Aileleri yaşamını yitiren veya bakamadığı için yetiştirme yurtlarına yerleştirilen çocukların, kurum yetkilileri tarafından; akli dengesi yerinde olmayan, alkolik, okuma yazma bilmeyen ve 3. derece akrabalara, ‘aylık para yardımı’ karşılığı teslim edildiği ileri sürüldü.
Çocukken 5 yıl yurtta kalan bir kişinin, "Yurtta arkadaşlarım ve bana karşı şiddet uygulanıyordu, yaramazlık yapan cezalandırılıyor ve dayak atılarak hâkimiyet kurulmak isteniyordu" dediği ifadeler aktarılırken; ismi verilmeyen bu kişinin ifadesinde, "İl müdürünün kurum ziyaretine geldiği bir gün kendisine kurumda olanları anlattım. Yurt idarecileri şikâyetimi duymuşlar, beni ‘akıl sağlığı yerinde değil’ diye uydurma bir raporla Ankara’da bir rehabilitasyon merkezine attılar" dediği belirtildi.
Çocukken yurtta kalan başka bir vatandaşın ifadesinden ise şu sözleri aktarıldı:
"Ben 1993-99 yılları arasında Bursa’da bir Yetiştirme Yurdu’nda kaldım. Yetiştirme yurduna verilme sebebim şizofreni hastası olan babamın, annemi öldürmesi. Yetiştirme yurdunda kalırken akli dengesi yerinde olmayan, cezai ehliyeti olmayan babama hukuka aykırı bir şekilde nakdi yardım ile verildim."
Cumhuriyet'ten Ozan Ulaş Caymaz, 1972 yılından günümüze kadar uzanan, 20 ilden 37 farklı dava dosyası, ifadeler, tutanaklar ve mektuplara ulaştı. Bu belgelere göre mağdur çocukların istekleri dışında devletin korumasından çıkarılmış kendilerine bakamayacak durumdaki ailelerine verilmiş, istismara ve sokaklarda yaşamak zorunda bırakılmış.Söz konusu haberde, 18 yaşını doldurmadan koruma kararı kaldırılan binlerce çocuğun da “Forum A” adı verilen işe giriş belgesinden yararlanamadığı için işsiz kaldığı ifade edildi.
Form A belgesi nedir?
Yasalara göre, ailelerin sahip çıkmadığı ya da çıkamadığı çocukların devlet himayesi altına alınarak, 18 yaşına kadar bakılması gerekiyor. Bu süreçte çocukların tüm bakımı, psikolojik gelişimi ve eğitimini devlet üstleniyor. Yetiştirme yurtlarında en az 2 yıl kalan ve 18 yaşını dolduran çocuklar için koruma kararı usulen kaldırılarak, ‘Forum A’ adı verilen bir belge düzenleniyor. Bu belge ile devletin büyüttüğü çocuklara yine yaşamlarına devam edebilmeleri ve yeni bir yaşam kurabilmeleri için kamu kuruluşlarında iş imkânı sağlanması gerekiyor.
Cumhuriyet'te yer alan haber aynen şöyle devam ediyor:
Çocukların yurtlardan ailelere dönüşünün en temel gerekçesini ailelere sunulan ‘aylık yardım’ vaadi oluşturuyor. Bu kapsamda devlet çocuk başına aileye aylık yardım yapıyor. Dava dosyalarına göre kimi aile aylık yardım parası için, kimisi de bilgisi dahilinde olmadan çocukların çıkış belgesine imza atıyor, okuma yazması olmayanlara ise parmak bastırılıyor. Hafta sonu gezmeye çıkmak için imza attırılan ve belge düzenlenen çocuklar, yurda geri döndüğü zaman koruma kararının iptal edildiğini ve yurda geri dönemeyeceğini öğreniyor. Ailesinin de sahip çıkmadığı çocuklar terminallerde, parklarda ve bahçelerde yatmak zorunda kalıyor, uyuşturucuya ve suça yöneliyor.
Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün Mart 2017 istatistiklerine göre, 1368 kuruluşta, toplam 14 bin 189 çocuk bulunuyor. Kurumdan ayrılanlara veya firar edenlerin istatistiklerine ilişkin bir veri bulunmuyor. Kurumdan ayrılan gençlere ilişkin ulaşılabilen tek istatistik, 3413 sayılı ‘Korunmaya İhtiyacı Olan Çocukların İşe Yerleştirilmesine İlişkin Tüzük’ çerçevesinde işe yerleştirilenlerin sayısı. Bu kanun kapsamında işe yerleştirilenlerin ayrılması, atılması, görevinden kendi isteği ile ayrılması gibi nedenlere ilişkin istatistikler de tutulmuyor. Yetiştirme Yurtları’nda kalmış olan ve yardıma ihtiyacı olanların, Yurt-Ay derneğine gönderdikleri; kimliklerinin ve kaldıkları yurtların açıklanmasını istemeyen mağdurların, yaşamlarına ilişkin anlatımları dikkatleri çekiyor.
“8 yaşında babam tarafından bana bakılmadığı için Yozgat yurduna verildim. Yaklaşık 5 sene kaldım, yurtta arkadaşlarım ve bana karşı şiddet uygulanıyordu, yaramazlık yapan cezalandırılıyor ve dayak atılarak hâkimiyet kurulmak isteniyordu. Şiddete ve baskıya dayanamayan çocuklar ise yurtlardan kaçıyordu. Yaşım 13’e geldiğinde Adana’da bir yurda tayinim çıktı, orada da maalesef şiddet ve eziyet devam ediyordu. Bir hoca vardı, itiraz eden, yaramazlık yapanlara kafa atardı. Kaç öğrencinin burnunu kırdı, hastaneye de kendi götürürdü, 'Düştüm diyeceksiniz' diyerek. Şiddet ve dayak olaylarına dayanamayan kardeşlerimden çoğu, yurtlardan kaçmak zorunda kaldı, kimisi geri getirildi, kimisi ise bulunamadı. Ben yurtta bu duruma itiraz ediyordum, ‘Bunları yapmaya hakkınız yok’ diyordum. Buna karşılık şiddet daha da artıyordu.
İl müdürünün kurum ziyaretine geldiği bir gün kendisine kurumda olanları anlattım. Yurt idarecileri şikâyetimi duymuşlar, beni ‘akıl sağlığı yerinde değil’ diye uydurma bir raporla Ankara’da bir rehabilitasyon merkezine attılar. Yaklaşık 6 ay burada kaldım, akıl sağlığım ortam dolayısıyla neredeyse gerçekten bozulacaktı. Genel müdür, Rehabilitasyon Merkezi’ni denetlemeye geldiğinde ona olanları anlattım. Benim derhal tekrar Adana yurduna gönderilmemi istedi. Yurt yönetimi, genel müdüre şikâyet ettiğimi öğrenince, bilinçli ve kasten, iş hakkımı almamı engellemek adına, alkol bağımlısı olan, yıllardır arayıp sormayan abimi bulup getirdiler ve ‘yardım yapacağız sana’ dediler. Abim para yardımını duyunca evrağa imzayı attı ve el birliğiyle geleceğimle oynadılar. Beni yurttan, zorla abime teslim ettiler, araştırma soruşturma, yerinde tespit ve tebligat olmadan, keyfi bir raporla koruma kararım kaldırıldı ve mağdur edildim. Daha sonra abimin 3 tane çocuğu oldu. Hanımına ve çocuklarına sahip çıkmayan abim, kendi çocuklarını da yurda verdi. Benim gibi binlerce mağdur olan genç var, özellikle kız kardeşlerimiz üvey babaya, enişteye, üvey abiye imza karşılığı teslim edildi, cinsel istismar, taciz, baskı ve şiddete maruz kalan kız kardeşlerimiz hâlâ yaşam savaşı vermekte.”
