İstanbul Kaçakçılık Şube Müdürlüğü’nün operasyonuyla, Türkiye dahil 13 ülkede faaliyet gösteren dev insan kaçakçılığı şebekesi çökertildi.
Geçtiğimiz günlerde, İstanbul Kaçakçılık Şube Müdürlüğü, İstanbul merkezli göç güzergahı üzerinde bulunan 13 ülkenin polis teşkilatlarıyla işbirliği halinde yaptığı operasyonda, Türkiye’de 40 şüphelinin adreslerine baskın düzenledi. Operasyonun Balkanlardaki irtibatlarına yönelik çalışmalar devam ederken 60’ın üzerinde şüpheli hakkında soruşturma yürütülüyor. İlk etapta gözaltına alınan şüphelilerden mahkemeye çıkarılanların 35’i tutuklandı, 5’i adli kontrolle serbest bırakıldı.
Banu Şen'in Hürriyet'te yer alan haberine göre, operasyonun detayları şöyle:
Geçen yıl nisanda Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti ile Mücadele Şube Müdürlüğü’ne hem Güneydoğu’da yaşayan Kürt vatandaşları hem de göçmenleri kaçıran bir şebekeye yönelik ihbarlar gelmeye başladı. İhbarlar, mayısta da tekrarlanırken, şebekenin PKK’lıları kaçırdığına yönelik bilgiler de emniyete ulaştı. Bunun üzerine terörle mücadele ve istihbarat birimleriyle görüşüldü.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ise bir ihbar daha yapıldı. Bu ihbar, aynı şebekenin 'FETÖ' mensuplarını da kaçırdığı yönünde bilgiler içeriyordu. Tüm bu bilgileri değerlendiren yetkililer analiz çalışmasını tamamladıktan sonra, İstanbul Kaçakçılık Şube Müdürlüğü, geçen yıl 29 Eylül’de ilk etapta 17 kişiye yönelik teknik ve fiziki takip başlattı. Elde edilen ilk bilgilere göre O.K. ve kardeşleri etrafında kümelenmiş büyük bir şebeke ortaya çıktı. Soruşturma derinleştikçe şebekenin Şanlıurfa, özellikle Viranşehir ve Bitlis ile Bingöl, Gaziantep ve Mardin’de yoğunlaştığı dikkat çekti. Avrupa ülkelerine gitmek isteyen Kürt vatandaşlar ve göçmenler bu şebekeye müracaat ediyordu. Şebeke üyeleri, “3-5 bin Euro’ya istediğiniz yere göndeririz” diyordu. Anlaştıklarını, önce İstanbul’a sonra, Türkiye’den vize istemeyen Kosova, Arnavutluk’a gönderiyorlardı. Bu kişiler, Arnavutluk, Karadağ, Bosna- Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’a sokuluyor, bu hat üzerinden bağlantıları da kullanılarak Avrupa ülkelerine götürüyorlardı. Bu ülkeler Türk vatandaşlarından vize istemediği için bu trafik nedeniyle suç da oluşmuyordu.
Bu tespitler sonrasında emniyet birimleri, göçmenlerin rotasındaki ülkelerle hareket etme kararı aldı. Bulgaristan, Romanya, Sırbistan, Kosova, Arnavutluk, Karadağ, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Macaristan, Avusturya, Almanya ve İtalya’dan oluşan 13 ülkeyle işbirliği yapıldı, anlık bilgi paylaşımında bulunuldu. O ülkeler de kendi sınırlarındaki hedef şüphelileri tespit etti. Soruşturma ilerledikçe şebeke ve alt şebekelerinin çeşitli yöntemleri de ortaya çıkarıldı. Bunlardan birinde; Bulgaristan üzerinden kullanılan güzergahta alt şebeke tarafından Afganistan, Suriye ve Pakistanlı kaçırıldığı tespit edildi.
Kaçakçıların kullandıkları bazı rotalar şöyle:
Şebeke elemanları, İğneada ile Dereköy arasındaki ormanlık arazi ve dereyatağı üzerinde patika yolların çıkışına kadar göçmenleri götürüyordu. Bir rehber eşliğinde patikayı aşan göçmenler Bulgaristan’daki şebeke üyelerine teslim ediyorlardı.
