İNGİLİZ BASINI"İngiltere ekonomisi, ekmeğin karne ile alındığı günlerden bu yana en zorlu yılında" diyen Daily Telegraph'ın ekonomi ekinin manşetinde Başbakan Brown adına çıkarılmış temsili bir ekmek karnesi var. Daily Telegraph şöyle yazıyor: "İngiliz Sanayi Konfederasyonu'nun tahminlerine göre bu yıl ekonomik büyüme dibe vuracak, işsizlik şahlanacak, çok sayıda İngiliz daha da yoksullaşacak." "Konfederasyon, milli gelirin bu yıl yüzde 3,3 küçüleceğini tahmin ediyor." "İngiltere'de en son bu ölçüde bir ekonomik durgunluk yaşandığında, insanlar karne ile gıda alabilmek için kuyruklara giriyordu." "Sanayi Konfederasyonu'na göre bu yılın ikinci çeyreğinde işsizlik de 3 milyon 40 bin kişiyle zirveye ulaşacak. Ortalama maaş artışı ise sadece yüzde 1,1'de kalacak." İkramiye yasağı Guardian gazetesi, manşette İngiliz hükümetinin bankalarda üst düzey yöneticiler için ikramiyelere yasaklama getireceğini yazıyor. "Devletin de hissedar olduğu bankacılık kuruluşları, artık sadece alt düzey çalışanlarına ikramiye verebilecek." "Hükümet dün bu konudaki pozisyonunu sertleştirdi. Buna göre hükümet artık sadece yılda 20,000 sterlin civarında mütevazı kazançlar elde eden alt düzey memurların ikramiye almasına izin verecek." "Muhalefet lideri David Cameron, hükümetin ikramiyeleri kısıtlamasını, ikramiyede ısrar eden yöneticileri ise dava etmesini istemişti. Bu gelişme, Lloyds bankasının binlerce çalışanına 120 milyon sterlin tutarında ikramiye vermeyi planladığı haberlerini izliyor." "Şişman kedilere son" Guardian gibi Times gazetesi de bu konuyu ön sayfasına taşıyor. Manşet: "İkramiye kesintisi, şişman kediye benzeyen bankacılar devrini sona erdirecek." "Muhafazakar lider David Cameron'ın ikramiyelerin kişi başı 2,000 sterlini geçmemesi gerektiği yönündeki önerisinin ardından hükümet de pozisyonunu sertleştirdi." "120 milyon sterlin ikramiye dağıtacağını açıklayarak tartışmalara yol açan Lloyds bankası, Cuma günü yan kuruluşu HBOS'un beklentilerin 1,6 milyar sterlin üzerinde, 10 milyar sterlin zarar ettiğini açıklamıştı." "Brown sanık sandalyesinde" Daily Telegraph gazetesi de HBOS konusunu manşete çekiyor. Manşet: "Başbakan Gordon Brown Lloyds-HBOS birleşmesi nedeniyle sanık sandalyesinde" "Başbakan Brown'ın, sonunda her iki bankayı da felaketin eşiğine getiren ve Lloyds bankasının HBOS ile birleşmesine dayanan planı dayatmadan da HBOS'u kurtarabileceği, hükümetin kendi mali izleme birimince kabul edildi." "Ülkedeki bankacılık sistemini denetleyen Mali Hizmetler İdaresi'nin başkanı, dün yaptığı açıklamada, bankanın herhangi bir devir işlemine gerek kalmadan, hükümetin vereceği parayla da kurtarılabileceğini söyledi." "Brown, Lloyds bankasına rekabet mevzuatı konusunda bir engel çıkmayacağı güvencesi vererek, perakende bankacılık sektörünün yüzde 40'ını kontrol eden bir ortaklık kurulmasına önayak olmuştu." "Türk bankaları sıcağı hissediyor" Financial Times gazetesinde bugün İstanbul'dan Delphin Strauss imzasıyla yayınlanan bir haberde "Türk bankalarının da sorunlu kredilerin sıcağını hissetmeye başladığı" yorumu yer alıyor. "Sorunlu kredilerdeki büyük artış, 2008'in son çeyreğinde, uzun süredir şube ağlarını genişletip tüketici ve KOBİ kredilerini artırmakta olan Türk bankalarının kârlarını da kötü etkiledi." "Piyasa değeri açısından