16 ay sonra tahliye edilen gazeteci Yıldız "28 Şubat'ta kaç gazeteci hapisteydi" diye soruyor ve ekliyor: "Bu dönem daha acımasız."
16 aylık tutukluluk süresinin 12 ay 18 gününü 21 kişilik koğuşta tek başına geçiren gazeteci Müyesser Yıldız “Niye bırakıldığımı anlamadım. Çünkü gözaltına alındığımda hangi noktadaysak bugün de aynı noktadayız” dedi.
Kendisini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan Yıldız, 28 Şubat sürecine tepki için o dönem Fazilet Partisi ’ne (FP) oy vermiş. Bu dönem koşulların ‘daha acımasız’ olduğunu vurgulayan Yıldız, “28 Şubat’ta dindar bir kadının alınıp da 16 ay hapiste tutulduğunu hatırlamıyorum. Kaç gazeteci 28 Şubat’ta hapse atıldı?” diye soruyor. Uzun yıllar TBMM’de muhabirlik yapan, bir dönem AKP’li bakanlara danışmanlık hizmeti veren gazeteci Yıldız, içerdeki hayatını ve özgür günlerinde neler yapacağını Radikal'den İsmail Saymaz'a anlattı:
İçerde hayatınız nasıldı?
Hiçbir şey yok. Sadece beton ve demir... Vaktimi sadece okuyarak ve koğuşta yürüyerek geçirdim. 32 adım. Havalandırma 42 adım. Böyle... İlk zamanlar Ankara’yı ve ailemi düşünerek gidiyordum. Sonra tıkandım. Bir süre sonra yer şeyleri kayboldu. Ondan sonra tamamen okuyarak yürüdüm.
Yer algısı kaybolurken, adalet algısı da kayboldu mu?
Asıl olan oydu. Benim açımdan 12 Mart 2012 tarihi itibariyle adalet mefhumu bitmişti. Neden? Bir sene geçmişti. Bir sene sonrasında, başladığımız noktadaydık. Buna rağmen 99 gün sonrasına gün verildi. Bağıra bağıra cezalandırma... O duruşmadan sonra ‘Artık yeter, hüküm verin, bir talebim yok, artık buraya gelmeye utanıyorum’ dedim. Devletten hiçbir şey kabul etmeden pasif direniş yaptım.
Tahliye umudunuz var mıydı?
Yoktu. Çünkü her şey bitmişti, bir tek TÜBİTAK raporuna bağlı kalmıştı. O rapor da gelmeyeceğine göre tahliye umudum yoktu. Son duruşmada aslında dava bitti. Mahkeme nezdinde de bitti aslında. Bittiğine göre ya hepimizin tahliye olması gerekiyordu ya da rapor gelmeyeceği için davanın uzatılması... Ama ben tahliye edildim. Niye tahliye edildiğimi ben de anlamadım.
Nazlı Ilıcak ve Merve Kavakçı Meclis’e gittiklerinde yanlarında siz vardınız. 28 Şubat’tan sonra FP’ye oy verdiğiniz doğru mu?
Şöyle oy verdim: 28 Şubat sürecine tepki göstermek içindi. Büyük yanlışlar yapılmıştı. Ona bir tepki olarak... Tepki oyuydu.
28 Şubat’a tepkiniz neydi?
Bir fotoğraf çıkıyordu: 12 Eylül’ü analize tabi tuttum. Toplumsal mühendislik projesi yapılmaya çalışıldığını gördüm. Ülkenin milli solunu küstürdüler. Sonra milliyetçileri... Hep dışa bağımlıların önü açıldı. Samimi dindarların da küstürülmek istendiği intibaı oluştu bende. En tehlikelisi de buydu.
E terse döndü tabii ama bugün daha acımasız gerçekten. Ben kendimden örnek vereyim. Ben 28 Şubat sürecinde dindar bir kadının alınıp da 16 ay hapiste tutulduğunu hatırlamıyorum. Asker daha acımasız diyorlar değil mi? Kaç gazeteci 28 Şubat sürecinde hapse atıldı? Bu dönem daha acımasız.
Bundan sonra ne yapacaksınız?
Kitap çalışmam var. 1919 tehcir yargılamaları ile bugünkü mahkemeleri karşılaştırıyorum. Bire bir örtüşüyor.
Müyesser Yıldız, cezaevinde yalnızlığını giderecek bir kedi talebiyle gündeme gelmişti. Özgürlüğün ilk günü röportajında bir kedinin de eşlik ettiği Yıldız, “Koğuş arkadaşım yok, hiç olmazsa bir kedi olsun dedim. Ancak rahatsızlık duyuldu. Yani bir yönetmelik değişikliğiydi aslında, olabilirdi. Ama inkâr edilmeye çalışıldı. Verilmedi. Ama dışarı çıktığımda kedi geldi beni buldu” dedi.
Müyesser Yıldız’ın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a sitemi vardı: “Beni ilk arayan Hikmet Çetin oldu. Arkasından Deniz Baykal, Nur Serter, Emine Ülker Tarhan aradı. İktidardan arayan olmadı. Arınç’ın ‘Leyla Zana 10 yıl hapiste kaldı istırap duydum’ sözünü okuyunca, ‘16 aydır Silivri’de kalan da var. Onunla ilgili de ıstırap duydunuz mu’ diye içimden geçmişti.”