13. İstanbul Bienali uluslararası basında büyük ilgi gördü

13. İstanbul Bienali uluslararası basında büyük ilgi gördü

Açılışından bu yana 500’e yakın sanat eleştirmeni, yazar ve gazeteci tarafından izlenen İstanbul Bienali, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, Avusturya ve İsviçre gibi ülkelerin önde gelen mecralarında geniş yer bulmaya devam ediyor.

21 Eylül tarihli İngiliz Financial Times gazetesinde tam sayfa olarak yayımlanan yazısında Rachel Spence, 13. İstanbul Bienali küratörü Fulya Erdemci’nin, kamusal alanın sanat ve toplum açısından rolünü irdeleyen sergiyle, İstanbul’da yaşanan hızlı kentsel dönüşümün ardındaki karmaşık güç ilişkilerini ortaya koyan önemli bir çaba sarf ettiğini belirtti. Spence, yazısında bienalin özellikle şiir ve sosyopolitik konuları bir araya getiren işlerini ve Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’ndaki sergiyi ön plana çıkardı.  İngiliz The Guardian gazetesinin 14 Eylül tarihinde yayımladığı David Batty imzalı haberde, bienal sergilerinin, son dönemdeki siyasi çalkantılarla yakından ilişkili oluşuna dikkat çekilerek, Fulya Erdemci’nin ‘Sokakların sesini duyurmak istediğine’ dair sözlerine yer verildi.

13 Eylül tarihinde ABD menşeli Wall Street Journal gazetesinde yer alan haberde, 13. İstanbul Bienali, Eylül ayı içerisinde Avrupa’da görülmesi gereken en önemli etkinlikler arasında gösterildi. The New York Times / International Herald Tribune gazetesinde 14 Eylül tarihinde yayımlanan haberde ise Rachel Donadio, küratör Fulya Erdemci’nin, bu yılki bienalde kamusal alanda sanat fikrine odaklanarak, şehrin kimin menfaati ve nasıl bir bedel karşılığı gelişmekte olduğu sorularını gündeme taşıdığını; bu sayede sanatçıların bu konuyla, kentlilerin ise kamusal sanatla ilgilenmesini amaçladığını belirtti. İstanbul Bienali’nin değişimi pozitif bir yaklaşımla değerlendiğinin altını çizen Donadio, Fulya Erdemci’nin ‘çoklu kamuların bir araya gelmesi, birlikte yaşaması ve hareket etmesi mümkün mü?’ sözlerine de yer verdi.

İspanya basınının en önemli günlük gazetesi El Pais’de 14 Eylül tarihinde yayımlanan yazısında Estrella de Diego, bienalin tarihsel önemine ve “Anne, ben barbar mıyım?” başlığındaki cinsiyet rolüne atıfta bulunurken; Fulya Erdemci’nin bu sergiyle, gerçeğin yeniden düşünülüp kurgulanabileceği, son derece hassas bir alan yarattığını ve küratörün çoğu sergide rastlanılan kapalı ve güçlü bir söylem yaratmak yerine bu kırılganlığı özellikle tercih etmiş olabileceği yorumuna da yer verdi. İspanya’nın bir diğer önemli gazetesi El Mundo’nun 23 Eylül tarihli sayısında Javier Hontoria, İstanbul Bienali’nin, globalleşmenin getirdiği standartlaşmaya karşı verilen savaşta en fazla öne çıkan bienallerden olduğu görüşüne yer vererek; bienalin bu edisyonunun, içinde bulunulan zaman ve mekândaki en önemli konulara değindiğini de belirtti.

Avusturya’nın en önemli gazetesi Der Standard’da 15 Eylül tarihinde Anne-Katrin Fessler imzalı yayımlanan haberde bienalde tarihsel öneme sahip işlerin yer aldığına ve bunların seçkinci işaretlerden ziyade sivil direniş örnekleri sergilediğine dikkat çekti. Die Presse’de 14 Eylül tarihinde yayımlanan Sabine B. Vogel imzalı makalede ise şu yorumlara yer verildi: ‘Son günlerde bir patlamanın yaşandığı İstanbul’un dengeyi bozucu bir unsur olarak gerçekten sanata ihtiyacı var mı? Ve tüm bunlar sanatın potansiyelini evcilleştirmeksizin gerçekleştirilebilir mi? Fulya Erdemci bunu başarıyor.’

Alman Die Welt gazetesinde, 17 Eylül tarihinde Kolja Reichert tarafından kaleme alınan haberde bienali ücretsiz olarak gerçekleştirebilmek adına, sergi süresinin kısaltılması ve açılış etkinliklerinin iptal edilmesinin mükemmel bir çözüm olduğuna dikkat çekildi. Die Tageszeitung yazarı Ingo Arend ise, 17 Eylül tarihli yazısında, bienal sergilerinin ilk kez ücretsiz olmasıyla gerçek bir kamusal alana dönüştüğünü belirterek, düşünce için alan açan sanatın son derece etkili olduğunu da vurguladı.

16 Eylül tarihli Fransız Le Monde gazetesinde yer alan haberde Harry Bellet, uluslararası bienaller arasında kısıtlı bir bütçeye sahip olan İstanbul Bienali’nin ücretsiz olarak düzenlenmesiyle ilgili olarak, Fulya Erdemci’nin, ‘çatışmayı görünür ve kamuya açık kılmak istedim’ sözlerine yer verdi ve bienalin bunu başardığının altını çizdi. Bellet ayrıca, 1960 ve 70’lerde ütopyayı konu alan işlerin bienalin en ilginç bölümlerinden biri olduğunu vurguladı.

İsviçre’nin önemli gazetelerinden Neue Zürcher Zeitung’un (NZZ), 14 Eylül tarihinde yayımladığı Samuel Herzog imzalı haberde, bienal sergilerinde yer alan eserlerin, dengeli ve anlaşılır nitelikte olduğu görüşüne yer verildi. Bir diğer İsviçre günlük gazetesi Tages-Anzeiger’deki 18 Eylül tarihli yazısında Jörg Bader ise, protestonun çeşitli formlarını konu alan 13. İstanbul Bienali’nin, politik olarak son derece güncel olduğu yorumunda bulundu.