Türkiye'nin en büyük kredi kuruluşu olan Akbank'ın 2008'in son çeyreğindeki net geliri üçüncü çeyreğe göre yüzde 39 düştü." "Kısmen General Electric'e ait olan Garanti Bankası'nda ise konsolide olmayan net kar, yılın son çeyreğinde bir önceki döneme göre yüzde 14 azaldı." "Uzmanlar, piyasa değeri açısından Türkiye'nin ikinci büyük bankası olan İş Bankası'nın da bugün yıllık kazancında yüzde 7'lik bir azalma açıklamasını bekliyor." "Piyasa ortalamasına oranla iyi durumda olsalar da Garanti Bankası 2008'in son çeyreğinde sorunlu kredilerinin yüzde 46, Akbank ise yüzde 35 oranında arttığını açıkladı." "AB Türkiye'yi ikna etmeli" Financial Times'ın sadece İnternet baskısında yer alan bir yorumun başlığı, "AB, Hazar doğalgaz koridorunda hakimiyeti kaybediyor." Brüksel'deki Stratejik Çalışmalar Enstitüsü'nden Borut Grgic'e ait bu yorumdan bazı bölümleri aktaralım. "Avrupa Birliği, kıtanın Rus enerji kaynaklarına bağımlılığını azaltmak amacıyla Hazar havzasının güney koridorundan geçecek bir doğalgaz boru hattı oluşturma projesinde iki engel ile karşı karşıya. Bunlardan biri Türkiye'nin tavrı. Diğeri ise Rus devlet petrol tekeli Gazprom'un Balkanlar'daki faaliyetleri." "Ankara'nın hedefi Türkiye'yi bölgesel bir enerji merkezi yapmak. Yani Türkiye, Hazar doğalgazını alıp, Avrupalı müşterilere kendisi satmak istiyor. Türkiye başbakanı Erdoğan elbette bu statüyü elde etmek için çalışıyor. Ama bu AB'nin reddetmesi gereken bir teklif." "Türkiye bir transit ülke olarak vazgeçilmez değil. Azerbaycan ve Gürcistan arasında bir hat zaten var. Mesela Gürcistan'dan Romanya'ya doğalgaz Karadeniz'den taşınabilir." "Romanya bir süredir inceden inceye kendini Türkiye'ye bir alternatif olarak sunmakta. Ama Gürcistan riskli bir opsiyon." "Ortaya çıkan sonuç ise çok açık. Azerbaycan gazını Avrupa'ya getirmek için tercih edilecek yol Türkiye üzerinden geçiyor. Ama bu, her ne pahasına olursa olsun yapılamaz. Erdoğan esnek olmak zorunda. Avrupa da öyle." "Türkiye başbakanı, AB'nin müzakerelerde enerji faslını da açmasını istemekte haklı." Financial Times'ın İnternet baskısında yer alan yorumun devamında da Rus doğalgaz devi Gazprom'un yavaş yavaş Güneydoğu Avrupa doğalgaz piyasasını ele geçirmeye başladığı, bunun da Hazar doğalgaz üreticilerinin alternatif yollara olan ilgisini azaltabileceği yazılıyor. Yorumcunun Avrupa Birliği'ne tavsiyesi de bu yıl içinde Ankara ile muhakkak bir anlaşmaya varılması. Irak'ta dolandırıcılık soruşturması Independent'ın manşeti: "Madoff'tan daha büyük bir dolandırıcılık" "Üst düzey Amerikalı askerler, kayıp milyarlarla ilgili olarak soruşturuluyor. Irak'ın yeniden inşası sürecinde üst düzey askeri yetkililerin 125 milyar dolarlık bir kaynağın suiistimalindeki rolüne ilişkin olarak Amerikalıların yetkililerin başlattığı araştırmanın sonunda, Amerikan tarihinin en büyük dolandırıcılığı ortaya çıkabilir." "Kaybolan miktar tam olarak asla ortaya çıkmayabilir. Ancak konuyla ilgili resmi rapora göre bu rakam 50 milyar doları aşabilir. Eğer böyle olursa bu hırsızlık vakası, Bernard Madoff'un meşhur Ponzi Sistemi ile dolandırdığı miktarı da geçmiş olacak." (BBC Türkçe Servisi)ALMAN BASINIAlmanya’nın Dresden şehrinde pazar günü düzenlenen aşırı sağı ve tarihin çarpıtılmasını protesto gösterisine Neonazi gölgesinin