Bir diğer yöntemde ise Bulgaristan ve Romanya’nın Türkiye’den vize istemesi sebebiyle, başka bir alt şebeke, göçmenlere vize teminini tamamlıyor daha sonra otobüslerle göçmenler Bulgaristan ve Romanya’ya çıkarıyorlardı. Oradan da yine Avrupa’ya kaçırıyorlardı. Şengen Vizesi olmayan kişilerin Bosna-Hersek’ten Hırvatistan’a geçememesine rağmen, şebekenin Şengen Vizesi olmayan bazı kişileri de bu ülkeler arasında sınır kapısına götürdüğü ve kaçak olarak geçirdikten sonra ileride bir noktada bekleyen araçlarla Avrupa’ya giriş yaptırdığı da tespit edildi.
Bir diğer teknik takipte ise Macaristan’da avukatlık yapan Dr. Langer Zolkan’ın kaşesiyle şebekeye yardım ettiği ortaya çıkarıldı. Göçmenlerin üzerinde bu kişinin kaşesi çıkınca, göçmenlere danışmanlık hizmeti veren avukatın, sınıra yakın Sırbistan ve Romanya göçmen kamplarına gittiği tespit edildi. Zolkan’ın kamptan göçmen çıkarılması konusunda kaşesiyle şebekeye yardımda bulunduğu iddia edildi.
Operasyon sırasında ele geçen fotoğraflardan birinde parasını veremeyen bir göçmenin ailesine fidye istemek için ölümle tehdit edilip başına silah dayandığı bu fotoğrafın ailesine gönderildiği ortaya çıktı. Fotoğraflardan birinde ise kaçakçıların göçmenleri kandırdığı rota çizelgesi ve kroki görülüyor. Slovenya polisi ve Kosova havalimanı polisi ile şebeke üyesi C.K. arasındaki göçmen pazarlığı da bir başka teknik takipte fotoğraf makinesi ve video ile kaydedilmiş.
Edirne’de PKK adına faaliyette bulunmaktan kaydı olan M.A.’nın otelinde göçmenleri barındırıp kaçırdığı belirlendi. İstanbul’da şebekeye göçmen sevkiyatı yapan H.D.’nin terör örgütlerine mensup kişileri yasadışı yollardan işbirliği içinde bulunduğu diğer kişiler aracılığıyla yurtdışına kaçırdığı iddia edildi.
İstanbul’da şebekeye göçmen temin eden Afganistan uyruklu İzettullah Rahman’ın selefi terör örgütleri ile işbirliği tespit edildi.
İstanbul’da şebeke içinde aktif rol alan E. K.’nin 'FETÖ' ile irtibatlı olduğuna ilişkin ihbarlara konu olduğu ve bununla ilgili de Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü’nce hakkında tahkikat yapıldığı belirlendi. H.D. tarafından organize edilen ve sahte belge kullanılarak Yunanistan’a kaçırılan Gülüşan Taşkıran’ın halen PKK adına eylemde bulunmaktan arandığı tespit edildi. Yakalananlardan 2 kişinin 'FETÖ' ile bağlantısı bulunduğu öne sürüldü. 'FETÖ' üyesi olmaktan aranan 2 polisin de Makedonya’ya gönderildiği ortaya çıktı.
Yurtdışına çıkmak isteyen ancak yasal yollardan istedikleri ülkelere gidemeyen Türk vatandaşlarının öncelikle Arnavutluk, Karadağ, Kosova, Bosna-Hersek, Sırbistan gibi Türkiye ile vize serbestisi bulunan ülkelere gönderilerek, şebekenin bu ülkelerdeki işbirlikçileri aracılığıyla Batı Avrupa ülkelerine kaçırılması. Suriye’nin Kürt bölgesinden gelen daha önce PYD için savaşmış kişilerin Avrupa’ya götürülmesi, orada ikamet ve vatandaşlık almalarının ve Avrupa’da dolaşımlarının sağlanması. Hava yoluyla, vize istemeyen ülkelere gönderilen şahsıların yanına şebeke tarafından tespit edilen ve “Çoban” olarak tabir edilen kişilerle birlikte gönderilmesi ve böylece kaçırılacak olan kişilerin havalimanı kontrollerinde herhangi bir sıkıntı yaşamamalarının sağlanması. Yine bu ülkelerde havalimanlarında görevli kolluk kuvvetlerine rüşvet verilmesi. Havalimanlarında, polisin ülkelerine bu amaçla geldiği tespit ettiği kişileri deport etmesinin ardından Türkiye’ye geri gelen kişilerin yine şebekenin, burada bulunan ve sahtecilikle uğraşan işbirlikçileri tarafından geri gönderilen kişilerin pasaportlarındaki INAD mühürlerinin sildirtilmesi ve başka bir ülkeye gönderilmesi.