“1980-1991 yılları arasında Malatya’da bir kız Yetiştirme Yurdu’nda kaldım. 1991 yılında kurum yetkililerinden izinsiz çarşıya gittim ve iki saat içinde kuruma tekrar döndüm. Buna rağmen kurum yetkilileri babamı çağırarak, beni zorla babama teslim ettiler. Babamın okuma ve yazması yoktu. Bana bakabilecek ve eğitimimi devam ettirebilecek ekonomik gücü de yoktu. Bütün bu olumsuzluklara rağmen kurum yetkilileri, kendi kafalarına göre yazdıkları dilekçeyi babama imzalatarak gitmek istemediğim halde beni zorla babama teslim ettiler. ‘Kızını almazsan sürgün ederiz, izini kaybedersin’ diye baskı yapmışlar. Dilekçede, ‘Ekonomik durumum düzeldi, kızıma bakabilecek gücüm var, kızımın kurumda kalmasını istemiyorum’ yazmışlar. Daha sonra kendi yazıp çizdikleri bu dilekçe ve uzmanın tuttuğu ekonomik ve sosyal inceleme raporum ile mahkemeye müracaat etmişler. Kurum uzmanının tuttuğu raporda bile inanın hiçbir olumlu tablo olmamasına rağmen mahkeme, evrak üzerinden koruma kararımı kaldırmış. Hem de bize (aileme) tebligat göndermeden tek taraflı duruşma yapılarak evrak üzerinden koruma kararım kaldırıldı. Bu durum zaten yasalara uygun değil.”
Annemizin vefatı ve babamızın akli dengesinin olmayışı nedeniyle biz 4 kardeş yetiştirme yurduna verildik. İki erkek kardeşimiz erkek yurduna bizler de kız yurduna gittik. Kız Yetiştirme Yurdu, yuva olunca, kız kardeşlerimle Gümüşhane’de bir yurda gönderildik. Erkek kardeşlerimiz Sivas’ta kaldı. Babamız yaz tatilinde bizi almaya geldi. Biz çantamızı hazırlarken babama ‘izin’ diye çıkışımız için parmak bastırmışlar. Biz bunu yurda döndüğümüzde öğrendik. Babamın okuması yoktu. Bizi yurda almadılar, 18’e girmeme bir hafta kala neden çıkışımızı yaptılar hâlâ anlamış değiliz. Kardeşimle ben çok kötü günler geçirdik. Mecburi bir evlilik yaptım, bir yuvam olsun diye ama kader burda da yüzümüzü güldürmedi maalesef. Sadece devletimizin bizlere verdiği iş hakkımızı istiyoruz.
“Ben 1993-99 yılları arasında Bursa’da bir Yetiştirme Yurdu’nda kaldım. Yetiştirme yurduna verilme sebebim şizofreni hastası olan babamın, annemi öldürmesi. Yetiştirme yurdunda kalırken akli dengesi yerinde olmayan, cezai ehliyeti olmayan babama hukuka aykırı bir şekilde nakdi yardım ile verildim. 18 yaşımı doldurduğumda kanun ile işe yerleşmek için Bursa Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne başvuruda bulundum. Haberim olmadan korunma kararımın mahkeme ile kaldırılmış olduğunu, dolayısıyla kanun ile işe yerleştirilme hakkımdan faydalanamayacağımı öğrendim. Daha sonra hukuka aykırı olduğundan dolayı Bakanlığa dava açtım. Dava sonucu işe başlatıldım ve toplam 5 sene çalıştım. Bakanlığın mahkeme kararına itiraz etmesinden dolayı Danıştay, kararı 11. İdare Mahkemesine iade etti. 11. İdare Mahkemesi de daha önce vermiş olduğu işe girmem yönündeki kararı bozdu. Kanuna uygun olmamasına rağmen Bursa Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’nün beni şizofreni hastası olan ve annemi öldüren babama vermesi sonrası korunma kararımı da kaldırtarak işe girmeme mani olması beni çıkmaza sürükledi. Ne yapacağımı, nasıl ayakta duracağımı şaşırmış vaziyetteyim, yuvam yıkılmak üzere. Kime, nereye gittiysem hep olumsuzluklarla karşılaştım, psikolojik olarak yıpranmış durumdayım, eşime çocuğuma faydalı olamıyorum. Borçlarımı ödeyemiyorum. Benim zaten bir ailem yok ki gideyim de destek alayım. Ben yetiştirme yurdunda kalmama rağmen hayata ayak uydurmuş, ailesini kurmuş, devletin yetim bir evladıyım. Ben sadece işimi istiyorum.”