'17 Aralık gelinceye kadar bunların ağzından yolsuzluk kelimesi duymadım'

'17 Aralık gelinceye kadar bunların ağzından yolsuzluk kelimesi duymadım'

TBMM Genel Kurulu'nda 62. Hükümet programı üzerindeki görüşmelerde Hükümet adına söz alan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "17 Aralık gelinceye kadar ben bunların ağzından bir tek yolsuzluk kelimesi duymadım. 'AK Parti'den bir bakan, bir milletvekili, bir bürokrat şu işi yapıyor' diye bana bir şikayet gelmedi. Vahiy mi geldi 17 Aralık günü yolsuzluk iddiaları ortaya saçıldı. Gözümüzü açan olay budur. Bunun bir siyasi operasyon olduğunu niçin görmüyorsunuz?" dedi.

Arınç, TBMM Genel Kurulu'nda 62. Hükümet programı üzerindeki görüşmelerde Hükümet adına söz aldı, eleştirileri yanıtladı.

Kendisinden önce gruplar adına kürsüye çıkan konuşmacıların isimlerini sıralayan Arınç, konuşmacılara fikirleri, eleştirileri ve yol göstermeleri için teşekkür etti.

CHP'li Hurşit Güneş'in, kendisinin geçmişte yaptığı ve tamamen doğru olan bir televizyon konuşmasından söz ettiğine işaret eden Arınç, "Tutanaklarda ne varsa benim ağzımdan çıkan, hepsi doğrudur" dediğini belirtti. Arınç, "Bunun sonuçlarına katlanırım, ya izah ederim ya kendimi bağışlanmaz bir suç işlemiş gibi görürüm. Ama insanın namusu konuştuğu sözleridir. Onlara da sahip çıkmak çoğu zaman gerekebilir" diye konuştu.

 

"Gözümüzü açan olay"

 

Bu konuşmayı yapmasının çok doğru olduğunu ancak bunu ilk kez söylemediğini ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben Meclis Başkanlığı'ndan, onun öncesinden, 1970, 80, 90'lı yıllardan bu yana, hepinizin sustuğu, hatta görmezden geldiği, korktuğu, eleştirdiği, tehlikeli bulduğu, gizli bir örgüt diye yaftaladığı, okullarına gitmekten adım adım kaçtığı zamanlarda da ben bu sözleri söyledim. Ortadaki gerçek şudur; bu görüşmeleri yaptığımızda, bu konuşmaları yaptığımızda tamamen safiyetime inanmanızı rica ediyorum. Bizim gördüğümüz şuydu, ister adına 'cemaat' diyelim, isterse 'camia' densin, ister hizmet hareketi, hizmet gönülleri hareketi diyelim, biz buna inanmıştık. Her gittiğim yerde, her yaptığım konuşmada, yurt dışındaki okulların ne kadar yararlı olduğunu, orada İstiklal Marşı'nı dinlemenin bize ne kadar gurur verdiğini, oradaki öğretmenlerin ne kadar büyük bir fedakarlık içinde olduklarını, Türkiye ile o ülke arasında ne büyük bir dostluk köprüsüne vasıta olduklarını her yerde söyledim. Bu sözlerimi de bulup çıkarabilirsiniz. Bunun için Sayın Güneş'in konuşmasına gerek yok, onlar da şimdi aynı şeyi yapıyorlar.

 

'Kapı kapı dolaştıklarını biliyoruz, CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye verdiler'

 

