T24- Kanserden hayatını kaybeden doktor Aydemir Yalman, 1.5 yıllık tedavi süresinde yaşadıklarını kaleme aldı. Meslektaşlarına hitaben yazdığı mektubunda bir hasta olarak hastaneye gittiğinde doktorların yüzüne bile bakmamasıyla şok yaşadığını anlatıyor ve ekliyor: “Doktora bir de hasta olarak gidin ve onların neler yaşadıklarını görün.”
Hürriyet'ten Mesude Erşan'ın 14 Mart Tıp Bayramı'nda ibretlik haberi şöyle; GöztepeAraştırma ve Eğitim Hastanesi Reanimasyon ve Anesteziyoloji Klinik Şef Yardımcısı olarak uzun zaman doktor yetiştiren ve hastalara hizmet veren, 1 çocuk babası Aydemir Yalman’a (65) 2010’da burun içi dokusu kanseri teşhisi konuldu. 41 yıllık doktordu ama önce insandı ve ilk duyduğunda şok yaşadı. “Bir doktor olarak ben bu kadar yıkıldıysam, normal bir vatandaş böyle bir tanıyla yüz yüze geldiğinde neler yaşar acaba” diye sordu.
İstanbul’un büyük üniversite hastanelerinden birinde kulak burun boğaz onkolojisiyle uğraşan bir doktordan randevu alan Yalman, tümör konseyinde yaşadıklarını şöyle anlattı: “İçeri çağrıldığımda orada bulunan hiçbir doktor bırakın geçmiş olsun demeyi, yüzüme dahi bakmadı. Doktorum filmleri negatoskopa yerleştirdi, herkes büyük bir dikkatle onları izledi ve ameliyatın ne derece radikal yapılacağı konusunda karar verdiler. En son olarak da radyasyon onkoloğu olduğunu sandığım hoca, o bölgeye radyasyon verebileceğini ama gözün zarar görme olasılığının yüksek olduğunu söyledi.
Hakkımda bu kararlar alınıp, elime anestezi muayene kağıdı tutuşturulana kadar donmuş bir şekilde olanları izledim. Başıma gelenlerin şokunu yaşarken, bir de hastalanan doktor olarak ne kadar değersiz olduğumu düşündüm. Oysa onkolojiyle uğraşan doktorların ve sağlık çalışanlarının söyledikleri ilk söz, bu hastalıkta moral motivasyonun çok önemli olduğu değil midir?”
Bedeni zorlu radyoterapi ve kemoterapileri alırken ruhuyla kimsenin ilgilenmediğini anlatan Yalman’a bir sınıf arkadaşının tavsiyesi üzerine kanser hastalarıyla çalışan bir psikolog evinde terapi yaptı. Yalman yaşadığı hayal kırıklıklarını da bu psikoloğun cesaretlendirmesiyle kaleme aldı. Bu zorlu süreçte öğrendiklerini meslektaşlarıyla şöyle paylaştı:
Bir hekimin hastasına, hele de kanser hastasına daha duyarlı yaklaşması gerektiğine inandım.
Her hastanın bir birey, bir insan olduğunun asla unutulmaması, en azından kendisiyle konuşurken yüzüne bakılması ve yazılı onam için yapılan bilgilendirmelerin gerçek anlamına uygun yapılması gerektiğine inandım. Doktor olmama rağmen kemoterapinin yapacakları açık açık anlatılmadığı için ilk tedaviden sonra panik atak geçirdim.
Başta kanser hastaları olmak üzere, eğer mümkünse tüm hastalara psikolojik destek sağlanmasının çok önemli olduğunu anladım. Basit bir örnek verecek olursam, yazmaya başladığımda yaşadıklarımı tekrar hatırlamak beni çok rahatsız etti. Ama psikoloğum bunu yapabileceğimi defalarca söyleyerek beni yüreklendirdi ve sizlerle hastalık sürecimi paylaşabildim.
Doktorun hasta olarak bir doktora başvurmasının, hasta yakını olarak da hastanede bulunmasının önemini bir kez daha anladım. Böylece yapılan davranış hatalarını yaşayarak gözlemleyebilir.