14 Eylül 2016 İngiltere Basın Özeti

14 Eylül 2016 İngiltere Basın Özeti

İngiltere'de basının bugün en geniş yer verdiği konulardan biri, İngiltere'nin Libya'ya müdahalesi hakkında hazırlanan parlamento raporu.

Parlamentonun Dış İlişkiler Komitesi tarafından hazırlanan rapora göre, eski Başbakan David Cameron Libya operasyonuna düzgün bir istihbarat analizi olmadan girişti, açıklanmayan bir rejim değişikliği amacına meyletti ve Muammer Kaddafi devrilmesinden sonra ülkenin yeniden inşasına yardımcı olmak gibi ahlaki bir sorumluluktan kaçındı.

Rapora göre yapılan bu hatalar da, ülkenin iç savaşın eşiğindeki bir iflas etmiş devlete dönüşmesin neden oldu.

Guardian raporun, ABD Başkanı Barack Obama'nın İngiltere ve Fransa'nın Kaddafi'nin devrilmesinin ardından Libya'ya ilgilerini kaybettikleri iddiasını da destekler nitelikte olduğunu yazıyor.

Guardian'ın yer verdiği raporun sonuç cümlelerinde ise şu ifadeler yer alıyor;

"Fransız, İngiliz ve Amerikan müdahalesi siyasi ve ekonomik bir çöküşü, milisler arası ve aşiretler arası savaşı, insani ve göçmen krizlerini, yaygın insan hakları ihlallerini ve Kaddafi rejiminin silahlarının bölgeye yayılıp IŞİD'in Kuzey Afrika'da büyümesine yol açtı. Eski Başbakan David Cameron, Ulusal Güvenlik Konseyi'ndeki kararlarıyla uygun bir Libya stratejisi geliştirilmemesinin nihai sorumlusudur."

Daily Telegraph "Libya'dan alınacak dersler" başlıklı başyazısında konuyu ele alıyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;

"Irak Savaşı'ndan ders aldığında ısrar eden Cameron, Libya konusunda İngiltere'nin BM Güvenlik Konseyi'nin tam desteğine sahip olduğuna vurgulamayı ve Kaddafi'nin Bingazi'deki binlerce hükümet karşıtı göstericiyi katliamdan geçirmesini önlemek için askeri müdahalenin hayati önemde olduğunu söylemeyi seviyordu. Ancak Dış ilişkiler Komitesi'nin raporu Cameron'ın haydut ülkelere müdahale için geliştirdiği yeni paradigmanın Tony Blair'in Irak Savaşı argümanları kadar kusurlu olduğunu açıkça gösterdi. Rapora göre müdahale kararı doğru istihbarata dayanmıyor, Bingazi'deki sivillere yönelik tehdit abartılıyor ve hükümetin isyancı güçlerin önemli bölümünün İslamcı savaşçılar olduğunu kavramadığı anlaşılıyor. Başbakan Theresa May'in raporu iyice incelemesini tavsiye ediyoruz. Henüz İngiltere'nin gelecekteki küresel problemlere nasıl tepki vereceği konusundaki görüşlerini açıklamadı. Ancak Suriye gibi yerlerdeki savaşlar haber başlıklarını işgal etmeye devam ederken, İngiltere'nin askeri bir tepki vermesi gerekirse, Blair ve Cameron'ın hatalarını tekrarlamaması hayati önemde."

Financial Times, Irak Ordusu'nun Musul'u IŞİD'in elinden geri almak için kısa süre içinde başlatmayı planladığı harekâtı ele alan bir haber-analize yer veriyor.

Gazete kentin iki yıl önce IŞİD tarafından alınması ve Irak Ordusu'nun IŞİD karşısında aşağılayıcı bir şekilde çökmesinin Musul'un adını çaresizlikle eş anlamlı hale getirdiğini söylüyor. Financial Times, o dönem kentin geri alınması planlarının ölüm ve kentin bir milyon sakininin evlerinden olması ve yok edilmesi korkularını tetiklediğini vurguluyor.

Ancak şimdi Iraklı ve Batılı yetkililerin ihtiyatlı bir iyimserlik içinde oldukları söyleniyor.

Gazeteye konuşan Bağdat'taki Batılı bir diplomat "Hala gidilecek çok yol var ve hata ihtimali çok büyük. Ama dört ay önce burada oturmuş, Musul'un tam bir facia olacağını düşünüyorduk" diyor.

Financial Times'a göre bu süreçte değişen, Irak güçleri ve ABD öncülüğündeki koalisyon gücünü arttırırken, IŞİD'in zayıflaması.

Batılı diplomata göre de belki de en önemlisi, çok sayıda Iraklının Musullulara karşı sert tutumlarından vazgeçmesi ve daha kapsayıcı bir dil kullanmaları. Ancak Iraklı bir Kürt yetkilininse Musul harekâtı konusundaki iyimser tutumu "hayal görüyorlar" diye tanımladığı söyleniyor. Yetkili, IŞİD'in kente iyice yerleşmek için kullanacağı iki yılı olduğunu vurguluyor.

Bir uluslararası yardım görevlisiyse IŞİD'in Musul'dan atılmasından sonra ortaya çıkacak üç soruya dikkat çekiyor. Birincisi "Şii milislerin rolü ne olacak?", ikincisi "Peşmerge'nin rolü ne olacak?" ve üçüncüsü "Musul'u kim yönetecek?" Görevli, bu soruların hiç birinin yanıt bulmadığını vurguluyor.

'50 çocuğun babası olabilecek' doktor

Times'ın dünya haberleri sayfalarında, Amerika Birleşik Devletleri'nde kısırlık tedavisi uzmanı bir doktorun 50'den fazla çocuğun babası olabileceği belirtiliyor.

Emekli olana dek Indianapolis kentinde çalışan doktorun, DNA testleriyle hastalarına ait en az sekiz çocuğun babası olduğunun kanıtlandığı söyleniyor. Doktorun 1970'lerin sonu ve 80'lerin başında 50 kadar kadının yumurtalarının döllenmesinde gizlice kendi spermini kullanmış olabileceği kaydediliyor.

Donald Cline adlı 77 yaşındaki doktorun suçlu bulunduğu takdirde beş yıl hapis cezası alabileceği söyleniyor.

Habere göre olay, 30'lu yaşlarının ortalarındaki iki kadının tükürük örneğinden atalarınızı bulan bir internet sitesine test yapmalarıyla ortaya çıktı. Kadınlar kardeş oldukları ortaya çıkınca diğer DNA veri tabanlarında başka kardeşler de buldular.