Benim yıllardan beri yaptığım konuşmaları, 'Ne oldu' diye, video, internet sitelerinden bir yerlere servis yapıyorlar. Evet, bir şeyler oldu. Biz onları siyasi bir hareket olarak görmedik. Geçmişten bu yana 40 yıldır siyasetin içindeyim. Bu hareket zaman geldi DSP'ye destek verdi. Onlara kızmadık, siyasi tercihlerinden dolayı eleştirmedim. Benim yanımda olanlar, 'Bunlar nasıl olur da DSP'ye destek verir' diye eleştirdi. Tercihleridir dedim. Zaman geldi çoğu defalar ANAP'ı desteklediler, onların siyasi tercihidir dedim. Zaman geldi bizi desteklediler, bize oy verdiler. Sadece 12 Eylül referandumunda değil mahalli, genel seçimlerde de oylarını bu şekilde kullandılar. Ama bu işler ortaya çıktıktan sonra, sizler için çalıştıklarını, kapı kapı dolaştıklarını biliyoruz. CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye verdiler. Bu siyasi tavırlarından dolayı da biz onları eleştirmiş, yok saymış değiliz. Bizim şu anda gözümüzü açan olay, 17 Aralık'taki yolsuzluk iddiaları değil. Hiç bilmediğiniz bir şey söyleyeyim size, 30 yıldır bu camianın içindeyim, 17 Aralık gelinceye kadar ben bunların ağzından bir tek yolsuzluk kelimesi duymadım. 'AK Parti'den bir bakan, bir milletvekili, bir bürokrat şu işi yapıyor' diye bana bir şikayet gelmedi. Vahiy mi geldi 17 Aralık günü yolsuzluk iddiaları ortaya saçıldı.  Gözümüzü açan olay budur.

 

'Bunun bir 'siyasi operasyon' olduğunu niçin görmüyorsunuz?'

 

Siz bunlarla şimdi işbirliği yapabilirsiniz. Üzerine tişört giyen birileri, emniyetin önünde gösteri yapıyorlar. O gösterileri yapanlar, başka yerlerde de başka gösteriler yapıyorlardı. Bir emniyet mensubu, ne zaman operasyon yapılacağını internetten haber veriyor, ona göre tişörtler hazırlanıyor, ona göre PR çalışması yapılıyor, ona göre birileri çağrılıyor kahramanlık gösterisi haline dönüştürülüyor ve sizden de pek çok milletvekili, MHP'yi tenzih ediyorum ama CHP'den sıfırları, 'zero'ları üst üste giymek suretiyle şov yapıyor. Kiminle, kimlerle berabersiniz? 17 Aralık'a kadar yolsuzluk kelimesini ağzına almamış bir camia, ne oldu ki 17 Aralık'ta 'şu bakanlar, şunlar, şunlar şunu yapıyor...' Diyelim ki o güne kadar sustular da o gün bunun zamanı geldi. Ama bunun bir 'siyasi operasyon' olduğunu niçin görmüyorsunuz? Bu hükümeti devirmek adına, en ciddi manivela bence bu iddiaların ortaya atılmasıdır. Ben sizin gibi bu işe yabancı bir insan gibi konuşmuyorum, ister inanırsınız ister inanmazsınız, sizin köşe bucak kaçtığınız insanların içerisindeydim ben."

 

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Biz bir hukuk devletiysek bu ülkenin bürokrasisi bellidir, otoritesi bellidir, yargısı bellidir. Bunun ikincisine, üçüncüsüne müsaade edersek ortada ne AK Parti, ne CHP, ne MHP, ne HDP kalır. Demokrasiyi korumamız için ikinci, üçüncü yapılanmalara izin vermemek lazım" dedi.

62. Hükümet programı üzerinde eleştirileri yanıtlayan Arınç,  1 Ekim'den sonra 4 bakan hakkında kurulan soruşturma komisyonunun görevini yapacağını belirterek, "Yapmazsa yine eleştirin, siyasi olarak gerekenleri söyleyin ama bir kimseye peşinen suçlu gözüyle bakamazsınız" diye konuştu.

"Bu, anayasa fırlatmak suretiyle geçerli olmuyor. Anayasanın içerisinde ne varsa onu uygulamak zorundayız" diyen Arınç, şunları söyledi:

