17 ve 25 Aralık soruşturmalarının adli kolluk ayağını yürütürken görevden alınan daha sonra da meslekten ihraç edilen eski İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlar Şube Müdürü Yakub Saygılı, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan Sıralı, polis memuru Caner Çetin, başkomiser Hakan Korkmaz ile dört polis başmüfettişi hakkında suç duyurusunda bulundu.
Saygılı dilekçesinde, "müfettişlerin sahte bir tutanakla kendisi hakkında ikinci kez ihraç istemiyle soruşturma yaptıkları ve bu sebeple görevi kötüye kullandıklarını" ileri sürdü. Saygılı tarafından 10 Haziran 2014’te savcılığa verilen 53 sayfalık dilekçede, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Hakan Sıralı, polis memuru Caner Çetin, başkomiser Hakan Korkmaz, polis başmüfettişleri Ercüment Özbeyli, Cemil Zafer, Refik Felek ve Nevzat Yazıcı, “resmi belgede sahtecilik, belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, iftira, görevi kötüye kullanma, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” ile suçlandı.
Suç duyurusunda, "18 Aralık günü savcı Celal Kara’ya Saygılı tarafından gönderilen soruşturmaya ilişkin raporun Saygılı’nın görevden alındıktan önce mi yoksa sonra mı imzalandığını araştırmak için görevlendirildikleri" ve "Kara’nın görevden alınmasından sonra müfettişlerin söz konusu durum ile ilgili bilgi almak için dosyanın yeni savcısı Ekrem Aydıner ile yaptıkları görüşmeye hiç katılmayan ve aynı saatlerde ifade veren bir polis memurunun da adını yazarak sahte tutanak hazırladıkları" ifade edildi. Dilekçede, Aydıner’in müfettişlerin sorusuna “Bu idari bir işlem” yanıtını verdiği halde müfettişlerin raporun içeriğini incelemek için savcı Aydıner’in “Bu idari işlem gerektirir” şeklinde sözlerinin çarpıtılarak yansıtıldığı ileri sürülürken tutanakta imzası olan başkomiser Hakan Korkmaz’ın tutanağın imzalandığı 7.4.2014 tarihinde saat 13.50’de bilgisinin alınmak üzere ifade verdiği ve ifadesinin bitiş saatinin de 14.20 olduğu, bu bakımdan görüşmeye katılmasının imkansız olduğu belirtildi. Korkmaz’ın ifadesine ilişkin suret ek olarak savcılığa sunuldu. Dilekçede "Korkmaz’ın hiç bulunmadığı bir yerde olaya tanık gibi tutanakta isminin-imzasının yer alması ile resmi belgede sahtecilik ve yalan beyanda bulunmak suçunu işlediği, tutanakta imzası olan diğer kişilerinde suça iştirak ederek görevi kötüye kullandıkları" söylenildi.
Saygılı, dilekçede sıraladığı isimlerden şikayetçi olduğunu belirtti. Saygılı’nın yanı sıra soruşturma aşamasında görev alan tüm polislerin de şikayetçi olduğu ve Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu’na da dilekçe vererek müfettişler hakkında işlem yapılmasını talep ettikleri öğrenildi.
Saygılı, dilekçesinde, "17 Aralık yolsuzluk operasyonunu yürüten savcı Celal Kara’nın talimatı doğrultusunda 18 Aralık 2014’te emniyette 309 sayfalık bir rapor hazırlandığı, bu raporun üst yazısını imzalayarak adliyeye göndermesi nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nın kendisi hakkında tahkikat başlattığına" dikkat çekti. Dilekçede, "Söz konusu raporun Saygılı’nın görevden alındığı 18 Aralık günü saat 10.30 sularından önce her sayfasına paraf atılarak 3 nüsha olarak gönderildiğinin ve Saygılı'dan sonra göreve başlayacak olan yeni mali şube müdürü ile öğle saatlerinde resmi devir teslimin yapıldığının anlaşılmasının ardından müfettişlerin bu kez raporun içeriğini araştırmak istediği" anlatıldı. Suç duyurusunda "Saygılı tarafından hazırlanan raporun Celal Kara’nın bakanlar hakkında Adalet Bakanlığı'na gönderdiği fezlekelere yansıtıldığı" belirtildi.
"Müfettişlerin yetki aşımı ile inceledikleri raporda, Saygılı’yı bakanları soruşturmaya dâhil etmekle suçladıklarının" öne sürüldüğü dilekçede, "Bakanlarla ilgili direkt delil toplanması gibi bir durumun olmadığı" belirtildi. Saygılı, sürece dair tespitlerini dilekçeye şöyle yansıttı:
“Soruşturma, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ve kolluk tarafından hukuka uygun çalışma yöntemleriyle, şüpheli şahıslarla iddia edilen suçlar arasındaki illiyeti net bir şekilde ortaya koyan çok ciddi maddi delillerin toplanabildiği bir soruşturmadır. Soruşturmadaki bu deliller, bazı yüksek düzeyli devlet büyükleri ve aile fertlerinin suç işleme şüphesi altında kalmalarına sebebiyet vermiştir, soruşturmanın ülkemizin alışık olmadığı çapta ve mahiyette olması sebebiyle, bu operasyona karşı kamuoyunda her geçen gün dozu artan şekilde itibarsızlaştırma, sulandırma ve algı operasyonu faaliyetlerine girildiği görülmüştür. Bu süreçte, görevini kanun adına ve hakkıyla yapan adli kolluk görevlilerinin haklarında asılsız ve mesnetsiz soruşturmalar açılarak, adil yargılama etki altına alınmaya çalışıldığına kamuoyu şahit olmuştur. Bir yılı aşkın süreyle devam eden soruşturma kapsamında 17 Aralık 2013 tarihinde yapılan yakalama ve aramalardan sonra Cumhuriyet Savcısının talimatları doğrultusunda Adli Kolluk vazifesini ifa etmem hususu söz konusu iken 18.12.2013 tarihinde hiçbir yasal dayanak olmadan görevden alındım. Görevden alınmamla ilgili olarak gerekli müracaatları yetkili İdare Mahkemelerine yaptım. Hakkımda l7 Aralık 2013 tarihine kadar yüzlerce başarı ve ödüllendirmem varken, hakkımda hiç bir soruşturma yokken, idare tarafından hakkımda bir tarihten itibaren onlarca idari soruşturma açılmıştır. Bu soruşturmalardan biri de bu disiplin soruşturması, ilk başta aynı gün görevden alınmama rağmen bu 309 sayfalık raporu savcılığa gönderemeyeceğim iddiası ile başlatılmıştır. Bu iddianın yersiz olduğunun kısa süre sonra anlaşılmasından sonra ise idare, adli soruşturmanın içeriğine müdahale ederek yetki gasbında bulunmuştur.”