17 baro başkanı ve İHD temsilcileri, Meclis gündemine gelmesi beklenen ve 'İç Güvenlik Paketi'ne tepki göstermek için ortak basın açıklaması yaptı. Yapılan ortak açıklamada, kamu düzeninin bağımsız ve tarafsız yargıyla ve insan haklarını gözeten idari faaliyetlerle sağlanabileceği vurgulandı.
Paketin bu haliyle yasalaşması halinde yargının ve kolluğun günlük siyasi hesaplarla toplumun beklentileri ve demokratik değerler yerine, siyasal iktidarın ihtiyaç ve amaçlarına hizmet edecek şekilde dizayn edileceği, bunun bedelini de bütün bir toplumun ağır bir şekilde ödeyeceği vurgulandı.
Şeyhmus Edis’in Zaman’da yer alan haberine göre, Mardin Adliyesi binası önünde toplan baro başkanları adına açıklamayı Mardin Baro Başkanı Azat Yıldırım okudu. Yıldırım, Meclis gündemine gelmesi beklenen ve 'İç Güvenlik Paketi' olarak isimlendirilen, çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören düzenlemenin yasalaşması ile demokratik bir toplum için olmazsa olmaz birçok hakkın sınırlanacağını, söz konusu hakların kullanımının oldukça ağır cezalarla karşılık bulacağını kaydetti.
Bu yasa tasarısı ile Türkiye'nin polis devleti olmaya yönelik sürüklendiğini belirten Yıldırım, söz konusu tasarı ile hâkim ve savcı kararı aranmaksızın polisin arama yetkisinin genişletildiğini söyledi. Kolluğa gözaltına alma ve yakalama yetkisi tanındığını, yine polise yargı denetimi olmadan telefon dinleme yetkisi verildiğini belirten Yıldırım, "Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının meşru olup olmadığının nitelemesi ve dolayısıyla müdahale yetkisi polisin takdirine bırakılmaktadır. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının kullanımı sırasında insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisi tartışmasız olan çıkmayan boyalı su kullanımının önü açılmakta, gaz ve boyalı su kullanımından korunmak için yüzün kısmen kapatılması halinde bile bireylerin ağır bir şekilde cezalandırılmasının yolu açılmaktadır. Düzenleme ile bireysel ve topluluk haklarının kullanımı ciddi ceza tehdidi altına alınmakta, ceza miktarı artırılarak ve cezaların ertelenmesi imkânı da ortadan kaldırılmaktadır." diye konuştu.
Düzenlemenin yasalaşması ile valilerin idari tasarrufu ile verdiği kararların adeta yargısal bir nitelik taşıyacağını ve bu kararlara uymayanlar hakkında ceza verilebileceğini ifade eden Yıldırım, "Toplumsal olaylarda araçlarını valilik emrine vermeyen belediyelerin araçları polis marifetiyle alınabilecek. Tüm bunların yanı sıra polise tanınan oldukça geniş ve hiçbir objektif kriterle sınırlanmayan silah kullanma yetkisiyle kişilerin yaşam hakkı tehdit altına alınmaktadır." diye vurguladı.
Kolluğun suçlarına yasal güvence geldiğine dikkat çeken Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti: "Toplumsal olaylarda kolluk güçlerinin yetki aşımı ile yaşam hakkının ihlaline kadar varan suçlar sorunlu idari ve yargısal pratiklerle cezasız kalmakta iken, bu düzenlemenin yasalaşması ile adeta yasal bir güvenceye kavuşturulmuş olacaktır. Kolluk güçlerinin yetki aşımı, orantısız güç ve hatta kasti eylemleri ile yaşanan can kayıplarına rağmen, yoğun kamuoyu baskısı ile açılan davaların cezasızlıkla sonuçlanması karşısında toplumun beklentisi güç kullanımının sınırlanması ve kolluk eliyle işlenen suçlarda etkili soruşturma ve cezalandırma iken, tam tersi bir düzenleme ile demokratik bir toplumun gerektirdiği hakların kullanımını engelleyecek ve hatta yaşam hakkını pervasızca ihlal edecek uygulamaların önünün açılmasını kabul etmek mümkün değildir. Yargının ve kolluğun günlük siyasi hesaplarla toplum beklentileri ve demokratik değerler yerine, siyasal iktidarın ihtiyaç ve amaçlarına hizmet edecek şekilde dizayn edilmesinin bedellerini bütün bir toplum ağır bir şekilde ödeyecektir."
Kamu düzeninin polisiye tedbirlerle sağlanamayacağı konusunda yaşadıkları bunca acı tecrübeye rağmen bu hükümetin bu yasayı çıkarmak için büyük çaba sarf ettiğini vurgulayan Yıldırım, "Yasanın güvenlikçi yaklaşımlarla temel hak ve hürriyetleri sınırlamak aksine toplum devlet ilişkilerinde derin bir güvensizliğe sebebiyet verecektir. Kamu düzeni tarafsız ve bağımsız bir yargı ile suç ve suçlu ile mücadelede demokratik ölçüler içinde temel insan haklarına saygılı bir idari pratik ile sağlanabilir. Biz aşağıda imzası bulunan Doğu ve Güneydoğu Bölge Baroları olarak, iktidar partisine gerek Meclis'te bulunan tüm partilerin gerekse de sivil toplum örgütlerinin itirazlarına ve muhalefetine kulak vermesini ve bu düzenlemeyi Meclis'ten bir an önce geri çekmesi çağrısını yapıyoruz." şeklinde açıklamada bulundu.
İç güvenlik paketine tepki gösteren bölge baroları:
Adıyaman Barosu
Ağrı Barosu
Batman Barosu
Bingöl Barosu
Bitlis Barosu
Diyarbakır Barosu
Erzincan Barosu
Gaziantep Barosu
Hakkâri Barosu
Kars-Ardahan Bölge Barosu
Mardin Barosu
Muş Barosu
Siirt Barosu
Şırnak Barosu
Şanlıurfa Barosu
Tunceli Barosu
Van Barosu