13.02.2014 - Alman basınından özetler

13.02.2014 - Alman basınından özetler

Berliner Zeitung, genetik değişime uğratılmış 1507 kodlu mısırın AB’de ekimi tartışmalarını ele alıyor:

“Genetik değişime uğratılmış mısır şimdi Almanya’da da ekilebilecek yani. Almanların çoğunun GDO’lu mısıra karşı olmasına rağmen AB’nin 1507 kodlu mısır türüne izin vermesine ramak kaldı. Çiftçilerin büyük bölümü ekmek istemiyor. Partiler de aslında karşı. Ancak Büyük Koalisyon içindeki çekişme nedeniyle Almanya Brüksel’de çekimser kaldı ve böylece 1507'ye giden yolu açtı. On iki yıllık şiddetli ve eleştirel tartışmaların ardından! Tarım lobisinin arzularını tam da eski çevre bakanları Merkel ve Gabriel yerine getirmiş oldu.”

Würzburg kentinde yayımlanan Die Tagespost gazetesi ise yorumunda Suriye’ye barış getirmeyi hedefleyen Cenevre-2 sürecini konu alıyor:

“Cenevre’deki Suriye görüşmelerinin ikinci turu, ilk tur nasıl bittiyse öyle başladı. Yani çok az umutla. Esad rejimi ve muhalefetin bir bölümü yine karşılıklı oturuyor. Müzakerelerin hedefi ve izlenecek yol konusunda aşılamayacak kadar büyük görüş ayrılıklarıyla. Esad tarafı ‘terörizmle mücadele’ çağrısı yapıyor, muhalefet ‘Esad gitsin’ diyor. Bu durumda görüşmelerin tıkanacağını önceden kestirmek zor değil. Konferansın fiyaskosu itiraf edilene kadar Cenevre-2 süreci bu türden daha kaç turu atlatabilir, soru bu. Humus kentindeki kırılgan ateşkes sayılmazsa şimdiye kadar gerçek sonuçlar çıkmadı. Humus, gelecekteki diğer insanî eylemler için bir model olursa, çok şeye ulaşılmış demek olur. Yüz binlerce sivil de Humus’takilerle aynı durumda.”

Avrupa Parlamentosu Başkanı Alman politikacı Martin Schulz’un İsrail parlamentosu Knesset’te yaptığı konuşmanın yankıları sürüyor. Konuşması sırasında Filistinlilerin durumuna dikkat çeken Schulz, Knesset’teki sağcı politikacılardan tepki gördü. Die Welt gazetesinin yorumu şöyle:

“Schulz sonuçta dengeli bir konuşma yapmaya çalıştı. Ama kendi bilgisizliğinin ve kabalığının kurbanı oldu. Daha konuşma öncesinde İsraillileri, eleştiriye karşı çok hassas tepki göstermekle eleştirdi. Sanki Avrupa’da İsrail eleştirileri takıntılı bir spor haline gelmemiş gibi. Ardından İsrailliler ve Filistinlilerin su tüketimleri arasındaki farkla ilgili ifadeler kullandı. Bunun karmaşık bir konu olduğunu, ayrıca İsrail karşıtı propagandanın temel öğelerinden biri haline geldiğini bile bilmediği açıktı. Arkasından İsrail’in Gazze’yi blokajından bahsetti. Schulz’un bazı ifadelerinde kızdırıcı olan aslında bu: Yani gerçeklerle bağlantısının eksikliği.”

Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi ise Snowden vakasından yola çıkarak Batılı ülkelerde özgürlüklerin giderek kısıtlandığı ve buna alışıldığı değerlendirmesinde bulunuyor.

“ABD ve İngiltere, asıl işlerini yapan araştırmacı gazetecileri takibata almayı iş edinmiş görünüyor. Snowden vakası bunun işareti. Aradan geçen zamanda dünya, güvenlik adına giderek daha fazla özgürlük haklarının geri plana itilmesine neredeyse alıştı. Her telefon görüşmesinin, her elektronik posta ve her kısa mesajın istihbarat birimleri tarafından dinlenip izlenebilmesine, özel alan diye bir şeyden eser kalmamasına alışıldı. Basın özgürlüğünün demokrasilerde meclislerin pazar oturumlarında coşkulu naralarla savunulması, ama pazartesiden cumartesiye kadarki zamanda hükümetler ve onların güvenlik makamları tarafından güvenlik riski olarak lekelenip takibata alınmasına da artık alışılıyor.”