(Milliyet - 7 Nisan 2012)
Ben de Aslı (Aydıntaşbaş) gibi 12 Eylül davasından heyecanlanamayanlardanı.
Aslı bunun nedenini “12 Eylül bitmedi ki, bütün kurumlarıyla ayakta” diye özetlenebilecek bir gerekçeye dayandırdı.
Katılıyorum. AKP, darbenin mirasını yiyor.
Ama ben bu kitlesel heyecansızlığın ve mahkeme önündeki tenhalığın ardında bir gerekçe daha seziyorum:
Suçluluk duygusu...
Suç ortaklığı psikolojisi...
Benliği ezip çürüten bir günahkârlık hissi...
* * *
Mazide işlediği ve cezasını çekmediği bir cinayeti yok sayarak unutmaya çalışan suçlular gibiyiz.
Biliyoruz ki 12 Eylül, bizim ortak eserimiz...
Çoğumuz alkışladık, kimimiz rahatladık, kimimiz nemalandık, kimimiz susarak, oy atarak onayladık.
Bakmayın şimdi atıp tutanların kalabalığına:
İşadamından sendikasına, üniversitesinden basınına, parlamenterinden sanatçısına uzanan geniş bir kitle desteği sayesinde kolayca hükmetti, arsızca zulmetti 12 Eylül...
Şimdi kime sorsanız “Ben anayasaya ‘Hayır’ oyu vermiştim” diyor.
Öyleyse yüzde 91,3’lük “Evet”i kim verdi?
Şahin Mengü ile hesapladık:
O dönem 650 bin kişi gözaltına alınmış.
Her gözaltına alınanın 4 kişilik ailesi olsa 2,6 milyon kişi etkilenmiş demektir.
Peki kaç kişi Evren ve anayasasına “Hayır” dedi:
1,6 milyon...
Yani bazı tutukluların aileleri bile darbeyi destekledi.
Başka söze ne hacet...
* * *
Evet, katilimize âşık olmuştuk.
Belki buradan bir çıkış ummuştuk.
Şimdi 94’lük Evren’i lanetleyip duruyorlar ya... O dönem Evren’in yurt gezilerini izlemiş bir gazeteci olarak tanıklık edebilirim:
Yüz binler darbecileri coşkuyla alkışlayarak bu suça “müdahil oldu.”
Şimdi mahkeme kapısına gidip “Darbecilerden hesap soralım” diye bağıramıyorlarsa, biraz da bu suçluluk kompleksindendir.
Evren’in tek başına yargılanıp mahkum olması, davanın orada durması, şakşakçıları kurtarıp aklayacağı için çoğumuzun işine gelir.
* * *
Suçluluk duygusuyla baş etmenin birkaç yolu var:
Ya suçluluk duyduğunuz konudan kaçarsınız.
Ya arsızlığa vurup üste çıkarsınız.
Ya da günah çıkarıp onunla hesaplaşırsınız.
İlk iki yol kullanışlı olsa da sonunda vicdan azabına çıkar.
Sağlıklı olan, gerçeği (suçu) kabullenip sebeplerini keşfetmek, tekrarını engellemektir.
* * *
Evet, can havliyle toplu bir suç işledik.
Ama üç yıl sonra askerin işaret ettiği partiye nanik yaparak bizim alkışlara pek güven olmayacağını da ispat ettik.
Mazimizle hesaplaşabildiğimiz, suçumuzu itiraf edebildiğimiz ölçüde rahatlayacağız.
Belki o zaman, 12 Eylül’ün ezdiği solun boşluğunda iktidar olanların, iktidarken darbenin hukukuna, seçim barajına, ekonomi bakanına sahip çıkanların, cunta liderini Köşk’te ağırlayanların şimdi “Hesaplaşıyoruz” cakası satmasına göz yummayacağız.
Katilimize âşık olmamızın günahını affedecek vicdanımız...
Bundan böyle biri darbeye kalkıştığında ya da başka birileri darbenin neticelerinden nemalandığında her bir ağızdan “Hayır” diye bağıracağız.
İşte biz o gün heyecanlanacağız.