düşmesi, bugünkü Alman gazetelerinin başlıca yorum konuları arasında yer alıyor. Dresden’in Neue Presse gazetesinde şu satırları okuyoruz: “Neonaziler Almanya’nın neresinde gösteri yapmaya yeltenseler karşılarında kalabalık bir grubu buluyorlar. Bu iyi bir haber. Kötü haber ise, Dresden’de her yıl daha fazla aşırı sağcının gösteri yapması. Aşırı sağcıların Almanya’nın başka şehirlerinde yapamadıklarını Dresden’de yapmalarına neden izin veriliyor? Dresden bombardımanını anma gününün o kafanın amaçlarına alet edilmesinin önüne geçilmesi, ama en azından aşırı sağcıların daha sıkı kontrol altına alınması gerekir. Dürüst sivillerin direnişi yetersiz kalmıştır.” Stuttgarter Zeitung gazetesinin aynı konudaki yorumu ise özetle şöyle: “Sağla mücadele cesaret ve toplum bilinci ister. Mücadelenin başarılması büyük kitlelerin, bütün eksiklerine rağmen demokratik hukuk devletini savunmasına bağlıdır. Dresden’de toplum bilinci kendini gösterdi ve binlerce şehir sakini aşırı sağa karşı sokaklara döküldü. Sağcılar, Dresdenlileri yanıltmayı bu kez de başaramadı.” Neue Osnabrücker Zeitung gazetesinden aktaracağımız yorumun konusu ise Sovyet işgal birliklerinin Afganistan’dan çekilmesinin 20. yıldönümünde ülkenin durumu: “Bu yıldönümü ile NATO’nun yeni Afganistan stratejisi arayışının ortak yanı, her ikisinin de başarısızlığa uğramış olmasıdır. Sovyetler'in Afganistan’ı parti diktasına mahkum etme denemesi, bütün askeri gücüyle yüklenmesine rağmen bozguna uğradı. Sekiz yıldır süren askeri mevcudiyetine ve kalkınma yardımlarına rağmen NATO’nun Afganistan’ı merkezi hukuk devleti yapma gayretleri de semere vermedi. Her iki başarısızlığın altında da, siyasi otoritenin, Afgan toplumlunun ne kadar küçük parçacıklara ayrıldığını ve dış müdahalelere ne kadar alerjik tepki gösterdiğini idrak edememesi yatıyor. Afganistan ile Pakistan arasındaki sınırın kağıt üzerinde kaldığı ve bu iki ülkenin bir bütün olarak görülmesi gerektiğini de.” Sırada Badische Zeitung gazetesinin, iklim değişikliği ile ilgili kötümser tahminleri konu alan yorumu var: “Yanılmak ve gerçekleri görmek istememek beşeri özelliklerdir. Ama medeni toplumlar bunda, insanlığı tehlikeye atacak ölçüde ileri gidiyor. İklim araştırmacılarının son bulguları karşısında kaderciliğe kapılmamak mümkün değil. İklimi korumaya yarayacak ne mümkünse yapılmalı. Organik yakıt elde etmek için orman ve tarlaları talan etmekle bu başarılamaz. Organik yakıt çözüm olmaktan çıktı, artık sorunun bir parçası haline geldi. İklim felaketine gidişi yavaşlatmak için, fosil enerji türlerinden mümkün olduğunca uzaklaşmak ve dünyanın her yerinde kullanılması mümkün olan güneş enerjisine yönelmek, şarttır.” Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin 20’ler Grubu zirvesini konu alan yorumu ise şöyle: “Bir haftada ne finans sistemi kurtarılabilir, ne sallantıdaki devletlere destek olunabilir, ne dünya ticaretindeki dengesizlikler giderilebilir, ne yatırım şirketleri sıkı kurallara bağlanabilir, ne banker ikramiyesi karara bağlanabilir ne de küresel bankacılık mutlak denetim altına alınabilir. Batının bankacılık anlayışı iflas ettiği ve kredi muslukları kapandığı için sistem vergi gelirleriyle ayakta tutulabiliyorsa, bu tıkanıklığın nasıl giderilebileceği sorusu zirveyi meşgul etmeye yeter. Banka bilançolarında