"Başbakan Ahmet Davutoğlu kongrede şunu söyledi: 'Paralel devlet yapısı fetret isteyen bir yapıdır. Kim olursa olsun bir daha devlet otoritesinin parçalanmasına izin vermeyeceğiz. Milletin seçtiği siyasi otoriteyi birisi kullanmak istiyorsa bürokrasi ve emniyet kılıfından çıkacak bizimi gibi siyaset yapacak. Bundan böyle devleti ele geçirmek isteyen kim olursa olsun, ister paralel, ister cunta, ister başka bir şey millet iradesinin önüne geçemeyecek.' Yaptığımız iş bu. Bir devlet vardır, ikinci bir devlete, ikinci bir yargıya, ikinci bir bürokrasiye, ikinci bir otoriter sisteme bu ülkede müsaade etmeyeceğiz. Biz bir hukuk devletiysek bu ülkenin bürokrasisi bellidir, otoritesi bellidir, yargısı bellidir. Bunun ikincisine, üçüncüsüne müsaade edersek ortada ne AK Parti, ne CHP, ne MHP, ne HDP kalır. Demokrasiyi korumamız için ikinci, üçüncü yapılanmalara izin vermemek lazım.

Bu operasyonlar, bu idari tasarruflar boşuna yapılmıyor. Emniyetin içerisinde bir küçük yapılanmanın mevcudiyeti eskiden de söylenirdi, yaptıkları çok fazla bilinmezdi. Bakın, 300 bin polisimiz var, rütbeli, rütbesiz. 300 binin içerisinde belki 300 tane, 500 tane… Bütün polis arkadaşlarımı tenzih ediyorum. Emniyet, bizim sivil bir kurumumuzdur, güvenliğimizden sorumlu ve hepsi vatansever, hepsi görevini iyi şekilde yapan şehitlerimizin, gazilerimizin olduğu bir topluluk ama bunların içerisinde küçük bir topluluk da kendisine amirleri tarafından verilen görevleri değil, kendilerine imamları tarafından verilen görevleri ifa etmek için çalışıyor ve başka kurumlardakilerle de bir siyasi operasyonla iş birliği yapıyorsa, iddia olarak söylemiyorum, bir kısmının çok büyük bir gerçek olduğunu söylüyorum, buna müsaade edemeyiz.

 

'Yaptığımız şey Gestapoculuk değildir'

 

Her mesleğin içerisinde görevini kötüye kullananlar, suistimal edenler olabilir. Yaptığımız şey bir Gestapoculuk değildir. Hukuk içinde mücadele edeceğiz, bütün mücadelemiz hukuki çerçevede olacak. Gözaltına almalar, hepsinin bir sebebi var; ya resmi evrakta sahteciliktir ya özel evrak tanzimidir ya izinsiz dinlemelerdir ya izinsiz iddianameler hazırlamaktır, vesaire. Bütün bunları içerisine alacak bir yapılanma hukukun dışına çıkmışsa, devletin dışına çıkmışsa, devletin dışarıda ve içerideki itibarını yıkmak ve sadece tek faturası bu hükümeti devirmekse, bu, yarın sizin de başınıza gelebilir. O yüzden, hepimiz el ele vererek hukuksuz işlemlere hiçbir zaman izin vermemek suretiyle, nerede bir hukuksuzluk yapılıyorsa bunu yüksek sesle eleştirmek, duyurmak suretiyle hepimiz görevimizi yapmalıyız. Ben bu kitlenin içerisinde en az 2 milyon insanın sempatizan olarak, hayır hizmetlerine fiilen katkıda bulunanlar olarak masum olduğuna yürekten inanıyorum. Bugüne kadar 50 defa konuştum, 50'sinde de bu cümleyi söyledim. Bazı arkadaşlarım beni beğenmemiş olabilir, gerçek budur. Okullara hizmet adıyla, öğretmenlere hizmet adıyla, kız çocukları sokakta kalmasın da şu evde barınsın düşüncesiyle, onlara burs temin etmek suretiyle 3 tane çocuğunu kucağına alıp bu amaçların arkasından koşan insanlara selam olsun. Onlarla hiçbir davamız yok, hiçbir kavgamız yok, onlarla herhangi bir kötü düşüncenin içinde değiliz. Ancak bunları kullanan, bunların içerisinden bir şekilde mensubiyet iddia eden ama içeride ve dışarıda irtibatları farklı olan bir çete varsa o çeteyi yok edeceğiz, bunu da herkesin bilmesi lazım."