilen Roswell’e kurulan 51. Bölge Üssü’ne benzetildi.
Kazıyla ilgili ilk resmi açıklama, Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğrencisi Salim Sağ’ın, Başbakanlık İletişim Merkezi (BİMER) üzerinden Mersin Valiliği’ne 3 Ekim 2017’de yaptığı başvurunun ardından bugün geldi.
Tarsus Kaymakamlığı ve Mersin İl Kültür Müdürlüğü’nce, BİMER üzerinden yapılan 2 açıklamada, daha önce kaçak kazı yapılan bu alanda mimari olarak herhangi bir kültür varlığı bulunmadığı belirtildi.
Açıklamada, kazıda amorf durumda pişmiş toprak parçalarının bulunduğu ve incelemeye gönderildiği, ayrıca izin belgesi doğrultusunda kurtarma kazısının mevsimsel etkenler nedeniyle aralıklarla sürdürüldüğü, kültür dokusunun tespitine ilişkin çalışmaların devam ettiği bildirildi.
Mersin'de yapılan gizemli kazı ile ilgili iddialara Vatikan’ın Ankara Büyükelçiliği’nden yanıt geldi. Vatikan’ın Ankara Büyükelçisi Başpiskopos Paul Russell, Hürriyet’e, “Vatikan’ın Tarsus’taki herhangi bir arkeolojik kazı veya başka faaliyete dahli yoktur” dedi. Büyükelçi, Vatikan’ın Tarsus’taki olayla ilişkilendirildiği haberlerin “uydurma” ve “yanlış” olduğunu söyledi.
Tarsus’ta yaşayan gazeteci Cihan Kezer, CHP’li Aytuğ Atıcı’nın aksine ilçede kazıda İncil bulunduğu yönünde bir algının olmadığını söyledi. T24’e konuşan Kezer, “Konuştuğumuz emekli arkeologlar bunun arkeolojik bir kazı olamayacağını, ancak cinayet kazısı da olamayacağını söyledi. Kazı yapılan bölgenin 250 metre yakınında Donuktaş Tapınağı var. Emekli bir profesör kazının büyük ihtimalle Roma İmparatoru Dakyanus dönemine ait üç katlı bir yeraltı şehri olduğunu söyledi” dedi.
T24’e konuşan CHP’li Aytuğ Atıcı, bugün BİMER’den yapılan açıklamanın tatmin edici olmadığını söyleyerek şunları söyledi:
“Ben bu kazıyı çok daha önce sorduğumda da aynı cevabı vermişlerdi. İncil ya da Dakyanus hazinesi, aranan her ne ise gizli yapılabilir şey değil. Aylardır gizli bir kazı yapılıyor, ne götürdüklerini bilmiyoruz. Bu saatten sonra çıkıp ‘Bir şey bulamadık’ derlerse buna kargalar bile güler. Zaten siyaset kurumuna, AKP’ye güven iyice azalmıştır. Böyle bir açıklama ancak komik olarak nitelendirilebilir.”
Evi polis memuru Mithat Erdal’a kiraya verdiğini belirten Ahmet İpekoğlu, “Polis memuru öldürüldükten sonra savcılık ifademi aldı. ‘Sen de mi ortaksın?’ dediler. Sonra takipsizlik verildi. Ondan sonra evde 2 yıl kadar ben oturdum. Zaten bizim çocukluğumuz o evde geçti. Sonra ben taşındım. Eve kiracı oturtmadık, boştu. Bir gün eve baskın gibi geldiler. Bir baktık ki kendi evimizin kapısında polisler. İçeride kazı yapıyorlar. Kapıya dayandım. ‘Kardeşim siz kimsiniz, ne yapıyorsunuz?’ dedim. ‘Yetkililerin talimatı ile kazıyoruz’ dediler. Zaten son 6 aydır da bize umut tacirliği yapıyorlar. Kazı bitene kadar beklememizi söylüyorlar. Kazının başındaki D. isimli kişi, sürekli bizi oyalıyor...Elimizde kazıyla ilgili yazılı bir belge falan yok. Gazetelerde, televizyonlarda son günlerde çıkanlar da yalan” diye konuştu.
Habertürk’ten Beycan Üçkardeş ve Hakan Bulut’a konuşan İpekoğlu, geçtiğimiz günlerde eve girmek istediğini söyleyerek, “Kapıda bana silah doğrulttular. ‘Vurursanız vurun lan. Benim evimde ne arıyorsunuz?’ diye bağırdım. Kazı sorumlusu D. beni aradı. ‘İstanbul’dayım. Gelince seninle konuşuruz, içini rahat tut’ dedi. Önceki gün yine onunla konuştuk. Elimizde yazılı bir belge olmadığını, artık bu işin sonlanmasını söyledim.Ama bir gelişme olmadı. Yan taraftaki evin sahibine devletten izin alındığına dair belgeyi göstermişler ama bizim ev için bir belge göstermediler. Bu kazının başında önceden O.K. diye biri vardı. Bu adamın FETÖ’den alındığını duyduk” dedi.
1963 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalında başladığı arkeoloji kariyeri boyunca, Türkiye’nin hemen hemen her yerinde arkeolojik çalışmalar yürüten Prof. Dr. Mehmet Özdoğankendisinin de gazete havadisleri dışında hiçbir bilgisinin olmadığını, olayın nitelik ve sürecini anlamakta zorlandığını söyledi. Olayı ‘oldukça garip’ olarak yorumlayan Özdoğan, arkeoloji ile bağlantılı bir süreç olma olasılığının hemen hemen yok görünümünde olduğunu ve arkasında başka bir olay olması gerektiğini belirtti. Arkeofili’ye konuşan
Özdoğan, “Her ne arıyorlarsa arkeolojik alanda olduğu için müzeyi, en azından isim olarak devrede tutuyorlar gibi. Ancak bu kadar uzun süre ne aranır, neyin analizi yapılır, hiç aklım yatmadı” diyor.
Mersin Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Durukan da konu hakkında hiçbir fikri olmadığını, kendisinin ve çevresinin de merak içinde olduğunu belirtiyor:
“Biz de sizin gibi merak içindeyiz. Hatta ben yarı Tarsusluyum, bölümümde Tarsuslu bir öğretim üyesi daha var ancak tek kelime bir haber ya da bilgi alamıyoruz. Sizin de takdir edeceğiniz üzere, konu arkeolojik olsaydı bu kadar gizliliğe gerek olmazdı. Güvenlik veya suç odaklı bir araştırma yapılıyor olma ihtimali daha kuvvetli sanki. Ama bu da bir spekülasyon sonuçta.”