Frankfurter Rundschau gazetesi mülteciler konusunda “AB’nin dış Sınırları” başlıklı yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“En iyisi AB Komisyonu birkaç yüz kilometre uzunluğunda dikenli tel ve bir de büyük kilit satın alsın. Kapısına da ‘Burası AB – Kimse Giremez’ tabelasını assın. O zaman bu mülteci akınının üstesinden gelinmiş olur, Avrupa tek başına kalır, mülteciler de başlarının çaresine bakarlar. Gündemdeki polemikler, AB’nin dış sınırlarının daha etkili kontrolü konusunda sürekli devam eden tartışmaların ne ölçüde kısa vadeli düşüncelerin ürünü olduğunu gözler önüne seriyor. Bu tür önlemlerle sorunlar çözülmüyor, mülteciler de ortadan kaybolmuyor; sadece Avrupa’dan uzak tutulmuş oluyorlar. Akdeniz’de ölümcül tekne yolculuklarına atılacak kadar hayatlarından bezmiş olan insanlar için öte yakadaki etkili sınır kontrolleri pek caydırıcı olmayacaktır. Mülteciler konusunda yeni uygulamalara ihtiyaç var; daha fazla sınır kontrolü ise bu tür uygulamalardan değil.”
Yunanistan, uluslararası kreditörlerle anlaşamazsa haziran ayında ülkenin yeniden iflasın eşiğine gelebileceğine işaret ediliyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung internet portalındaki yorumunda, Atina’nın kreditörlerle görüşmelerinde ustaca manevralar yaptığı görüşünü savunuyor:
“Deneyimsiz olduğundan söz edilen Yunan hükümeti, alacaklılar ile görüşmelerinde onları ustaca yönlendiriyor. Atina uluslararası alacaklılardan inanılmayacak bir meblağ olan 325 milyar euroyu kredi olarak almayı başarmıştı. Şimdilerde Yunanistan eğer Euro Bölgesi’nden çıkartılacak olursa, bunun AB’ne mali yükünün çok ağır olmasına gayret ediyor. Yunanistan vatandaşları bankalardan para çekebiliyor ve bu paraları dış ülkelere, örneğin İsviçre’ye gönderebiliyorlar. Yunanistan’ın para birliğinden çıkartılması durumunda, ülkenin dış ülkelerdeki mali varlığı güven altında olacak. Buna ek olarak Yunanistan’ın Avrupa Merkez Bankası’ndan 100 milyar euro kredi avans alması da mümkün. Burada insan kendi kendine soruyor: Brüksel mi, Berlin mi, yoksa Atina mı daha akıllı?”
Alman Federal Meclisi’nin bilgisayar ağına yönelik mayıs ayı ortalarında yapılan siber saldırıların sanıldığından daha büyük hasara yol açtığı ve tüm sistemin yenilenmesinin gerekebileceği belirtiliyor. Birçok Alman gazetesi gibi Landeszeitung da konuya ilişkin yorumunda, bu saldırının ardında kimin olabileceğini irdeliyor:
“Federal Meclis’e yapılan bugüne kadarki en büyük siber saldırı korkutucu! Çünkü bu saldırının ardında Rus istihbarat servislerinin olduğu söyleniyor. Bu saldırı, bundan sonra olabileceklerin bir ön habercisi niteliğinde. Çünkü her derde deva gibi görülen dijitalleşme, içinden ne çıkacağı bilinmeyen Pandora’nın Kutusu gibi. Vatandaşlarını kontrol altında tutmak isteyen hükümetler, ya da başka ülkelere siber saldırılarla zarar vermek isteyen çevreler, suç şebekeleri, tüketici kitlesini şeffaf hale getirmek isteyen büyük firmalar için dijitalleşmenin büyük bir çekiciliği var.”
Augsburger Allgemeine gazetesi de aynı konuyu yorum sütünlarına taşımış: “Bu siber saldırıda her şey yabancı bir istahbarat örgütünün maksatlı bir hedef güttüğüne işaret ediyor. Rusya, Çin ve de Kuzey Kore son yıllarda siber casusluk konusunda donanımlarını oldukçe zenginleştirdiler. Moskova ve Pekin, ortaya güvensizlik tohumları serperek, demokratik kuruluşların ve onların temsilcilerinin varlığı konusunda kuşkular uyandırarak, açık ve liberal toplumları nasıl istikrarsız hale getirebileceklerini iyi biliyorlar. Bu, tehlikeli bir zehirdir! Bu durumda Federal Meclis'in yapacağı tek bir şey var: Kendini daha iyi donanımlarla, daha güvenli konuma getirmek.”