Fundanur Öztürk
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması 20 Temmuz 2017'de birinci yılını dolduruyor. Basına yansıyan haberlere göre, OHAL kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile 23 bin 427 akademisyen ya ihraç edildi, ya da çalıştığı üniversitenin kapatılması sonucu işsiz kaldı.
Akademisyenlerin toplu listelerle ihraç edilmesi ve kişilerin suçlarının tek tek belirtilmeden kolektif bir hükme varılması, "hukukta suç ve cezanın şahsiliği ilkesine uymadığı" yorumlarına yol açtı.
OHAL'in ilanından 3 gün sonra, 23 Temmuz 2016 tarihinde ilk Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe kondu.
667 sayılı ilk KHK ile, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde binlerce öğrencinin hali hazırda eğitimini sürdürdüğü 15 vakıf üniversitesi, "Fethullah Gülen cemaati ile ilişkisi olduğu" gerekçesiyle kapatıldı. Bu üniversitelerde çalışan idari personelin net sayısı bilinmiyor. Yüksek Öğretim Kurumu'nun (YÖK) sitesinde belirtilen rakamlara göre ise 2 bin 808 öğretim görevlisi işsiz kaldı.
Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasına yaklaşık 2 ay kala yaşanan bu gelişmeden sonra, yaklaşık 65 bin üniversite öğrencisi de başka okullara nakil olma, bölümlerde ve derslerde denklik, yeni kayıt olacakları üniversiteye kayıt ücreti ödeyip ödememe karmaşası yaşadı.
YÖK, kapatılan üniversitelerdeki öğrencilerin "özel öğrenci" statüsü ile garantör üniversitelere yerleşebileceğini duyurdu ancak uygulamada aksaklıklar yaşandı. Bunun üzerine kapatılan üniversitlerin garantörü olan bazı üniversiteler, binlerce öğrenci kabul edecek kapasitede yeterli derslikleri ve akademisyenleri olmadığı gerekçesiyle öğrencileri kabul etmedi.
Bunların ardından YÖK karar değiştirerek kapatılan üniversitelerin öğrencilerinin yeniden tercih yapacağını duyurdu ve binlerce öğrenci, üniversiteye ilk giriş puanlarıyla yeniden tercih yaptı.
Fakat kapatılan üniversitelerde işsiz kalan akademisyenlerin ve idari personelin durumuyla ilgili YÖK tarafından herhangi bir işlem yapılmadı.
O dönemde röportaj veren akademisyenler Gülen cemaatiyle ilişkisi olduğu gerekçesiyle kapatılan bir üniversitede çalışıyor oldukları için, hiçbir üniversite tarafından iş başvurularının kabul edilmediğini anlattı. Kapatılan üniversitelerde 2 bin 808 akademisyen işsiz kaldı.
1 Eylül 2016'da yürürlüğe konan 672 sayılı KHK ile, akademisyen ihraçları başladı ve 96 farklı üniversiteden 2 bin 346 akademisyen ihraç edildi.
Ardından 29 Ekim'de 1267, 22 Kasım'da 242, 6 Ocak 2017'de 631, 7 Şubat 2017'de 330, 29 Nisan 2017'de 484 akademisyen ihraç edildi.
677 ve 688 sayılı KHK'larla ise 53 akademisyen görevine iade edildi. Böylece son bir yıl içerisinde yayımlanan 6 KHK ile toplamda 117 farklı üniversiteden 5 bin 247 akademisyen işini kaybetti.
En fazla akademisyenin ihraç edildiği üniversiteler, 232 akademisyen ile Süleyman Demirel Üniversitesi, 225 akademisyen ile Gazi Üniversitesi, 188 akademisyen ile İstanbul Üniversitesi, 185 akademisyen ile Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ve 170 akademisyen ile Pamukkale Üniversitesi oldu.
1 Eylül 2016'dan beri devam eden akademisyen ihraçlarının gerekçesi, ihraç edilen binlerce akademisyenin neye göre ve kim tarafından belirlendiği konusu, 8 Şubat 2017'ye kadar belirsizliğini korudu.
8 Şubat günü açıklama yapan YÖK Basın Müşaviri Şener Aslan, 6 aydır süren akademisyen ihraçlarında inisiyatifin YÖK'de değil, üniversitelerde olduğunu söyledi.
