Frankfurter Rundschau gazetesi Ukrayna kriziyle Kırım'ın Rusya tarafından açıkça istila edilmesini konu alan yorumunda, ‘Putin için sonun başlangıcı' başlığını kullanmış:
“Rusya, Kırım'daki hedeflerine varacaktır. Ancak orta ve uzun vadede en fazla kaybeden Rusya olacaktır. Günün birinde tarihçilerin Kırım krizini Putin döneminde sonun başlangıcı olarak tanımlamaları mümkündür. Çünkü Rusya gücünü kullanıp Kırım'a uzanmasının bedelini, bir an önce Batı'ya bağlanmayı arzulayan Ukrayna'yı kaybetmekle ödeyecektir. Brüksel ve Washington'un jeostrateji uzmanları Ukrayna'nın NATO üyeliği ile ilgili eski planları çekmecelerinden çıkardılar bile. Bu plan 2004 yılındaki Turuncu Devrim'in hemen ardından hazırlanmıştı. Kremlin lideri izlediği Ukrayna politikasıyla on yıldır çaresizce önlemeye çalıştığı, Batılı askerî ittifakın biraz daha doğuya kaymasına adeta davetiye çıkarmış oluyor.”
Berlin'de yayımlanan Neues Deutschland gazetesi Ukrayna krizinin, Doğu ile Batı arasındaki siyasi ilişkilerin yeni bir çerçeveye oturtulması gerektiğini gözler önüne serdiğini dile getiriyor:
“Ukrayna ve Kırım'daki krizlerin gerçek nedeninin, Sovyetler sonrasının yeni jeostratejik düzeni olduğu ortaya çıkmaya başladı. Rusya elindekini muhafaza etmeye ABD ve NATO ise toprak kazanmaya çalışıyor. En kötü ihtimalle savaşlara yol açan senaryoların malzemesi işte budur. Zaten Doğu ile Batı arasında bocalayan ve zorla dengede tutulabilen bir ülke ‘ya Avrupa, ya da Rusya' şeklindeki saçma alternatifle yüz yüze bırakıldı. Şimdi de hem içerden hem de dışarıdan gelen ağır baskıyla Doğu ile Batı olmak üzere ikiye bölünmenin eşiğine geldi. Sivil topluma geçiş umutlarını yeşerten Kiev'deki protestolar, devleti cop ve göz yaşartıcı gazla istikrara kavuşturmayı deneyen aşırı sağcılar tarafından suiistimal edildi. Avrupa Birliği (AB) başından beri bu anlaşmazlığın içindeydi. Kiev, Moskova ve son olarak da Washington tarafından kullanıldıysa, bunda kendi suçu da vardı. Ama sarf edilen tehditkâr ifadeler, Rusya'nın bütün Kırım'a el atması ve Amerikan savaş gücünün kriz bölgesi yakınlarına nakledilmesi, her şeyin mümkün olduğunu gösteriyor. AB henüz sertleşmeyle yatıştırma arasında bocalıyor. Halbuki Brüksel ve Washington'un Doğu, Rusya'nın ise Batı politikasını yenilemesinin şimdi tam zamanıdır.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung yorumunda, Rusya'nın bütün uzlaşma yollarını tıkamasını eleştiriyor:
“Kırım anlaşmazlığını çözüme kavuşturma şansı, Rusya yanlısı unsurların attığı her adımla biraz daha azalıyor. Uzlaşma yollarını tıkayan Kremlin ‘tırmandırma' senaryosunda karar kılmışa benziyor. Kırım Parlamentosu yarımadanın egemenliğini ilan etmekle uzlaşma yoluna bir engel daha dikmiş oldu. Rusya muhtemelen bu ayın sonuna kadar Avrupa'nın diğer ülkeleri tarafından tanınmayan yeni dış sınırlarına kavuşmuş olacak. Kırım olsa olsa, her an Avrupa'nın siyasi istikrarına bullaşabilecek zonklayan bir yara olarak kalır. En kötü ve hiç de ihtimal dışı olmayan durumda ise askerî çatışma patlak verir.”
Handelsblatt gazetesi beyan ettiğinden çok daha fazla vergi kaçırdığı ortaya çıkan Bayern Münih Spor Kulübü'nün sanık Başkanı Uli Hoeneß'in durumuna şu satırları ayırmış:
“Uli Hoeneß'in vergi kaçırdığını taksitle itiraf etmesi sadece ona zarar vermedi. Aynı zamanda Audi, Adidas, Telekom ve Allianz gibi kulübün hissedarı ya da büyük sponsoru olup da, pişmanlık sonradan aklına gelen vergi kaçakçısını himaye eden büyük şirketlerin de imajı zedelendi. Uli Hoeneß'in geçmişte söylediği yalanlar büyük holdinglere sadece prestij kaybettirmiyor, onları harekete geçmeye de zorluyor. Şayet son zamanlarda çok aranır olan dürüstlük ilkesine gerçekten bağlılarsa. Şirketlerin Hoeneß'e karşı takınacağı tavır, iş dünyasının elitlerinin hukuka ve kanunlara bağlılıkta samimi mi, yoksa işlerine geldiği zaman dürüstlükten ayrılmaya meyilli mi olduklarını da ortaya çıkaracaktır.”