ne kadar değersiz pasif olduğu ortaya çıkarılırsa samanı çöpten ayırmaya başlanabilir.” (Deutsche Welle - Türkçe) ABD BASINI Washington Post Ortadoğu’da demokrasiyi desteklediği için Bush yönetimini boykot eden Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in Başkan Obama’yla görüşmek istediğini yazıyor. Gazete, bütün Arap ülkelerinin Obama’nın vereceği cevabı beklediğini vurguluyor. "Eğer Obama Mübarek’le görüşürse, Amerika’nın stratejik çıkarlarını desteklemeleri koşuluyla yozlaşmış Arap yönetimlerine göz yumduğu eski statükoya geri dönülmüş olacak. Bu da Obama’nın, Amerika’nın inandırıcılığını ve prestijini yeniden kurma çabasına zarar verecek. Obama, Mısırlı muhalif Saadettin İbrahim’e yönelik suçlamaların kaldırılması ve eski devlet başkanı adayı Ayman Nur’un serbest bırakılması karşılığında Mübarek’in Beyaz Saray’a gelmesini kabul edebilir. Eğer Mübarek bu öneriyi reddederse, Obama yaşlı bir diktatörün popüler bir başkan tarafından meşrulaştırılmasına alet olmamalıdır." Los Angeles Times Afganistan ile Pakistan’ın aynı savaşın iki ayrı cephesi olduğu görüşüne yer veriyor. Gazete, Taliban’a karşı izlenecek stratejide bu gerçeğin göz önünde tutulması gerektiğini vurguluyor. "Pakistan hükümetini ve ordusunu, Afganistan sınırındaki isyancıları yok etmenin kendi stratejik çıkarlarına uygun olduğuna ikna etmek için havuç ve sopa politikası izlenmeli. Pakistan’ın desteği olmazsa, Taliban da varlığını sürdüremez. Ayrıca Afganistan devlet başkanı Hamit Karzai’nin ılımlı Taliban gruplarıyla diyalog kurma girişiminin Bush yönetimi tarafından engellenmesi de bir hataydı. Milliyetçi Taliban grupları siyasi sürece dahil edilmelidir. Ancak bunun için de Obama yönetiminin Pakistan’ın desteğine ihtiyacı var." USA Today devlet desteği alan banka yöneticilerinin maaşlarına sınırlama getirilmesini eleştirenlere karşı çıkıyor. Gazete, sınırlamanın yetenekli bankacıların kaçışına neden olacağı yorumuna itiraz ediyor. "Aslında yöneticilerin ücretlerine getirilen sınırlamanın bankacılık sektörünü nasıl etkileyeceğini tam olarak kimse kestiremiyor. Yetenekli yöneticilerin sektörden kaçması da ihtimal dahilinde. Ancak kaçabilecekleri tek alan, giderek büyüyen iflas finansmanı alanı. Getirilen kuralların kamu bankalarını olumsuz etkilemesi de mümkün. Obama yönetimi belki de bu nedenle aşırı ihtiyatlı davranıyor. Şimdi kendilerini evrenin efendileri olarak gören yöneticilerin iş arama çabalarının sonucunu görmek gerekir. Belki özgeçmişlerinin de tıpkı kendi yarattıkları sorunlu hisseler gibi bir değer taşımadığını görecekler." New York Times bir Amerika ve bir Rus uydusunun uzayda çarpışmasıyla uzay güvenliği sorununun da gündeme geldiğini belirtiyor. Gazete, uzaydaki bu ilk trafik kazasının önlem alınması için önemli bir uyarı olduğunu vurguluyor. "Yörüngedeki başı bozuk nesneler, şu ana kadar insanlı veya robotlu uzay çalışmalarına bir zarar vermedi. Ancak geleceğe ilişkin ciddi kaygılar var. Eğer uzayın bir çöp yığını olması önlenemezse, kısa bir süre sonra uzay araçlarını göndermek ya çok riskli ya da çok pahalı hale gelecek. Birleşmiş Milletler uzayda yeni çöp oluşmasını önlemek amacıyla bazı ilkeler belirledi. Ancak bu sorun hala çözülmüş değil ve dünyamızın üstündeki tehlike her geçen gün daha da artıyor." (Amerika'nın Sesi)