Şener Aslan, ihraç listelerinin üniversitelerde hazırlandığını söyleyerek, ''İhraçlara yönelik tüm inisiyatif üniversitelerde. Kişileri üniversiteler belirliyor ve YÖK'ün bununla ilgili bir takibi yok'' dedi.
Ardından gözler YÖK tarafından ihraç listelerinin hazırlandığı belirtilen üniversite rektörlüklerine çevrildi.
Sorularını yanıtlayan rektörler, akademisyenlerin ihracına karar verirken "ilgili istihbarat birimleriyle" ortak çalışma yürütüldüğünü söyledi. Ancak bu istihbarat kurumlarından alınan bilgilerin ne olduğu ve neden binlerce akademisyenin ihraç edildiği konusu belirsiz kaldı.
En çok akademisyen ihraç eden ikinci üniversite olan Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. İbrahim Uslan, değerlendirmelerinde Fethullah Gülen Cemaati ile ilişkilerinin tespiti noktasında "hükümet tarafından sıralanan" kriterlerin geçerli olduğunu belirtmişti.
YÖK 8 Şubat'ta, ihraçlarda bir hata yapılması durumunda, yine üniversitelerde kurulan komisyonların bu hataları telafi edeceğini açıkladı. Ancak o tarihten bu yana üniversitelerde kurulan hiçbir komisyonun bilgisi kamuoyunda yer bulmadı.
Rektörlerden ihraç listelerine "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisine imza atan Barış İçin Akademisyenlerin de eklendiğini açıklaması geldi.
İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) raporuna göre, bu akademisyenlerin 372'si KHK'lar ile ya da sözleşmelerinin yenilenmemesi suretiyle işten çıkarıldı.
Böylece OHAL'de kapatılan 15 vakıf üniversitesinden işsiz kalan, Barış İçin Akademisyenler imzacası olduğu için işinden atılan ve KHK'larla ihraç edilen akademisyenlerin sayısı 8 bin 427'ye ulaştı.
OHAL'de akademisyenleri etkileyen tek gelişme KHK'lar ile yapılan ihraçlar, kapatılan üniversitelerde çalışmak ya da "Barış İçin Akademisyenler" imzacısı olmak değildi. 2010'da yürürlüğe giren Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamında YÖK tarafından çeşitli üniversitelere atanan yaklaşık 15 bin araştırma görevlisinin kadro garantisi Eylül ayındaki KHK ile kaldırıldı.
2006-2009 seneleri arasında 41 yeni üniversite açılmış, ve bu üniversitelerdeki akademisyen ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla 2010'da ÖYP başlatılmıştı.
Ancak Eylül 2016'da, programın amacının Fethullah Gülen cemaatiyle irtibatlı akademisyenler yetiştirmek olduğu iddiasıyla, program kapsamında kadro garantisi olan akademisyenlerin sözleşmelerinin devam edip etmeyeceği kararı üniversitelerin inisiyatifine bırakıldı. Pek çok üniversite, kendi bünyesindeki ÖYP kadrosunda yer alan öğretim görevlilerinin işine son vermeyi tercih etti.
Akademisyenler, diğer sistemden farklı olarak ÖYP ile yapılan akademisyen alımlarında "yazılı sınav" ve "sözlü mülakat" bulunmadığını hatırlatarak Gülen Cemaati ile ilişkili oldukları iddialarını reddetmişti.
ÖYP sisteminin kurucusu eski YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, "Ülkenin akademisyen ihtiyacına karşılık verecek iyi bir sistem dizayn etmiştik. Fakat bugünlere geldi. İnşallah düzelir" derken, TBMM Eğitim Komisyonu üyesi ve AKP Ankara Milletvekili Ertan Aydın ise "Sadece yüzde yüz kadroya geçme garantisini ortadan kaldırıyoruz. Geçmişte yapılmış bir yanlışın düzeltilmesi anlamına geliyor" demişti.
Kadro hakkını kaybeden ÖYP'liler ile birlikte, en az 23 bin 427 akademisyen OHAL'den çeşitli şekillerde etkilendi. Bu akademisyenlerin kaçının mesleğine devam edebileceği ya da kaçının kendilerini kabul eden başka bir üniversitede iş bulabildiği konusu ise belirsizliğini koruyor.