Yarı final maçı henüz oynanmadan yazıyorum bu satırları... Çünkü, yenseler de, yenilseler de, tarihe geçtiler, rüyamızda bile göremeyeceğimiz seviyeye çıktılar, gururumuz oldular.
*12 dev adam...13’üncü Tanjeviç.*Peki ya, 14’üncü dev?*Tek tek hepsini yazmak isterdim, yerimiz dar... Kaptan’ı yazayım, Hidayet Türkoğlu’nu... Gariban bi ailenin çocuğuyken, NBA’e gitmeyi başaran, dolar milyoneri olan, şımarmayan, aksine, ismi büyüdükçe ego’su küçülen, takım arkadaşlarına “kardeşim” diye hitap eden, savaşçı ruhuna rağmen gerek kalmadıkça başrole çıkmayan, geri planda duran, arkadaşlarını yücelten, iyi yürekli, çok iyi aile babası... Zeki, çevik, ahlaklı; onur duyuyoruz onunla.*Kim keşfetti Hidayet’i?Kim yetiştirdi?Kimdir borçlu olduğumuz insan?Kimdir 14’üncü dev?*Kemal ile Leyla...*Başlayalım anlatmaya...*Özel Çavuşoğlu Koleji vardı İstanbul’da, efsaneydi, ekonomik kriz nedeniyle battı, kapandı, trajedisi bununla bitmedi, sahibi taa Nijerya’da trafik kazasında hayatını kaybetti. Kolej’in en önemli özelliği, spordu... Yetenekli çocukları toplayıp, ABD’de olduğu gibi eğitim bursu veriyor, bedava okutuyordu... Kemal Çalışkan, bu Kolej’in basketbol antrenörüydü.*İstanbul’un tüm ilkokullarını taramış, 10-11 yaşındaki birbirinden pırıltılı 12 çocuğu seçmiş, aileleriyle konuşmuş, ikna etmiş, Kolej’e yazdırmıştı Kemal... Biri Hidayet’ti. Hatta biri de Kerem Tunçeri’ydi. Şu anda 2 metre 8 santim ve 100 kiloluk bir dev olan Hidayet, o zamanlar 1.78 ve cılızdı. Ham mermeri şaheser heykele dönüştürür gibi işledi Hidayet’i Kemal... NBA koçlarını bile hayrete düşüren, 2 metrenin üstündeki boyuna rağmen oyun kurucu gibi top sürme becerisini Kemal’den öğrendi Hidayet... Aklını kullanmayı, pozisyon almayı, doğru zamanda doğru yerde durmayı, liderliği, Kemal Koç’tan öğrendi; stilini o şekillendirdi.*Tabii diğer çocukların da... Türkiye’de rakip tanımadılar, iki defa dünya finali oynadılar, Liselerarası Dünya Şampiyonu oldular. Ardından, Hidayet henüz 16 yaşındayken, komple Efes Pilsen’e geçtiler, Avrupa’ya damga vurdular; Hidayet yıktı duvarları NBA’e gitti.*Adana doğumlu Kemal Çalışkan... Annesi, İncirlik’te görevli Amerikalı’ydı, babası Türk... Ama babası, bir başkasıyla evliydi. Yani, evlilik dışı çocuktu. Annesinin görev süresi bitti, ABD’ye dönerken, babası vermedi onu... Üstelik, evlilik dışı çocuk olduğu için, babasının ailesi de istemiyordu Kemal’i... Yatılı okula verdiler. İlkokuldayken, annesi vefat etti, anneannesiyle dedesi geldi, “Lütfen verin bize” diye yalvardılar, kadere bak, gene vermedi babası... Alakasız bi aileye evlatlık verdi iyi mi! Kemal’i evlatlık alan aile, tam cennetlikti, çok iyi büyüttüler, çok iyi davrandılar, nüfuslarına aldılar, öğretmen yaptılar.*Dramı bundan ibaret değildi Kemal’in... İçinde bir “kadın” yaşıyordu.*“Eşcinsel değildim” diyor, “Kadındım, öyle hissediyordum, erkek gibiymiş gibi yapmak istemiyordum, ahdım vardı, erkek olarak ölmeyecektim.”*Çocukluğundan beri hissettiği kimliğine, 22 yaşında kavuştu. Ameliyat oldu, kadın oldu.*Leyla adını aldı.Leyla Çalışkan oldu.*Tabii burası Türkiye... Cinsel tercihi nedeniyle zulme uğradı, işinden atıldı, horlandı, dışlandı, aylarca işsiz, parasız, ekmeksiz kaldı; namusundan ödün vermedi.*Ama, burası da Türkiye... Hak yerini buldu, dangozların alkol malkol diye yasaklamaya çalıştığı Efes Pilsen, kapılarını açtı, çağırdı, gel işinin başına geç... Altyapıyı teslim etti.*Öbür gizli kahramanlar darılmasın, Türkiye’nin en önemli altyapı antrenörü, Türkiye’nin en öngörülü yetenek avcısıdır Leyla... Ve, bugün aktif şekilde Hidayet’ler yetiştiriyor hâlâ.*“O olmasaydı, bu mevkiye gelemezdim” diyor Hidayet... “Başarımı ona borçluyum, başta ben, milli takımın pek çok sporcusunun üzerinde inanılmaz emeği vardır.”*Tanımıyorsunuz Leyla’yı, normal... Şöhret merakı yok çünkü... Televizyonlardan gelen teklifleri kabul etmiyor, dizi teklifleri var, reddediyor. Huzurlu, mütevazı bir yaşam sürüyor.*Sadece işini yapıyor...Memlekete hizmet ediyor.*14’üncü dev o.*Sen istemesen de, Türkiye kiminle gurur duyacağını bilsin istedim Leyla...*Diş geçiremedikleri kadınları yaratık, konsomatris diye aşağılayarak, erkek olduklarını zanneden tipler okusun istedim. (Yılmaz Özdil - Hürriyet - 12 Eylül 2010)