13.05.2015 - Alman basınından özetler

13.05.2015 - Alman basınından özetler

Stuttgarter Zeitung AB’nin mülteci politikalarına ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Mülteci krizi birçok AB ülkesinde önyargıları besliyor. Eski dönemlerden bilinen ‘Tekne doldu’ sloganı, 2 bin kişiye bir sığınmacının düştüğü İngiltere’deki tartışmaları da belirliyor. Avrupa’nın mülteci istilasına uğrayacağı endişesi ilk bakışta yersiz gibi görünüyor ama birçok AB ülkesinde bu durum reel politik bir faktöre dönüşmüş durumda. Avrupa'nın mülteci krizini yumuşatabilmesi için basit çözümler bulma özlemine dayanan kendi popülizmine karşı mücadeleyi kazanması gerekiyor. Bu ise bir yandan cesaret, diğer yandan sorunun birlikte daha kolay çözüleceğine inançla mümkün olabilir.”

Rhein-Neckar-Zeitung'un yorumu ise mültecilere kota sistemi uygulanması ve mültecilerin belirli kriterlere göre belirli sayılarda AB ülkelerine dağıtılması planları konusunda. Yorumda özetle şu görüşler yer alıyor:

“AB Komisyonu’nun arzu ettiği, mültecilerin bir kota sistemine göre AB ülkelerine dağıtılması özünde doğru, ancak bazı soru işaretleri var. Örneğin açıklığa kavuşmamış olan bir nokta, mültecileri kabul etmek istemediğini açıkça beyan etmiş olan Macaristan gibi ülkelere bunların nasıl gönderileceği… . AB ülkelerinde var olan mültecilerin kabulüne ilişkin farklı kriterler de sorun oluşturuyor. Tüm bunlar üzerine tartışmak ve çözümler bulmak gerekiyor. Ama görünürde böyle bir gelişme yok. Daha nihaî bir öneri masaya gelir gelmez İngiltere ve Danimarka’dan ret yanıtları yükseliyor. Mültecilerin ülkeye getireceği yükün daha da artmasından endişe ediliyor. Bu tartışmada AB ülkelerinin dayanışma eksikliği dikkat çekiyor. Oysa ki dayanışma Avrupa’nın temel prensibi.”

Almanya ile İsrail arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 50'nci yıldönümünün kutlandığı şu günlerde Mitteldeutsche Zeitung'un ikili ilişkiler konusundaki yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Almanya’nın soykırımdaki tarihi suçunu silmek mümkün değil; Yahudi düşmanlığına karşı mücadeledeki sorumluluğu ise devam ediyor. Bu konuda zaten hiçbir kuşku yok. Ancak İsrail’in Almanya eski büyükelçisi Avi Primor İsrail’e karşı daha eleştirel olması doğrultusunda Almanya’yı cesaretlendiriyorsa, bu, birşeyleri ima etmek demektir. Bu tabii Ortadoğu’daki her kötü gelişmeden Yahudi devletinin sorumlu tutulması anlamına gelmez. Ama İsrail’in de adil bir barış konusunda sorumluluğu bulunduğunun dile getirilmesi demektir. Belki İsrail kendisine dışarıdan yöneltilen eleştirilerden çekinmiyor. Belki daha ziyade Almanya eleştirmekten korkuyor. Bu da mevcut durumu daha zorlaştırıyor. Ancak bunlar iki ülke arasındaki dostluğu zedelemez, ilişkilerin daha normalleşmesine yol açar."

Reutlinger General-Anzeiger de aynı konuyu yorum sütunlarına taşımış:

“Gerçek dostluk eleştiri yöneltme hakkını, hatta yükümlülüğünü içerir. İsrail’in Almanya Federal Cumhuriyeti’ndeki yabancı düşmanı saldırıları eleştirmeye hakkı vardır ve bunu yapmak zorundadır. Almanya’nın da İsrail’in Yahudi yerleşimleri inşa etmesini eleştirmeye hakkı vardır. Almanya ile İsrail aynı değerlere sahipler; her ikisi de demokratik devlet. Ve bu iki devlet arasında oluşan normal ilişkiler, olabileceklerin en iyisidir.”